Sabahattin Ali - Romanları
Kuyucaklı Yusuf
Öncelikle romanı daha önce okuyanlara romanın konusunu anımsatmak için kısaca içeriğine değineyim.
Roman, 1903 yılında Yusuf'un Kuyucak köyünde ebeveynlerinin ölümü üzerine başlar. Bu olayı incelemek için Yusuf'un evine giden Kaymakam Selahattin, Yusuf'u evlatlık edinir. Yusuf, bunun üzerine Selahattin Bey'in eşi Şahinde ve kızı Muazzez'le yaşamaya başlar. Selahattin Bey'in Edremit'e tayin olunması üzerine Kuyucak köyünden Edremit'e taşınırlar. Roman burada ikinci uzama geçer. Genel özellikleriyle burayı bize anlatan yazar, daha sonra Yusuf'un uzun süre buraya alışmakta zorluk çektiğini anlatır. Roman; Şakir adlı zengin, serseri birinin Muazzeze ilişmesi üzerine başka bir zemine kayar. Bundan sonra olayların rengi değişir ve roman, Şakir'in Muazzez'i türlü dolaplarla elde etme, Yusuf'un ise onu koruma savaşına dönüşür. Selahattin Bey'in ölümü üzerine zayıf kalan Yusuf, yeni kaymakamın isteğiyle uzak bölgelere tahsildarlık için gönderilir. Bunun üzerine Selahattin Bey'in evi içki alemlerine mekân olur ve bir gün Yusuf'un vakitsiz bir zamanda eve gelip her şeyi öğrenmesi, oradakileri -bilmeden Muazzez'i- öldürmesi üzerine biter.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
"Kürk Mantolu Madonna" kitabına adını veren tablo:
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Her ne kadar bir sanat eleştirmenince bulunan bu Kürk Mantolu Madonna isminin Raif beyce de ve hatta Sabahattin Ali tarafından da benimsenmesinin gerçek sebebinin Maria Puder'in karakterinde gizli olduğu kanısındayım.
Maria Puder resim yapmanın kendisi için ne ifade ettiğini anlatırken şöyle der:
Henüz okumayı yarıladığım bir kitap için iddialı olabilecek bir şey söylemek istiyorum, o da şudur ki bu kitabın en önemli bölümü ve Maria Puder'i madonna yapan bu sözleridir.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Tatilde ve internete uzak kalmanın sıkıntısı içinde de olsam elimden geldiğince internete girmeye en azından yazıları okumaya çalışıyorum. Romanlar üzerindeki fikir alış verişi de gayet verimli. Resim için teşekkürler, zihnimde canlandırdığım bu tip bir resim değildi. KMM taraftarlığımı destekleyen bir alıntı:
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Öykü ya da romanlarda mekân Ankara olunca bir merak alıyor beni, anlatılan yer neresi diye. Sabahattin Ali'nin mekânı tarif ettiği bölümlerde nedense Ali değil de Dostoyevski okuyormuşum gibi bir duyguya kapıldım.
Kürk Mantolu Madonna'da da Ankara caddeleri, sokakları tarif ediliyor.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Maria Puder ve Madonna'nın Son Hayali
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=4380
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Kitabı okumak gerekiyor, teşekkürler
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Metinden metin üretme girişimlerine bayılan benim gibi biri için epey ilgi çekici oldu bu haber. Teşekkürler.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Sabahattin Ali'de Gerçekçilik ve Hüzün
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Doğan Akhanlı'nın kitabını merak ettim doğrusu. Zaman olsa da okusak.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Bu yazıda "Kürk Mantolu Madonna" adlı romanın içeriği hakkında bilgiler ve romanın sonuna ait ipuçları bulunmaktadır.
Haber için teşekkürler Nurten.
