UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Poe ile Diyaloglar

05 Oca 2011
S. Dedalus

Limandan yükselen yosunla karışmış ahşabın çürümüş kokusu Baltimore’u baştan aşağı sarmıştı. Yağmur yeni başlamıştı ama şimdiden lağımlardan taşmış keskin kokulu kanalizasyon sularına eşlik eden fareler basmıştı ortalığı. Büyük yazarla buluşacağımız kafetaryaya üç blok uzaklıkta otuyordum. Yine de erkenden, heyecanla çıkmıştım evden. Kafeteryada tek tük müşteri vardı. Garsona kahve söylerken içine brendi eklemesini de işaret ettim. Biraz olsun rahatlamaya ihtiyacım vardı doğrusu. Eline yeni yeni kalem almaya başlamış genç bir yazar adayı için, bir dost aracılığıyla da ayarlanmış olsa, böyle bir röportaj fırsatı inanılmaz bir şeydi. İçkinin etkisiyle cesaretimi iyice toplamış olmama karşın, Poe kapıda belirdiğinde kafamdaki bütün sorular uçup gitmişti sanki. İşte büyük yazar, büyük eleştirmen, büyük adam, gözlerinde kapkara düşünceler karşımda duruyordu.

Kendime defalarca “Sakın böyle başlama!” diye tembih etmiş olsam da istemsizce en salakça sözcükler ağzımdan dökülüverdi:

“Neden düzyazı?”

Yüzüme bakmadan garsona bir şeyler sipariş etti. Getirdiği içeceği bir seferde bitirdi. Bir eliyle boş bardağı çevirirken gözlerini “Şimdi, başla!” der gibi bana dikti.

“Yazmaya nasıl başlamalı genç bir yazar?”

""
Üstün dehalı bir sanatçının yeteneğini en iyi nasıl gösterebileceğini söylemem gerekirse, hiç tereddütsüz, “bir saatte okunup bitirilebilecek uzunluğu geçmeyen uyaklı bir şiir yazarak” cevabını veririm.

Başta yaptığım uygunsuz giriş karşısında aldığım duygusuz ve keskin cevap beni kendime getirmeye yetti. Tüm gücümü toparlayıp konuyu istediğim yere getirdim.

“Sanatsal türler söz konusu iken zamanı nihai bir ölçüt olarak almak ne kadar doğru sizce? Eserin özüne bakmak gerekmez mi önce?”

Yüzünden belli belirsiz bir tebessüm geçmiş gibi hissettim.

""
Hemen hemen her tür sanat eserinde en önemli unsur uyandırdığı etkide ya da izlenimde bir birlik sağlanmasıdır. Gelgelelim, bu birliğin bir oturuşta okunamayan sanat eserlerinde adamakıllı sağlanamadığı çok açıktır.

Yanlış anlamadıysam, şiirden değil, romandan söz ediyorsunuz öyleyse?

""
Nesir diliyle yazılmış bir eseri okumaya ayırdığımız zaman, nesrin yapısı gereği şiir okurken dayanabileceğimizden (sonuç her ne kadar iyi olacaksa da) çok daha uzundur.

Peki, bu şiirde sağlamaz mı?

""
Şiir, şiir duygusunun isteklerini karşılıyorsa eğer, insan ruhunu yüceltir. Ama bu yücelme duygusu pek uzun sürmez. Bütün yüksek heyecanlar ister istemez geçicidir. Bu yüzden şiirin uzun olması diye bir şey düşünülemez. İzlenim birliği sağlanmadan yoğun bir etki uyandırılmaz.


Peki ya mitolojiye konu olmuş destanlar için ne diyeceksiniz?

""
Destanlar kusurlu bir sanat anlayışının ürünleriydi. Bu yüzden bu türün saltanatı uzun sürmedi.

"Sizi çok anladığımı söyleyemeyeceğim. Bununla birlikte şiiri düzyazıya yeğliyor gibi konuşuyorsunuz."

""
Çok kısa bir şiirin okurda bıraktığı izlenim canlı olabilir; ama hiçbir zaman yoğun ve kalıcı olmaz.

"Nesre karşı çıktınız, anladığım kadarıyla şiire de öyle. Peki, genç bir yazar için hangi türü önerirsiniz?"

""
Benden, söz konusu türden şiire çok yakın, bir sanat dâhisinin isteklerini en iyi şekilde karşılayacak, ona eserlerini en iyi yaratabileceği en iyi alanı sunacak bir sanat eseri türünü adlandırmam istense, hiç tereddütsüz… nesir diliyle yazılmış hikâyeden bahsetmem gerekir. Yarım saat ile bir iki saat arasındaki bir süre içinde okunabilen nesir diliyle yazılmış kısa anlatıları kastediyorum burada.

"Şimdi anlıyorum. Hikâyeyi şiir ve romanın arasında bir tür olarak görüyorsunuz. Sizce okuma sürecinin bölünmemesi mi burada tek ilke?"

