UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - Bohça

29 Eyl 2011
eren

Sait Faik ABASIYANIK,
"Bohça",
Semaver,
s. 43-46,
YKY, 2009,

Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

Öykü boyunca anlatıcıyla "besleme" arasındaki ast-üst ilişkisinin son derece güçlü kurulduğunu düşünüyorum. Anlatıcı kızı ilk gördüğü andan, kızın evden ayrıldığı güne kadar bu konumunu nasıl suiistimal ettiğini açık yüreklilikle dile getiriyor. İlk karşılaşmadaki şu diyalog üzerine düşünülmeyi hak ediyor:

""
O, hâlâ kapının önünde beni bekliyordu. Bana bakmıyordu. Gözleri ayva ağacında öten bir saka kuşundaydı.
- Bülbül mü? dedi.
- Yok kız, dedim, saka.
Anlamamazlığa vurdu. Bir mahalle şivesiyle:
- Hadi ordan, dedi. Saka biraz evvel geçti.
- Sus kız, dedim, terbiyesiz, ben öyle şakaları sevmem.
Mahsun gözlerle bana uzun zaman baktı. Mutfağı ben önde o arkada geçtik.

Burada yazar yalnızca anlatıcının "besleme" üzerindeki iktidarını değil, aynı zamanda anlatıcının okur üzerindeki iktidarını da sezdiriyor sanki. "Gözleri ayva ağacında öten bir saka kuşundaydı." ifadesi okurun başka biçimde tanık olma ihtimali olmayan bir olayda nasıl anlatıcıya tabi olduğunu da hissettirdi bana. Belki yazarın böyle bir muradı yoktu, bilemiyorum, ama hâlâ o kuşun saka mı yoksa bülbül mü olduğundan emin değilim ben (çünkü hikâyeyi bir de beslemeden dinleme şansımız hiç olmayacak).

Sanırın Fethi Naci'nin incelemesindeydi... Sait Faik'in ilk dönem öykülerde en vurucu bölümün öykü sonu olduğu söyleniyordu. Sanki bütün bir öykü, o sonu yazabilmek için varmış gibi. "Bohça", bu düşünceyi en güzel örnekleyen öykülerden biri. Öykü sonunda az sözle kotarılan çarpıcı şiirsellik okuru duraklatıyor:

""
Bohçasının sandık odasının bir köşeciğinde olduğunu evde herkes bilirdi. evde bir şey kaybolduğu zaman, evvela gizlice bu üzeri kırmızı, beyaz, sarı, lacivert yamalı bohça aranırdı.

Aradığım bohçayı sandık odasının naftalin kokan köşesinde bulamadım.


Hem kızın evde sürekli bir suçlu gibi yaşamış olduğu hatırlatılıyor hem de bohçanın sahibinin kayboluşu yine o bohçanın yokluğu üzerinden anlatılıyor; neredeyse kızın varlığı bir bohçayla tanımlanıyor.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

""
“ Bir göl kenarında sazlı ve çakıllı bir koy kadar kocaman bir ay … bir kırmızı turp kadar büyük memeleri… “

Tasvir edişindeki ayrıntı dikkatimi çekti, gördüklerini anlatmak için seçtiği ayrıntılı benzetme adlandıramadığım bir şey katıyor sanki öyküye.

""
“ -Hadi ordan, dedi. Saka biraz evvel geçti.
-Sus kız, dedim,terbiyesiz, ben öyle şakaları sevmem. “


Kastettiği şakayı anlayamadım.

""
“ …hakikat güneşle beraber doğdu.”

Bu cümledeki anlatımı, kendiliğinden,çaba harcanmadan ortaya çıkmış gibi, yalın ama hikâyenin içeriğiyle ilgili olarak etkileyici buldum.


""
“Kız sen de benim hoşuma gidiyorsun.Hem de her gün yiyip sana vermediğim, çok sevdiğim şamfıstıklarından daha çok. Ama ben, hoşuma gidiyor diye , seni kabuklarından sıyırıp şamfıstığı gibi yeşil ve tatlı içini yiyor muyum?...”

Kızla şamfıstığını hoşuna gitmeleri açısından kıyaslaması ve kız için yaptığı şamfıstığı benzetmesi incelik yapmaya çalışılırken çam devrilmesi gibi bir durumun ya da kaba bir üslûp gibi duran ama özünde saf ve iyi bir şeyler anlatmaya çalışan bir niyetin örneğini güzel anlatan bir anlatım tarzı olmuş, anlatıcının genel hâl ve tavırlarına uygun düşmüş.

""
“ -Kız!
- Ne var Küçük bey?
-Hiç…
-Küçük Bey!
-Ne var kız?
-Hiç… “

“ Hiç” sözcüğü tek başına bazen söylenemeyen bir ya da bir çok cümleyi anlatırken ve çok fazla anlam taşırken,

""
“Yan yana dut ağacının dibinde idik.Şu yukarıda cevapları hiç olan konuşmayı yapmadık. Fakat bu şekilde çoktan konuşmuşa benzer bir halimiz vardı.Kafası dizimde idi, kokusu burnumda... “

burada telaffuz edilmeden bile, barındırdığı anlamların davranış olarak sahneye çıktığının ifade ediliş biçimi çok hoşuma gitti.

""
“ –Sen yırttın diyorum sana!
Bir ikinci defa ben yırtmadım, diyemezdi.”

