UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

01 Kas 2008
Barış Acar

Abdullah'ın isteği ve Ahu'nun özverili çalışması sonucunda forumda bir korsan öykü daha var. Akira Kurosava'nın Raşomon filmine konu olan ünlü öykü: Ryunosuke Akutagava'dan "Bir Korulukta"...

Son indirilme tarihi: 10 Kasım 2008
(Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.:Forum İşleyişi).

Keyifli okumalar.

NOT: Program dışı ilk öykümüz, Elif'in isteği üzerine, Necati Cumalı'dan Annemin Yüzü'ydü.

Kategori:

Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Öykünün foruma konmasında emeği geçen arkadaşlara teşekkürler ediyorum.

“cinayet işleyen yalnız ben miyim? …. Siz gücünüzle, paranızla öldürüyorsunuz insanları…” soyguncunun söylediği bu cümlelerin öykünün bütünlüğünü bozduğunu ve eğreti durduğunu düşündüm.
Parantez içlerindeki açıklamalar tuhaf geldi bana. Çeviriyle ilgili bir sorun mu yoksa ben anlatıcı kullanıldığı için kişilerin kendi ruh hallerini ancak böyle resmetmek zorunluluğu mu duymuş yazar anlamadım.

“silahı yoksa en cesur kadın bile savunmasızdır.” diyor soyguncu. Oysa kadının elinde bir kılıç vardı. Kılıç da bir silah değil mi, tabanca mı denmek istenmiş acaba?
Saldırgan neden onu öldürmeden oradan ayrılmamaya karar veriyor, yanıtsız kalmış. Önceki cümlelerde bunu açıklamaya çalışıyor gibi. Katil kendi duygularını tahlil edebiliyor, cinsellik değildi diyor kadının isteğine boyun eğmemin nedeni, başka bir şey ama ne, bunun tahlili yapılmıyor.

Bana sorunlu gelen tümceler
“ipler etine battı” ?
“ayaklarım sürçerek”

Kadının anlattıklarına inandım ben. Nedenini bulunca niye kadının anlattıklarına inandığımı forum üyesi arkadaşlarımla paylaşırım.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Öyküyü okuyunca filmi anımsadım yeniden. Haftasonu bir Rashomon partisi mi versek...

Rashomon - Fragman


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

elif çınar yazdı :

""
“silahı yoksa en cesur kadın bile savunmasızdır.” diyor soyguncu. Oysa kadının elinde bir kılıç vardı. Kılıç da bir silah değil mi, tabanca mı denmek istenmiş acaba?

Kadını koruluğa götürdüğünde , kadın bir süre boğuşmadan sonra düşürüyor kılıcını, kastedilen bu...
"İplerin eline batması" bağlı olduğu ağaçtan kurtulmaya çalışması sırasında gösterdiği çabanın ne denli büyük olduğunu anlatmak için anlatılmış, etkili bir sahne bence; bir hata gibi gelmedi bana.
Bir cinayetin ve bu cinayetin çevresinde gezen 3 kişinin öyküsü. Herkesin gözünde farklı beliren cinayetler... Klasik Japon anlatımından farklı olarak canlı ve hızlı gelişiyor olaylar. Her an bir sonrayı düşünüyor insan okurken.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Ryunosuke Akutagava'nın öyküsünde, olayın tanıklarının ifadeleri birbirinden çok farklı. Rahip ve kızın annesinin açıklamaları bir yana bana ilginç gelen bölümler, olayın tanıklarının sözleri. Genellikle polisiye anlatılarda bu öznelliği, zanlıların kendilerini aklamak için kullandığını biliriz. Ancak burada tam tersi bir durum sözkonusu. Olayda maktul düşen kişi dahil herkes, cinayeti üstlenme gayreti içerisinde. Ve hangisi doğruyu anlatıyor düşüncesinden çok, "Neden herkes olayı farklı anlatıyor?" sorusu zihnimizi kurcalıyor. Benim bir cevabım var.

Siz ne dersiniz, yazarın bu çeşitliliği nereden geliyor?


