UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



"Sözcük"ten "Öykü"ye...

06 Ağu 2008
Barış Acar

Doğaçlamaya ve rastlantının zoruna hep inanmışımdır. Hiç, biçim, sıra, izan gözetmeden hemen ekliyorum; ilk atölye ödevimiz:

""
narincir yazdı:
bir tek sözcük üzerine yazmak. sevdiğim bir alıştırmadır benim. diyelim ilk sözcük kibrit birisi kibritten çağrışımla bir doğaçlama yapar ve sonunda yeni bir sözcük verir ödev. yazan bir sonraki sözcüğü belirleme hakkına sahip olur. her sözcük bir kere bir kişi tarafından yazılır. Ya da benzer bir şekilde bir sözcük sürekli açık kalabilir, isteyen herkes o başlığa yazabilir, gibi..

Dileyen önden buyursun. Hoşgeldin Ramazan!

Kategori:

Hoşgeldin Ramazan

Ramazan'ın gelmesi dört gözle beklenir derler. Bir senelik sevap biriktirilecek, taksiratları affolunsun diye yattın kalktın geri yattın yine kalktın bir ibadettir sürecek. Gün boyu ilahiler, topluca açılan oruçlar üstüne topluca kılınan namazlar, güllaçlar sonunda da şeker gibi bayramı. Bahşişe gelen davulcu için yıllık kazanç kapısı. Artık topladıklarını içkiye mi kumara mı yatırır, çocukların okul taksidine mi bilinmez. Camili saatler var halbuki, kuruyorsun ezan sesiyle uyanması garanti.

Benim için "Hoşgeldin Ramazan" dedikleri iki cami arası ışıklı tabela. Ne sahur gördüm, ne gül suyu. Sokakta yediğim yemeğe ters baktıklarından bilirdim geldiğini. İstanbul'da müziğinden anlar oldum. Üsküdar meydanında bütün Ramazan Katibim çalınır. ...Setresi uzun... Ellerinde plastik tabaklar iki lokma yemek için itiş kakış ya da kar kış kızılca kıyamet ya da cayır cayır sıcağa katlanıp bekleyen bir kuyruk dolusu insan. Halkın sefaletini çadıra döktükleri için belki daha da çirkinleşir gözümde. ... Eteği çamur... Çarşaflı değillerse eğer kafalarını gözlerinin yanını da kapatacak gibi örtmüş kadınlar, sadece önlerine ve aşağıya bakarak beklerler o sırayı, kendilerinden önce yemeklerini almayı başaranların tabaklarına bile bakmadan. Çünkü izzet sağa bakmaya sola bakmaya gelmez. ... bir mendil buldum... "Hoşgeldin Ramazan" belki babası molla bir yeni yetme için sokağa çıkma iznidir, şenliklerle karşılanır. ....mendilin içine de lokum doldurdum...


Re: Kibrit

yeni sözcük ne derseniz: MERMER

yok biz Hoşgeldin Ramazan 'da kalalım derseniz onu bilmem. ben konu netleşmeden yazmaya giriştim. Uykulu uykulu sürç-i lisan ettiysem affola..


Re: Kibrit

Ben, öykü "kibrit" anahtar sözcüğüyle başlayacak sanmıştım ama; bu da güzel oldu.

O halde üç anahtar sözcükle yazayım dedim ben de: Kibrit, ramazan ve mermer. Dilediğiniz sözcükten devam edebilirsiniz. Wink

Buyursunlar:

Öykü aşırı dozda argo metaryal içeriyor olabilir. Aman diyeyim!

