Sei Şonagon - Yastıkname
Arka kapağındaki tanıtım yazısı “Japon kültürünün bin yıllık klasiği” tümceleriyle başlayan, 965 ya da 966 yılında doğduğu tahmin edilen, ölüm tarihiyse bilinmeyen Kitabın yazarı Sei Şonagon'un, 10. yüzyıl Japonyası'nda, bir tür saray nedimeliği yaparken kaleme alındığı, benzersiz üslupta bir kitap Yastıkname.
“Bizim Osmanlı edebiyatıyla analoji kurup Yastıkname adıyla çevirdiğimiz, ama bu tür kaygılar gözetmeyen bir çevirmenin pekâlâ "Başucu Kitabı" da diyebileceği Makura no Soşi, Japon edebiyatında zuihitsu adı verilen türün ilk ve en önemli numunesi sayılıyor. Düz çevirisiyle "kalemi izle", daha dolambaçlı bir çeviriyle de "kalemine ket vurma, hangi konuda olursa olsun içinden nasıl yazmak geliyorsa öyle yaz" denebilir belki zuihitsu'ya. Yani kendi başına bir tür yaratmış bir kitap Yastıkname. Kitabın kaleme alındığı 10. yüzyıl Japonyası'nda daha çok kadınlarca kaleme alınan eserlerle çok güçlü bir günce edebiyatı, seyahatname ve anlatı geleneği oluşmuş, ama bu kitapla birlikte doğan zuihitsu, günce, biyografi, hatırat, şiirler, aforizmalar, listeler, anlatı eskizleri ve bugün Batı kökenli kültürlerde "deneme" adı verilen türün çok özgün bir bileşimi olarak tarif edilebilir. Kenko ve Kamo no Çomei ileriki yüzyıllarda bu türde yazan en önemli iki isim sayılıyor. Yastıkname'yle birlikte filizlenen bu tür, saray çevresinde doğmuş olmasına rağmen, gündelik ve dünyevi olanla aşkın ve kutsal olan arasındaki sınırları sürekli ihlal etmesi, sözgelimi dini ayinleri, devlet törenlerini anlatırken aşırı dünyevi ayrıntıların altını çizerken, öte yandan da çok sıradan bir âna, olaya, nesneye, manzaraya muazzam bir şiirsellik katabilmesi açısından büyük Rus kuramcı Bahtin'in anlattığı "karnaval" geleneğinin çok uzaklardaki bir yankısı sayılabilir belki.”
Tuncay Birkan.Sunuş Yazısı Yastıkname-Sei Şonagon-S.9-Metis Yayınları
Kitanın ilk olarak adına Alberto Manguel’in “Okuma Günlüğü”nde Rastladım.
Kitapta şu cümle bana kitabı okumam gerektiğini düşündürttü;
““Seveceksiniz” dedi, “çünkü liste yapmayı seviyorsunuz siz.”
Okuma Günlüğü-Alberto Manguel-S.163-YKY
Yastıkname’de Zarif Şeyler, Gıcık Şeyler, İçinizi Kıpır Kıpır Eden şeyler, Geçmişin tatlı Anılarını Hatırlatan Şeyler,Yakışıksız Şeyler, Şaşırtıcı ve Üzücü Şeyler, Resmi Yapılınca Güzelliğinden Yitiren Şeyler, Kıymetsiz Şeyler gibi başlıklarda çok hoş, ilginç listeler var.
http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Text.asp?ID=11850&BID=1950
Ayrıntı her zaman benim için önemliydi. Bu kitap benim için bu yüzden önemli. Dostlara duyurmak istedim.
Aşağıdaki linkte daha geniş bir okuma yapılabilir.
http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Book.asp?ID=1950
İlerideki günlerde “Yastıkname”den liste alıntıları yapacağım.
Re: Sei Şonagon - Yastıkname
Yukarıda verilen linkteki tanıtım yazısında Murat Belge şöyle demiş:
Bu kitabı gözden geçirdiğimde ben de aynı duyguya kapılmıştım. Anlamak ve özümsemek için çok zaman ve çaba isteyen bir kitap gibi gelmişti bana. Belki buraya aktarılan notlardan kitaba ilişkin daha doyurucu bir izlenim edinme şansı yakalarım.
Teşekkürler.
Re: Sei Şonagon - Yastıkname
Benim de ilgimi çekti. Başo'yla da tanışmamız bu başlık sayesinde olmuştu. Yeni bir başucu kitabı neden olmasın?
Re: Sei Şonagon - Yastıkname
Yastıknameden bir alıntı:
Sayfa:64
Re: Sei Şonagon - Yastıkname
Yastıknameden alıntı
Re: Sei Şonagon - Yastıkname
Düşündüm de; kendimiz de bunlara eklemeler yapamaz mıyız? Nadir olduğunu düşündüğümüz veya Artık kıymeti kalmadığını düşündüğümüz şeyler...
Re: Sei Şonagon - Yastıkname
Alberto Manguel, Okuma Günlüğü’nde bir bölümü Yastıkname’ye ayırmış.
Düşünüyorum da; neden bazı insanlar listelere karşı özel bir ilgi duyar? Kendimiz için ilk oluşturduğumuz listeler; kitaplarımızın listeleriydi sanırım. Belki de ondan çok önceleri, farkında bile olmadan, “Beni en çok kim seviyor? Annem mi, baban mı?”nın listesini, “Hatice”yle mi, “Netice”yle mi daha mutlu olurum?” ların listelerini de çıkarmış olabilir miyiz?
Listeye dökmek, bir önem sıralaması, bir yakınlık-uzaklık dizilişi midir acaba?
Okullarda her şeyden olduğu gibi, bizleri liste yapmaktan da nefret ettirdiler belki. Ama insan içten içe hep listeler yapıyor. Sevdiği sevmediği renklerin, meyvelerin, çiçeklerin, insanların, ülkelerin, doğruların(ın) listelerini…
Parçalanmış bir “Cennet” e inanan bizler, belki de ardından parçalanmış bir “gerçeklik”e vardık. Gerçekliğin parçalı, parçalardan oluşan bir şey olduğunu düşündüğümüzden belki de listelere daha çok ilgi duyuyoruz. Parçaların bir araya gelişinin yine en uygun listelerle olabileceğini düşünmemizden.
Kitabın bir özelliği daha; istediğiniz yerden açıp okuyabilirsiniz. Manguel bunu böyle dile getirmiş.
Şimdilik son bir alıntı. Bu kez Yastıkname’den:
Ne dersiniz; onuncu yüzyıldan bu yana, hala günümüzde, bir parça kâğıtla dünyada yaşamanın zorluğuna katlanabilenler var mıdır?