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Cihan'ın yorumu için: Kılıcın kadının elinden düştüğü sahne gözümden kaçmadı, bu sahneyi bilerek, kılıç elden düşürüldüğü için sordum soruyu. Kılıç kadının elinden düştükten sonra silahsız kalıyor kadın. O silah, kılıç değil de tabanca olsaydı yani yakın dövüşü gerektirmeyecek bir silah olsaydı, kadın kurtulurdu, yazar bunu kast ediyor diye düşündüm ben ve burada kalıç silahtan sayılmamış diye düşündüm.
Cihan'ın açıklaması "iplerin ele batması" ifadesini doğrulamıyor bence. Ağaçtan kurtulma çabasının anlatıldığı sahneyi daha etkili kılmıyor bu anlatım. Sahnenin etkili olduğunu düşünüyorum. Benim eleştirim tanımla ilgili. İp batmaz olsa olsa keser, sıkar...
Abdullah'ın yorumu için: Hangisi gerçeği anlatıyor sorusuyla ilgilenmiştim, hiç aklıma gelmemişti, "Neden herkes olayı farklı anlatıyor?" sorusu. Kendilerini kendilerince var edebilmek için olabilir belki, ya da kendilerini kendi gözlerinde güçlü hissedebilmek için... Acayip soru vallahi!


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Abdullah'ın da altını çizdiği soru öyküyü okuduğumda (ve tabii Rashomon'u izlediğimde) aklıma gelen ilk soru olmuştu. Bu insanlar neden bir suçu üstlenmek pahasına yalan söylüyorlar? Öykünün yazıldığı dönemde cinayet suçunun cezasının ne olduğunu bilemiyorum, ama maktulün bir samuray ailesinden geldiği düşünülürse cezasız kalmayacağını varsayabiliriz. O zaman yalan söyleyenlerin bunun için başka bir nedenleri olmalı diye düşünüyorum. Esasında bu neden de bayağı görünür durumda anllatıda: anlatılan durumda cinayeti işlemek bir onur meselesi haline geliyor. Öyle ki cinayeti işleyen aslında büyük bir suç işlediği halde hiç olmazsa onurunu kurtarmış oluyor. Onuru en az önemsemesini beklediğimiz hırsız Tojamoru'nun sırf kılıç kullanmaktaki ustalığı konusunda övünebilmesi adına bir samurayı öldürmüş olmayı üstlenmesini anlamak zor olmasa gerek. Kadının ve maktulun ifadelerinde onur vurgusu oldukça açık biçimde yapılıyor. Bunun dışında kadınla maktulun ifadelerinde dikkat çeken bir diğer nokta maktul ağzı tıkalı olduğu için konuşamaz ve yüz ifadesiyle iletişim kurmaya çalışırken onun anlatmaya çalıştığını söyledikleriyle kadının anladıkları arasındaki büyük fark. Öykünün en başındayer alan sözü akla getirmiyor mu bu durum: "Kullanılan sözler, sözlüklerdeki çıplak anlamlarından daha fazlasını yansıtmalıdır." İlerişim aracının iletişimin gerçekleşmesi üzerindeki etkisiyle ilgili bir şeyler okuyacağımıza hazırlamak mı istiyor bizi yazar prologda?

Son olarak baltacının ifadesindeki daha az görünür olan yalana dikkat çekmek istiyorum. Cesedi bulduğunda etrafta kılıç ya da ona benzer bir şey olmadığını söylüyor baltacı. Oysa büyük ihtimalle maktulün bedebindeki küçük kılıcı (muhtemelen bir wakizashi) çalan bu baltacıdan başkası değil....


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Olayla ilgili en çarpıcı sorunun Abdullah tarafından dile getirildiğini fikrine katılıyorum.
Rashoman filmini izlediğimde ben de en çok bu bakış açısını sevmiştim. Cinayeti üstlenme eğilimi kimin yalan söylediğini de anlamamızı elbette zorlaştırıyordu. Dolayısıyla neden yala söylediklerini düşünmek de kaçınılmaz oluyordu.
Kocanın kendi kendini öldürdüğünü söylemesine sebep olarak;
karısının haydutla gitmek istemesinin karısının kirletilmesinden daha aşağılayacı bulmuş ve bu utançtan ancak kendisini öldürerek kurtulabileceğini düşünmesi olabilir. Çünkü karısına tecavüz eden biri tarafından öldürülmüş olmak iki kez aşağılanmış olmak anlamına gelecektir.