""
BİR KOLEKTİF MONOLOG DENEMESİ:
AVLUDA ÜÇ KİŞİ

Bu öykü kısa çöpü çekmişin öyküsüdür. A.ını s.kiyim abi, bilip duruyodum böyle olacağını. İki lafından birinin başı “abi”dir. Ahhh! Ulan s.k kafa, hiç elin g.tü boklusuna kefil olunur mu lan? Kısa çöpü çekmiş, abi diye konuşur. Hadi oldun. Herifçioğlu sıçtı batırdı. Ulan, bas tokadı, çök gırtlağına, al parayı, de mi! Yok, ya.rak beyinliyiz biliyon mu abi biz. Küfrün desen, bini bir para. Parası pulu yoktur, ama bir yavuklusu olsun istenmiştir öyküde. Sen git adama, abi de, bir hata olmuş de, yaparız de, ederiz de. Nah yaparsın a. biti! Bu, adamın birine kefil mi olmuş ne! Adam parayı ödemeyip sırra kadem basınca, bizimkisi çıkmış alacaklının karşısına, öderim demiş. Gel şimdi bu kerhaneci i.nelerle aynı yere tıkıl kal. O g.tünü s.ktiğim i.nesi de dışarıda g.tünü s.ktirsin, i.ne! Bol bol Ayhan Işık izlemiştir küçüklüğünde. Bir keresinde onun bir filminde arkadan geçmiştir. Asıp kesmesi boldur. Adam beni çekti yanına. Hallederiz evvelallah abisi, dedi. Abisini s.ktiğimin i.nesi, pu.t! Bir müşkülatımız var, görürsün onu, borç morç kalmaz dedi. Gel zaman git zaman, esrar işine dolamışlar bunu. Torbacı. Yeşilçamsal nedenlerle öyküye sokulan elma yanaklı kızcağız, yoksul mahalle pencerelerden birinde ağlamaklı bırakılmıştır bir gün. Senin anlayacağın koca bir avuç ta.ağı saldı gırtlağımıza. Sıvazla babam sıvazla! Töbe töbe, ramazan ramazan. Allahını kitabını s.ktiler hayatımın. Enselenmiş sonunda. Atmışlar içeri. Ulan abi, deyiver bir, ne bok yiyecez şimdi. A.ını s.ktiğim dünyasında bir biz mi günahkarız be! Bizimki içeride asıl borçluyu görmesin mi! Öykü onun ama ceremesi de onun olsun istenmiş gibidir. Al ulan, bunu da al dedim sonunda. Verdim bıçağa. Verdim bıçağa. Hafif dolandırıcılıktan düşmüş o da, tesadüf. Bizimkinin tepesi atmış, bunu görünce. G.tünü deşip bağırsaklarını sıçtırdım i.nenin. Ulan dedim, mezarına mermerini ben dikeceğim ulan, i.nenin biri yatıyor burada diyeceğim. Öyle işte.



SONNOT: Forum yapısına halel getirmemek için argo sözcükler editlenmiştir.


Re: Kibrit

Eline sağlık ne güzel olmuş. Benim anladığım bir sözcük söylenince ilkini kenarda bırakmak yenisiyle yazmaktı. Bu da olmuş tabii =)benim anladığım şekilde devam edebilmem için yeni sözcük vermen lazım =) aynı 3 sözcükle yazmaya kalkmak istemem (bkz: anket "koşullu istiyorum" şıkkı) ama sen yazma dur başkası yazsın diyosan tamam zaten ben yazmayalı yıllar oluyor. biraz daha yazmazsam bi yerim eksilmez.


Re: Kibrit

bulmaca mı yanmışlarla yanmamışların karıştığı bir kibrit kutusu mu? bir deli taş attı bakalım kaç akılllımız kaldı?


Re: Kibrit

Özetin özetinin özeti.
yeni sözcük vermezseniz yazmam abi.

suyunun suyunun suyu:
yazana da mani olmam severek okurum tabi.


Re: Kibrit

Anahtar sözcük: Mezar


Re: Kibrit

sanırım bu alıştırmayı benim kadar seven yok. bekledim birileri yazacaksa mani olmayayım diye ama sabır sabır buraya kadar.. ben yazarım doğaçlama. mezar üzerine yazmak beni yoracak gerecek gerçi; halihazırda bir mezar taşı var düzenli ziyaret ettiğim. ama öldürmeyen güçlendirir değil mi? deneyelim.. önce bi doğaçlama yapıcam. sonra da daha önceden yazılmış bir metin alıntılıycam yüksek müsadenizle. Crying

Mezar
kıvrıla kıvrıla çıkıyor yolu, yokuş üstelik. Kapısında indiğin dolmuştan yukarı çıkmak için bir saat yürümelisin. Tek şeritten biraz daha geniş yolunu yaparken bir yayanın yürüyeceği düşünülmemiş. Hatta arabanın bile ne taraftan geleceği düşünülmemiş gibi görünüyor. Yeşilliktir serindir sanma. Yeşillik tutmayacak gibi. Yolun uzun. Gözün gördüğü yere erişmek için bile çok dolanmalısın. Yanında su da taşıyorsan kolların kopacak. Dinlene dinlene varabildiysen tepeye göreceksin işte herkes aynı. Bir dikili taş. Tanımadığın insanların arasından geçeceksin. Hepsi yanyana, birbirini tanımayan, tek ortak özellikleri birbirine yakın tarihlerde ölmüş olmak olan bir dünya insan. Bir taşın başında duracaksın. Yaban otları ellemek günah diyorlar. Hatun kişiysen başını örtmüş olman makbul. Pek umursamacaksın. Yaban otları bir bir yolup o bozkırda 15 santimlik toprakta yetişebilecek nazlı olmayan üç beş bitkiye su vereceksin. Anca şimdi biraz soluklanasın var. Baktığın toprak parçası ile bütün ömrünü geçirdiğine kim inanır? Asıl inanmadığın bir gün herkesin bir toprak parçası olacağı. Kafanı çevirdiğinde gördüğün her şeyin bir ömrü var. Eşyanınki en uzun. Dünya üzerinde canı en kıymetsiz sayılanın ömrü en uzun. Anneannenin çocukluk entarisini torunlarına giydirebilirsin. Öfkeni kusacak yer yok. Orda olmanın sorumlusu suçlusu yok. Kıvrıla kıvrıla inen yola bakacaksın. O yoldan herkes geçecek biliyorsun.

