UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

30 Ara 2011
eren

Öyle zamanlar olur ki insan, göğsünde biriken kurşun gibi ağır yükten can havliyle kurtulmak ister. Dipsiz kuyulara, ağaç kovuklarına bağırmasa patlayacağını sanır. Gözün gördüğünü, kulağın duyduğunu içinden atmanın, kasavetten arınıp yeniden nefes almaya başlamanın başka çıkar yolunu bulamaz. Dışa vurma ihtiyacı acil ve yaşamsaldır. “Haritada Bir Nokta” öyküsünün son cümlesi “Yazmasam deli olacaktım.” bu ruh halini bir çırpıda anlatıverir. Öyküyü okuyup da bu cümlede şöyle bir duraklamayan yoktur herhalde. Yalın ve çarpıcı. Sait Faik öykülerinde beni en çok etkileyen de dildeki bu yalınlık olmuştur hep. Onun öykülerini okumak, bu anlamda, alçakgönüllü bir bilgeyi dinlemek gibidir. Çok bilmişliklere yüz vermez.

“Haritada Bir Nokta” çok karamsar bir öykü. İnsanı güneşli bir masal diyârına götürüp sevince boğduktan sonra bir anda düşten uyandırıyor. Kara bulutların hangi ara toplandığını anlamaya fırsat vermeden kızıl bir kâbusun içine bırakıyor. Koskoca haritada, insana özgü hırsların, kıskançlıkların, hainliklerin olmadığı bir ufacık nokta bile hâyal etmeye izin vermiyor. İnsanın içindeki umudu acımasızca kesip atıyor.

Öykünün başında iyimser bir anlatıcının umutlu düşüne davet ediliyoruz. Thomas More’un Utopia’sını bir de onun anlatımıyla dinliyoruz:

""
"Orada, dört tarafı su ile çevrili yerde insanların büyük, sağlam dostluklar, sağlam adaleler, namuslu günler ve gecelerle birbirine sokulmalarını, yardımlaşmalarını buyuran rüzgarlar, fırtınalar, deniz canavarları, kayaları günlerce, haftalarca döven dalgalara ancak tabiatın uyurduğu şekilde yaşanabileceğini; sıkı ve sağlam adalelerin çelimsizlere yardım için; keskin aklın daha kör, daha mülayim, gürültüsüz ve yavaş akla, hatta akılsıza arkadaşlık için verildiğini; çorbanın çorbasızlarla taksim edilmek için mis gibi koktuğunu öğreten, belki öğretmeden öyle iyi, öyle mübarek anadan doğulduğunu hayal ettiren bir düşünce ile haritalardaki maviliğin ortasında, kocaman kıtaların kenarındaki büyük denizlerin bir tarafına kondurulmuş adalara bakar, kurar dururdum."

Bu düşün bön bir iyimserlikten değil, yaşam yorgunluğundan, bıkkınlıktan kaynaklandığını anlıyoruz sonra:

""
"Sanki on dört yaşında sarışın bir oğlanken basıp gitmiştim. Bir motor beni alıp büyük şehirlere götürmüştü. Yaşamıştım. (...) İşte bitkin, işte yorgun, işte hepsini hepsini yitirmiş, gittiğim motorla yine geri dönmüştüm."

Bu, Sait Faik’in özellikle son dönem eserlerinde sık gözlemlenen bir tema. “Alemdağı’nda Var Bir Yılan” (1954) öyküsünde anlatıcıya “Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor.” dedirten de bu bıkkınlık olsa gerek. “Haritada Bir Nokta”da da insanlardan umudunu yitirmeye başlamış bir yazarın bunalımdan çıkma çabasına tanık oluyoruz. Sade, nikbin, “kötülüğü göz kırpışından anlayınca cesaretten canavar kesilecek” insanlara, iyi niyetli bir yaşama duyulan özlem, bir kurtuluş umudu:

""
"Kaybettiğim her şeyi; insanlığı, cesareti, sıhhati, iyiliği, safveti, dostluğu, alın terini, sessizliği yeniden bulacak; belki yeniden bir adam olmasam bile bir temiz hayatın içinde hayran, meyus ve mahcup ölümü bekleyecektim."