Haydutun suçu üstlenmesine sebep olarak;
Haydut bu cinayetten dolayı zanlı olarak orada olduğuna göre suçu reddetmesi ona bir fayda sağlamayacaktı, en azından kıyasıya bir dövüşün ardından galip gelerek herkese korku salan bir haydut olmuşluğunu pekiştirecek ve ünlenecekti. Böylece bir kadına ormanda tecavöz eden soysuz biri olmayacak bu kadın için kıyasıya savaşmış ve kazanmış biri olacaktı.

Kadının suçu üstlenmesine bir sebep düşündüğümde ise; artık kocasının gözünde bir yosma olmanın aşağılanmasından kocasını öldürecek kadar utanç duyduğunu göstererek kurtulabileceğini düşünüyor olmasını görebiliyorum.

Neticede bir yolsuzluk iddasında bile istifa edebilme ve hatta kendini öldürme geleneği olan bir ulusa ait olan bu hikayede cezalandırılmanın aşağılanmaya tercih edilebilmesimesi akla yatkın gibi geliyor bana.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Öyküyle ilgili düşüncelerimi daha sonra detaylandırarak yazacağım. Ancak Rashomon'u yıllar sonra az önce yeniden izlemenin heyecanıyla birkaç şeyi not edeyim dedim hemen.

Eren'in yorumunda öykünün sonuna dair yaptığı yorum Rashomon'un da son sahnesi aslında. Bu anlamda Rashomon dördüncü bir öykü (oduncunun öyküsünü) ekleyerek çemberi tamamlıyor. Tabii bunun öykünün gücünden çaldığını ve okuyucudaki / izleyicideki yorum etkisini zayıflattığı da bir gerçek. Bunun yanında öyküde önemli olsa da hemen dikkat çekmeyen "yargıcın yokluğu" (karakterlerin bir soru sorulmuş gibi ara vermeden sürekli konuşmaları) Kurosawa tarafından muhteşem ele alınmış ve film boyunca izleyiciyi yargıç yerine koyduğunu belli etmiş ünlü yönetmen.

Öykünün teması olarak dikkat çeken insanın onuruna (hem Eren'in dikkat çektiği gibi suçu üstlenerek hem yalanla doğru arasında bir sınav ortamı yaratılarak) sahip çıkması meselesi filmde bir sonuca bağlanıyor. Film boyunca inancın simgesi olarak yıkık tapınağın parçalarından koparılarak yakılan ateş filmin sonunda yağmura atılarak söndürülse de, oduncu terk edilmiş bebeği himayesine alarak insana olan inancı koruyor.

Bir de çeviriye dair bir not ekleyeyim. Filmi izlerken dikkatimizden kaçmadı; altyazı çeviri camiasında nitelikli işleriyle tanınan "Uykusuz"un dilinden izlediğimiz filmde, Elif ve Cihan'ın tartıştığı "ipler etine battı" bölümü "ipler etine gömüldü" şeklinde çevirilmiş. Bence iyi de olmuş.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Rashomon'u izlerken Katibe'nin "Ben bu konuyu biliyorum, Avcı filmi bu filmden yola çıkarak çekilmiş" uyarılarını dikkate alıp araştırınca, gerçekten de Erden Kıral'ın 1998 yılında çektiği Fikret Kuşkan, Ahmet Uğurlu ve Jale Arıkan oyunculundaki Avcı filminin bir Rashomon uyarlaması olduğunu öğrendim.

İzlemek lazım...


