UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sadık Hidayet - Bir Öykü Bir Öğüt

24 Eki 2008
harika

Bir zamanlar, Zülfikar adında sıradan bir adam yaşarmış. Bu adamın İştar Hanım adında bir karısı varmış.

Bir gün, Zülfikar eve girer girmez annesi Cevher Sultan onun yanına gidip İştar hanımı şikâyet etmeye başlamış ve ona şunları söylemişti:“ Oğlum, karın seni boynuzluyor! Karının pek çok kişiyle oynaştığından haberin var mı? Kendinle gurur duy. Bizim zamanımızda, yabancı bir kişi kapıyı çaldığında genç kadınlar sesleri kocakarı sesi gibi çıksın diye dillerinin altına çakıl taşları koyardı. Bugün bile vaizler minberden bunu anlatıyor. Ama kim dinler? İştar daha demin üç kuruşluk dondurma için sokak ortasında dolaştı. Üstünde sadece ince bir kombinezon vardı. Ayrıca karın sabahleyin bir yandan tavan arasında yatak örtülerini topluyor bir yandan da sokaktaki tamirci Ali ile flört ediyordu. Onları yakaladım. Aman Allah’ım! Bu kadın mezardan çıkmış hortlak gibi perişan görünüyor. Keşke seni Üstad Meşdi’nin kızıyla evlendirseydim. O kız on parmağında on marifet olan çiçek gibi bir kızdı. Karının çalımının nedeni zenginliği mi, sahip olduğu çeyiz mi merak ediyorum doğrusu.(!) Ona hamur yapmayı öğretmek için elimden geleni yaptım. Ama o ne yaptı? Bir torba unu berbat etti. Hamuru yeniden hazırladım ve ekmekleri pişirdim. Ne söylediysem verdiği cevap şuydu: “ Ben sökük yamamak için evlenmedim mutlu olmak için evlendim.”

Sinirden deliye dönen Zülfikar, öfkeyle odaya girip her gün yaptığı gibi kırbacı yerinden aldı ve Sitare’yi gücü yettiğince dövdü. Yılan derisini andıran kırbaç İştar’ın vücudunu sarmış, kollarında morluklar oluşturmuştu. Ağladı, sızladı; ama kimse yardımına koşmadı.

Yarım saat sonra kapı açıldı ve içeriye kurnaz gülümsemesiyle Cevher Sultan girdi. Zülfikar’ ı kolundan tuttu ve “ Aman Allah’ım! Ne yapıyorsun? Bir Yahudi mi yakaladın? Niçin onu bu şekilde dövüyorsun? Hadi İştar, kalk canım! Ocak çukurunu hazırladım. Hamur leğenini getir de ekmek pişirelim.”dedi.

İştar sepetin altından hamur leğenini aldı. Ocağa yaklaştığında kaynanasını ocağa doğru eğilmiş, ateşi üflerken buldu. Bu sırada, İştar yakınındaki bir su kovasına takılıp yere yuvarlandı, hamur leğeni de Cevher Sultan’ın başına düştü. Cevher Sultan ocak çukurunun dibine yuvarlandı. Yarım saat sonra, İştar sahte baygınlığından ayılırken Cevher Sultan’ın vücudunu yarısı yanmıştı.

Bu öyküden kaynana ve gelini bir ocak çukurunun başında hiçbir zaman yalnız bırakmamamız gerektiğini anlıyoruz.

Yazan: Sadık Hidayet
Çeviren: Harika Karavin

(Kaynak)

Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Harika'nın ellerine sağlık. Sadık Hidayet'in bu öyküsünü Internet'te görüp bir çeviren olsa diye aranmaya başlamıştım. Neyse ki beklediğimden daha kısa sürede çevirisi ortaya çıktı. Ancak bazı noktalarda orijinal metinle çeviri arasında anlam farklılıkları hatta anlam karşıtlıkları olduğunu fark ettim. Sanırım bunları düzeltmemiz gerekiyor. Internet'te bu öykünün iki İngilizce çevirisine rastladım. Biri yukarıdaki çevirinin kaynağı diğeri ise Sadık Hidayet'e adanmış başka bir sayfada bulunuyor. Ben çeviriyi bu ikisiyle de karşılaştırdım. Ortaya çıkan anlam farklılıkları dolayısıyla bir bölümünü kendi meşrebimce çevirmeyi denedim. Çeviri için yukarıda verdiğim ikinci kaynağı temel aldım. Ortaya şöyle bir şey çıktı:

""
Zulfikar kapıdan girer girmez annesi Cevher Sultan ona doğru koşarak İştar Hanım hakkında sızlanmaya başladı:

"Korkak! Kendinle gurur duy. Karın seni önüne gelen adamla boynuzluyor. (...) Bugun bile vaızlar mimberden bunu anlatıyor, ama dinleyen kim? İştar daha demin, üç kuruşluk buz için, sokağın yarısına kadar kombinezonuyla çıktı. Bu sabah çatıdaki yatak örtülerini topluyordu. Yukarı çıktım ki bir de ne göreyim? Sokaktan geçen tamirci Ali'yle havadan sudan konuşuyordu. Aman Allahım, bugünlerde mezardan çıkmış hortlak gibi perişan görünüyor. Keşke seni Üstad Meşdi'nin kızıyla evlendirseydim. O kız on parmağında on marifet olan çiçek gibi bir kızdı. Senin karın zenginliğinden mi yoksa çeyizinden mi bu kadar çalım yapıyor, bilemeyeceğim. Hamur yoğurmayı öğretmek için saçımı başımı yoldum. Sence başarabilmiş miyimdir? Bir torba hamuru rezil etti. Hamur ekşiyince ben de atmak zorunda kaldım. Hamuru baştan hazırladım, somunlara ayırdım. Ne söylesem cevabı hazırdı: "Ben sökük yamamak için evlenmedim, mutlu olmak için evlendim."

Öykü başlığı "Kıssadan Hisse" olsa İngilizce çevirisine daha uygun olur gibi hissettim, ama emin değilim. Belki Farsça bilen birileri yardımımıza yetişir. Smile

Öyküyle ilgili düşüncelerime ayrıca değineceğim.

""
Mashdi: A common title for anybody who has visited the holy city of Mashad (Iran) and Imam Reza's Shrine there (Imam Reza is the Eighth Imam in the Twelver Shi`i Islam). This is a title similar to Haji, but obviously of lower stature because a trip to Mashad requires much less wealth than a trip to Mecca.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Bu öykü üzerine Farzin Yazdanfar'ın kaleme aldığı bir yorumu paylaşayım: "A Brief Analysis of Sadeq Hedayat's 'Story with a moral'"

Buradaki kısa yorum hem doyurucu hem de bizim dil ve kültür farkı nedeniyle kaçırma ihtimalimiz olan pek çok noktayı açığa çıkarıyor. Bu yorum ışığında yukarıda çevirdiğim bölümdeki karakterlerin adlarını değiştirdim. Gowhar Sultan'ı Cevher Sultan, Setareh'i de İştar yaptım.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Eren hatırlatmaların için çok teşekkürler, Oğuz Baykara isimleri olduğu gibi aktarmamı önerdiği için ben de aynen aktarmaya çalıştım.Bir yerde olayı yanlış yorumlamışım, onu düzeltceğim.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

I could kick myself for not marrying you to Ustad Mash-Allah's daughter. She was like a bouquet of flowers. bu bümleyü tam olarak anlayamadım cumlede for not olduüu için olumsuz gibi algıladım???Başlık için de Oğuz Baykaradan yardım aldım, bu başlığın uygun olduğunu söyedi.Ama yine de üzerinde düşünülebilir.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

harika ve eren, çeviri için teşekkürler, ama çeviride isimlerin neden değiştirildiğini anlamadaım. İsimler, isim olmanın ötesinde öyküye başka anlamlar mı katıyor, o nedenle mi?
Öylesine bir bilgi:(Gavhar ismi kars'ın bazı ilçelerinde kullanılan bir isimdir.)


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Merhaba,

İsimlerde yaptığım değişiklik aslında iki nedene dayanıyor: 1. Farzin Yazdanfar'ın yukarıda linkini verdiğim analizinde isimlerin sembolik anlamları olduğu söylenmiş. 2. Bu isimler önce Farsçadan İngilizceye sonra da İngilizceden Türkçeye çevriliyor. Yani aslında isimlerin fonetiğini önce Farsçadan İngilizceye (Fars alfabesinden Latin alfabesine) çevirirken kaybediyoruz. Aslı Farsça olan bu isimlerin Türkçe'de İngilizce okunuşlarıyla kalması bana garip geliyor. Mesela Zülfikar yerine Zulfaqar diyoruz. Oysa aynı isim Türkiye'de de kullanılıyor.

