UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Rosebud - Biyografi Parçacıkları - Pierre Assouline

27 Haz 2010
Mehmet Sürücü

""
Dünyayı fethettikten sonra, yalnızlıklar yüzünden yerinden kıpırdayamaz olmuş bir adam, çocukluk özlemine gömülür gider. O, son demlerini yaşarken, bir muhabir, adamın geçmişini eşelemeye girişir. Tanıklıklar derler. Arşive başvurur. Ve ihtiyar adamın durmaksızın mırıldandığı tek sözcükten oluşan bir bilmeceye takılır kalır: “Rosebud… rosebud… rosebud…”

İhtiyar adam can çekişirken, içinde karlı bir manzara bulunan bir cam küreyi evirip çevirir. Çocukkenki hali gelir gözünün önüne: Bir kızağa binmiş, kızakla yekvücut olmuş, onunla yaşamaktadır: onu anne-babasından tam kopardıkları sırada, kızağ da sonsuza dek ardında bırakır; karda, evin önünde, kızak artık sıradan bir tahta parçasından başka bir şey değildir.

Çocuk, zamanının en kudretli adamlarından biri olur. Ne var ki bütün yaşamı, kişisel mitolojisinde hemen esaslı bir yer tutan bu nesnenin çevresinde döner.

Adam ölünce, şatosunu boşaltmakla görevli taşımacılar değersiz şeyleri ateşe atarlar. Bir ömrün ayrıntılarını. En son da kızak yanar.

Bütün bunlar bir filmde olup biter. Yurttaş kane’de.

Otuz yılı aşkın bir süredir herkeste bu rosebud’ı (gül tomurcuğu) arıyorum. Bizi başkalarına ifşa ederek ele veren o önemsiz şeyi. Her soruşturmaya merak egemen; Başkalarının zevki kişiyi insacıllaştırıyor. Ama saplantıya dönüşmesi için daha fazlasına gerek var. Muhabir Thomson benim. Bir kitap, bir film ya da bir tablo, sadece masanın karşı tarafından gelen bir bakış, hatta iki metro durağı arasında bir gülümseyiş, bir yaz gecesi bir kelebeğin kanat çırpışı bir yaşamı yükümlülük altına sokabilir.

Yurttaş Kane de beni biyograf yapanlardan. Sayfa: 9-10

Rosebud- Biyografi Parçacıkları-Pierre Assouline-Çeviri: Elif Gökteke-Yapı Kredi.


Pierre Assouline 1953’te Kazablanka’da doğmuş bir biyografi yazarı. Metni alıntıladığım kitap;
aşağıdaki bölümlerden oluşuyor.
1-Rosebud
2-Kipling’in “Düşes”i
3-Mösyö Henri’nin Baston Taburesi
4-Kol Saati Olmadan Celan
""
“Bağcılar kazıyor
Saatin çevresinde kara-saati
Derinlik üstüne derinlik…”Sayfa:75

""
Günler geçiyor günler haftalar yaman
Ve dönmüyor geri

Ne çıkıp giden aşklar ne geçen zaman
Seine akıyor Mirabeau Köprüsü’nün altından

Çalsana saat insene ey gece
Günler geçiyor bense hep aynı yerde.
Sayfa:77

(Şiir; Yürek Ki Paramparça-Çeviri:Cemal Süreya'dan alıntıdır)

5-Jean Moulin’in Atkısı
6-Mr. Owen’ın Yeni Ayakkabıları
7-Grands-Augustins Sokağı’nda Bir Levha
8-Bonnard’ın Cepleri
Biyografi türünün incelikli örneklerinden. Sevenlerine öneririm.

Kategori:

Re: Rosebud - Biyografi Parçacıkları - Pierre Assouline

Ayrıntı

""
Ayrıntılar yaşamdaki harikaların sığınağıdır. Gerçekte ne ulu tanrıyı buluruz onlarda ne de şeytanı. Ayrıntıda sadece gizemin hükümran hayaleti vardır. Büyük yasalar arayan Proust’un kendine bir ayrıntı meraklısı süsü vermesi şaşırtıcı değildir. Romanı, ayrıntıların titiz bir dökümünü oluşturur; doruk noktası da Vermeer’in Delft manzarası tablosunda, sundurmanın altındaki küçük sarı duvar parçasıdır.

Proust, Lahey’de o manzarayı ilk gördüğünde, keşfi onu altüst eder. Yirmi yıl sonra, Paris’teki bir başka sergide, yaşadığı sarsıntı öyle güçlü olur ki kendisine eşlik eden kişiye yaslanmak zorunda kalır. Kayıp Zamanın İznde’nin yaratıcısı, bu baş dönmesini alıp Mahpus’ta Bergotte’un ölümünün betimlemesinde kullanacaktır. İhtiyar yazar, Vermeer’in tablosunun sağ alt ucuna bakarak verir son nefesini. Öyleyse bir ayrıntı, tuvalin bütün yüzeyini kaplaya bilir; izleyicinin bakışını yutacak kadar yayılabilir; onu boğmaya varacak kadar emip soğurabilir. Tabloyu yüceleştirerek öldürür. Bir ayrıntı “dünyanın en güzel tablosu”ndan daha güzel olabilir.; çünkü güzelliği kendine yeter.
Sayfa: 11
Rosebud - Biyografi Parçacıkları - Pierre Assouline

“Ayrıntı” ne kadar önemlidir yaşamımızda?
Veya öncelikle belki de; ayrıntı nedir?
Bir Beethoven’in Ayışığı Sonatında, kıyıda köşede sıradan (olabilir mi ?-bir şaheserde sıradanlık nerededir?) bir nota mı, yoksa, Van Gogh’un parasızlıktan alamadığı Kadmium sarısının yerine zorunlu olarak kullandığı Alazarin sarısının tonu mu?
Bir şaheserin içerisinde ayrıntının ne olduğuyla, sıradan bir günümüzün içerisine karışmış ayrıntıyı birbirinden ne ayırır?
Tüm ayrıntılar önemli midir?
Ayrıntı ile bütün arasındaki bağıntı nedir? Ayrıntının bütünden ayrı bir bütünlüğü nasıl olur? Ayrıntı en değerlinin küçültülmüşü müdür?
Makro ile mikro arasındaki basamaklarda, ayrıntı nerededir?