UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

05 May 2009
Barış Acar

Haldun Taner
"Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu"
Konçinalar,
İstanbul, Varlık Yayınları, 1967,
s. 16-36.

İndirmek için tıklayınız:
Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

hemen yazma ihtiyacı hissettim harikaydı yükleyenlerin ellerine sağlık. Flowers
5 farklı hikayenin birbirine zekice bağlandığı diyalogların sinematografik bir şekilde iç içe geçtiği seslendirilse harika olacak bir öykü nasıl keyif aldım anlatamam hemen kendime bir türk kahvesi yaptım koca günün keyfi oldu.
Yazıldığı yıl 1950 izlerini gördüğümüz çok renlilik Ermeni karakter, Almanyada yaşayan Yahudi çok ince bir çizgiyle bunların olmasına sebep veren Kalender isimli beygirin felsefi düşünme ihtimali olan iki seçenekli şıklar. Zekice kurulmuş temiz bir dille yazılmış enfes daha önce dikkatimi çekmemiş bir uslup. Kızına taşbebek alamayan babanın iç burkuntusu, Haşin bir gangsteri adam etme isteği duyan klasik kadın şevkati ki hemen her kadında bir gayi doğru yola döndürme arzusu vardır diyen sosyoloji hocamız aklıma düştü Laughing out loud
Artin in kafası karışınca 3 dili birden karmakarışık kullanması etnik köke dair ne güzel bir tahlil. Yapmacık kaçmayan iyi gözlem sonucu kullanılan bu diller. Dipnota bakıp ne dedi acaba demezde önce garip bir şekilde tahmin ediş... Kısacası önce keyf kısımlarını hemen yazmak istedim daha da yorum yapacağım bir kere daha okumak istiyorum.
Alkış


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Neredeyse Haldun Taner'in her öyküsünde aynı mutluluk hissini alıyorum ben de. Yıllar olmuştu yeniden okumayalı; geçen, Beşiktaş İskelesinin önünde oturmuş, güzel bir ilkbahar güneşi altında bir kez daha okudum bu öyküyü. Gülmekten bir hal oldum da garip garip baktı insanlar.

Bence Haldun Taner her şeyden önce bir meddah; konuşmayı, konuşturmayı, gördüğünü dile dönüştürmeyi seven bir anlatı ustası; sevmekten öte keyif alıyor bu işten. Elbet okuyana da geçiyor aynı keyif.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Bugün derste insan kulağının ancak belli frekanslardaki sesi duyabildiğini, gözlerimizinde belli frekanslardaki ışığı algılayabildiğini anlatırken öğrencilerden biri "böcekler peki bizi duyabiliyorlar mı?" diye sordu. Bu soru bana öyküdeki sevgili Kalender'nin gördüğü görüntülerin gerçekten daha büyük oluşu ve belki de sesleri olduğundan daha şiddetli duymuş olabileceği ihtimalinin nelere sebep olduğu geldi. Elbetteki yüzüme muhtemelen öğrencilere anlamsız gelen bir gülümse yayıldı. Laughing out loud


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Haldun Taner'in daldan dala atlamayı seven, konudan konuya giren ve konuşur, düşünür gibi süren anlatımı ilgi çekici. Kafamızdaki öykü tanımının O. Atay'la esnemesinden sonra H. Taner'in iyi geleceğinden şüphe yok. İyi bir dönem bizi bekliyor.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Öykü daldan dala atlıyor; ancak yaşamdaki ilişkilerin birbirine nasıl eklemlendiğini görmemiz bakımından geniş bir kesit sunuyor. Öykü gibi dar bir alanda, günlük bir olayı olabildiğince etraflıca ele almayı rahatlıkla yapabiliyor yazar. Sinemasal anlatıma yakın bir tarzı var.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Sanırım bu sinema meselesi üzerinde en çok durulacak meselelerden biri. Tabii bir de yaşama böylesine kuşbakışı bir rahatlıkta bakmanın ufuk açıklığı...


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Hani tipik tartışma, ya da Tutunamayanlar'ın manifestosudur ya: Beynimizdeki düşünceler daldan dala atlar; kuralı, noktalaması yoktur, sadece akar... Bu öyküde de düşünceler, gözlemler, anlatım birden bire değişiyor...


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Evet, sinemasal tatla beraber tiyatro oyununa yakın bir düzenleme de var öyküde. Karakterlerin belli bir düzen içinde, sırası geldikçe öyküye dahil oluşları yazarın tiyatronun imkânlarından yararlandığını da düşündürüyor.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Cihan dedi ki:
Hani tipik tartışma, ya da Tutunamayanlar'ın manifestosudur ya: Beynimizdeki düşünceler daldan dala atlar; kuralı, noktalaması yoktur, sadece akar... Bu öyküde de düşünceler, gözlemler, anlatım birden bire değişiyor...

