UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sei Şonagon - Yastıkname

06 May 2010
Mehmet Sürücü

Arka kapağındaki tanıtım yazısı “Japon kültürünün bin yıllık klasiği” tümceleriyle başlayan, 965 ya da 966 yılında doğduğu tahmin edilen, ölüm tarihiyse bilinmeyen Kitabın yazarı Sei Şonagon'un, 10. yüzyıl Japonyası'nda, bir tür saray nedimeliği yaparken kaleme alındığı, benzersiz üslupta bir kitap Yastıkname.

""
“Bizim Osmanlı edebiyatıyla analoji kurup Yastıkname adıyla çevirdiğimiz, ama bu tür kaygılar gözetmeyen bir çevirmenin pekâlâ "Başucu Kitabı" da diyebileceği Makura no Soşi, Japon edebiyatında zuihitsu adı verilen türün ilk ve en önemli numunesi sayılıyor. Düz çevirisiyle "kalemi izle", daha dolambaçlı bir çeviriyle de "kalemine ket vurma, hangi konuda olursa olsun içinden nasıl yazmak geliyorsa öyle yaz" denebilir belki zuihitsu'ya. Yani kendi başına bir tür yaratmış bir kitap Yastıkname. Kitabın kaleme alındığı 10. yüzyıl Japonyası'nda daha çok kadınlarca kaleme alınan eserlerle çok güçlü bir günce edebiyatı, seyahatname ve anlatı geleneği oluşmuş, ama bu kitapla birlikte doğan zuihitsu, günce, biyografi, hatırat, şiirler, aforizmalar, listeler, anlatı eskizleri ve bugün Batı kökenli kültürlerde "deneme" adı verilen türün çok özgün bir bileşimi olarak tarif edilebilir. Kenko ve Kamo no Çomei ileriki yüzyıllarda bu türde yazan en önemli iki isim sayılıyor. Yastıkname'yle birlikte filizlenen bu tür, saray çevresinde doğmuş olmasına rağmen, gündelik ve dünyevi olanla aşkın ve kutsal olan arasındaki sınırları sürekli ihlal etmesi, sözgelimi dini ayinleri, devlet törenlerini anlatırken aşırı dünyevi ayrıntıların altını çizerken, öte yandan da çok sıradan bir âna, olaya, nesneye, manzaraya muazzam bir şiirsellik katabilmesi açısından büyük Rus kuramcı Bahtin'in anlattığı "karnaval" geleneğinin çok uzaklardaki bir yankısı sayılabilir belki.”
Tuncay Birkan.Sunuş Yazısı Yastıkname-Sei Şonagon-S.9-Metis Yayınları

Kitanın ilk olarak adına Alberto Manguel’in “Okuma Günlüğü”nde Rastladım.
Kitapta şu cümle bana kitabı okumam gerektiğini düşündürttü;

""
““Seveceksiniz” dedi, “çünkü liste yapmayı seviyorsunuz siz.”
Okuma Günlüğü-Alberto Manguel-S.163-YKY

Yastıkname’de Zarif Şeyler, Gıcık Şeyler, İçinizi Kıpır Kıpır Eden şeyler, Geçmişin tatlı Anılarını Hatırlatan Şeyler,Yakışıksız Şeyler, Şaşırtıcı ve Üzücü Şeyler, Resmi Yapılınca Güzelliğinden Yitiren Şeyler, Kıymetsiz Şeyler gibi başlıklarda çok hoş, ilginç listeler var.

http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Text.asp?ID=11850&BID=1950

Ayrıntı her zaman benim için önemliydi. Bu kitap benim için bu yüzden önemli. Dostlara duyurmak istedim.
Aşağıdaki linkte daha geniş bir okuma yapılabilir.
http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Book.asp?ID=1950
İlerideki günlerde “Yastıkname”den liste alıntıları yapacağım.

Kategori:

Re: Sei Şonagon - Yastıkname

Yukarıda verilen linkteki tanıtım yazısında Murat Belge şöyle demiş:

""
Bu yakınlarda Metis Yayınları'ndan birkaç bakımdan ilginç bir kitap çıktı: Japon edebiyatından bir kitap, Türkçede adı "Yastıkname" olmuş. Japonya'da İ.S. 10. yüzyılda, ilginç bir kadın edebiyatı başlar. Japonya dışındaki dünyada tanınan ilk örneği Murasaki Şikibu'nun yazdığı "Genci Monogatari"dir ("Genci'nin Hikâyesi"). Üniversiteye yeni başladığım yıllarda (yani '60'ların başı) Penguen'in "Dünya Klasikleri" arasında çıkmıştı. O zaman alıp okumuş, ama kültürel farkların büyüklüğünden ötürü fazla bir şey anlamamıştım.

