UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Örü

10 Eki 2012
Mehmet Sürücü

""
Balıkçı Sito(1), deniz kıyısında, iki kazık arasına gerdiği bir avuççağız ağını onarırken, tepesindeki birkaç martıyla ayaklarının dibinde gri bir kedi de ağdaki öncelerden kalma kokulara dolanıyordu.

Sigarasının uzamış külü, alışkın hareketlerle ağın gözeneklerinde gidip gelen mekiğin üzerine düştü. Dudaklarının arasındaki izmariti kumların üzerine tükürdü.

Kedi yenecek bir şey sanıp hamle yapınca, acı bir miyavlamayla kaçtı gitti.

Kaşla göz arasında, Vırışka’dan ötelerdeki deniz bulandı. Kapkara bulutlarla deniz birbirine girdi.

Balıkçı Sito mekiği ikinci sırayı ekleyemeden bardaktan boşanırcasına sağanak bindirdi. Kaçacak yeri yoktu, bir karış ağın altına sığındı. Kovadan boşanırcasına indiren tufanın iri damlaları yamalı ceketine vururken, Sito başını hafifçe yukarı kaldırdı. Gök gürlemeleri, yağmur şarıltıları arasında işaret parmağını ağın deliğinin arasından yukarı doğru uzattıp, parmağına vuran iri damlaları görmezden gelerek, ürkek gözlerini birkaç avuççağız ağa doğru devirip;

“Buna da şükür. Ya bu havada, bu telefatta bunu da bulamayanlar ne yapsınlar, dedi.

(1): Sito, Pomakça'da geniş gözenekli elek demektir.

Metni farklı anlatılarda denemek isteyenleri oyun pistine davet ediyorum.

Kategori:

Re: Örü

Peki yukarıdaki metni başka yazarların anlatım diline veya başka anlatım dillerine çeviremez miyiz? Mesela Ferit Edgü, Sait Faik, Leyla Erbil veya başka bir yazarın "öyle yazabiliirdi" diyebileceğimiz bir şekline. Çünkü "Kharms" denemesi sanki bir yanıyla (bende) olmayanı vurgular gibiydi.

Ferit Edgü, Yazmak Eylemi adlı kitabında, bir toplumsal/Siyasi olay üzerine 101 çeşitleme alt başlığını verdiği 101 değişik anlatım şeklini denemiş.

Notlama, Uzun, Bilinç, Şaşkınlık, Arıksı, 1.Tekil Kişi, 1.Tekil Kişi, 3.Tekil Kişi, Ayrıntı, Beklenmeyen, Kaygı, Düş, Öykümsü, Öznel, Nesnel, Kaçıksı, Renkli, Kızgın, Eğretileme, Militan, Film Öyküsü, Öngörü, Eskil, Önce/Sonra, Bencil, ikili, Soylu, İtalik, Unutkan, Ben, Sen, Yazdırma, Devrik, Soru, Yordamsı, Çiziktirme, Bitkisel, Değil, Ünlem, Kesik, Sorgu, Simgesel, Fotoğraf, İç-Konuşma, Sorgu, Kekeleme, Telgraf, Telefon, Günlük, Ayaktakımı, Müneccim, Gerçek-dışı, Politikacı, orospul, Masal, Çözümleme, karşılıklı Konuşma, Ressamca, Metin Yazarı, Atıma, Ünlem, Dış Basın, Özel İsimler, İçten, Akademik, Ortaoyunu, Paranatsız, Söylenti, Roman, Röportaj, Fiil, Yeteneksizce, Ansıma, alıntı, Şifre, Bulmaca, Soru/Yanıt, Ağız, Sesli, Mistik, Bukkın, Olumsuz, Dolaylı, Dolaysız, Gerçeküstücü, Düz-Şiir, Bozuk Ağız, Yemekcil, Rapor, Ödev, Saplantı, Özel, Mani, Rubai, Hayku, Mektup, Ruhsal, Yakarı, Aforizmalar, Yazar çeşitlemeleri bunlar.

Bir metin farklı bakış açılarıyla denendiğinde değişiyor. Öyle olması da gerekir. örneğin ben yukarıdaki metnin Sürrealist veya Dadacı bir yazarın çeşitlemesini çok merak ediyorum.


Re: Örü

Kharmsvari bir yeniden yazım denemesi:

""
Balıkçı Sito daha gün doğmadan onarmaya ağının başına oturur. Martılar uçar, kediler gider, gelir. Derken yağmur başlar. Sito ağın altına sığınır. Yağmura bakıp bakıp bıyığı altından küfreder. Gelip geçenler şükrediyor sanır. Olay bundan ibaret.

Barış Acar


Re: Örü

Benden üç deneme

Notlama

Deniz kıyısı. Arada bir gökyüzünden gri bulutlarının geçip gittiği, serin bir gün. Bir balıkçı iki çardak direği arasına gerdiği ağla uğraşıyor. Etrafında birkaç martıyla bir kedi dolanıyor. Çok geçmeden sıkı bir yağmur bastırıyor. Balıkçı ağın altına saklanmaya çalışıyor. Biraz sonra tepeden tırnağa sırılsıklam oluyor.

Ayrıntı

Denizin üserinde ince bir dalgalanma var. Rüzgar poyraz esiyor. En az 4-5 şiddetinde olmalı. Sabahtan beri gökyüzünde gri, siyah yağmur bulutları akışıp duruyorlar. Hava sıkıntılı. Yağacak gibi duruyor. Geçen gün de böyleydi hava ama yağmadıydı. Belli olmuyor ki. Mevsimler de değişti. Tahmin edemiyorsun hiçbir şeyi.

Kıyıdaki üzeri boş, çıplak, iki, üç metre yüksekliğindeki çardağın altında, sakalları uzamış, ince, uzun boylu bir balıkçı, elindeki mekikle ağları onarıyor. Yaşlı. İri gözlükler daha da yaşlı gösteriyor onu. Dudaklarının arasında bitmek üzere olan bir sigara var. Filitresiz. Her an yağmurun bastırmasınıdan korkar gibi, acele acele dikiyor ağlarını.

Üzerinde üç martı dolaşıyor. Birisinin kanatları diğerlerinden daha koyu siyah, daha iri. Babaları veya anneleridir belki. Geniş daireler çizerek süzülüyorlar havada.

Beklenmeyen

Deniz kıyısındaki kahvede okey oynuyorduk. Dışarıda sert bir poyraz vardı. Kahveci Paşa Hüseyin, ara sıra kuvvetle çarpılan pencereyi kapattı. Pencereden ötelerdeki, çardağın dibinde ağını onaran Sito’yu fark ettim. Kafasız adamdı. Ne işi vardı bu soğuk havada dışarıda. Kahvenin bir kenarında onarsaydı ya ağını. Havada da bir tekinsizlik var. Sabahtan beri böyle. Bir şeyler yapacak ama ne? Ne olacak, gene geçenki gibi sel götürecek ortalığı. Tarlalardaki fasulyacıklar ziyan olacaklar çamurların arasında. Camlara birdenbire sicim gibi yağmurun damlaları inmeye başladı. Kahvedeki herkesin başı aynı anda dışarıya çevrildi. Birkaç kişiyle birlikte camın kenarına gidip aniden bastıran sağnağa baktık. Çardağın altındaki Sito’nun bir avuç ağın altına saklanmaya çalışıyordu. Islanacak zavallı.