Mezar - Aralık 2006
insan mezarlığı, orda yatan çok sevdiği birisi olunca, bir anıt mezara çevirmek istiyor. Güzel gördüğü ne varsa oraya götürmek, kaç çeşit bitki varsa ekmek, heykeller boncuklar mozaiklerle donatmak istiyor. Belediyenin size ayrıdığı avuçiçi kadar yerde üç beş küçük çiçek, bir ağaç ekimi aralıktaki mezar arasına çalıdan bozma bir ağaççık belki zar zor ekilebilir oysa. Çardak yapıp o çardağa asma sardıranlar mı istersiniz, mezarda yatan kişinin tam göğsüne bir bayrak saplayanlar mı, mezar taşını kubbeli minareli cami maketi gibi yaptıran mı? Hiç taşı yapılmamış mezarlar da var kaybolmaya yüz tutmuş, hiç ziyaretçisi olmayan mezarlar da.. Ziyaretçiyi nerden mi anlıyoruz? Üzerine ekili bir çöp çalı olmuyor bu mezarların ya da çiçekçiden alınmış bir çiçeğin kurusunun izi, toprağı her daim kuru, çatlak bazen saygısız milletimin attığı çöplerden nasiplenmiş oluyor... Bir de mezarlık sektörü var. Su satan çocuklar, çiçek satanlar, fide, tohum vs satanlar, mezarlık bakımı (ektiğiniz çiçekleri her gün suluyorlarmış) filan.. her şey çok ilginç de en ilginci bir toprak parçasına başınzı yaslayıp ağlamak istemeniz, onun sizi duymasını görmesini ummanız, hatta sizinle kalkıp eve dönmesini hayal etmeniz...


Re: Kibrit

Bakmayin yazamadigima, ben de sulaniyorum arada, ama genellikle gec kaliyorum. Bence beklemeye gerek yok. Yazan yazsin. Ilk yazan da yeni odevi versin yine (bu arada narincir'in henuz yeni sozcugu vermedigi gozumden kacmadi). Ama diyelim ki ben Kibrit uzerine bir sey yazacak olsam da mani olan cikmaz diye dusunuyorum. O nedenle rahat davranmaya devam Thumb Up


Re: Kibrit

yeni sözcük sürmedan Cheers


Re: Kibrit

narincir dedi ki:
yeni sözcük sürmedan Cheers

O ne ki? Huh! Tam da havaya girmistim bir seyler yazarim diye. Ama once ansiklopedi karistirmak gerekecek... Hadi hayirlisi. Düşünceli


Re: Kibrit

""
surmedan: kadınların gözlerine çektikleri sürmeyi koymak için yapılmış metal ya da ahşap kap. genellikle silindir biçimleri ile sık karşılaşırsınız. sürme ise göze bu şişenin kapağına bağlı küçük mil aracılığı iile sürülür.

Kaynak Nop!


Re: Kibrit

eren dedi ki:
narincir dedi ki:
yeni sözcük sürmedan Cheers

O ne ki? Huh! Tam da havaya girmistim bir seyler yazarim diye. Ama once ansiklopedi karistirmak gerekecek... Hadi hayirlisi. Düşünceli

ben de gümüş bi tane var ama çok şık bişi. bir yuvarlak ayak üzerine tombikçe bir gövde. bu gövdeye sürme konuluyor. üzerine vidalanarak giren bir çubuk. çubuğun sapı işlemeli, süslüce. sapından tutarak o çubuğu gövdeye batırıyor, içinden çıkan boyalı ucu gözünüze sürüyorsunuz. bilmem anlatabildim mi? sürmedan'ım var ama sürmem yok bu nedenle hiç kullanamadım kendisini içimde kaldı =) şimdi bilgisayarın yanında süs diye duruyor. ilk gözüme o çarptı ondan böyle oldu.