""
Okuma sırasındaki küçücük bir duraklama gerçek birliği bozmaya yeter.

"Tek etkiyi yaratmak için zamanın kesintisiz kullanılması; ilginç. Peki nereden anlayacağız bu etkinin bozulmadan işlendiğini?"

""
Daha ilk cümlesi bu etkiyi uyandırmaya yaramıyorsa, sanatçı başarılı olamamış demektir.

"Yazar daha yola çıkarken nereye varacağını biliyor olmalı diyorsunuz yani?"

""
Eserin bütününde doğrudan doğruya ya da dolaylı yoldan, yazarın önceden tasarladıklarına hizmet etmeyen tek kelime bulunmamalıdır.

"Böylesine bir bütünlük mümkün mü? Okuduğum hiçbir romanda böyle bir etki anımsamıyorum."

""
Hikâyede fikir hiç bozulmadan verilmekte. Çünkü hikâyede fikre dokunulmaz. İşte romanın erişemediği nokta budur.

"O zaman hikâye için ayırt edici nokta kısa olması, doğru mu?"

""
Hikâyenin aşırı derecede kısa olması tıpkı şiirde olduğu gibi, hoşa gitmez.

"Uzun hikâye, o zaman?"

""
Aşırı derecede uzun olmasından özellikle kaçınılmalıdır.

"Anlıyor gibiyim. Şiirle arasındaki fark nedir o zaman kısa hikâyenin?"

""
Hikâyenin şiirden bile üstün bir yanı olduğunu söylemiştik. Şiirde bulunan ritim, şiirin en yüce amacı olan güzelliğin yaratılmasında en önemli unsurdur. Ritimdeki yapaylık, temellerini hakikatten alan düşüncenin ya da anlatımın gelişmesine engel olur. Oysa hakikatin dile getirilmesi daha çok, hattâ en çok hikâyenin işidir.

"Hakikat ve güzellik arasında koyduğunuz ayrımı hiç düşünmemiştim."

Konuşmanın burasında yüzüme muzipçe baktı. Kendimi kaptırdığım konuşma tonundan uyanıp sorularıma devam ettim.

"Öyleyse hikâye şiirden üstündür diyebilir miyiz?"

""
Hikâye türünde yazılan eserler hiçbir zaman şiir kadar zengin olmaz; ama şiir türünde yazılanlardan sayıca çok daha fazladır, insanlar hikâyenin tadına daha kolay varırlar.

"Daha mı basit yani?"

Gözlerini tavana kaldırdı. Derin bir iç çekişle birlikte ahşabı koklar gibi burun delikleri açıldı. Toyluğumla onu tahammül sınırlarını zorladığımı hissetmiştim.

""
Şunu da eklemek gerek: nesir diliyle yazılan hikâyede katıksız bir güzellik yaratmayı amaçlayan yazar boşuna çabalayıp durmaktadır doğrusu. Çünkü güzellik şiirde daha iyi işlenir. Ama şiddet, tutku, korku ya da bunlar gibi başka unsurları işlemekte şiir o kadar uygun bir tür değildir.

Türler arasında hiyerarşi mi kurmaya çalıştığını, hikâyeyi övmeye mi yoksa yermeye mi çalıştığını çok anlamadan alık alık yüzüne bakakalmış olmalıyım. “Gençsiniz daha, deneyiniz.” gibi bir şeyler geveledi ağzında. Yanından geçen garsonun tepsisinden brendi kadehini kaptığı gibi bir dikişte bitirdi. Kalkmaya hazırlandığını fark edince, alelacele son sorumu sordum:

"O zaman ne yapmalıyım üstad?"

""
Yaratıcı ya da özgün bir kafa, işlediği konulara olduğu kadar, üsluba getirdiği yeniliklerle de kendini gösterir.

İyice hızlanmış sağanağın altında paltosuna sarıldı, birisiyle randevusu varmış gibi emin ve çabuk adımlarla uzaklaştı. Ryan's Inn’in sokağına girerken ustanın fötr şapkasını masanın üzerinde unuttuğunu fark ettim. Poe’dan bir daha haber alan olmadı. Ben de, ustaya saygım icabı, bu kötü yapılmış röportajı hiçbir yerde yayınlamadım, şimdiye dek.

Belki bir gün fötr şapka kendi dilinden konuşmak isterdi.

Röportaj: Seçkin Dedalus ve Edgar Allan Poe

Alıntılar: POE, Edgar Allan. “Nesir Diliyle Yazılmış Hikâyede Bir Etki Yaratmanın Önemi Üzerine”, Hikâye Sanatı Üstüne Yazılar, (Yay. Haz. Bülent Aksoy; Çev. Fatma İdin), İstanbul: Pan Yayınları, 2009, s. 15-17.