Bu kitabı gözden geçirdiğimde ben de aynı duyguya kapılmıştım. Anlamak ve özümsemek için çok zaman ve çaba isteyen bir kitap gibi gelmişti bana. Belki buraya aktarılan notlardan kitaba ilişkin daha doyurucu bir izlenim edinme şansı yakalarım.

Teşekkürler. Alkış


Re: Sei Şonagon - Yastıkname

Benim de ilgimi çekti. Başo'yla da tanışmamız bu başlık sayesinde olmuştu. Yeni bir başucu kitabı neden olmasın?


Re: Sei Şonagon - Yastıkname

Yastıknameden bir alıntı:

""
İçinizi Kıpır Kıpır Eden Şeyler
-Yavrularını besleyen serçeler.
-Küçük çocukların oyun oynadıkları yerlerden geçmek.
-Mis gibi tütsü kokan bir odada uyumak.
-Zarif Çin aynasının biraz puslandığını görmek. (Banyodaki buğulanmış aynayı anımsattı bana-Bir sevişme sonrasına dolaylı bir gönderme olabilir mi?)
-Yakışıklı bir erkeğin arabasını kapınızın önünde durdurup hizmetkarlarına “geldiğimi haber verin” demesi.
-Saçlarınızı yıkamak, üstünüze çeki düzen vermek ve parfüm kokan elbisenizi giymek. Kimse sizi görmediği zamanlarda bile kalbinizin derinliklerinde kendinizi mutlu hissedersiniz.
-Birini beklediğiniz gecelerde rüzgarın camınıza savurduğu yağmur damlalarının sesiyle birdenbire irkilmek.

Sayfa:64


Re: Sei Şonagon - Yastıkname

Yastıknameden alıntı

""
Nadir Şeyler

Kayınpederi tarafından methedilen bir damat. Kaynanası tarafından sevilen genç bir gelin

Tüyleri yolmakta mahir gümüş bir cımbız.

Efendisi hakkında kötü konuşmayan bir uşak

Hiçbir bakımdan tuhaf veya nakıs olmayan, hem beden hem de zekâ bakımından üstün olan ve hayatı boyunca kusursuz kalan bir kişi.

Birlikte yaşasa da aralarında mesafe bırakabilen insanlar. Bu insanlar zaaflarını ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, genelde buna muvaffak olamazlar.

Hikâye kitabı, şiir derlemesi gibi eserlerin nüshasını çıkarırken, aslına mürekkep lekesi bırakmayan kişi. Çok güzel bir ciltle uğraşırken leke bırakmamak için azami itina gösterirsin; buna rağmen, asla başarılı olamazsın nedense.

Erkek veya kadın veya rahip her kim olursa olsun insanların birbirlerine daimi dostluk vaat edip de sonuna kadar sözlerine sadık kalması nadirdir.
Sei Şonagon - Yastıkname.Sayfa:99


Re: Sei Şonagon - Yastıkname

""
Kıymeti Kalmamış Şeyler

Cezir esnasında suları çekilmiş koyda duran büyük bir gemi.

Takma saçlarını çıkardıktan sonra kalan kısa saçlarını tarayan bir kadın.

Rüzgâr tarafından devrilmiş ve kökleri havada, boylu boyunca toprağa uzanmış büyük bir ağaç.

Yenilip köşesine dönen sumo güreşçisi.

Pek büyük bir otoritesi olmadığı halde bir hizmetkârı azarlayan bir adam.

Şapkasını çıkaran kel bir ihtiyar.

İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yüzünden sinirlenen, sonra da evi terk edip bir yere sığınan kadın. Kocasının derhal onu aramaya başlayacağını düşünür; fakat adam, kadının sandığı gibi endişelenmeyip yaralayıcı bir kayıtsızlık takınır. Bununla birlikte kadın, sonsuza kadar orada kalamayacağından, sığındığı yeri terk eder ve eve geri döner.
Sei Şonagon - Yastıkname-Sayfa: 167

Düşündüm de; kendimiz de bunlara eklemeler yapamaz mıyız? Nadir olduğunu düşündüğümüz veya Artık kıymeti kalmadığını düşündüğümüz şeyler...


Re: Sei Şonagon - Yastıkname

Alberto Manguel, Okuma Günlüğü’nde bir bölümü Yastıkname’ye ayırmış.