Re: Kibrit

""
Tutturdu surmedan isterim, diye. Nereden ogreniyor bunlari, anlamiyorum. Bu soruyu ne zaman sorsam kendime, yasimla ilgili hesaplara giriyorum. O yuzden hoslanmiyorum bu soruyu aklima getiren durumlardan. Meger surme koymaya yarayan bir kapmis bu surmedan. Arkadasinda gormus. O pahali markalardan aldirdigi maskaralar, alliklar, turlu cesitli makyaj malzemesi bitti, surme kaldi tek eksigi. Bir de gumus olacakmis, arkadasininki oyleymis. Biliyordum cocuk buyutmenin zor oldugunu. Sirf bu ergenlik yuzunden erteleyip durmadik mi zaten? Simdi isin yoksa surmedan satan gumuscu bul. Hadi onu bulduk, bir de surme almak gerekecek bunun icine koymaya. Surme nerede satilir acaba? Yanlis bir sey almayayim diye seklini de tarif etti. Yuvarlak ayakli, tombik bir seymis. Sarap kadehi gibi bir sey olmali. Bir de sapi olacakmis, surmeyi goze surmek icin. Kafamda sekillenen sey daha cok semsiyeli bir kokteyl bardagina benziyor. Gumuscu bilir ama herhalde bu surmedani degil mi? Bir iki kullanir gibi yapip kullanmadigi oteki seylerin arasina atacak olmasa, gercekten hakkini verecek olsa icim yanmayacak gunumun yarisini buna ayirmak zorunda kalmaya. Bulent'le bulusmayi ertelemek zorunda kaldim. Cok mu yuz veriyorum? Kendi ergenligimle karsilastirmak istiyorum. Ne kadar da silik anisi o yillarin. Aradan neredeyse otuz yil gecmis. Offf! Gecen gun omurden... Soylenmekle olmayacak, bir an once yola koyulayim da kafamda duracagina cebimde dursun su surmedan.

Kizilay'in ufak bir sali pazarina donusmus arac trafigine kapali olmasi gereken sokaklarinda arkadan sinsi sinsi yaklasan arabalarin tacizlerinden korunarak, bir elim cuzdanimda gumuscu dukkanlarinin oldugu pasajlarindan birine girdim. Buranin kalabaligi disariyi aratmiyordu. Ogle sicagindan kacanlar, her hafta ayni yuzuklere bakmaktan usanmayanlar, kiz arkadasina kupe secmeye calisan bon suratli oglanlar doldurmustu pasaji. Neyse ki burasi daha serindi. Ustelik arkadan bir arabanin yaklasip ara gaz verme olasiligi da yoktu. Ilk gordugum dukkana girmek istemedim. Ne aradigimi biliyormus gibi gorunmek istiyordum, varsin kimse umursamasin, alik gibi gorunmemeliydim. Birkac dukkani bunlari dusunerek gectikten sonra sag kolda buyukce bir dukkana girdim. Aradigim seyi buyuk bir dukkanda bulma olasiligimin daha yuksek oldugunu hissediyordum. Aslinda bu his falan degildi. Matematik oyle soyluyordu iste.

Emin adimlarla tezgahin arkasindaki genc kiza yaklasip "Surmedan ariyordum, bulunur mu?" diye sordum? Kiz onaylayan bir ifadeyle basini oynatarak karsidaki tezgahi gosterdi. Kiz, aliskin bir el cabukluguyla eski sadirvan musluklarina benzeyen yedi-sekiz santimetre yuksekliginde iki parca cikardi. Birinin kapagini acmasa ifadesiz suratimla tezgahin ustundekileri izlemeye devam edecektim. Alt bolum, yani surmenin konuldugunu sandigim yer bir yumurtaligi andiriyordu. Kapaksa bunun aynadaki yansimasi gibiydi. En tepede, muslugun elle tutulacak kismi duruyordu. Iki surmedan arasindaki tek fark da bu bolumun islemeleriydi zaten. Bu surmedanlari koyabilmek icin kizimin odasinda bir yer ariyordum, ama mumkun degil, o daginiklikta bile kabak gibi siritacak bu antika gorunumlu nesneleri odada bir yere yerlestiremedim kafamda. Bunun anlami suydu: surmedanin saltanati bir hafta bile surmeyecekti.

