UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Pervane: Bir Totolojik Döngünün Hikâyesi

23 Eyl 2010
oktay

Ne kadar parlaksın! Gözlerimi delip geçiyor saçtığın ışıklar ve kanatlarımı da sıcaklığından yok olmamak için çırpıyorum sanırım : Eriyip gitmemek , hazzından bir parça daha haz koparabilmek için...Sana yaklaştıkça daha gayretli oluyorum bu yüzden, kanatlarımın çıkardığı vızıltı tizleşiyor ve o tizleştikçe ben tazeleniyorum. Senin zevkle yanışına davetsizce belki de asalakça eşlik eden bu yüksek sese içerlemiyorsun da.Ne kadar da yücesin, ne kadar büyüksün sen ey ulu kor! Sığıntılığım gücünden hiç bir şey eksiltmiyor, benim gibi bir otlakçı zerrece etki edemez sana! İşte ben de vızıldıyorum , kafam dumanlanıyor seni her düşündüğümde, körkütüklük aşikarlaşıyor aydınlığına her adımımda, vızıldamam sarhoşluğuma ekleniyor sana yaklaştıkça, ateşin esintiye ve esrikliğe dönüşüyor ben mesafe aldıkça. Her kanat çırpışım aynı zamanda yanmamak için çırpınışım, kendi kendimi paralamamdır benim. Korun körkütük sarhoş eder senin, kör eder, körkütük görmek son isteğimdir seni ve böylece sonumdur da. Kim bilir…

Seni görüyorum rüyalarımda hep, yanıyorsun...Ateşin sadece kendinin öznesi, kendi kendinle oynaşıyorsun rüyalarımda bile ve ben gizlenerek bir köşede seni izliyorum.Kendine uyguladığın şiddete hayran kalıyorum tekrar tekrar, kudretine aşkla, arzuyla ortak oluyorum hiddetine. Bakışlarım senin yüksekten bakışlarını yakalamaya çalışıyor, asla kement atamıyorum lakin tekine bile. Hatırlıyorum! Bakışlarının kaynağına gitmeyi denemiştim birkaç kez, çıldırmışçasına kanat çırpıyordum, yaklaşmıştım! Kudretinin korkusu sardı o zaman beni, tüm varlığımı ele geçirmişti korku, vızıltım titrememe eşlik etmeye başladı, senin yüceliğinden koparak. Ben de kendimden nefret ederek kaçtım senden, nefret ettim kendimden, sana ihanetimden nefret ettim. Vızıltımın müziğini korkaklığıma zincirlememden iğrendim o an. Sadece korkuya eşlik ediyor olması dayanılmaz kılmıştı vızıltımı. Hızla ters yöne uçup,yeterince uzaklaştıktan sonra kanatlarımı hareket ettirmeyi bırakıverdim.Yere hızla çakılacakken uyanmışım. Ah, becerememiştim işte!

Şimdi de kendimi rüyadaymış gibi hissediyorum, senin ateşinin etkisi olmalı.Hiç bu denli yaklaşamamıştım sana, çakıldığım rüya da bile neredeyse iki kat mesafe vardı aramızda.Şimdi yaklaştıkça daha önce fark etmemiş olduğum ayrıntılar beliriyor sende, her ayrıntı bir parça daha özlem ve saplantıya dönüşüyor bende. Farkında bile değilsin hiçbir şeyin, bu her halinden belli oluyor; işte senin kudretin de bu. Beni görebilseydin ne rituelin bu denli zevk verici olurdu kendine, ne de böyle vızıldayan bir böcek pervane olurdu sana. Huşu içinde izlemeye çalışıyorum seni, kanatlarımı duymazdan gelmeye çalışarak. Gücün oluşan her damarda daha da hissedilir hale geliyor benim için, ateşinin erittiği kendi vücudun damla damla akarken bacağının üzerinden ben oluşan damarları seyre dalıyorum büyülenmişçesine. Diri, genleşmiş damarlar! Tamamen eriyip gitmeyeceğin hissini güçlendiriyorlar bende, sen bitimsizsin. Gücün taşıyor bu damarlardan, eriyorsun her doyum ile.Boğum boğum oluyor erilliğin kudret damarlarında. Eriyorsun ancak bitmiyorsun, tatminin tatminime dönüşüyor tekrar tekrar. “Sen kendine yetiyorsun, bana da” diyebilmek isterdim lakin kabul etmek gerekir ki bana fazlasın. Bu bir tahmin değil, tatminin hakikatinde kulağıma çalınan, kalbime kazınan....