""
“Rastlantılar (hatta yapay olarak yaratılan rastlantılar bile); uzun zamandır görmediğim bir dostla rastlaşmam, kayısının tadı, aramakta olduğum bir kitabı buluşum, yılın bu zamanında (mart) alacakaranlıkta gün ışığı,rüzgarın bacadan gelen sesi, uykuya dalmadan önceki mutlak essizlik ve karanlık; bütün bunlar, benim için beklenmedik mutluluk anlarıdır. Fakat hiçbir şeyle, hiçbir olayla, belli bir düşünceyle, bir hoşnutluk duygusuyla bağlantısı olmayan başka anlar da vardır. Nedenleri kesinlikle bilinmeyen bir duygu, sessiz, ani ve karşı konulmaz.

Sei Şonagon’un Yastıkname’sini okumamı bana ilk söyleyen Silvina Ocampo idi. “Seveceksiniz,” dedi, “çünkü liste yapmayı seviyorsunuz siz.””
Alberto Manguel.Okuma Günlüğü.Yapı Kredi.Sayfa:163

Düşünüyorum da; neden bazı insanlar listelere karşı özel bir ilgi duyar? Kendimiz için ilk oluşturduğumuz listeler; kitaplarımızın listeleriydi sanırım. Belki de ondan çok önceleri, farkında bile olmadan, “Beni en çok kim seviyor? Annem mi, baban mı?”nın listesini, “Hatice”yle mi, “Netice”yle mi daha mutlu olurum?” ların listelerini de çıkarmış olabilir miyiz?

Listeye dökmek, bir önem sıralaması, bir yakınlık-uzaklık dizilişi midir acaba?
Okullarda her şeyden olduğu gibi, bizleri liste yapmaktan da nefret ettirdiler belki. Ama insan içten içe hep listeler yapıyor. Sevdiği sevmediği renklerin, meyvelerin, çiçeklerin, insanların, ülkelerin, doğruların(ın) listelerini…

""
“Novalis’e göre Cennet’ten düşüşten sonra, cennet parçalar halinde yeryüzüne saçılmış. Bunun içindir ki, bulması şimdi o kadar zor.
Parçalar halinde düşündüğümü fark ediyorum.”
Alberto Manguel.Okuma Günlüğü.Yapı Kredi.Sayfa:164

Parçalanmış bir “Cennet” e inanan bizler, belki de ardından parçalanmış bir “gerçeklik”e vardık. Gerçekliğin parçalı, parçalardan oluşan bir şey olduğunu düşündüğümüzden belki de listelere daha çok ilgi duyuyoruz. Parçaların bir araya gelişinin yine en uygun listelerle olabileceğini düşünmemizden.

""
“Bir başlangıç ya da bitiş endişesine sahip olmamak ne kadar güzel.”
Alberto Manguel.Okuma Günlüğü.Yapı Kredi.Sayfa:164

Kitabın bir özelliği daha; istediğiniz yerden açıp okuyabilirsiniz. Manguel bunu böyle dile getirmiş.

""
“Sei Şonagon, onuncu yüzyılın son yılları boyunca Japon İmparatoriçesi’nin nedimesiymiş. Çağdaşı Murasaki Şikibi-bu dünyanın ilk psikolojik romanı Genji Masalı’nın yazarı- onun hakkında şöyle demiş: “yetenekli bir kadın, hiç kuşkusuz. Fakat eğer insan en uygunsuz durumlarda bile coşkularının dizginlerini elden bırakırsa, karşısına çıkan her ilginç şeyi örneklemek zorunda hissederse, insanlar da ona havai gözüyle bakar, zorunlu olarak,. böyle bir kadın için işler nasıl olur da düzgün gider?””
Alberto Manguel.Okuma Günlüğü.Yapı Kredi.Sayfa:165

Şimdilik son bir alıntı. Bu kez Yastıkname’den:

""

“Bazen öyle oluyor ki dünya beni üzüyor, bir an daha yaşayamayacağımı hissediyorum, ebediyen yok olmayı istiyorum. Ama sonra, bir parça hoş beyaz kâğıt, Miçinoku kâğıdı ya da beyaz süslü kâğıt bulacak olursam, her şeyi olduğu gibi kabullenip biraz daha katlanabileceğime karar veriyorum.”
Sei Şonagon.Yastıkname.Metis Yayınları.Sayfa :147

Ne dersiniz; onuncu yüzyıldan bu yana, hala günümüzde, bir parça kâğıtla dünyada yaşamanın zorluğuna katlanabilenler var mıdır?