"Bir de hanimlarin baktigi var. Bu biraz daha zarif gorunuyor", dedi tezgahtar kiz. Kizimin odasinda surmedani koyacak yer ararken yanimda duran iki turbanli hanimi fark etmemisim. Bir tek ben miyim turbanlilarin yasini cikarmakta zorlanan? Yoksa o yuzden mi "hanim" deniyor onlara? Kadin mi kiz mi diyecegimizi bilemedigimizden mi hanim diyoruz? Hadi benden kucuk olduklari kesindi de bu hanimlarin, kizimdan da buyuktu yaslari. Kafalarinin arkasina ne koymuslarsa onlari Alien'a benzetmisti. Hah iste sinirlerim tepeme tirmanmaya basladi. Alien falan derken bir kabalik yapmasam bari. Benden uzakta, tezgahin kosesinda duranla goz goze geldik, hafifce gulumseyerek selam verdim. Bu kisa selamlasmadan sonra diyalogun dogal seyri geregi bakislarimi surmedana indirmem gerekiyordu. Ne var ki kizin surmeli gozlerine takilip kalmistim.

Surme, din, turban... Bu uc sozcugun kafamda arka arkaya cakmasiyla hareketsiz kalmistim. Kizimin bu surme meraki nereden geliyordu? Neydi o arkadasinin adi? Busra diye bir kiz vardi. O olmasindi sakin? Bunu ogrenmesem nasil rahat edecektim? Ben bunlari kurarken selamlastigim o kiz kafasini kaldirip tekrar bana bakti. Bu ikinci goz goze gelis hayra alamet degildi. Kafami iki yana sallayip yeni uyaniyormus gibi sacma sapan mimikler yaparak bu ikinci goz goze gelisin bir kaza oldugunu sezdirmeye calistim. Kizin adini ogrenmem lazimdi. Tezgahtar kizdan izin isteyip magazanin tenha bir kosesine gittim. Numarayi bulup arama tusuna bastim.

"Merhaba kizim."
"Merhaba baba, buldun mu surmedan?" Madem nasil oldugumu merak etmiyorsun, hic olmazsa dogru cumle kur, degil mi?
"Iyiyim kizim. Sen nasilsin?"
"Iyiyim baba, buldun mu surmedan?"
"Bakiyorum daha. Surmedani olan arkadasinin adi neydi?"
"Ne yapacaksin canim kizin adini?" Hah iste. Nasil aciklarsin? Ne yapacagim kizin adini. Bastan neden dusunmezsin ki?
"Eee... Tezgahtar kiz soruyor. Biraz konustuk da, belki onun da arkadasi olabilirmis. Ben de, Busra'ydi galiba, dedim, ama emin olamadim."
"Aman, ne Busra'si baba? Ilke."
"Ilke mi? Busra da nereden kalmis aklimda? Allah allah... Neyse, ben bakinmaya devam edeyim."
"Tamam baba. Bulmadan gelme!" Oldu kizim. Beni ne yapacaksin zaten? Sana surmedan lazim. Onsuz ben bir hicim.

Turbanli hanimlarin hincini kizimdan cikarmadan telefonu kapattigima seviniyorum. Kizin adi Ilke'ymis. Guzel de isimmis aslinda. Adi Ilke olan kizin dinle, surmeyle, surmedanla ne ilgisi olur ki? Anlasilir gibi degil. Simdi bunu alsam bir turlu almasam baska turlu. Eve bile koymayacak beni surmedansiz. Belki sadece meraktandir, diyecegim, ama guzel de gorunmuyor bu nesne. Yolda bulsam egilip almam, simdi bir cuval da para isterler. Parasinda degilim, kiz dincilere karisip gidecek surme diye diye. Baktim, hanimlar gitmisler. Tezgahtar kiz surmedanlari yerine yerlestirmis, baska musteriyle ilgileniyor. En iyisi alayim bu surmedani, ama gozetim altinda tutayim kizi. Iki haftada firlatip bir koseye atarsa sorun yok demektir.


Ilk yaniti ben yazdigima gore yeni odevi de ben veriyorum: torun. Ama dilerim ki iki satir kelam edilsin metin uzerine...