***

Pervane kendini büsbütün kaybetti tüm bunlardan sonra ve zikzaklar çizerek uçmaya başladı ateşin etrafında. Her şeyden habersiz mum, masanın üzerinde yanmaya devam ediyordu tüm gösterişliliğiyle. Gecenin karanlığında ondan azametlisi yoktu.
Elinde kamışı bir şeyler yazmaya çalışan adam da neredeyse ben izlemeye başladığımdan beri çabasından vazgeçmiş , biraz geri çekilerek uygun mesafeyi bulmaya çalışıyordu, mumu seyretmek için. Eriyen mum efsunluydu. Elinde kamışı, ışığın etkisinden de olsa gerek gözlerini hafif kısarak bakmaya başladı alevli nesneye adam. Beliren damarlarda akma isteğiyle dolmuştu.Ne kadar süre geçti bilmiyorum, bu üçlü garip bir ilişkinin elemanlarına dönüştüler yavaş yavaş.Herkes kendi tek yönlü biletiyle fantastik bir yolculuğa çıkmıştı.Ancak adam ve pervane başından beri bu tek kişilik ve tek yönlü bilete çift yönlü ve kişilik bir şevk ile yaklaşıyorlardı.Başından beri yanlarına alacakları bir dost ile aynı koltuğu paylaşmak arzusu duyuyorlardı. Koltuklarını arkadaşa “hediye” edecek olan bu ikili, arkadaşın kucağına oturma fantezisiyle şuh bakışlar atıyorlardı ona ve damarlarına.Mumun yaydığı ışıltıyı yakalamak için türlü göz süzmeler vuku buluyordu gecenin karanlığında. Korun yarattığın kör bir orjiydi bu. Birbirinden habersiz ancak tuhaf bir ilişki içerisinde tanımlanan hastalıklı ve iktidarsız arzu patlamaları tüm odayı sarıp sarmalıyor, her şeyden habersiz mum kendi kendini tatmin ederken, ikili birbirlerinden habersiz platonik bir meyil ile zevke dahil olmaya can atıyorlardı.
Bu arada saatler geçmiş olmalı ki, hava aydınlanmaya yüz tutmuştu. Üzerinde gezinip durduğum o böcek ortadan kaybolmamış olmasaydı güneşin doğmak üzere olduğunu farkedemezdim. Sonra derinden bir ses duyuldu önce, boğaz temizleme...Sessizliği dağıtan bu belirti, bir şeyler olacağına dair işaretti ; boğaz temizleme sesinin yerini şimdi bir ezgi ve güfte almıştı:

Allahu Ekber, Allahu Ekber
Uzunca bir sessizlik, bir hışırtı daha..
Allahu Ekber, Allahu Ekber
Eşhedü ella ilahe illallah
Eşhedü enne Muhammeder resulullah
Hayya ale-salah
Hayya alel-felah
As-salatu hayrun mine'n nevm

Burada içerideki adamın ses kulak kesilmiş gülümsediğini gördüm, devamını dinleyememiştim. “As-salatu hayrun mine'n nevm” bunda onu gülümseten neydi ? Adam odadan çıktı, kayboldu. Bu arada ben de sesin geldiği yere doğru bakmayı akıl edebilmiştim. Ezgi bitmişti ve sesin başlangıcında olduğuna benzer bir hışırtıyı yakalamamla sesin geldiği göne bakmam BİR olmuştu.Bu bakışımla BİRlikte de kendimi uçarken yakalamam da BİR oldu, BİR düzine gök kuşağı rengiyle ışıl ışıl parlayan muma doğru...

Kategori:

Re: Pervane

Pervanenin çıkardığı ses den ışığın rahatsız olabileceğini düşünmesi.

Diyebilecek lafım yok bu yaklaşıma.

Bir de uçmak arzusuyla kanatlarını çırparken çıkardığı sıcaklık var pervanenin değil mi?
Bunu atlamışsınız.

En azından kendini yakan şey her ne ise o da içindeki yakıtı tükenene kadar yanar
Bir sonlu o da.