Ama bu düş, uğursuz bir olayla sekteye uğruyor. Bir dülger balığını hak edebilmek için canla başla çalışan bir balıkçı, teknenin tayfası tarafından görmezden geliniyor. Adama -kahvenin önündeki bir seyirciden başka- arka çıkan da olmuyor. Bu haksızlık anlatıcıyla birlikte okuru da düşten alıp kâbusa sokuyor. İnsanın içine “kırık cam parçaları gibi keskin ve soğuk” bir zehir akıtıyor. İyimserlik karamsarlığa, sevgi ve umut nefrete dönüşüyor. İşte o zehir ki ancak yazarak, dipsiz kuyulara bağırarak atılıyor göğüsten.

***

"Haritada Bir Nokta"
Bütün Eserleri
Sait Faik Abasıyanık
YKY, İstanbul, 2009, s. 824-830

(Öykü ilk olarak 1952 senesinde Son Kuşlar'da yayımlanmıştır.)

Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Mehmet Sürücü'ye kısa sürede öyküyü hazırlayıp özenle kontrol ettiği için teşekkür ederim.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Haritada Bir Nokta, yazarın "insanlarına" biraz daha gerçekçi baktığı, sanırım karakterlerinde yarattığı iyimserlik havasına yapılan eleştirilerin yoğunlaştığı bir dönemde ele alınmış. Oktay Rıfat'tandı yanılmıyorsam, bunun yanında Nazım Hikmet'in de bu gibi eleştirilerini okuduğumu anımsıyorum, Sait Faik'in yarattığı karakterlere pek mesafeli duramadığını, onlara "kıyamadığını" belirten bazı eleştiriler okumuştum. Bunlar zamanın edebiyat dergilerinde ya da yazara yapılan eleştirilerde dile gelmişti.

Yazar, yaşamı farklı algılayışına rağmen , başkalarının ona bakışını, sosyal statüsünü, işsiz oluşunu sıklıkla düşünmektedir. Hatta bunu hemen hemen her kitabında belli başlı öykülerinde de görmek mümkün. Harita'da Bir Noktada'da bunu anlayabileceğimiz iç konuşmalara yazarın ağzından sıkça rastlıyoruz? Sözü uzattım sanırım , yazarın kahramanlarına bakışını biraz farklıca bulduğum, biraz okur-etraf baskısıyla yazıldığını düşündüğüm bir öykü Harita'da Bir Nokta. Hatta biraz daha aşırı yorum denemesi yapacak olursak, öykünün başka bir öykü planından kotarıldığını düşünüyorum.

Yazarın İstanbul, Ada yaşamı, küçük ve mutlu insanlar dünyası ekseninde geçen yalın yaşamının bir tercih olduğunu, yazarı buna götüren şeyin bıkkınlık olduğunu bu kadar net algılayabildiğimiz tek öyküsüdür Harita'da Bir Nokta. Bıkmışlık, sıkıntı gibi karamsar konulara pek alışkın değildir Sait Faik okuyucuları.

""
Yatak odama da bir tane asmışımdır; geceleyin yatmadan evvel okuduğum kitaba inanmazsam, canım sıkılır da gözümü kitaptan kaldırırsam haritaya gözüm ilişsin diye

Bugün sözlüklerde dahi bulamadığımız "inanmak" sözcüğünün bu cümledeki anlamıyla karşılaşmak beni mutlu etti.