Re: Kibrit

Güzel olmuş eline sağlık, ben gülümseyerek okudum.
Bence böyle nesnelerin islami çağrışımlarını iyi yakalamışsın ve insanların çocukları ile ilgili abartılmış (ama bazen haklı da olabilen) korkularını güzelce yazmışsın. Thumb Up
Bendekini evinde misafir olduğum Osman (Şişman)'ın annesi vermişti bana. Osmanların bir antikacı dükkanları vardı. Bu da ordan bir parça. Anısı var. =) Tabi bir babanın böyle bir tahminde bulunması zor... Bence babanın kızın arkadaşının ismini öğrenme çabası biraz havada kalmoş. tezgahtar kızın arkadaşı olabilmesi olasılığı filan.. Ayrıca bence babanın paranoyası arkadaşın isminin islami olmayan çağrışımıyla sadece azalırmış topyekün inmezmiş gibi geliyor. Aklıma gelen soruları sıralayacağım sadece. Mesela, neden kızı istediğinde sormamış kimde gördüğünü? ben neden tanımıyorum onu diye kızabilir bile bazı anne-babalar.
Kızılay'ın araç trafiğine kapalı olması gereken yer de üstümüze çıkan araçlar nedense çok tanıdık geldi. =) Türbanlı kadınların sürmedan bakarken rastlaştıkları bir adamla bakışmaları da belki mümkün ama genel türbanlı kadın tavrı diyince benim aklıma şunlar geliyor. suç işlemiş de kimsenin yüzüne bakamazmış edasıyla çevresiyle minimum göz teması kurmak (nesneler dahil, ilginç şekilde nesneye bakarsa nesneyi kıracakmış gibi metroda örneğin sadece ayaklarına bakıyor bir kısmı duvardaki reklam panosuna bile değil) ve eğer birisiyle konuşmaları gerekirse diğer kişinin neredeyse haftada bir kulak temizleten ya da operacı kulağına sahip olduğunu varsayarak konuşmaları gibi ... ve evet elbette her genellemede vardır bir yanılma payı. Gelelim babamızın türbanlı hanımlarla göz temasına. bence bu temastan bir olay çıkmalıydı. yani ben onu bekledim. ya bir ayıplama ya bir laf ya da bir davet... =) kızlarını çaya mesela??

bir başka soru da ergenlerin bu tip alışverişleri ailelerine bırakmayı mı yoksa kendileri yapmayı mı tercih edecekleri üzerine. Ben ergenlikte bana alınan eşyalar için o kadar çok arıza çıkarmıştım ki hala annem hiç bir şey almaz bana. "git kendin beğen" der.

ben de yorumlar duymak istiyorum tabi ama benimkiler böyle başı sonu belli öykü gibi olmadığı için bir şey de yazılamıyor üstlerine sanırım.

neyse lafı daha da uzatmayayım.. torun'u başkası yazsın diye bekliycem artık


Re: Kibrit

""
Bence babanın kızın arkadaşının ismini öğrenme çabası biraz havada kalmoş. tezgahtar kızın arkadaşı olabilmesi olasılığı filan..

Buna bir dogum gunu kilifi uydurmayi dusundum simdi.
""
Ayrıca bence babanın paranoyası arkadaşın isminin islami olmayan çağrışımıyla sadece azalırmış topyekün inmezmiş gibi geliyor.

Bu konuda haklisin, ama adamcagiz da kizini gozetim altinda tutmaya karar vererek bu paranoyanin isaretini vermiyor mu sence?
""
Mesela, neden kızı istediğinde sormamış kimde gördüğünü? ben neden tanımıyorum onu diye kızabilir bile bazı anne-babalar.

Cok mantikli. Dogum gunu kilifi burayi da cozer gibi hizzediyorum.
""
Türbanlı kadınların sürmedan bakarken rastlaştıkları bir adamla bakışmaları da belki mümkün ama genel türbanlı kadın tavrı diyince benim aklıma şunlar geliyor. suç işlemiş de kimsenin yüzüne bakamazmış edasıyla çevresiyle minimum göz teması kurmak (nesneler dahil, ilginç şekilde nesneye bakarsa nesneyi kıracakmış gibi metroda örneğin sadece ayaklarına bakıyor bir kısmı duvardaki reklam panosuna bile değil) ve eğer birisiyle konuşmaları gerekirse diğer kişinin neredeyse haftada bir kulak temizleten ya da operacı kulağına sahip olduğunu varsayarak konuşmaları gibi ...

Bu konuda hakli olabilirsin. O gozgoze gelmeyi ortadan kaldirip adamin kiza bakisina donusturebilirim. Kiz da rahatsiz oldugunu belli eder sonrasinda belki.
""
Gelelim babamızın türbanlı hanımlarla göz temasına. bence bu temastan bir olay çıkmalıydı. yani ben onu bekledim. ya bir ayıplama ya bir laf ya da bir davet... =) kızlarını çaya mesela??

Aslinda ben de buradan bir olay cikabilecegini hissetmistim, ama sonra vazgectim. Bakismayi bakmaya cevirdigimde bu olya beklentisi de kalkabilir sanirim.
""
bir başka soru da ergenlerin bu tip alışverişleri ailelerine bırakmayı mı yoksa kendileri yapmayı mı tercih edecekleri üzerine. Ben ergenlikte bana alınan eşyalar için o kadar çok arıza çıkarmıştım ki hala annem hiç bir şey almaz bana. "git kendin beğen" der.