Yukarıda linki olan yazı hakkında bir uyarıda bulunmak istiyorum. Yazıda alıntıda renkli olarak vurguladığım bölüm kitabın anlatımına uymuyor. Sanırım yazar Sabahattin Ali'nin cesediyle birlikte bulunan defterinde yazan "Maria puder öyle ölmedi" cümlesinden esinlenerek Doğan Akhanlı'nın yeniden kurguladığı "Madonna'nın Son Hayali" adlı kitap ile "Kürk Mantolu Madonna" kitabının karakterlerinin yaşadıklarını karştırmış.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Nurten, sözünü ettiğin alıntıyı yazılan yeni romanın bir parçası gibi düşündüm, ama KMM'yi özetlemekten bahsediyor haklısın. Gene de kurguyu bilmediğimiz için... Madonna'nın Son Hayali'inde böyle toparlanmış olabilir... Bilemiyorum.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
"Kürk Mantolu Madonna" gücünü nereden alıyor? Kitabı bu denli ayrıcalıklı yapan unsurlar ne? Bu soruların cevaplarını muhakkak ki romanı teknik olarak inceleme altına alarak verebiliriz. Ancak Maria Puder'in ve Raif Efendin'in hikayesine bir kez tanık olduktan sonra onların hayatımızın bir parçası olarak kalacaklarını, adlarını bir daha asla unutmayacağımızı söylemek romanın ya da Sabahattin Ali'nin deyişiyle bu uzun hikayenin nasıl da tesirli olduğunu kanıtlamaya yeter.
İşte romanın gücünü gösterdiği yerlerden birisi de romandan bahsederken "etkili" kelimesi yerine "tesirli" diyivermem. Kitap aklıma geldikçe bu tür kelimeleri kullanma eğilimi gösteriyorum. Sanki yanı başımda Raif efendi duruyormuş gibi.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Kürk Mantolu Madonna okurlarına ne oldu? Henüz okumayanlara olay akışı konusunda daha fazla ipucu vermemek adına paylaşımlarıma ara verdim;ancak bu defa da ben uzaklaştım konudan. Gene de bekliyorum.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Bence sen paylaşımlarına hiç ara vermeden devam et. Kürk Mantolu Madonna'yı zaten bütün forum kullanıcıları okumayacaklar, hiç olmazsa okumuş olanlar arasındaki değerlendirmeler sekteye uğramasın.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Sanırım, Kürk Mantolu Madonna'yı benden başka, Abdullah, Ak Nurten ve Cihan okudu, doğrusu onların fikirlerini de merak ediyorum söyleyeceklerim konusunda. Giriş kısmından fazlaca etkilenip zaman zaman ortalarına doğru sıkıldığım sonuna doğru ise iyice meraklandığım bu romanın özellikle sonu çok trajik ve rastlantısal geldi bana. Son'la beraber romanın romantik yanı iyice öne çıktı.
Anlatıcı, işsiz biri olarak içinde bulunduğu ruh halini ve kısa sürede işlerini yoluna koymuş ve normal olarak(!) değişmiş, hatta iş arayan arkadaşının durumunu öğrenince biraz daha değişen arkadaşı ile karşılaşması ve devamında olanları, öyle etkileyici, öyle canlı aktarmış ki; bunu yaşamayan böyle anlatamaz, bunları hissedemez, bunca arıntıyı göremez, dedirtiyor.Karşılşaılan durum, olay ve kişi zaman zaman tavırlar ile zaman zaman kişinin kendi sözleri ile zaman zaman da anlatıcının direkt yorumları ile tahlil edilmiş; yani öyle uzun uzadıya tanımlamalara çözümlemelere girilmemiş bu da kanımca öyküyü daha canlı kılmış. Öykü dedim, çünkü bana göre anlatıcının işe girdiği bölüme kadar olan kısım bağımsız bir öykü olsa ne romandan ne de kopan öyküden bir şey eksik olurmuş.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Nurten romanın YKY baskılarındaki Alev Alatlı önsözünde, roman değil uzun öykü kavramı kullanılmış.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Sanırım bu konu:öykü -roman ayrımı da öykü-kısa öykü ayırımı kadar karmaşık bir konu bana göre. Ben de romandan ziyade öykü olduğunu düşündüğümü farkettim; ama sebebini sorunca, kendimi ikna edici ölçütler/ayrımlar koyamadım; pratik yoldan kıyaslamaya gittim. Marquez'in son romanı:Benim Orospularım roman ise, ki öyle tanımlanıyor; Kürk Mantolu Maddona'da roman olarak tanımlanmalı, diyorum.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Öykü mü yoksa roman mı tartışmasını uzatmak istemem ama Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna" adlı eserine neden uzun hikaye demiş olabileceği hakkında ki fikrimi söylemek isterim.
