UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Roland Topor - Açları Doyurmak

12 Ara 2010
Barış Acar

Roland Topor,
"Açları Doyurmak",
Hayat Kısa Proust Uzun: Çok-kısa Öyküler Antolojisi,
(Yay. Haz. ve Çev.: Fahri Öz - Mustafa Yılmazer),
Ankara: Düş Atelyesi Yayınları, 2000,
s. 17-19.

Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Oates'in Varis'ine gösterilen ilgiden sonra Pazar sürprizi olarak kısa kısalardan Topor'la devam edelim istedim.

İyi okumalar.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Öykü, bir şekilde Kafka'nın Açlık Cambazı öyküsünü çağrıştırdı bana. Ama üzerine daha çok düşünmek lazım.

Aşağıdaki resim Topor'un kendi çalışmalarından:

topor.jpg

Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Roland Topor'un yazarlığı konusunda bir şeyler bulabilseydik, daha kolay bir şeyler söylenebilirdi sanırım.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Türkçe'de oyunları dışında metinleri çevrilmedi bildiğim kadarıyla Topor'un. Ancak gerçeküstücü resim ve edebiyattan epey iz taşıyan bir sanatçı olduğunu söylemek mümkün.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Ben de tüm linklerde, "gerçeküstücü" yakıştırması dışında bir bilgi edinemedim.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Öykünün yanından yöresinden dolanma çabam sürüyor.

Aslında "Açlık Cambazı" iyi bir referans değil; Rabelais'nin Gargantua'sı olmalıydı akla gelecek ilk referans noktası.

gargantua.jpg

Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Öykü, Topor'un mizahi üslubunu bir kenara bırakırsak, daha çok felsefi karşılıkları olan bir boyuta taşınıyor: İstemesi olmayan bu yüzden istemesi olanlardan nefret eden adam.

"Açlık", bir isteme biçimi olarak, dünyada olmayı, yaşamayı imliyor; buna karşılık öyküde açlık duymadan sürekli bir şeyler yiyebilme durumunda olan anlatıcı bir tersinleme gibi çalışıyor sanki. Açlardan nefret ederken, okuyucuyu kendine düşmanlaştırıyor. Onun gereksiz gibi görünen iştah isteğine karşı kayıtsızlaşıyor ve açların yanında yer alıyoruz. Bu noktada Rabelais'nin Gargantua'sı gibi çalışıyor öykü. Bununla birlikte, bir kez daha tersinlemeyle, adamın acıklı durumu ortaya çıkıyor. Yemek yiyebilmek için açların açlığına (bunu düşlemeye) muhtaç zavallı bir benliğe dönüşüyor (Kafka'nın Açlık Cambazı da böyle bir imge üretiyor benim gözümde).

Oates'in öyküsünde olduğu gibi bir kez daha köle efendi diyalektiğinin kıyısında buluyorum kendimi.

NOT: Öykülerini daha iyi anlayabilmek amacıyla Topor'un oyunlarını okumak için hazırlık yapıyorum.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

""
Öykü, Topor'un mizahi üslubunu bir kenara bırakırsak, daha çok felsefi karşılıkları olan bir boyuta taşınıyor: İstemesi olmayan bu yüzden istemesi olanlardan nefret eden adam.

Ben farklı bir yanıyla bakmıştım olaya.

""
…hiç acıktığımı hissetmedim ben.
….hemen unutuveriyorum.
Başkaları için açlık bir uyarıdır; bundan yoksun olduğum için daha da dikkatli olmak zorundayım.

Bütün bunlar bana bedeninde uyarı sorunları olan kişileri düşündürtüyor. Bir yerde, beynin bir bölümünde hasar oluşan birisinin, hiçbir şekilde, kolu kopsa bile acı duygusunu hissedemediğini okumuştum. Bunu da ona benzettim. Yani ne zaman yemek yediğini unutan, yemediğini sanan, açlıktan ölmeye korkan bir adam.

Tabi ki bu benim önce toparlamaya çalıştığım dolaysız, düz anlamın düşündürttükleri. Tüm bu olguların simgesel anlamda ne ifade edebilecekleri ile ilgili değil.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Elbette, sizin de söylediğiniz gibi, öykünün bir okuması böyle. Ancak, özellikle, açlara karşı duyduğu kıskançlık ve öfke duyguları beni felsefi diye açıklamaya çalıştığım yoruma itiyor.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Hafıza, varlığımızı sürdürebilmenin en yaşamsal öneme sahip olgusu. Belleğimizi yitirmek en büyük korkumuz değil mi? Dünün, yanındaki, belki de bir zamanlar en sevdiğimiz olan birisinin anımsanmaması, hafızanın sildikleri içerisinde, anımsama, tanıma ile birlikte, tüm sevgi, korku, nefret gibi duyguların da silinip gitmesi.