Son olarak "Son Kuşlar" ve "Harita'da Bir Nokta", Sait Faik'in ilköğretim Türkçe derslerinde okutulan iki öyküsü olduğunu da hatırlatmak isterim.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Cihan'ın öykünün "dış baskılar" dolayısıyla bu kadar karamsar olduğu yönündeki yorum ilginç. Ne yazık ki o dönemde yazara ne gibi eleştirilen yöneltildiğinden pek haberdar değilim. O nedenle Sait Faik'in bu öyküyü kaleme alırken ne türden dış etkenlerin etkisinde kalmış olabileceği konusunda fazlaca fikrim yok. Benim aklımda kalan, özellikle yazarın son dönem öyküleri göz önünde bulundurulduğunda, karamsar temalara sık rastlandığıydı. Bu nedenle "Haritada Bir Nokta"nın pek ayrıksı bir öykü olmadığını düşünmüştüm. Cihan'ın söylediklerini de aklımın bir köşesinde tutarak, bu düşüncemin doğru olup olmadığını sonraki öykülerde yeniden gözden geçirme olanağı da bulacağım.

""
Yatak odama da bir tane asmışımdır; geceleyin yatmadan evvel okuduğum kitaba inanmazsam, canım sıkılır da gözümü kitaptan kaldırırsam haritaya gözüm ilişsin diye.
Buradaki "kitaba inanmak" ifadesi benim de ilgimi çekmişti ilk okuyuşumda. Benim de kitapla (genel olarak kurmacayla) kurduğum ilişkiyi iyi betimlediğini düşünüyorum bu ifadenin. Hikâye inandırıcı olmayınca insanın boş duvara bakası geliyor Smile


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

İnanmak sözcüğüne daha "uhrevi", soyut anlamlar yüklediğimiz kesin. Bu arada size oluyor mu bilmem ama ben Sait Faik'i her okuduğumda o dönemin İstanbul'unda ve o insanlarla yaşamak isteğiyle karamsarlaşıyorum.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Öyküyü baştan fotoğraflayarak düzenlemeyi düşündüm. Sonra nette birkaç yayınlanmışını buldum. Onları birleştirdim. Bu arada yayınlanmış farklı bölümlerinde eksikler olduğunu fark ettim. Bu eksiklerin içerisinde;

"Yaşamıştım. Cebim para görmüştü. Kadın görmüştüm. Şehvet tatmıştım. Kumar görmüştüm. Hırsızlık, mahpushane görmüştüm. Kerhane görmüştüm. Yankesicilerle, hırsızlarla arkadaşlık etmiştim. Sulanmışlar, sulanmıştım. Aç yatmıştım. Para çalmıştım. Irza geçmiştim. Sevmiş sevilmiştim. İşte bitkin, işte yorgun, işte hepsini hepsini yitirmiş, gittiğim motorla yine geri dönmüştüm. "

gibi cümlelerde, aralarda bir sürü sansürlemeler vardı. Bu bana çok üzücü geldi.

Öykü ile ilgili yorumlarımı daha sonra yazacağım.

Sevindiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum; bu gece ilk kez, uzun zamandır burada okunma gereği olan bir sürü yorumla, sevinerek karşılaştım. Lütfen; paylaşalım. Bir şey ifade etmese de... Burasının, Uzun Hikaye'nin yıllarca yaşaması gerek. Çünkü doldurduğu, önemli bir eksiklik.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Burada düşündüğün, hala düşündüğüm bir şey var;

“Yazmasam deli olacaktım.”

Cümlesi bir yargı değil, bir soru gibi geldi bana. Ben yazarın taraf olamadaığı bir şey olarak algıladım bunu. Çünkü, yaşam kalıplaşımış, kitabi doğruların örtemeyeceği kadar karmaşık değilmi? O balığı tanımdaığı birisine veremek istemeyen insan ne kadar kötü, yaşam iyi veya kötü olarak nasıl sınıflanabilir?


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Mehmet Sürücü'nün söylediklerinden hareketle, öyküyü okurken aklıma takılan bir başka soruyu paylaşmak istiyorum: bu hikâyeyi bize aktaran anlatıcı acaba neden kalkıp da o adama destek çıkmıyor. "Bir balık da adama verin," diyemiyor? "Yazmasam deli olacaktım." bu "beceriksizliğin" bu iletişimdizliğin ne kadar ağır olduğunu da anlatmıyor mu?