Sizinde kanatlarınızı çırparken çıkardığınız ısı sayesinde rahatlatabiliriz kendinizi.

Daha da sayabilirim ama …
Siz şiir de yazın derim ben kanımca.

Bu okuduğum şey nefisti.


Re: Pervane

Tekrar tekrar okuyorum öyküyü. Bazı ifadeleri çözmeye çalışıyorum. Zor cümleler çoğu kez başarıyla kurulmuş ancak anlaşılamayan bölümler de var.

""
Korun körkütük sarhoş eder senin, kör eder, körkütük görmek son isteğimdir seni ve böylece sonumdur da

Bu ifade de bir sorun var sanırım. tamamen odaklanabildiğimde tekrar yazacağım.


Re: Pervane

"körkütük görmek son isteğimdir seni ve böylece sonumdur da" sorunlu gibi görünen kısım burası olmalı. sanki bir özne uyumsuzluğu yada eksikliği varmış hissi yaratıyor. ancak dikkat edilirse "körkütük görmek" iki cümle içinde "öznelik" yapmaktadır.

eğer "ve"den sonra gelen cümleye("böylece sonumdur da") özne olarak "körkütük görme isteğini" atarsanız bir anlatım bozukluğu ortaya çıkıyor..dediğim gibi burada öznemiz "körkütük görmek"


Re: Pervane

Elinize sağlık. Pervanenin ağzından ateşe yapılan güzelleme ilginç gerçekten. Ateşin ateşliğinin farkında olmaması ve pervanenin bu bilinçsizlik durumunu övmesi her şeyi iyice karıştırıyor (ya da açıklığa kavuşturuyor). Öykünün bu birinci bölümü tek başına ele alınacak olsa belki bir öykü olmaz, fakat edebî dilin etkili kullanımıyla okurunu düşündürecek bir felsefî pasaj olarak ilgi çeker, kanaatindeyim.

En sonda bütün bunların gelip güncele (dine/islâma) bağlanması ve "Namaz uykudan hayırlıdır" ("As-salatu hayrun mine'n nevm") sözünde düğümlenmesi çemberi tamamlıyor.

Diğer taraftan, öykünün ikinci bölümündeki (bir böceğin [Gregor Samsa?] üzerinde gezinen bir anlatıcı tarafından anlatılan) dil beni iki arada bir derede bıraktı. Bu bölümde edebî olmaktan çok felsefî bir dille karşı karşıya olduğum duygusuna kapıldım. Bu tek başına övülecek ya da yerilecek bir şey değil. Ama üzerine düşünmeye değer...

Not: Totoloji halihazırda döngüyü imâ etmez mi? Bu anlamda "totolojik döngü" bir anlatım bozukluğu yaratmıyor mu?


Re: Pervane

eren dedi ki:

Not: Totoloji halihazırda döngüyü imâ etmez mi? Bu anlamda "totolojik döngü" bir anlatım bozukluğu yaratmıyor mu?

evet, tam da söylediğiniz gibi totoloji döngüyü ima eder.. öyleyse; yani bu başlık anlatım bozukluğu ise, tüm BİR öykü anlatım bozukluğundan ibaret değil midir?..

başlık üzerine yazılacak çok şey var ama "bir rica üzerine" yazmamaya karar verdim. ancak şunu da söylemek istiyorum: hiç bir yorum tefsir niteliğinde olamaz, "yorumlar" zorunlu olarak "yorumlanana" eklenirler.dolayısyla yorumlar he zaman yorumlanmaya açıktırlar.. tefsir etmek, ne "yazarın" ne de "okuyucunun" haddinedir.


Re: Pervane

oktay dedi ki:
eren dedi ki:

Not: Totoloji halihazırda döngüyü imâ etmez mi? Bu anlamda "totolojik döngü" bir anlatım bozukluğu yaratmıyor mu?

evet, tam da söylediğiniz gibi totoloji döngüyü ima eder.. öyleyse; yani bu başlık anlatım bozukluğu ise, tüm BİR öykü anlatım bozukluğundan ibaret değil midir?..