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Öyküde cinayetin neden herkes tarafından farklı anlatıldığı ve neden herkesin cinayeti üstlenmeye çalıştığı sorusuna yanıtı "onurluca olanı seçme" ve bu yolda yalan söyleyip kendini rahatlatma olarak verebiliriz. Tüm yazılanlar da bu doğrultuda sanırım.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Barış Acar dedi ki:
Rashomon'u izlerken Katibe'nin "Ben bu konuyu biliyorum, Avcı filmi bu filmden yola çıkarak çekilmiş" uyarılarını dikkate alıp araştırınca, gerçekten de Erden Kıral'ın 1998 yılında çektiği Fikret Kuşkan, Ahmet Uğurlu ve Jale Arıkan oyunculundaki Avcı filminin bir Rashomon uyarlaması olduğunu öğrendim.

İzlemek lazım...


Avci, sinemalarda gosterildigi donemde (1998) bir hikayenin iki farkli anlatimda ne kadar farklilasabilecegini gostermesinden baska turlu tartismalarla gundeme gelmisti. Muhtemelen bir pazarlama stratejisinin parcasi olarak filmdeki sevisme sahnelerinde Fikret Kuskan'la Jale Arikan'in "gerceklik hissini artirmak icin" gercekten cinsel iliskiye girip girmedikleri sorusuyla baslayan tartisma bu minvalde devam edip gitmisti. Filmin goruntu yonetiminin basarili oldugunu da animsiyorum, ama bunun disinda aklimda kalan cok fazla bir sey yok. Gosterildigi donemde de, sanirim, yukarida andigim tartismadisinda fazla bir etki yaratmamisti. Bunun disinda simdi baktigimda senaryonun Osman Sahin'e ait oldugunu da gordum. Belki on yil sonra yeniden izlenmeyi, o gunun pek bir yere gitmeyen tartismalarindan uzak yeni bir degerlendirmeyi hak ediyordur film...


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Öyküde en ilgimi çeken nokta kurguydu ve kurgunun ayrıca beslediği merak? Kim öldürdü? Niye? Sanırım en önemli soru da Abdullah'tan gelmişti. Herkes neden cinayeti üstlenme kaygısı içinde? Filmi izleyince hepsi çözüldü. Hayal kırıklığı yaşadım iki noktada:ilki soyguncuyu o halde kılıcı tutamazken görmek üzücü idi,ikincisi eklenen dördüncü kişi... düğüm çözüldü öykü bitti.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Film, öyküye koşut biçimde gündeme girdi. İzleyebilenler Kurosava'nın öyküyü ele alış biçimini görmeleri açısından şanslılar. Ben, öykü üzerinden hareketle birkaç şey yazayım.

Öncelikle Eren'in yazdıkları ile benim yorumum neredeyse örtüşüyor. Cinayet tanıklarının her birinin yaklaşımlarındaki değişkenliğini, her birinin olayla ilişkilerinin, rollerinin farklılıklarından kaynaklandığını düşünüyorum. Katil kibrinin, maktul onurunun, kadın ise uğradığı hakaretin peşinde. Tek bir olay üç kişinin dünyasında farklı yankılanıyor.

Öyküde kadının annesinin ve rahibin öyküye katkılarının ne olduğunu düşündüm. Acaba yazar öykünün ana konusunun bir hazırlığı olarak mı o bölümleri eklemiş? Ben olay örgüsünü, öykünün asıl derdini pek zenginleştirmedikleri kanaatindeyim.

Öykünün son bölümleri, yazarın derdini daha güzel özetliyor. Eşlerin iletişimlerinin bozulması, birbirlerini anlayamaz duruma gelip şaşkınlaşmaları Eren'in bahsettiği, öykünün başındaki alıntının yerinin bulduğu bölümler.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Üzerinden hayli zaman geçti, ama bugün haber kutuma düşen bir blog notunu paylaşmak istedim: "Görelilik, Metafizik ve Hümanizma: Kurosawa’nın Rashômon’u Üzerine"


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

""
Karamsar bir öykünün karşısına iyimser bir final denk midir?

