UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Özlem

02 Kas 2012
Mehmet Sürücü

Neyi özledim biliyor musunuz; hakkıyla, eteğinde ne varsa döke döke yağan yağmurda, akan çatıdan, çinko tasa çarpan damlaların sesini.

Tımpp! Tımpp! Tımpptımpptımpp! Tımpp! Tımpp!

Camda biriken buharın en doygun damlası aşağıya doğru bir yol çiziyor kendine. Sokağın karşısındaki kiremit damlı, tüm sıralı evlerin bacalarından gri dumanlar, havanın griliğinde kayboluyor. Sanki akşam üzeri gibi, hava kararık.

Bu evler beton. Çatılarından yağmur sızmıyor. Bu evler sessiz. Dilleri yok. Evlerin konuştuğu zamanlar yok artık.

Tımpp! Tımpp! Tımpptımpptımpp! Tımpp! Tımpp!

Çevrilen kapı kolunun, menteşenin, hafifçe duvara çarpışının bir sesi olurdu. Pencerenin macunları dökülmüş camlarının arasından rüzgarın sesi, tepesinde kopan tufandan anladığını dillendiren bacanın uğultusu, anam yürürken başka, ben yürüreken başka, babam yürürken başka gıcırtılar, çıtırtılar çıkaran döşeme, merdiven tahtalarının sesi. Maşingadaki yanan kestane ile meşe odunu arasındaki hurultunun farkı, hafif aralık havalandırma gözünden sıçrayan ince, ömrü birkaç saniyelik kıvılcımın sesi. Üzerindeki gügümün anlattıkları.

Tımpp! Tımpp! Tımpptımpptımpp! Tımpp! Tımpp!

Viranelikteki incir ağacının yapraksız dallarından sular süzlüyor, altındaki paslı teneke söylüyor bunu. Toprağın derinliklerinden yükselip, taş duvarlı kulübenin taşlarının arasına yayılan kökleri, her taşı birbirinden uzaklaştırırken taş başka, kökler başka telden çalıyor.

Buralarda evler sessiz. Dilsiz. İçimiz gibi.

Yukarı doğru kaldırılıp, yukarıda bir menteşe ile sabitlenen eski tip pencereleri özledim. Akşamdan kapının önüde döner bıraktığım, sabah hala döner bulduğum topacımı, Niziroasan’la her fırsat bulduğumuzda gizlice büyüklerin gölgelerine birer tahta kazık çakıp, bağladığımız, insanları gölgesiz gezdirdiğimiz günleri özledim.

Yüzdürdüğümüz morsoğankabuğu gemileri, kilitlenmeyen evleri, içi sapsarı karpuzları...

Tımpp! Tımpp! Tımpptımpptımpp! Tımpp! Tımpp! Tımpptımpptımpp! Tımpptımpptımpp! Tımpptımpptımpp!

02.11.2012_Bandırma

Kategori:

Re: Özlem

Öykü'de anların özlemi çok başarılı anlatılmış. Özellikle hepimizin her zaman yaşadığı ama hisli bir çocuğun gözünde bambaşka duygular ifade eden anlar,aile özlemi son derece doğal aktarılmış. Tabi yazarın seslerin aktarımını kullanması anılarımızla sesler arasında bir koşutluk yakalama çabası, öykünün dilindeki doğallık, zorlamaya kaçmayan cümleler, hemen yapmacıklık hissi vermeye açık bir konuyu başarıyla kotarmış. Ellerine sağlık Mehmet Sürücü. Hatıraları çoğunlukla görsellikle kodladığımızı sanıyoruz sanırım ama bazen bir kolonya kokusu, "Özlem"de olduğu gibi bir ses benzerliği bizi geçmişe gönderebiliyor.

Eminim Rahmi Öğdül ya da Barış Acar sesler ve anılar ilişkisi üzerine bize çok güzel örnekler verebilir, zihnimizi açabilirler...


Re: Özlem

bayıldım.. saol


Re: Özlem

Mehmet Sürücü'nün bu güzel denemesinin haklarını istesem, buna bir öykü de ben eklesem. İzin var mıdır?


Re: Özlem

"anam yürürken başka, ben yürürken başka, babam yürürken başka gıcırtılar, çıtırtılar çıkaran döşeme..."

Çok canlı ve içeriden bir metin.Ellerinize sağlık Mehmet Bey.Bastığınız her nota, içimde bir senfoni...


Re: Özlem

Tabi ki. İstediğiniz gibi olsun.