Kategori:

Re: Poe ile Diyaloglar

şiirin "güzellik", öykünün ise "hakikat" ile anılması yakın zamanda okuduğum iki düşünürü hatırlattı bana. "şu" ya da "bu" demeden ara yolu gösteren, "safi hakikat" ile "safi güzellik"in sıkıcı ve yavan olduğunu hatırlatan iki kişi: Schiller ve Nietzsche.

Aralarında 100 senelik bir mesafe olmasına karşın her ikisi de -şiir olan "poetry" değil, sanat/edebiyat olan "poesy" çerçevesinde- güzellik ve hakikatin uzlaşımını arar.

Dionysus'un temsil ettiği -özellikle Nietzsche örneğinde- duygu dünyası (Schiller'de bu "sensuous drive" kavramına karşılık gelir, yani tensel dürtülere) hakikate yakındır ancak zamana tabidir, geleceğe kalmaz. Ruhu uyandırsa da kendi potansiyelini hiç bir zaman gerçekleştiremez, çünkü kendini yokeder.

Fikir dünyası (yine Schiller'in deyimiyle "formal drive" olarak tabir edilebilir, biçimi ve fikri ön plana çıkarır) ise "sonsuz" ve değişmez noktalara parmak bassa da tekdüze, sıkıcı ve "duygusuz" olma tehditi ile karşı karşıyadır. İşte bu nedenle hem Schiller, hem Nietzsche -vurguları farklı noktalarda bile olsa- bu iki dünyayı birleşmeye davet eder.

Poe'ya gelince (Nietzsche'den 150, Schiller'den 50 yaş büyüktür), her ne kadar üç türü (şiir, öykü ve roman) birbirinin geçiş süreci olarak tanımlayarak sınırları muğlaklaştırsa da, şiir ve öyküye ayrı ilkeler atfederek kesin bir ayrım yapmış olur.

Şiir, korku dünyasını temsil edemez, öyküde ise "yüce"yi aramak boşuna olur ("yüce"lik kavramı bana göre "aşk" ile de temsil edilebilir. Roma geleneğinde Longinus'un ünlü "On the Sublime" yazısı ile başlayan -temeli yine elbette Platon'da bulunmak üzere- tartışma Anadolu'daki yücelik, "erenler", Tanrı aşkı, sevgiliye aşk konuları ile beraber "sanat kim içindir" sorusunu daha geç bir tarihte tartışma konusu edecektir).

Poe, avcıya benziyor biraz da. Tek etki ve bütünlük üzerine derdi buradan kaynaklanıyor sanki. Okuyucuyu tek vuruşta yere sermek istiyor. Bu röportajın -ve diğer başlıklarda yer alan öykü ve çevirilerinin- üzerine çevirisi ile beraber bir de şiiri -çevirileri ve çevirmenleri tartışma konusu olsa da- eklense yazarın şiir ve öykü üzerine söyledikleri daha açık bir biçimde görülebilir (bildiğimi varsaymıyorum, bakalım hep birlikte). Bakalım dikebilmiş mi terzi kendi söküğünü? (Eminim dikmiştir!)


Re: Poe ile Diyaloglar

Çağdaş, üzerine çok yorum yapılacak noktaları karşımıza getirmiş. İyi ki de getirmiş. Bakalım bizim boyumuz yeter mi böyle bir tartışmaya girmeye?


Re: Poe ile Diyaloglar

Edgar Alan Poe'nun Kuzgun adlı şiirini yazarken neleri göz önünde bulundurduğunu anlatan güzel bir makale var Tüm Hikayeleri'nin başında. Bu metin aynı zamanda İshak Reyna'nın derlediği, "Yazarın Kuramı" adlı eserde de var.
Yazı bence önemli.

Yazıyı nette aradım. Ancak bir yerde bulabildim.

Kompozisyonun Felsefesi 1
Kompozisyonun Felsefesi 2

Bu linkte makelenin biraz daha fazlasını bulabilirsiniz:

Poe - kitap oku

Burada da tamam değil ne yazık ki. Ama bir öncekinden çok daha uzun ve farklı bir çeviri:

Poe - Bütün Hikâyeleri

Kitabı aç bölümüne basıldığında ilk sayfaları açılıyor.


Re: Poe ile Diyaloglar

Kuzgun ve sitede incelediğimiz öyküler üzerinden bir kıyaslama yapabiliriz bence.

Bunun dışında, daha önce evire çevirede yeniden çevirisi üzerine konuştuğumuz, fakat ne yazık ki bir türlü gerçekleşmeyen programlarımızdan olan The Philosophy of Composition çok önemli bir makale olarak sürekli anılır. Ben de henüz okuma fırsatı bulamadım.


Re: Poe ile Diyaloglar

Artık ulaşılabilir durumda: Yazmanın Felsefesi


Re: Poe ile Diyaloglar

Teşekkürler.