Aslında bu konuda çok iddialı değilim. Bu işin eğitimini almadım, dolayısıyla kuramsal altyapısı hakkında da fazla bilgi sahibi değilim. Yalnızca ben çevirsem öyle çevirirdim diye düşünüyorum. Ama tabii öğrenmeye de hazırım. Smile

"I could kick myself for not marrying you to Ustad Mash-Allah's daughter." Bunu mot à mot çevirecek olursak şöyle bir şey çıkar sanırım: "Seni Üstad Maşallah'ın kızıyla evlendirmediğim için kendimi tekmeleyebilirim." "kick myself" (ya da "kick somebody") İngilizcede sıklıkla kullanılan bir pişmanlık ifadesi. Dolayısıyla burada yapılmayan bir şeyden kaynaklanan pişmanlık var. Bu nedenle çeviride anlamın farklılaştığını, dahası bütünüyle tersine dönüştüğünü düşünüyorum.

Başlık ya da diğer konularda daha önce de söylediğim gibi, iddialı değilim. Benimki yalnızca öneri. Daha önce sözünü ettiğim çevirinin metnin anlamını karşılamadığı yerler dışındaki bölümlerde doğru/ yanlış aramamak lazım. Kişisel beğeniye dayalı tercihler söz konusu daha çok.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

""
İsimlerde yaptığım değişiklik aslında iki nedene dayanıyor: 1. Farzin Yazdanfar'ın yukarıda linkini verdiğim analizinde isimlerin sembolik anlamları olduğu söylenmiş. 2. Bu isimler önce Farsçadan İngilizceye sonra da İngilizceden Türkçeye çevriliyor. Yani aslında isimlerin fonetiğini önce Farsçadan İngilizceye (Fars alfabesinden Latin alfabesine) çevirirken kaybediyoruz. Aslı Farsça olan bu isimlerin Türkçe'de İngilizce okunuşlarıyla kalması bana garip geliyor. Mesela Zülfikar yerine Zulfaqar diyoruz. Oysa aynı isim Türkiye'de de kullanılıyor.

Açıklama için teşekkürler, sorumun yanıtını aldım ve bu durumda senin gibi düşünüyorum. Ayrıca toparladığın paragraf harika'ya iyi bir öneri olmuş diye düşünüyorum.
Ve "kick myself" doğu kültüründe "dövünmek" olabilir mi?


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

nurtenöztürk dedi ki:
Ve "kick myself" doğu kültüründe "dövünmek" olabilir mi?

Aslında bu öneri anlamı birebir karşılıyor. Güzel bir öneri. Üstelik konuşmayı yaşlı bir kadının yaptığı ve "dövünme"nin gündelik hayatta çok kullanılmadığı düşünülürse oldukça güzel oturuyor. Belki bunu Cevher'in (ya da Gavhar'ın) söylediğini anlatacak biçimde cümle içinde kullanmanın zor olabileceğini düşünüyorum. Benim aklıma ilk "başını taşlara vurmak" gelmişti.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

hatalı sayfa ifadesi doğru anlaşılmış ve düzeltilmiş ve açıklma yapılmış teşekkürler.
"dövünme" yi önerirken kadının konumu ve yaşını da düşünmüştüm senin gibi. Bir de "hayıflanmak" var.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Öncelikle Harika' ya çeviri için teşekkür ederim.
Öykü kişilerinin isimlerinin çevrilmesi ya da aynen bırakılması sorunu ilgi çekici.
Ben de bu konuda fikrimi dile getirmek isterim.

Öykünün yazıldığı orjinal dilin alfabesi çevrilen dilin alfabesinden farklı olduğunda ingilizce çevirisindeki gibi değil de tükçede ki karşılığının kulanılmasının daha akla yatkın olduğunu düşünüyorum. Örneğin arap alfabesi ile yazılmış bir metin ingilizceye ve ingilizcen de türkçeye çevriliyorsa isimleri ingilizlerin okuduğu gibi okumak yerine bir çok kelimesinin ve isminin arapça kökenli olduğu dilimizdeki okunuşunun ele alınması tercih edilebilir sanıyorum.

Ancak çeviribilimcilerin bu konuda uzun uzadıya tartışmış olabileceğini ve tercihlerin daha derin araştırmalarla şekillenmiş olabileceğini de tahmin ederek bu konuda ki fikirlerin ve tercihlerin hangi kıstaslarla yapıldığını çeviribilimciler ya da çeviribilimci adaylarından öğrenmek isterim doğrusu.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

bu öyküden yola çıkarak koca bir çeviri dersi verilebilir sanırım.