Öyküleme, işini kaybeden bir anlatıcının insanlar ve yaşam hakkındaki fikirleri çevresinde dönerken birden bire öykünün merkezine Raif bey ve onun Almanya'daki yaşantısı oturuyor. Hatta öykü Raif beyle son buluyor. Öykünün başında yaşama karşı duruşunu ve ve bu duruşunun felsefi sebeplerini detaylarıyla dinlediğimiz anlatıcının öykünün sonunda sıradan bir anlatıcıdan farkı kalmıyor. Öykü içinde bir çok karakter öyküye dahil ediliyor ancak bunların yaşadıkları süreçler derinlemesine ele alınmıyor. Bu karakterler yalnızca birer dekor olarak varlar. Bu tutum yazarın asıl derdinin Raif bey ile Maria Puder arasındaki aşk olduğunu ele veriyor gibi. Öykünün başında oldukça kanlı canlı olan anlatıcı birden bire silikleşiyor ve okuyucunun da yavaş yavaş içine çekildiği bu aşk öyküsünde kendini kaybediyor. Sanırım roman yazmak için yola çıksaydı bu karakterleri daha detaylı tanımlar ve olayları buna göre kurgulardı. Elbette bunlar benim adıma birer varsayım.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Ak Nurten
Kürk Mantolu Madonna'nın bendeki etkisi sabahattin Ali'nin özellikle Raif Efendi gibi içedönük, sıradan " Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz" insanlardan birinin iç dünyasına yönelerek, bizim bakarak göremeyeceğimiz dünyasını gene kişinin kendi ağzından bize yansıtmasındandır. Onun iç dünyasının zenginliğini görmemizdendir. Kanımca diğer yapıtlarından farkı da bu, hikâyelerini çoğunlukla olaylar aracılığı ile anlatan yazarın bu hikâyesinde kişileri kendi ağızlarından kendilerini anlatmışlar fazlasıyla iç dünyalarına ve düşüncelerine yönelmişler. Bu yönelim bana göre zaman zaman sıkıntı da doğurmuştur. Birbirine aşık olup olmadıklarından zaman zaman kuşku duyulabilecek iki kişinin uzun uzun konuşmaları, neredeyse yalnızca düşünceyle yaşamaları özellikle Maria Puder karakterinin gerçekliği konusunda da zaman zaman okuru kuşkuya düşürebiliyor. Raif efendi gerçekleştikçe Maria Puder tabloya dönüyor/dönüşüyor.
Yazar, Raif Efendi ile Maria Puder üzerinden, kadın erkek ilşkisi/birlikteliği nasıl olmalıdır'ı tartışıyor. Burada öne çıkansa kadının biraz önde tutulması.
Re: Sabahattin Ali - Romanları
Ben Kürk Mantolu Madonna'nın Sabahattin Ali'nin ilk dönem öyküleriyle akraba olduğunu düşünürüm. Ancak bu ilk dönem öykülerden daha inandırıcıdır Kürk Mantolu Madonna. Gücünün de biraz bu inandırıcılığa yaslandığını düşünüyorum. İlk dönem öykülerinde de rastladığımız, "Yok canım, bu kadar da olmaz artık," denilecek olaylara insanı inandırabilmesindedir bence Kürk Mantolu Madonna'nın gücü.
Re: Sabahattin Ali'nin Romanları
Uzun zaman önce yazılmış bir konuya yorum yazmakta biraz tereddüt ettim ama şu sıralar Sabahattin Ali okuduğum için naçizane fikirlerimi yazmak gereği hissettim. Yukarıda yazılan yorumları okudukça okuduğum KMM hakkında bazı yeni bakış açıları da edindim. Ancak Abdullah Bey'in alıntıladığım fikrine katılamadım. Çünkü Maria Puder karakterinin söyledikleri, özellikle;
''Fakat sevmek? Bunu yapamıyorum...Şimdi ne diye durup dururken bunları söylediğimi merak edersiniz...Dediğim gibi, başka şeyler bekleyerek ileride bana darılmayınız diye... Size ne verebileceğimi şimdiden bildireyim ki, sonra sizinle oynadığımı iddia etmeyesiniz:Ne kadar başka olursanız olun, gene erkeksiniz... Ve bütün tanıştığım erkekler bunu, yani kendilerini sevmediğimi, sevemediğimi anlayınca, büyük bir teessür, hatta hiddetle beni terk ettiler...
Evet az biraz romantizm kokan cümleler olmasına rağmen, hiç bir eski dönem Türk romanında kadınlar bu kadar cesur, bu kadar dirayetli değildir, özellikle erkeklere karşı. Maria bir Türk karakter olarak resmedilseydi belki zihnimizde (o dönem için özellikle) daha kendini ispatlamış, dünyaya boş vermiş, umursamaz bir karakter olarak cisimleşebilirdi. Sanki Alman oluşuyla belirtilen özellikler beklenilir şeylermiş gibi algılanıyor zannımca.