UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sıcak Su

13 Şub 2010
abdullah şahin

"Sıcak Su"
Ali, Sabahattin,
Bütün Öyküleri I (4.baskı),
İstanbul, YKY,
2000: 279-283

Kaynak: Sıcak Su

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Sıcak Su

Bu hikâyede sözü edilen Emine bana Yatık Emine'yi hatırlattı. Refik Halit Karay'ın Memleket Hikâyeleri'nden biridir "Yatık Eminde". Orada Emine'nin neden "kötü yol"a düştüğü, daha doğrusu neden hakkında kötü yola düştüğüne dair dedikodular çıktığı belli değildir. Sanki bu öykünün sonunda ormana kaçan Emine daha sonra Yatık Emine'ye dönüşüyormuş gibi hissettim. İsteyenler "Yatık Emine" hikâyesinden uyarlanan filmi şuradan izleyebilirler: Yatık Emine.


Re: Sıcak Su

Teşekkürler Eren, yeni bir öykü yeni bir heves bizi bekliyor.


Re: Sıcak Su

Öldürülenin bir ağa çocuğu olduğu ayrıntısı ve öyküdeki dialoglar Ali'nin diğer öykülerinde de ustalıkla anlattığı kuralsızlığı, hukuksuzluğu, kurumların, kişilerin olaylara yaklaşımını gözler önüne seriyor.

""
Vurduğu uşak, ağa çocuğu diye onu yiyecek değiller a!
diyor candarmalar.

Ardından,

""
Emine, bunun sonu kötü olacak. Biz de buraya keyfimizden gelmiyoruz, yüzbaşı söylemedik
laf komuyor; bu sefer de yakalamadan gidersek, iflahımızı keser. Kim bilir hangi dağ başındaki karakola gönderir.-

Candarmayı İsmail'i bumadıkları için sürgüne yollamakla tehdit eden yetkili ağa çocuğunu öldüren İsmail'i eline geçirince kimbilir neler edecek diye düşünmeden edemedim.

İsmail'in, ağanın çocuğunu neden öldürmüş olabileceği üzerine hiç düşünmeden İsmail'in haksızlığa uğradığına hükmettim.
Canına tak edecek, adam öldürecek kadar çileden çıkmış olmalı diye düşündüm.

Emine'ye gelince, başına geleni İsmail'e söylese İsmail, mahpusa düşmemek için karısını ateşe attığını düşünüp ömrü boyunca büyük bir utançla yaşamak zorunda kalacak hatta belki kendini öldürecek, söylemese o utançla bu defa da Emine'nin başı eğik kalacak, başına gelenlere kocasını kurtarmak için katlanmış olsa bile İsmail'in yüzüne bakamayacak. Keşke içinde sır olarak saklasaydı da uğruna kendini, kendi değerlerini feda ettiği İsmail'i bırakıp gitmeseydi diye düşündüm.
Günümüzde bile kadınlar tecavüze uğradıklarında yasal yollardan haklarını aramak yerine kimselere duyurmadan başlarına geleni sineye çekerken Emine'den böyle bir şey beklemek, hele hele bunu yapan candarmaysa, Emine'yle alay etmek gibi bir şey olur.
Zavallı Emine!


Re: Sıcak Su

"Sıcak Su"da da, S.Ali'nin ilk öykülerinde olduğu gibi devlet - birey ilişkisi ve bu ilişkide bireyin durumu acı ve gerçek bir şekilde dile geliyor. Kazlar'a benzer bir yönüyle Sıcak Su. Firari eşini gizlemek uğruna jandarmalara yalan söyleyen Emine'ye, yüzbaşısından azar işiten erler "Ne pahasına olursa olsun bulma" uğruna zulüm yapıyor ve Emine, bu durum karşısında sessizce yok oluyor. Öykünün sonundaki tam anlamıyla bir yok oluş. Çaresizliğin getirdiği bir yok oluş.


Re: Sıcak Su

Jandarmaların gece baskını ile başlayan öykü en az dört ay önce ağanın oğlunu öldüren İsmail'in köyde yalnız bıraktığı karısı Emine'nin fedakarlığı ile ilgili. Aslında Emine'nin yaptığı şeyin fedakarlık mı yoksa çaresizlik mi olduğuna karar vemedim.