öncelikle yabancı dille haşır neşir olunması nedeniyle çevirmenin kendine yakın olan ekinden (15. yüzyıldaki italyanca "colere:toprağı ekmek" fiilinden türeyip bugünkü anlamına 1867 yılında erişen bu sözcük -http://www.etymonline.com/index.php?term=culture- için öztürkçeden aynı biçimde türetilen "ekin" sözcüğü ne de uygun bir karşılık. oysa bizde bu sözcük yeterince işlenmediğinden "kültür"ün yerini alamamış bir türlü.) uzaklaşmasını görüyoruz çeviride.

çeviri derslerinin ilk konularından biridir özel isimlerin değiştirilmeden bırakılması gerektiği. ancak kurallar ve yabancı dil, çeviri yaparken öylesine dayatır ki kendini, "zulfaqar" isminin bizim de kullandığımız "zülfükar/zülfikar" olduğunu göremez çevirmen (aynı biçimde "hanım" yerine "khanum"). çünkü özel isimleri değiştirmek yasaklanmıştır çevirmene. türkçeye çevrilen metinlerde de yabancı isimleri türkçenin ses yapısına uydurma geleneği hor görüldüğünden ingilizcede yapılmış olan değişikliklerin farkına varılması zordur.

bir başka aktarım sorunu ise ekine özgü deyişler, nidalar, kavramlar ve konuşma biçimleridir. örnek: flört etmek, peni, korse, yüce tanrım, mezardan çıkmış hayalet, niçin onu bu şekilde dövüyorsun. uyarlama (çeviride kendi ekin geleneğine göre söyleme/değiştirme yöntemi: can yücel'in walt whitman'ın "o captain my captain" şiirini "o reis koca reis" olarak çevirmesi örnek gösterilebilir belki bu yönteme) yolu güdülecek olursa -ki bu da yine ses yapısı meselesi //her ne kadar "mesele" sözcüğü için "sorun" önerilse de, cevdet kudret'in "dilleri var bizim dile benzemez" kitabında "peki tasfiye ettiğimiz sözcüklerle kurulan deyimleri/atasözlerini ne yapacağız" diye haykırdığı yazısından hareketle "ölüm kalım meselesi" yerine "ölüm kalım sorunu" diyemeyeceğimizden, az önce "ekin"de savunduğumun aksine, osmanlıca sözcüğü koruma taraftarı olmak gerekir diye düşünüyorum// gibi çevirideki bir sapma değil, tersine farsçadan ingilizceye giderkenki kayıplar sonrasında aslına dönüştür- bu sözler yerine sırasıyla "oynaşmak/haşna fişne etmek, kuruş, içlik, aman allahım, hortlak, onu ne diye dövüyon" gibi karşılıklar bulunabilir.

"gawhar" yerine "gavhar" da denilebilir sanırım.

"kick oneself" için "dövünmek, hayıflanmak, kafasını taşlara vurmak" karşılıkları da tam bu çevirinin istediği karşılıklar.

bir yerde de el becerisi işi değil yani çeviri işi, biraz da bilim işi, mikroskop altında inceleme işi. ancak bu işte çevirmen hep bir adım geridedir metne ile temas eden kişi olduğu için. zehir ilk ona bulaştığından bilinci bulanıklaşmıştır. ikinci hatta üçüncü bir göz gereklidir. ya da en azından üzerinden biraz zaman geçmesini bekleyip yeniden kendi başına incelemek...

şimdilik aklıma gelenler bunlar, yeni öyküler yüklendikçe yeni tartışmalarla gelişmek umuduyla,
çağdaş


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Bu arada yukarıda bahsi geçen bölüm hocamız için bkz. http://www.bigglook.com/siir/baykara.asp


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Ben de öyküyü okurken kendi kendime diyorum ki dayağı Sitare yiyor da niye İştar ağlıyor. Meğer, isimler değiştirilirken bir yerde orjinal isim kalmış: "... Sitare’yi gücü yettiğince dövdü. Yılan derisini andıran kırbaç..."
Çevrinin, eleştirinin elleri dert görmesin.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Hmm, ben öykünün ilk çevirisinin değiştirildiğini bile fark etmemişim. Keşke ilk hali de dursaydı forumda, kullanıcılar karşılaştırma olanağı bulurlardı. Şimdi alttaki yorumlar belli ölçüde havada kalmış olacaklar.