Ancak burada Atay'ınkinden farklı, bilinç akışının çok aksi istikamette bir yol tutuş var. Olay akışı daha çok, daha insanlarla dolu bir dünya çizilen. Bu yüzden de yüzü çok değişik: Bilinçakışının bireyde başlayıp biten dünyasını ters yüz etmek için yazılmış belki de...


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Öykünün anlatım biçimi bir iki filmi çağrıştırdı bana. Örneğin Steven Soderbergh'in bir uyuşturu şebekesi ve onların peşinde olan polis teşkilatı arasında gelişen ve farklı ülkelerde yaşanmasına rağmen birbirleriyle iç içe geçmiş ilişkileri ele alan Trafik adlı filmini hatırlattı bana. Bir de Babil'i...
Öykünün bana filmleri hatırlatmasının sebebi sanırım öykünün sinemasal dilinin güçlü olmasıydı.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Haldun Taner, öyküyü hem ciddiyetle, titizlikle, hem de keyifle, yani keyif alarak yazmış diye düşündüm okurken.

"KİŞNEDİ" ve "KİŞNEMEDİ" sözcüklerinin büyük harlerle yazılmış olması önemli geldi bana. Öyküde anlatılanlara neden olan şey bu kişneme sesi ama bunu zaten anlıyoruz. Neden büyük harfle yazma gereği duymuş Haldun Taner?


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Abdullah'ın da söz ettiği gibi tiyatronun getirdiği "hareket" alışkanlığından sanırım...


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Evet, öyküyü okuyunca Babil, Kelebek Etkisi ve özellikle Paramparça Aşklar ve Köpekler filmlerini anımsadım. Taner'in 1950'de bu tekniği öyküde rahatça kullanabilmesi ustalığının göstergesi. Ancak şunu söylemek isterim: Öyküde yazar, kesişen hayatlar meselesiyle beraber daha çok olayları olabildiğince geniş bir perspektife yayma gereksinimi duyuyor. Bir olayın tek başına bir olay olmadığını, çevresinde gelişen diğer olay ve ilişkilerle meydana geldiğini sezdiriyor.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Elif dedi ki:

"KİŞNEDİ" ve "KİŞNEMEDİ" sözcüklerinin büyük harlerle yazılmış olması önemli geldi bana. Öyküde anlatılanlara neden olan şey bu kişneme sesi ama bunu zaten anlıyoruz. Neden büyük harfle yazma gereği duymuş Haldun Taner?

Bence dönemin basım olanakları düşünüldüğünde, vurgulamak için yaptığı tipografik bir seçim bu.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Ağaoğlu'nun Yüksek Gerilim öyküsündeki gibi bir anlatım hissetmedim ben. Hani orada elektrik diriklerinin tellerin hızla kayıp geçtiği yüksek gerilim hattına uzandığı koca bir araziye hızla kayıyordu görüntüler. Bu öyküde böye bir görüntü yakalayamadım ben.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Taner'in seçtiği anlatım tekniğinin önemli bir rolü var öyküde. Tepeden bakan tanrısal bir kişi olarak; her şeyi bilip görüp, üzerine ahkâm kesiyor sanki anlatıcı. Yetmiyor, durumların yaratacağı sonuçları A, B... diyerek numaralandırıyor öykünün içinde.

Bugün post- edebiyat içinde epey revaçta olan bu tekniğin 1950'de kullanımındaki alaycı üslup çok etkiledi beni.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

elif dedi ki:
Ağaoğlu'nun Yüksek Gerilim öyküsündeki gibi bir anlatım hissetmedim ben. Hani orada elektrik diriklerinin tellerin hızla kayıp geçtiği yüksek gerilim hattına uzandığı koca bir araziye hızla kayıyordu görüntüler. Bu öyküde böye bir görüntü yakalayamadım ben.
Betimlemelerin çok güçlü olmadığını mı söylemek istiyorsun?


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

""
Bugün post- edebiyat içinde epey revaçta olan bu tekniğin 1950'de kullanımındaki alaycı üslup çok etkiledi beni.

Evet, yazar bu anlatım biçiminin erken habercilerinden. Öyküyü ilk kez bugün okudum ve açıkçası böylesi bir üslup beklemiyordum.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

""
Tepeden bakan tanrısal bir kişi olarak; her şeyi bilip görüp, üzerine ahkâm kesiyor sanki anlatıcı.