Dogum gunu kilifini esas bunun icin dusundum. Dedigin gibi ergenler boyle isleri kendileri yapiyorlar, kotu olunca begenmiyorlar falan. O nedenle kizin annesi kizin bir arkadasinda surmedan gorup begendigini bilir. Ertesi gunku dogum gunu icin babasindan bir surmedan almasini ister. Bu daha gercege yakin gibi.


Re: Kibrit

Cheers bakalım nasıl olacak.. bekliyoruz hem torun u hem sürmedan'ın gözden geçirilmiş halini.


Re: Kibrit

""
eren'in sürmedan'ından:
Tutturdu surmedan isterim, diye. Nereden ogreniyor bunlari, anlamiyorum. Bu soruyu ne zaman sorsam kendime, yasimla ilgili hesaplara giriyorum.

Sanırım yukarıdaki giriş cümlesi yüzünden ben anlatıcıyı uzun süre kadın sandımdı. Islık

Ama yukarıdaki eleştiriler ışığında daha bir yoluna girecek gibi öykü. Ellerinize sağlık. Thumb Up


Re: Kibrit

""
narincir'in mezar - 2006'sından:
Çardak yapıp o çardağa asma sardıranlar mı istersiniz, mezarda yatan kişinin tam göğsüne bir bayrak saplayanlar mı, mezar taşını kubbeli minareli cami maketi gibi yaptıran mı?

Güzel bir saptama olmuş yukarıdaki.

Mezarla kurulan ilişkileri saptamak zor iş. Belki farklı kişilerin farklı mezar bakma alışkanlıkları öykünün sınırlarını zorlayan bir çalışma olabilir.

""
her şey çok ilginç de en ilginci bir toprak parçasına başınzı yaslayıp ağlamak istemeniz, onun sizi duymasını görmesini ummanız, hatta sizinle kalkıp eve dönmesini hayal etmeniz...

Flowers


Re: Kibrit

hani niye kimse torun'u yazmıyor?


Re: Kibrit

Bunlar pek bir tembeller narincir. Ben de her başlığa musallat olmayayım istiyorum.

Neyse, "torun"u beklediğimizi yineleriz! RTFM


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

kibrit, sürmedan, mezar, torun
kısa olan metinleri okudum. Uzunları okumaya ve bu sözcüklerle öykü yazmaya en en en kısa zamanda başlayacağım.


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

elif cinar dedi ki:
kibrit, sürmedan, mezar, torun
kısa olan metinleri okudum. Uzunları okumaya ve bu sözcüklerle öykü yazmaya en en en kısa zamanda başlayacağım.

bu basligin mantigina gore yazmayip atladigimiz sozcukleri es gecip sadece en son hakkinda yazilmamis olan sozcukle ilgili bir metin yazmak yeterli oluyor. tabii oteki sozcuklerle ilgili bir seyler yazmak isteyenlere de kimse mani olmuyor. o nedenle siradaki sozcuk olan "torun"u yazmak basligin isleyisi acisindan "yeterli".


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

Artık şart oldu bir çocuk dünyaya getirmek. Kendim için olsa asla böyle bir sorumluluk altına girmeye niyetim yoktu. Kendim çocuğum daha, 5 yıl geçti hala evli bir kadın olma fikrine bile alışamadım. Misafirler gelecek olunca takılan sahte bilezikler ve uzun etekli bir entarim var birde göze çekilen o ıvır kıvır sürme benzeri şeylerden. Görüntüyü kurtardıktan sonra düğün hediyesi diye alınan heyula büyüklükteki sofra takımları dolapların en üstünden indirildi, sekiz kişilik masa açılıp bunlarla usulüne uygun donatıldı mı tamamdır.Genel görsellikten artistik puanları topluyoruz. Bereket eşim iyi bir takım arkadaşı "Nasılsınız efendim, çoluk çocuk nasıllar?" gibi sıkıcı replikli konuşmaların çoğunu devralıyor. Bir de annemin yaptığı gibi beni kaş gözle idare ediyor,yoksa ben leyla dalıyorum çaydı, meyveydi, kekti gibi hummalı koşuşturmacayı kan ter içinde kalarak tamamlamayı bu komutlar olmasa asla tam puan alarak bitiremem. Sonra geliyor konu o malum soruda düğümleniyor "E... Çocuk düşünmüyor musunuz?" . Bu düşünmek kısmını iyi beceriyoruzda faliyete geçmiyoruz diyesim gelip dilimin ucunda iğne ısırığı gibi kalıyor sinyal geldi sakın haaa diyor kocacık.Biliyor huyumu, cevap yapıştıracak diye tedirgin göz kırpmayı bekler vaziyette tetikte. Bazen işgüzarlığım tutuyor dünyanın kötüye gidişinden, ekolojik sorunlardan, politikadan bahsedip misafir karakterlerin kafasını bulandırıp bön bön baktıkları sırada, belki sorduklarına bin pişman olmak da denebilir bu surat ifadelerine... Cevabı yapıştırıyorum " Aman heryer çocuk, bizi de pas geçsinler canım , bu dünyaya çocuk mu getirilir".Hemen peşinden kalkıp çayları tazeliyorum ya da sırada ne varsa artık meyve mi olur çerez mi...
Ama annem dikişleri alındıktan sonra hastaneden çıkarken koluma girince artık zamanım ne kadar kaldı bilmem bak ikinciye kanser oldum, ver şu fazla kilolarını da bir torun sevelim artık dediğinde yelkenler suya iniyor bende... Sonra geçmiş olsuna gelenlere birşey anlatıyor "Ben tam acımdan kendimden geçmişken kucağıma bir bebek koydular, mis gibi kokuyordu ,onun başını koklarken dalmışım" diyor. Kapı arasında duruyorum ne ileri ne geri gitmek mümkün çay tepsisini kuzene devredip mutfağa gidiyorum. Bir kibrit olcaktı şurda, sigarasından bir dal alıp adamımın balkona çıkıyorum karnıma çekip dizlerimi içiyorum sigaramı durum vahim... "Torun özlemive umudu" annemi hayata tutunduran o kokunun gölgesinde için için ağlıyorum. Artık şart oldu bir bebek dünyaya getirilecek!!! kaçacak yer bırakmadılar.