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Bence Eren'in değinisi çok yerinde. Çünkü yazar, yaşamın bu kadar basit bir taraf olmayla örtüşmeyeceğinin artık farkında. Zaten daha baştan, "haritadaki her nokta"nın, artık masumuiyetini, saflığını, doğallığını yitirdiğini (belki de doğal olan bu) kabullenerek, veya üzülerek yorumluyor her şeyi.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

""
- Yok be anam! Para nerde ki, parasına oynasınlar. Balığına oynarlar, misinasına oynarlar,
çaparasına oynarlar, olta iğneciğine oynarlar. Hele bir oynaya görsünler parasına da...

Öykü için söylenebilecek bir çok güzel görüşler analizler paylaşılmış okumaktan zevk aldım. Yalnız paylaşılanların dışında öyküde gözüme takılan ufak bir ayrıntıyı sunmak istedim. Yukarıda ki konuşmada altı çizili yarım cümle "Para" ile bitiyor. Yani ada, o büyük "parasız dünya" ütopyası bir nevi ( ada da para ile alışveriş sağlanmaktadır lakin kent yaşamı kadar iç içe geçmemiştir) burada yer alıyor. Balıkların "Pay" edilmesi de ayrıca önemlidir. Dolayısıyla Yazar adaya geldiğinde paranın yaşamdaki değerinin düşük olduğu bir kır yaşamından bahsediyor. Yani kentten kaçış,( sıraladağı kötü alışkanlıklar ve edinimler) hırsın, birbirini ezmelerin sevgisizliğin, düşmanlığın yurdundan da kaçış demekti. Para ise burada, kent ile ada yaşamı arasında önemli bir simge, olgu. Tüm bunlara rağmen ada da yaşanan "Pay" sorunu
yazarı üzmüş ve derinden vurmuştur. Çünkü Sorunun bir nevi para olması (mekanızmayı döndüren kent yaşamı) ezberinin sasıldığı hatta dağıldığı "Pay" olayı; böyle bir yerde böyle şartlarda yaşayan insanların bile hırs, birbirini ezme, kardeşlikten uzak vs yaşanması, yaşanabileceği gerçeğiydi.

""
Balıkhanede hiç tutmayan, fiyat bile verilmeyen on on beş dülger balığı kayığın küpeştesinde
hâlâ canlı, ince, zar gibi kanatlarıyla titreşiyorlardı. Biraz sonra, işlerini bitirmiş olacaklar, hepsi orta
parmaklarına birer dülger balığı takarak çekip gideceklerdi. Umduğum gibi dülger balığı çorbası çok
evlerde tütecekti.

Ne kadar söylediklerim tartışmaya açık olsada, yukarıdaki altı çizili cümle de yazar "Pay" ile ilgili duygularını söylemektedir.

Yazarın yaşanan kötü (hatta sürekli tekrarlanan) olaya tanık olduktan sonra ki ruh hali de bu yüzden büyük umutsuzluk ve inançsızlık haline dönüşmüş ve bunları yazmaya karar vermiştir. Eren'in de bahsettiği gibi yazar için, kurtarılacak bir durumu olmayan bir insanlığa müdahale etmenin de anlamı yoktur şeklinde algılayabiliriz.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Haritada Bir Nokta

Pek tabi. Yazarın bağırmadan, çok da gözümüze sokmadan, öyküleri ve karakterleriyle yaratmak istediği o dünyada, "sen ben kavgası" ya da "ekonomik kaygılar" yer almaz. Zaman zaman dış dünyadaki baskılar, bazı gerçekler ise öykülerinin içine taşmış. "Haritada Bir Nokta" ve "Söylendim Durdum" da bunlardan bazıları.