""
“ Bohçasının sandık odasının bir köşeciğinde olduğunu evde herkes bilirdi.Evde bir şey kaybolduğu zaman, evvela gizlice bu üzeri kırmızı, beyaz, sarı, lacivert yamalı bohça aranırdı. “


Yukarıdaki iki alıntıda burjuvazinin, başkalarını olumsuz etkilese de canının istediğini yapma şımarıklığını ve kendini beğenmiş kendinden emin oluşluğunu yine yalın ama çok açık ifade etmiş.

""
“Aradığım bohçayı sandık odasının naftalin kokan köşesinde bulamadım.”

eren dedi ki :

""
"neredeyse kızın varlığı bir bohçayla tanımlanıyor."

Evet, özellikle bu cümleyle kız ve bohça özdeşleştirilmiş gibi adeta.

eren dedi ki :

""
"Sanki bütün bir öykü, o sonu yazabilmek için varmış gibi...Öykü sonunda az sözle kotarılan çarpıcı şiirsellik okuru duraklatıyor."

Ve evet, son cümle çok çarpıcı gerçekten.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

Fethi Naci bir eleştiri yazısında, Sait Faik'in; Semaver, Sarnıç ve Şahmerdan adlarıyla toplanan ilk dönem öykülerinde, insanlara biraz da "kitaplardan öğrendiği gibi" baktığını, fakir, evsiz, barksız, kimsesiz insanları yücelten, kusurlarını, insanca yanlarının bütününü görmeyen, gerçekçi olmayan, taraflı, aşırı sevgiyle yaklaştığını ifade eder.

Okuduğumuz iki öykü de, içlerinde dolambaçlı sözcük oyunları olmayan, anlatmak istediğini, sözü "edebi oyunlara boğmadan" veren öyküler.

"Bohça", Eren'in deyimiyle onun sahip olduğu tüm varlığı ve bir yanıyla da kendisi, sığındığı evdeki insanların ona hangi gözle baktıklarıdır. Küçükbey için, ufak defek kaprislerini, eğosunu dalgalandıran bir oyuncak, büyükler için ne zaman bir hırsıza dönüşeceği bilinmeyecek, tahmin edilmeyecek günenilmez birisi, her zaman öteki.

Burada, iki öyküde de yazar, açıkça yoksuldan, kimsesizden, ezilenden yanadır. Fethi Naci'nin sözünü ettgiği kitabi bakış, onun yaklaşımının bir ideoloji ile ilintili olup olmadığını düşündürttü bana.

Sait Faik için, konuları itibariyle, sosyalist bir yazar demek doğru gelmedi. Onun, çağdaşı, sosyalist yazar sınıflamasına kolaylıkla dahil edilebilecek yazarlarla benzeri konuları işlese de onlardan ayrıldığı bek çok yanı var.

Burada yorum yapmamı sınırlayan, onun öykü gerçeğinin evrelerini doğru olarak saptayacak kadar Sait Faik okumadım henüz. Bir-iki öyüküyle de bu yorumları sağlıklı yapabilmem olanaksız.

Bu nedenle de burada yapacağımız okumaların, yazarın öykücülüğünün tüm evresinden, o dönemleri iyi temisl eden öyküleri seçerek yapılmasında yarar olduğunu düşünüyorum.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

crocus dedi ki:

""
Alıntı:
“ -Hadi ordan, dedi. Saka biraz evvel geçti.
-Sus kız, dedim,terbiyesiz, ben öyle şakaları sevmem. “

Kastettiği şakayı anlayamadım.

Eskiden , çeşmelerden evlere güğümle su taşıyan,güçlü kuvvetli adamlara saka denilirdi. Besleme kız, az önce buradan geçti ile kuşu değil, sakayı kastediyor. Şimdi tam anımsayamıyorum ama "az önce buradan geçti" ile kullanılan cinsel göndermeyi Sanat Müziği şarkılarında da görmüştüm.

Smile


Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

Muzaffer Uyguner, Sait Faik'in öykülerinin Lüzumsuz Adam'dan sonra genel bir ruh ve çizgi bulmaya başladığını söyler. Bense, Semaver'deki birçok öyküyü, yazarın arayış dönemi öykülerinin birçoğunu büyük bir zevkle okurum. Bohça'da bunlardan biri.

""
Bir yemiş yemeden evvel alınan ihtisaslar (duygular), onu yedikten sonra alınan lezzetten daha berrak ve vazıhtırlar(açık,belli)

Smile


Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

Cihan Başbuğ dedi ki :

""
Eskiden , çeşmelerden evlere güğümle su taşıyan,güçlü kuvvetli adamlara saka denilirdi. Besleme kız, az önce buradan geçti ile kuşu değil, sakayı kastediyor. Şimdi tam anımsayamıyorum ama "az önce buradan geçti" ile kullanılan cinsel göndermeyi Sanat Müziği şarkılarında da görmüştüm.

Açıklamanız için teşekkür ederim. Smile


Re: Sait Faik Abasıyanık - Bohça

Bohça sözcüğü bana hep gitme'yi ve kadın'ı çağrıştırıyor; bohça'nın yanında besleme de olunca durum iyice karışıyor; hüzünlü, yaralı, eksikli, kayıplı bir şeyler yükleniyor sözcükler.