Öykünün, "mutlak bir 'gerçeklik'ten söz edebilir miyiz?" sorusunun üzerine güzel bir soru sormuş Eren'in verdiği linkteki yazının sahibi.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Filmi yaklaşık iki hafta önce izledim. Öyküyü, tartışmaları ve yorumları okumam konuyu daha iyi kavramamı sağladı. Geç kalınmış bir paylaşım olarak forumda yerini bulacaktır Islık


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

cihan dedi ki:
Filmi yaklaşık iki hafta önce izledim. Öyküyü, tartışmaları ve yorumları okumam konuyu daha iyi kavramamı sağladı. Geç kalınmış bir paylaşım olarak forumda yerini bulacaktır Islık

Aslında bazılarımızın öyküleri daha sonra okuması ve filmleri daha sonra izlemesi çok iyi. Böylece geç okuyan ve izleyenlerin bu eserler hakkında yazıp söyleyecekleri bizim hafızamızı tazeleyecektir.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Bugünkü Radikal Kitap'ta Akutagava üzerine güzel bir yazı yayımlandı. Erkan Canan'a imzalı. Oğuz Baykara çevirisiyle Boğaziçi Üniversitesi Yayınları arasından çıkan "Raşomon ve Diğer Öyküler" kitabına ilişkin yazı, kitaptaki öyküleri basit tanıtım yazısı formatının dışında, okuyucuyu yazarın dünyasına ve dünyaya karşı yürüttüğü tartışmalara çekerek ilerliyor. Genç yaşında intihar ederek yaşama gözlerini kapamış Akutagava'ya ilişkin şu satırlar özellikle ilgimi çekti:

""
Büyümek, bazı kişilerde hiç çıkmayacak lekeler bıraktığından olsa gerek, ilk dönemlerinde iyi eserler meydana getirmiş bazı yazarların yaşları ile, daha sonra yazdıklarının niteliği arasında ters orantı vardır. Öyle ya, hayat, üzerinden tekrar tekrar geçilmesi, hataları düzeltilmesi gereken uzun soluklu bir kitaptır. Bu düzeltmeler en başta, gençliğinin heyecanını, özgünlüğünü ve cesaretini terbiye etmeye koyulacaktır. Geriye kalan, risk almaktan korkan, uzlaşmacı olmaya dikkat eden, sözünün büyüsünü kaybetmiş ve heyecanından eser kalmamış koca bayağılıktır. Artık dünyaya sığmayan fırtınaların, hiçbir şekilde teskin olamayan huzursuzlukların yerini, sütliman bir varoluş almıştır. Kimileri bu durumu, 'büyümek' olarak adlandıracaktır.

Kaynak: CANAN, Erkan. "Akutagava'nın İnce İşçiliği", Radikal Kitap, S. 492, İstanbul, 20 Ağustos 2010, s. 6.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

""
...hayat, üzerinden tekrar tekrar geçilmesi, hataları düzeltilmesi gereken uzun soluklu bir kitaptır. Bu düzeltmeler en başta, gençliğinin heyecanını, özgünlüğünü ve cesaretini terbiye etmeye koyulacaktır.

“Büyümek” her zaman “durulmak”, “hareketlerin düşünülerek yapılması” olarak kabul edildi ve onaylandı toplumda. Birkaç yıl önce yaşadığım bir olayı anımsattı bana okuduklarım;
Çocukluğumda bazen sebepsiz yere, içimden gelen bir dürtüyle koşmaya başlar, yorulana veya gitmem gereken yere kadar koşardım. Genelde de eve koşarak gitmeyi seviyordum. Birkaç yıl önce nasıl olduysa bir koşmak, eve koşarak varmak dürtüsüne yenildim. Kapıya kadar koştum. Anam sokakta diğer kadınlarla oturuyordu. Koştuğumu görünce telaşlandı. Neden koştuğumu sordu. “Hiç” dedim. “Bir nedeni yok.” İçeri, odaya geldi benimle. Duyulmasını istemediği bir sesle; “Sen büyüdün artık. Koca adamsın. Hiç büyükler koşar mı?” dedi…

Zaman zaman bu bana bazı şeyleri düşündürtür; büyümek neden; tüm coşkusunu, tüm cıvıltısını, yerinde duramamayı, içi içine sığamamayı öldürüp, yerine “ağır çekim düşünen-yaşayan bir insan” koymak olsun.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Mehmet Sürücü dedi ki:
Kapıya kadar koştum. Anam sokakta diğer kadınlarla oturuyordu. Koştuğumu görünce telaşlandı. Neden koştuğumu sordu. “Hiç” dedim. “Bir nedeni yok.” İçeri, odaya geldi benimle. Duyulmasını istemediği bir sesle; “Sen büyüdün artık. Koca adamsın. Hiç büyükler koşar mı?” dedi…

Bunun için bir deyim bile üretmişiz: "Oturaklı adam/ kadın". Oturmayı, hareketsizliği, edilgenliği nasıl da erdem sayıyoruz, yüceltiyoruz.