Bu konuda size hak veriyorum. Öyküyü okurken de, anlatım bozukluğu konusunda düşüncelerimi not ederken de bu aklımın bir köşesindeydi. Ama eğer bu bilinçli bir seçimse o zaman da başlığın söz konusu anlatım bozukluğunu daha açıkça göstermesi gerekmez mi? Meselâ yalnızca "Totolojik Döngü" olsaydı başlık, yazarın bu anlatım bozukluğunu bilinçli olarak gündeme getirdiği daha anlaşılır olmaz mıydı?

oktay dedi ki:
başlık üzerine yazılacak çok şey var ama "bir rica üzerine" yazmamaya karar verdim.

Ricamı dikkate aldığınız için teşekkür ederim.


Re: Pervane

eren dedi ki:
Ama eğer bu bilinçli bir seçimse o zaman da başlığın söz konusu anlatım bozukluğunu daha açıkça göstermesi gerekmez mi?

yorumlarımı "açıklayıcı" bularak, gönderdiğim öyküler üzerinden elimi çekmemi rica ettikten sonra, "yazardan "açıkça göstermesini" talep etmemenizi dilerdim. ricanıza içtenlikle olumlu karşılık vermem, öykü üzerine yazdıklarımın - ben istemesem de- sanki tefsirlermiş gibi algılanabilir olmasından kaynaklanmıştı.bu son yazdıklarınız sahiden de bu yorumlardan vazgeçip geçmemem gerektiği konusunda aldığım kararı gözden geçirmeme neden oldu.

ben "okurun" -bu yazar da olabilir- yazarak okumasını, sanki yazarmış gibi okumasını isterim. bunun için gönderdiğim bir hikaye üzerine, yada başkası tarafından gönderilen bir hikaye üzerine birbiriyle çelişik de olabilen şekillerde yorumlar yazmakta sakınca görmem.. bunlar art arda gönderilmiş yorumlar da olabilir.


Re: Pervane

öte yandan öykünün orijinal başlığı, site editörlerince editlenmemiş hali şöyleydi:
pervane : bir totolojik döngünün hikayesi


Re: Pervane

oktay dedi ki:
eren dedi ki:
Ama eğer bu bilinçli bir seçimse o zaman da başlığın söz konusu anlatım bozukluğunu daha açıkça göstermesi gerekmez mi?

yorumlarımı "açıklayıcı" bularak, gönderdiğim öyküler üzerinden elimi çekmemi rica ettikten sonra, "yazardan "açıkça göstermesini" talep etmemenizi dilerdim.


Bir yanlış anlaşmayı düzeltmek isterim. Söylemek istediğim şu:

"Bir Totolojik Döngünün Hikâyesi" ifadesinde bir anlatım bozukluğu olduğunu düşünüyorum ve öyküde bu anlatım bozukluğunun yazarın bilinçli tercihi olduğu yönünde bir işaret göremiyorum (benim göremiyor olmam öyküde böyle bir işaret olmadığı anlamına gelmez elbette). Bu nedenle, eğer yazarın böyle bir niyeti var idiyse, ifadeyi "Totolojik Döngü" diye revize etmenin bu niyeti açık edeceği yönündeki kanaatimi dile getirdim. Yoksa yazara "Bu bilinçli bir tercih mi?" diye soruyor değilim (en azından yazardan bir cevap beklemiyorum, hattâ yazarın bir cevap vermemesini tercih ediyorum). Başka bir deyişle, yazardan bir açıklama beklemiyorum. Yalnızca zihnimdeki bir soruyu, herkesçe tartışılabilmesi amacıyla ortaya atıyorum. Bu sorunun geçerli bir soru olup olmadığı da tartışmaya açıktır elbette.

oktay dedi ki:
ben "okurun" -bu yazar da olabilir- yazarak okumasını, sanki yazarmış gibi okumasını isterim. bunun için gönderdiğim bir hikaye üzerine, yada başkası tarafından gönderilen bir hikaye üzerine birbiriyle çelişik de olabilen şekillerde yorumlar yazmakta sakınca görmem.. bunlar art arda gönderilmiş yorumlar da olabilir.
Bu konuda sizinle büyük ölçüde hemfikirim. Fakat yazarın kendi yazdığı metin üzerinde yorum yapmasının o metin üzerinde yürütülmesi muhtemel tartışmaları sekteye uğrattığına, öykünün gelişmesine yapılacak katkıları engellediğine, hattâ tartışmayı bir anda bıçakla kesilirmiş gibi kestiğine çok tanık olduk. Yazarın kendi öyküsü üzerine yaptığı yorumlar diğer kullanıcıların o öykü üzerine söz almasını çoğu zaman engelliyor. Uzun Hikâye'nin öykü üzerine tartışmayı amaçlayan bir platform olduğu düşünüldüğünde kaygımın daha iyi anlaşılacağını sanıyorum.