Bağırıp İsmail'i çağırsa, İsmail yakalanacak ve Emine İsmail'siz kalcaktı. Bağırmasa 'ırzına geçilmiş' bir kadın olarak kendini 'kirletilmiş' sayarak ya canına kıyacak ya da öyküde olduğu gibi kapıylara karışacak ve yine İsmail'siz kalcaktı. Jandarmaların onu bıraktığı durumda her koşulda kaybeden olacaktı Emine ve öyle de oldu.

Emine:"Nasılsa ben her koşulda kaybediyorum en azından İsmail yakalanmasın" diye düşünmüş olabilir. Sanırım Emine bağırsaydı ve İsmail hapse girseydi, köy yerinde kocası hapiste olan bir kadın olarak köydeki ya da civar köylerdeki erkekler tarafından tarlada tapanda ya da bir dere kenarında benzeri bir muamele ile karşılaşacaktı. Yıllar yılı duyup gördüğü benzer olaylar karşısında kadınların kaderinin ne olduğuna alışmışlığı ve kabullenmişliği ile ne yapacağına karar vermekte pek zorlanmamış olabilir.


Re: Sıcak Su

""
“Ben şimdi Emine'yi yakalayıp mindere atarım, bağırırsa, nasıl olsa İsmail dayanamaz, neredeyse çıkar gelir. O zaman kapının yanında bekler, ya ölüsünü, ya dirisini yakalarsın... Bağırmazsa... Eh, ne yapalım... Bir kere de sen denersin!..”

Bu cümle candarmanın niyetini tam olarak açık etmiyor, kadını korkutup bağırmasını sağlamak için bir hile diye düşünüyorum.

Ama,

""
Bir müddet sonra candarmalar silahlarını omuzlarına vurup yüzlerinde tatlı bir yorgunluk ve içlerinde hafif bir endişe ile evi terk ederlerken...

cümlesiyle Emine'ye tecavüz edildiğini anlıyorum.

""
Kapının önüne çıkarak bir ıslık çaldı. Köy tarafından on dört yaşlarında bir çocuk göründü. Koşarak ve etrafına bakınarak geldi. İsmail onu hemen aşağıya, kahve tarafına yolladı... yarım saate varmadan dönen oğlan, candarmaların gece yarısına doğru atlarına binip kasabaya yollandıklarını ve kimseyi götürmediklerini söyledi.

Bu cümle köylünün İsmail'i koruyup kolladığını, sakladığını bildiriyor ve şunu da bildiriyor: İsmail'in öldürdüğü ağanın oğlu sadece İsmail'i değil, köylüyü de kendine düşman eden bir adam.

Sabahattin Ali, doğrudan, uzun uzadıya anlatmadan birkaç ayrıntıyla olanı biteni görmemizi, anlamamızı, hatta, hikâyenin yazılışına katılmamızı, bir şeyler eklememizi sağlıyor. Nurten Aksakal’ın,

""
Emine bağırsaydı ve İsmail hapse girseydi, köy yerinde kocası hapiste olan bir kadın olarak köydeki ya da civar köylerdeki erkekler tarafından tarlada tapanda ya da bir dere kenarında benzeri bir muamele ile karşılaşacaktı,
yorumu Ali’nin hiç değinmediği ama hem Emine’nin tercihini haklı kılan, hem onun çaresizliğini vurgulayan, hikâyeyi bütünleyen bir eklenti oluveriyor.


Sıcak Su

Sabahattin Ali'nin kahramanları, şu ana kadar okuduğumuz öykülerde, neredeyse hep çıkışsız; iki kötüden birini seçmek zorunda. Burada da "sıcak su" donduruyor. İnsanların bu denli yalnız oluşu derin bir hüzün yaratıyor okurda. Hemen hepsinde "Ben olsam hangisini seçerdim"i düşündürüyor.Öte yandan öykülerdeki tarjik sonlar ilginç bir rastlantı olarak yazarın kendi yaşam öyküsüne de yansıyor.