Tabi burada hafızasını yitirmiş, toplum ve sistemin doymak bilmez açlığına da gönderme olmak zorunda. Tüm bu unutkanlık kavramıyla beraber alındığında, acıma duygusundan yoksun, doymak bilmez bir Gargantua’nın makinemsi, otomatik bir döngüsü söz konusu oluşu geliyor aklıma.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Mehmet Sürücü dedi ki:
Tabi burada hafızasını yitirmiş, toplum ve sistemin doymak bilmez açlığına da gönderme olmak zorunda. Tüm bu unutkanlık kavramıyla beraber alındığında, acıma duygusundan yoksun, doymak bilmez bir Gargantua’nın makinemsi, otomatik bir döngüsü söz konusu oluşu geliyor aklıma.

Evet, "hafıza"nın yerine "bedenin hafızası" (ya da isteme) gibi bir şey koyduğumuzda, söylemek istediğim tam da bu!


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Roland Topor'u Dönmek'te sözünü ettiğim Toptopor'daki şiirlerin pek çoğunda da "yeme" teması üzerinden hareket ediliyor.

""
Ne bulursam yiyorum
Ve aşağıdan yukardan
Kilo alıyourm
Aynalara sığmıyorum
N'apim elimde değil

Aşka ihtiyacım var
Çok değil, biraz, ama her gün.

Kaynak: TOPOR. "Kilolarca Aşk", Toptopor, (Çev. Ferit Edgü), Ada Yayınları, 1988, s.12.

"Ayrılık" şiiri bir aşevinde geçiyor, "Ölüm ve Ressam"da azrailin siparişiyle başlıyoruz şiire, "Küçük Kadın"ı dişlemek istiyoruz...

Topor'un "yeme" imgesine sandığımızdan çok şey yüklediğini sanıyorum.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Öyküyü anlamakta güçlük çekiyorum. Belki de öyküdeki adamı anlamakta zorlanıyorum.

Unutkan olduğunu söyleyen bir adam var, ne zaman yemeğe oturduğunu bile hatırlayamıyor, bir bakmış lokantanın birinde oturuyor önünde dolu bir tabak ve bir bakıyor ki o tabak boşalmış. Ne vakit yemeğe oturduğunu hatırlayamıyor olduğu için oruç tutmayı deniyor. Kendime şu soruyu soruyorum, ne vakit yemeğe oturduğunu hatırlamayan bu adam oruçlu olduğunu nasıl unutmuyor.

Bu unutkan ve açlık hissi olmayan adamın yemek yerken açları düşünmek tek eğlencesi. Yani dolu bir tabak ile o tabağın boşalması arasında geçen zamanı hatırlamayan adam bu hatırlamadığı an da kendine nasıl bir eğlence bulabiliyor.

Bence bu adam unutkan falan değil, açgözlü, obur, bencil, yalnız, kindar biri. Tüm bunları örtbas etmek için de açlık hissi olmayan unutkan bir adam yalanını uydurmuş. Evet evet bu adam yalancını teki.
Öyküyü okuduğumda neler hissettiğimi anlatmak istedim. Anlatıcı, bu adamda güvenilmez bir şeyler olduğunu sezdirmek istemiş ve bunu da başarmış gibi.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Birazda öyküde sezdiğim metafordan bahsetmek istiyorum. Bu doyma hissi olmayan unutkan adam kapitalizmin kendisi bence. Yediği içtiği şeyler ihtiyaçtan değil de açgözlülükten başka bir şey değil. Varsa yoksa o koca işkembesini doldursun, çevresine zerre kadar yararı dokunmasın.


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

nurten aksakal dedi ki:
Birazda öyküde sezdiğim metafordan bahsetmek istiyorum. Bu doyma hissi olmayan unutkan adam kapitalizmin kendisi bence. Yediği içtiği şeyler ihtiyaçtan değil de açgözlülükten başka bir şey değil. Varsa yoksa o koca işkembesini doldursun, çevresine zerre kadar yararı dokunmasın.

Ama o zaman onun o patetik durumunu, şiirlerinde aşkla ilişkilenen izleği nasıl anlayacağız?


Re: Roland Topor - Açları Doyurmak

Barış dedi ki:
Ama o zaman onun o patetik durumunu, şiirlerinde aşkla ilişkilenen izleği nasıl anlayacağız?

Buradaki "o" yazar ise açıkcası ben olabildiğince düz görmek istiyorum. Yazar bu utanmaz adama aşk ya da şiire dair bir şey yüklemek ister mi kuşkuluyum. Eğer böyle bir izlek varsa neden adam bu derece mide bulandırıcı. Yoksa o kadar zavallı ki okuyucunun da öyküdeki zavallı açlar gibi kendisinden nefret etmesini sağlayarak arınabileceğini mi sanıyor.