Re: Bir Öykü Bir Öğüt - Sadık Hidayet

Bence baştaki öykünün değiştirilmesi iyi. Yeni okuyanlar doğrudan öykü üzerine yorum yapabilirler böylece. Yani forumun amacına azıcık daha hizmet etmiş olur böylece başlık.

Yalnızca küçük bir eklenti notu eklemek gerek; öykü aşağıdaki eleştiriler doğrultusunda düzenlenmiştir diye...


Re: Sadık Hidayet - Bir Öykü Bir Öğüt

ah hariha ah,
o kadar didik sonuna da "eleştiriler doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir" yaz diye.
bak şimdi Tüh!

belki de çevirilerin ilk hali ile son hallerinin bulunduğu başka bir bölüm açmak iyi olur. bu bölümde yalnızca son hali duruken, neler değişmiş görmek üsteyenler için ayrı bir bölüm... ilerde, çeviri okuyan öğrencilerin incelemek isteyeceği önemli bir kaynak olabilir. kuramın ötesinde, uygulamanın göbeğinde bir çalışma...


Re: Sadık Hidayet - Bir Öykü Bir Öğüt

acarcagdas dedi ki:
ah hariha ah,
o kadar didik sonuna da "eleştiriler doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir" yaz diye.
bak şimdi Tüh!

belki de çevirilerin ilk hali ile son hallerinin bulunduğu başka bir bölüm açmak iyi olur. bu bölümde yalnızca son hali duruken, neler değişmiş görmek üsteyenler için ayrı bir bölüm... ilerde, çeviri okuyan öğrencilerin incelemek isteyeceği önemli bir kaynak olabilir. kuramın ötesinde, uygulamanın göbeğinde bir çalışma...


Bunun için ben şöyle bir yöntem öneriyorum Barış'ın da kaygılarını dikkate alarak: Başlığın ilk mesajında üste çevirinin son hali onun altına da ilk hali yerleştirilir. Böylelikle foruma öykü okumak için gelenler hemen çevirinin son (ve hesaplarım doğruysa en iyi) versiyonuyla karşılaşırlar, ama çeviri öğrencileri de ilk halini gördüklerinden forumun çeviriye yaptığı katkıyı görme şansına kavuşurlar. Bir örneğini "Sal Ustaları"nda hayata geçirmeye çalıştık.


Re: Sadık Hidayet - Bir Öykü Bir Öğüt

Eren'in önerisi yapılabilir elbet.

Ancak yapılan her eleştiride yanlış bulunan cümleyle ya da ifadeyle alternatifi birlikte gösterildiği için neyin nasıl değiştirildiği anlaşılır mutlaka diye düşünüyorum. Eğer ki yazarlar bu düzeltme işlerini karıştırılarsa (ilk hali, son hali derken) bize çok iş düşer. Gereksiz bir emek harcamayalım derdindeyim.


Re: Sadık Hidayet - Bir Öykü Bir Öğüt

Barış Acar dedi ki:
Eren'in önerisi yapılabilir elbet.

Ancak yapılan her eleştiride yanlış bulunan cümleyle ya da ifadeyle alternatifi birlikte gösterildiği için neyin nasıl değiştirildiği anlaşılır mutlaka diye düşünüyorum. Eğer ki yazarlar bu düzeltme işlerini karıştırılarsa (ilk hali, son hali derken) bize çok iş düşer. Gereksiz bir emek harcamayalım derdindeyim.


Kast ettiğim her değişikliği teker teker çeviri üzerinde uygulamak değil, daha çok söyle bir şey: Çevirmen arkadaş çeviri üzerine yeterince konuşulduğunu düşündüğü zaman uygun gördüğü değişiklikleri yapıp çevirinin son halini foruma gönderir (yeni bir mesaj olarak), ben de onu alıp ilk baştaki mesajın içine yapıştırırım. Bunda o kadar büyük bir yük yok. "Sal Ustaları" örnek olabilsin diye o şekilde yaptım. Bundan sonra bu şekilde yaparız Smile


Re: Sadık Hidayet - Bir Öykü Bir Öğüt

Sadık Hidayet'in Diri Gömülen'ini henüz bitirmişken epey zaman önce yapılmış yukarıdaki çeviriyi yeniden okudum.

Nasılsa gözden kaçmış: "petticoat: kombinezon" yerine "iç etekliği" demek İran'da geçen bir öykü için daha doğru olacak.