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

Ablalarım abilerim çok sert eleştirmeyin hem hassas konu çıktı =))) içimden terapi gibi.Hemi de daha yeni alışcaz forumuna kazmasına küreğine =))


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

"Torun" için daha içten ve güçlü bir cevap olamazdı herhalde.

""
kaçacak yer bırakmadılar.

Laughing out loud

""
Sonra geliyor konu o malum soruda düğümleniyor "E... Çocuk düşünmüyor musunuz?" . Bu düşünmek kısmını iyi beceriyoruzda faliyete geçmiyoruz diyesim gelip dilimin ucunda iğne ısırığı gibi kalıyor sinyal geldi sakın haaa diyor kocacık.Biliyor huyumu, cevap yapıştıracak diye tedirgin göz kırpmayı bekler vaziyette tetikte. Bazen işgüzarlığım tutuyor dünyanın kötüye gidişinden, ekolojik sorunlardan, politikadan bahsedip misafir karakterlerin kafasını bulandırıp bön bön baktıkları sırada, belki sorduklarına bin pişman olmak da denebilir bu surat ifadelerine... Cevabı yapıştırıyorum " Aman heryer çocuk, bizi de pas geçsinler canım , bu dünyaya çocuk mu getirilir".Hemen peşinden kalkıp çayları tazeliyorum ya da sırada ne varsa artık meyve mi olur çerez mi...

Bu kadar sağlam analiz ve anlatımdan (otoanaliz mi demeli) sonra o çocuk da hepimizin çocuğu olur, büyür gider arada. Flowers


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

Egemen'in ellerine saglik. Yeni sozcugu verirse diger kullanicilar da onun uzerine dusunmeye baslarlar. Malum, en son verilen sozukle oyku yazan ilk kisi yeni sozcugu belirleme hakkina kavusuyor. Smile


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

teşekkür ederim yüreklendirmelerin için Barış kardeş eh bu durumda bir tane yapmak şart oldu bak söz aldım beraber bakacağız arada büyür gider nasıl olsa...
sözcüğüm hikmet...biraz tasavvufi oldu ama sabahtan beri berbat geçen günüm ritz carltonda bitince suratımda bir gülümseme nasıl bir plandır bu ya diye şaşmış halde tam bir şaşkaloz halde Tanrı bakış açılı en büyük yazarın o olduğuna saşmış bir öykü kahramanı olarak boğazın gece manzarasını izleyip refrigerated display case proforması hazırlarken size yazıyorum bir yanım iş bir yanım aşk gibi bişi=))
ayrıca olanlara bakıyorum da buna hikmet demekten başka birşey gelmiyor elimden bir hikaye bu kadar mı şaşırtıcı biter yarabbim =)))
meraklılarına pazar akşamı anlatırım Suud prensinin misafiri olduğumu söylemekle yetineyim =)))
Kelime: Hikmet =)))) hani sual olunmayan türünden


Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...

sanırım gecenin bir vakti saskaloz bir arkadasın olarak Hikmetinden sual olmaz Rabbime güzel örnek oldum değil mi Barışcan uykusuzluk ve site yapımı sebebiyle verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı ösür dileriz efendim =)))
eh ehhhh