İşte bana sinema tadı veren yazarın bu yaklaşımıydı. Yani sanki okuduğum metin okunsun diye değil de oraya buraya bir bakılsın, kamera şurada bir gezinsin şimdi kadraja şu girsin der gibi anlatılmış. Olanların nasıl olduğunu değil de o an orada ne olduğunu anlatmayı daha çok önemsemiş gibi.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Benim sinemasal anlatım dediğim; daha çok, Süheyl ve Serap'ın konuşmaları ile polis ve Margusyan'ın konuşmalarının üst üste bindiği yerler.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Kazaya sebep olan at için şöyle diyor öykü anlatıcısı:

""

Fotoğrafçının denemeyi nasıl bir at gözü ile yaptığını bilmiyoruz. Ama bana öyle gelir ki, Almanın ipotezi olsa olsa sütçü, sucu, çöpçü beygirleri gibi proleter atlar için geçerli olsa gerektir. Ağa Han’ın o, Lord sülaseleri gibi şeçereleri tutulan, has ahırlarda binbir itina ile yetiştirilen aristokrat atları, imkân var mı insanları olduğundan büyük görsünler.

Bana bu açıklama da önemli geldi.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Öyküde söz konusu olan o yetişilebilmek uğruna kaza yapılan "eksiltmenin" anlamının bir tür ihale olduğunu sezmiştim ama yine de tdk ya bakayım dedim. Tdk bu kelimeye bakınız nasıl örnek vermiş... Tongue


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Yine bir muzırlık yapayım: Öyküyü Kalender'in gözünden bir alegori olarak düşünecek olursak, şöyle bir yorum da üretilebilir: Kendisini dev aynasında gören bir yazar kuşağı içinde Taner, öykünün sonunda, Kalender'e kafasını sallatıp ağır ağır yoluna devam etmesini söylüyor.

Belki de ilk planda görünen "dünyanın hali" çıkarsamasının ötesinde, öyküyü allayıp pullamak yerine öykü olarak bırakmak gerektiğine vurgu yapıyor.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Ben de öyküyü okuduğumda yazarın çok eğlendiğini ve yazdığı herkesi ( at dahil) sevdiğini hissettim.Ben de eğlendim. Gene Abdullah Ve Nurten'in dediği gibi Babil ve Paramparça Aşklar ve Köpekler'i hatırlattı; ancak filmlerdeki akışlar plânlı geliştiriliyor bu öyküde rastgelelik hâkim sanki. Bu anlamda bazı İtalyan filmlerini çağrıştırdı bana.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Nurten Öztürk dedi ki:
Bu anlamda bazı İtalyan filmlerini çağrıştırdı bana.

Hmm, bunu açmak gerekecek sanırım.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Talihsiz gibi görünün kazalar, aksikilikler adaletin yerini bulması için, olması gerekenin tecelli etmesi için gerekiyormuş gibi bir tat aldım öykünün sonunda ve yaptığım bu çıkarım hiç hoşuma gitmedi. Öykünün böyle bir bildirisi olmayabilir belki ama ben Kendisine taşbebek alınması yerine kağıttan yapılan yelkenlilerle yetinerek imkanları sınırlı ailesini mutlu eden kız figürü sebebiyle böyle bir fikre kapıldım.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Çokça sinema filmi izleyemediğim için midir, bilmiyorum, sinemasal bir anlatımdan söz edemiyorum.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Barış Acar dedi ki:
Nurten Öztürk yazdı:
Bu anlamda bazı İtalyan filmlerini çağrıştırdı bana.

Hmm, bunu açmak gerekecek sanırım.

Nurten için: Örneklendirecek, yahut biraz da açacak olursak... ?
Barış için: Bunu açacak olursak...?


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

Sinemasal anlatım derken benim kastettiğim, yazarın olayları karakterin veya anlatıcının sesinden yahut içmonologlarından değil panoramik bakış açısından hareket ederek okuyucuya aktarmasıdır. Tanrısal bakış açısıyla olayları ve bunların sonuçlarını, kuşbakışı denebilecek bir yerden görerek kendisini hemen her şeyin yönlendiricisi olarak sezdiriyor.


Re: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu

elif cinar dedi ki:
Barış Acar dedi ki:
Nurten Öztürk yazdı:
Bu anlamda bazı İtalyan filmlerini çağrıştırdı bana.

Hmm, bunu açmak gerekecek sanırım.

Nurten için: Örneklendirecek, yahut biraz da açacak olursak... ?
Barış için: Bunu açacak olursak...?

Öykü için soracağım sourlar ve diğer yazacaklarımla beraber niçin bazı italyan filmlerini çağrıştırdğını da dilimin döndüğünce yanıtlamaya çalışırım.
Barış'ın bu konuda söyleyeceği daha çok şey olmalı ki bunu bir gereklilik olarak görmüş. Smile