Re: Pervane

oktay dedi ki:
öte yandan öykünün orijinal başlığı, site editörlerince editlenmemiş hali şöyleydi:
pervane : bir totolojik döngünün hikayesi

Bundan haberdar değildim. Şimdi değiştirdim.


Re: Pervane: Bir Totolojik Döngünün Hikâyesi

"...bu başlık anlatım bozukluğu ise, tüm BİR öykü anlatım bozukluğundan ibaret değil midir?" Bu cümleden yazarın kasıtlı olarak anlatım bozukluğu yarattığını düşündüm ama bunu niye yaptığını anladığımı söyleyemeyeceğim, öyküye ne kattığını...
Anlatım bozukluklarını es geçeceğim, gördüğüm mantık hatalarını aktaracağım ama önce anlatının bana düşündürdüklerini yazmalıyım. Konu sahiden ilginç geldi bana. Ne yaptığının bilincinde bir kelebek olup ışığın etrafında dolaşmak ve ışıktan yansıyanları, duyumsananı anlatmaya çalışmak... Bir kelebek mesela olacakları sahiden bilse, bile bile aynı şeyi yapar mı, niye yapar, kelebeğin bunu sorgulaması fikri ilginç geldi bana. Masumiyet filminin kahramanı ışığın bilmem ki nesine kapılan, başka türlü davranamayan bir kelebek gibi kapılıyor ya Uğur’a.
Anlatıda ışığın etrafında dönen neydi bilmiyorum, ne hissettiğine dair bir şeyler anlatıyor ama anlattıkları ışığın etrafında dönmenin nasıl bir duygu olduğunu anlamamı sağlayamıyor. Benim karşımda evet, kanatlı, belki de kelebek bu, bir canlı var ama o daha çok bir bilge.
“Farkında bile değilsin hiçbir şeyin, bu her halinden belli oluyor.” diyor etrafında döndüğü o ışık için.

Kanatlarımı çırpıyorum diyor bir yerde, sonra "her adımımda..." diye devam ediyor. Bir karara varamadım, bize öyküsünü anlatan bu canlı kanatlı mı, ayaklı mı?
“Seni görüyorum rüyalarımda hep, yanıyorsun” diyor. Söndüğünde de ya da yanmazken onun için bir anlamı varmış, olabilirmiş gibi.

Öykünün temasını çok ilginç buldum ama bilge yapmak yerine hissettiklerini betimlemek hem onu anlamamızı sağlardı hem de daha sahici kılardı diye düşündüm.
Yazarının eline sağlık...


Re: Pervane: Bir Totolojik Döngünün Hikâyesi

""
Ne kadar parlaksın! Gözlerimi delip geçiyor saçtığın ışıklar ve kanatlarımı da sıcaklığından yok olmamak için çırpıyorum sanırım : Eriyip gitmemek , hazzından bir parça daha haz koparabilmek için...Sana yaklaştıkça daha gayretli oluyorum bu yüzden, kanatlarımın çıkardığı vızıltı tizleşiyor ve o tizleştikçe ben tazeleniyorum. Senin zevkle yanışına davetsizce belki de asalakça eşlik eden bu yüksek sese içerlemiyorsun da.Ne kadar da yücesin, ne kadar büyüksün sen ey ulu kor!

Elif Çınar'ın önerisini dikkate alarak giriş kısmı üzerine küçük bir çalışma:

""
Gözlerimde bir kamaşma. Sınırlarını çizemediğim, merkezini de göremediğim alevden bir ışık tarafından çekiliyorum. Kanatlarıma dokunan sıcak rüzgâr bedenimde hiç duymadığım bir heyecan yaratıyor. Alevin teni, kanat çırpışlarımın oluşturduğu ince, görünmez bir tenle hemen önümde birleşiyor. Bu kargaşanın uğultusu içinde telaşsız bekleyen ışığı gördükçe hangisinin benim bedenim olduğunu karıştırıyorum. Kor mu, kül mü "ben" dediğim?