Peki, Nilgün Marmara gibi, Slyvia Plath gibi, Ryunosuke Akutagava gibi ölümünü bile kontrol etmek bu durağanlığın karşıtı mı?


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

""
...ölümünü bile kontrol etmek

Bunu biraz açabilir misin?


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Mehmet Sürücü dedi ki:
""
...ölümünü bile kontrol etmek

Bunu biraz açabilir misin?

Adı geçen üç yazarın da intihar ettiği düşünülürse: ne zaman öleceğine, nasıl öleceğine karar vermek, bu anlamda kendi ölümünü "kontrol etmek"...


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

eren dedi ki:
Adı geçen üç yazarın da intihar ettiği düşünülürse: ne zaman öleceğine, nasıl öleceğine karar vermek, bu anlamda kendi ölümünü "kontrol etmek"...

Evet, bunu kastetmiştim. Hareket etmek, etken olmak, giderek yaşamdaki her olayı kontrol etmek, sonunda yaşam üzerinde olduğu gibi ölüm üzerinde de bir kontrolü varsayar mı? Bu yazarlar bunu mu düşünmüştü?


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Ben yaşama bağlılık, yaşamın her anını, yaşanan, olan her yeri, her şeyi merak edip, dinmek bilmeyen bir enerji ve hareket duyma gibi algılamıştım.

Bunun yanında "yaşamı dahil her şeyi kontrol" ve sonucunda "intihar" kavramına ve eylemnine uzanan yolun bununla ilişkisi konusunda bir şeyler söyleyebileceğimizden pek emin değilim. Bu hepsinde bambaşka nedenlerden kaynaklanan bir yol da olabilir. Ama, gerçek olan bir şey var, bu kişiler yaşam dahil (belki de yeri ve zamanı geldiğinde en çok ona) bambaşka bir algıyla bakabilmiş kişiler.

Ben konumuzun "neden bizde büyümenin yaratıcılığı, coskuyu, hareketi kısırlaştırıcı yanının yüceltildiği" olgusunun üzerinde söylenecek çok daha fazla şeylerin olduğunu düşünüyorum. Bir de bazı yanlış kavram ve yaklaşımların sadece kendimize özgü olduğu gibi saplantılarımızın da olduğunu düşünüyorum. Pekala Fransa'da, İngilterede bir ana-baba da büyüdükçe "Oturaklı adam/ kadın" özlemini taşıyor olabilirler.

Örnekleyecek olursam; yıllar yılı azalmakta olduğunu bildiğimiz, en azından inandığımız bir; okuyan kişi sayısı, azlığı konusunda kaygılarımız var. Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mumu Işığı adlı kitabında Carl Sagan, Amerikada artık yetişen, eğitim ve öğrenim gören yeni neslin, bilimsel araştırma yapma, bilim adamı olma, bilinmeyen bir şeyin ardından koşama hayalini pek taşımadıklarından yakınır. Bilimsel araştırmanın, saf, naif araştırıcı, meraklı neferlerinin sonu mu geldi acaba? Bugün artık bilimsel araştırmalar, teknolojik avantajı ve kar ediciliği düşünülerek desteklenip, finanse edilmiyor mu?

Tüm bunların: "sistem, düzen tarafından, ne yapacağı her zaman kestirilebilecek, duygularına, coşkularına hakim, kolayca güdülendirilecek insanı yaratma, yüceltme" olarak okunması, anlaşılması gerekmiyor mu? Burada küçük bir değinme de gerekiyor sanırım "duygularına, coşkularına hakim" olmanın kötü bir şey olduğunun anlaşılmasını da istemiyorum. Bugün yeryüzünde sadece bu amaçlara ulaşmaya çalışan inançlar da var.

