Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Sait Faik'in öfkeyle dolu olduğu ender öykülerden biri "Söylendim Durdum". Hatta bu öyküyü daha sonra herhangi bir dergide yayımlamamış, kitaplara ise yazarın ölümünden sonra alınmıştır. Onun adalarıyla, deniz kenarlarıyla, tuhaf ama güzel insanlarıyla dolu İstanbul'u gitmiş yerine insanı zehirlercesine basık, yaşanmaz İstanbul ortamı içinde buluyoruz kendimizi birden bire.
Köpek leşi gibi uyuyor şehir: Yok, değil, öyle değil...Köpek leşi, kokusu yönünden iğrenç yoksa ölmüş bir köpekte kırılmış bir çocuk oyuncağının hüznünden başka tatsız ne vardır? Koku cihetinden öyle bir şehir. Pis şehir bu. Alabildiğine pis şehir /.../
Bu ruh hali içinde, İstanbul'a ve insanlarına öfkeyle doluyken dahi, "köpek" sözcüğünü kullanırkenki dikkati, duyarlılığı bu paragraftaki koku tasvirini unutturacak kadar takdir toplayıcı.
Nasıl olur da, bu güzel insanlar bir anda "laubali, iki yüzlü" hale gelmiş, yazarı bu kadar öfkelendiren ne gerçekten çok merak ettim. Yazarın genel eğilimi, öyküde zaman zaman öfkesinin ettirdiği bazı öykü dışındaki göndermelerden anladığım kadarıyla (tabi bu bir aşırı yorum denemesi) bir köşe yazarı o dönemlerde Sait Faik'i ucu dine bağlanan bir konuyla ilgili eleştirmiş olsa gerek. Ya da karakterleriyle ilgili bu tip bir saptamada bulunuldu. Tabi, bu tahmini çok da dillendirerek öykünün içinde tutmak istemiyorum, belki de kişisel bir sorunla doluydu yazarın kafası. Tek bildiğim "İşsizlik"teki tatlı haytalık, içinde bulunulan ruh halindeki memnuniyet bir anda "Bu şehre Koleralar gelecek"e kadar değişmiştir.
Yazarın, uzun zamandır yaşadığı ekonomik sorunlar, barışık halde düşe kalka giderken bir anda Sartre'nin kitabını almayı engelleyecek kadar onu etkilemiş karamsar bulutlar öyküye hakim olmuştur.
Öyküyü, herhangi bir okur, yazarın ilk öyküsü olarak okuduğunda çok fazla dikkat çekmeyecek, hatta yazarın bu kadar sevilmesini anlamayacaktır ama son zamanlarda okumamız, onun iyimserlik dolu dünyasından bizi bir anda çıkartmaya yetti sanırım. Kitapta öykünün yazıldığı tarih bile yer almıyorken, öykünün ya da yazarın kafasındakilerle ilgili daha fazla birşey söylemek tahminden öteye geçmiyor benim için , keşke anlayabilseydik bu öfkenin nedenlerini.
"Söylendim Durdum"
Mahalle Kahvesi
Sait Faik Abasıyanık
YKY, İstanbul, 2004, s. 95-97
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Öfke ve küskünlük Sait Faik'in son dönem öykülerinde sık karşımıza çıkıyor. Mart 1949'da (Varlık, 344) yayımlanmış "Söylendim Durdum"u "son dönem öyküsü" olarak tanımlamak ne kadar doğru olur bilemiyorum. Yine de, en azından bu öyküyü yazarın zaman zaman umutsuzluğa düştüğüne dair bir işaret olarak okumak mümkün. Sait Faik adeta adaletsizliğe, art niyete isyan ediyor, fakat elinden bir şey gelmeyeceğini düşünerek umutsuzluğa kapılıyor, hayata küsüyor. İstanbul'u bu kadar çirkin/ pis, insanları bu kadar acımasız görmesi de bundan bence.
Sait Faik'in bu umutsuzluğunu şu cümleler üzerinden düşünelim:
Neden özellikle kendisini tanıyanların başkasından alışveriş yapacağını düşünüyor? Heteroseksüel olmadığı için çok sıkıntı çektiğinden, çok sışlandığından mı? Yazarın kafasını en çok meşgul eden bu olabilir mi? Ben yazarın bu karamsarlığını -Cihan'ın aksine- çok da tuhaf bulmuyorum aslında.
***
Öykünün adıyla paralellik içinde bu cümleler. "Kendini ifade edemeden aynı şeyi tekrarlayıp durmak" bu değilse nedir? "Zehir" ve "yeşil" kelimelerinin sürekli tekrar edilmesi, başka bir örnek bulamadan, benzetme ya da tanım yapamadan içinde biriken yoğun tortuyu atmaya çalışma çabasını açıklamıyor mu?
Öyküden şu iki bölümün de altını çizmek isterim:
İlk alıntı adalet duygusunun ne kadar sarsıldığını çok iyi anlatıyor bence. İkinci alıntıda "külhanbeyi" kestanecinin "parayla fukara tutup dövdür[me]" ifadesinin de oldukça vurucu olduğunu düşünüyorum. Sen, fukara ayranı daha ucuza içsin diye uğraşacaksın, aynı fukara biri para verdi diye hiç düşünmeden seni dövecek, belki de öldürecek. Çarpıcı bir ironi!
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Sait Faik'in Hikayeciliği. Fethi Naci.Adam Yay.İstanbul 1990
Bu karamsarlığın sağlık sorunlarıyla ilgisi olabilir.
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Güzel bir tespit. Hastalık hayatın insanın burnundan getirebiliyor ne de olsa...
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Fethi Naci'nin kitabında, öyküdeki "yeşil" ile ilgili tesbitler var.
Öyküye daha değinmeden, başka yerden alıntı yapmamın nedeni, alıntının bu konuda yapılacak yorumlara bir şeyler katar düşüncesi.
Sait Faik'in Hikayeciliği. Fethi Naci.Adam Yay.İstanbul 1990
Tabi ki burada aşırı yorumun sınırlarına girmekten kaçınmak gerek bence. Sonuçta günden güne farklı ruh halleri içinde olduğumuzu, insanın ruhsal durumunun ne kadar değişken olduğunu kendimizden biliyoruz.
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Sait Faik'in yeşile olan tutkusu açısından bakamayız "Söylendim Durdum"daki yeşile. Çok daha hüzünlü bir yeşil.
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Bu öyküden üç yıl sonra yazdığı Kırlangıç Yuvasındaki Kadın öyküsünde de yazarın yazı için alacağı paradan dem vuruyor Abasıyanık. Hele bu öyküde, çığlık gibi... Bir de bu açıdan bakmalı öyküye. Yazarın yazma ediminin dünyada ettiği değer açısından...
Re: Sait Faik Abasıyanık - Söylendim Durdum
Sait Faik'in en sevdiğim yönü bu. Eskiden yukarıdaki alıntıya giren sıralı kelimeler mutlak kutsallarımızdı. Alıntıda İnsanı genel olarak ele alarak, herkezin suçunun tek olduğunu söylemek istiyor dedik. Zaten öykünün son paragrafında "Dost" olmak yani "Senden alışveriş yapanlar" konusunda, açıklık getiriyor kanımca. "Onlar gibi olursan herkezle dost olursun..."