UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Orhan Pamuk - Masumiyet Muzesi

04 Eyl 2008
eren

Benim edinmek icin birkac ay daha beklemek zorunda oldugum Masumiyet Muzesi Turkiye'de okurlariyla bulustu. Orhan Pamuk okumayi surekli erteleyip durdugum icin, Istanbul disinda hicbir kitabina el surmemistim yazarin. Biraz bu nedenle kitapla ilgili haberleri cok takip etmiyorum. Zaman icinde cogunlugun okudugunu varsayan ve kitabin icerigini gereginden fazla acik eden yorumlar cikabileceginden uzak durmayi yegliyorum. Ancak bugun "Masumiyet Müzesi kavramsal sanat yapıtı mı?" basligini gorunce dayanamayip habere bir goz attim. Cok ozenli hazirlanmis bir haber degil, lakin benim acimdan kitabin icerigiyle ilgili ilk ipucuydu. Ote yandan forumda kitabi okumus olanlar, ya da okumayi planlayanlar oldugunu dusunerek, kitap icin bir baslik acmanin yerinde olacagina karar verdim. Isin icine sanat tarihcileri falan girmeye basladigina gore ya ortada cok basarili bir pazarlama calismasi var, ya da ben simdiye kadar gercekten cok sey kacirdim.

Not: Kitabi okumus olanlar yazdiklari yorumlar kitaptaki surprizleri acik edecek gibi olunca bunu mesajin basinda belirtirlerse benim gibiler icin buyuk iyilik etmis olurlar.

Kategori:

Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi

Çıkmadan önce "aman da gözümüz yollarda kaldı!" diye yaygara koparılan ve çok "okunacağı" tahmin edilen kitaplardan uzak durdum genellikle. Masumiyet Müzesi benim için ilk oldu.

"Müzecilik", "biriktirmek" üzerine düşünüyorum bu aralar. Var mı aynı şeyi yapan? Düşünceli

Not: Forum sakinlerinin yüksek müsadesiyle buradan yazarımıza seslenmek istiyorum: "ahçı" değil, "aşçı" sayın Orhan Pamuk. RTFM


Re: Masumiyet Muzesi

Romanı henüz okumayıp okumayı düşünenler için not: Az sonra anlatılacaklar romanla, içeriğiyle ilgili bilgiler taşır...
Geçtiğimiz hafta "Masumiyet Müzesi"ni okudum. Kitap epey hacimli(586 sf) ve içinden gelip geçen karakterlerin sayısı yüz ellinin üzerinde. Hatta kitabın sonunda tüm bu karakterlerin dizini de yapılmış. Bunlar; sayısı fazla olmasına rağmen birbirinden çok da farklı olmayan tipler, genellikle cumhuriyet sonrası oluşturulan "küçük burjuva" aileler ve Anadoluluktan İstanbulluluğa geçmenin verdiği çelişkiyi yaşayan tipler. Bir yerlere gelmiş; gelirken köşe tutmacaları, adamını bulmacalarını güzelce becermiş kişiler. Romanda da bu tip bir ailenin zengin çocuğu Kemal ile; Çukurcumalı, alt tabakadan Füsun'un başlarda yasak başlayıp uğrana nişanlıları, eşleri terkedebilecek kadar büyüyen aşkı anlatılmış. Fakat romanda bu aşkın yanında verilen panoramik anlatımlar, gelen geçen kişiler gereğinden fazla olduğu için, kitabın okuyucuyu fazlaca sıkabileceği gerçeği bizi karşılıyor. Özellikle Kemal'in nişanlısı Sibel'den ayrılıp Füsunların evine geliş gidişleri o kadar uzundu ki artık sonucunu da kestirebildiğiniz bazı noktalarda "yeter" diyebilirsiniz. Kitabın müze projesiyle birleşmesi, eşyanın kalıcığıyla yazının kalıcılığını sağlama fikri yazınımızda bir ilk ve takdir edilecek bir nokta.

""
Ay ışığında gölgeler içinde ve sanki boşluktaymış gibi gözüken eşyaların her biri, tıpkı Aristo'nun bölünemez atomları gibi, bölünemez bir ana işaret ediyordu. Aristoı'ya göre anları birleştiren çizginin Zaman olması gibi, eşyaları birleştiren çizginin de bir hikaye olacağını anlıyordum. Demek ki bir yazar, müzemin katoloğunu tıpkı bir roman yazar gibi kaleme alabilirdi. Böyle bir kitabı kendim yazmayı denemek bile istemiyordum. Bunu benim için kim yapabilirdi?

Selim İleri'de, Tanzimat hayranı birçok yazarda bulabileceğiniz doğuya, İstanbul'a ya da Türkiye'ye batıdan bakma klasiği Orhan Pamuk'ta da fazlasıyla sürüyor...