Vurgulanması gereken, sanırım değişime dayalı bir yaşamı önemseme.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Bir süredir Mehmet Sürücü'nün iletisine bir cevap vermeliyim diye düşünüyorum.

İlk bakışta pek kolay ilgisi kurulamayacak iki şeyi birbirine bağlamak çabasında olduğumun farkındayım. Oysa bunları "yaşama bir edimler bütünü olarak bakmak" ve "bütün edimlere son verecek bir edime karar vermek" olarak tanımladığımda aralarındaki mesafe bir hayli azalıyor. Neticede "değişimi" temel almak, durallığa karşı her alanda edimselliği, her olayda kişinin dünyaya karşı yapıp etmelerini ön planda tutmayı gerektiriyor. Söz konusu yazarların da bu ilişkiyi bir biçimde kurmuş olduklarını, nasıl çocukluktan ergenliğe geçişte başlangıçtaki soruları koruyabildilerse, yaşamdan ölüme geçişte de kendi edimlerini ellerinde tuttuklarını düşünüyorum, varsayıyorum.

Bu konuyu bizim toplumumuz ve Batılı toplumlar olarak ayırmış olmak ise, Mehmet Sürücü'nün uyarısından sonra fark ediyorum ki, büyük oranda alışkanlıkla yaptığım bir şey. Bu ayrımı "toplumsal normlar" düzeyinde yapmak gerekir doğrusu. Her toplumda yerleşik normları kabul eden ve onlara karşı çıkanlar arasındaki farklılık aslında dikkat çekmek istediğim.


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Bu başlık altında; yaşam, ölüm, yaşamına iredesiyle son verme gibi konulara değinirken, aklıma Akutagawa'nın yaşı nedeniyle, bu kadar genç bir insanın nasıl olup da dünyayı etkileyecek eserler verebildiği sorusu geldi.

Sregei Yasenin 30, Sylvia Plath 31, Furug Ferruhzade 32, Mozart,Akutagawa 35, Van Gogh 37, Puşkin 38, Chopin, Che 39, Edgar Alan Poe 40, Anton Cehov 44, Tezer Özlü 43, Oscar Wilde, Albert Camus 46 yaşında ölen, yarattıkları eserleriyle tüm insanlığı etkilemiş ünlü kişiler.

Bu insanların özyaşam öykülerini incelediğinizde, bu kadar kısacık bir yaşam süresince, bu kadar değerli, bazılarında (Mozart, Chopin, Cehov, Poe gibi) bu kadar çok eseri nasıl yaratabildiklerini anlamak olası değil?

Mozart; 1791 yılında, 35 yaşında öldüğünde, bilinen 626 eseri vardı.

Böylesi bir yaratımın nedenleri, nasılları hakkında söyleyebileceğimiz neler var?


Re: Ryunosuke Akutagava - Bir Korulukta

Barış Acar dedi ki:
Rashomon'u izlerken Katibe'nin "Ben bu konuyu biliyorum, Avcı filmi bu filmden yola çıkarak çekilmiş" uyarılarını dikkate alıp araştırınca, gerçekten de Erden Kıral'ın 1998 yılında çektiği Fikret Kuşkan, Ahmet Uğurlu ve Jale Arıkan oyunculundaki Avcı filminin bir Rashomon uyarlaması olduğunu öğrendim.
Erden Kıral'ın filmi Avcı'yla Rashomon arasındaki benzerliğe Hıncal Uluç da filmin gösterime girdiği günlerde dikkat çekip Erden Kıral'ı (ve senarist Osman Şahin'i) eleştirmiş. Osman Şahin'in, Ölüm Oyunları başlıklı ökü kitabında yer verdiği üç hikâyenin (ki bu hikâyeler Avcı'nın senaryosu ile paralel hikâyelerdir) Toroslarda "Çolak Osman Ağa Öyküleri" olarak bilinip anlatıldığını söylüyor; dolayısıyla Rashomon'dan değil bu halk hikâyelerinden esinlendiğini imâ ediyor. Oldukça tartışma götürecek bir konu bu esinlenme meselesi...