UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Mıgırdiç Margosyan - Gâvur Mahallesi

28 May 2010
Cihan Başbuğ

"Gâvur Mahallesi"
Mıgıtrdiç Margosyan,
Gâvur Mahallesi,
Aras Yay.,
1994: 16-24.

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Mıgırdiç Margosyan - Gâvur Mahallesi

Mıgırdiç Margosyan'ın hikâyeleriyle ilk karşılaşmam doksanlı yılların sonlarında olmuştu. Onun çok canlı, insancıl biçimde anlattığı "gâvur mahallesi" o günden beri görmek için can attığım ama bir türlü yolumu düşüremediğim yerlerden biridir. Margosyan'ın öykülerindeki insanların naiveliği, aralarındaki ilişkinin sıcaklığı, yoksullukta ortaklaşan insanların yaşama mücadelesi bana zaman zaman iç acıtıcı olsa da hep sevecen görünmüştür. Bu nedenle Cihan öyküyü forumda paylaşınnca uzun zamandır görmediğim bir dostu görmüş gibi sevindim. Enfiye, bizim neslin pek aşina olmadığı bir şey olduğundan öykünün kokusunu duyabildiğimi söyleyemem, ama Kure Mama'nın ve onun "piç"lerinin sürdükleri yoksul yaşamın renklerini görebildim bu öyküde de (belki daha önce okuduğum öykülerden bende kalan izlenimlerin de etkisiyle).

Mahallenin papazından daha çok saygı gören Kure Mama'nın mahalleli üzerindeki otoritesinin nedenini anlamak zor değil. Öte yandan bu kadının öyküdeki varlığı sıradan bir ebeden çok bir varoluş mücadelesini çağrıştırıyor:

""
Her Ermeninin evi aynı zamanda onun da evi sayılırdı. O yalnız evlerimizin değil analarımızın rahminin de gerçek sahibiydi

Mezarında "ne bir işaret, ne bir isim, ne bir haç, ne de bir dikili taş" olan Kure Mama'nın başkaları gibi yeri belli bir mezarda değil de küçük bir toprak parçasının altında yatıyor olması da bu konuda bir ipucu vermiyor mu? Mezarlığa gidenlerin yerini bildiği ama kendilerinden olmayanlara (belirgin bir işaret kullanarak) bildirme ihtiyacı hissetmediği bu küçük toprak parçası Ermenilerin varoluş/ kimlik mücadelesiyle de ilintili olabilir mi?


Re: Mıgırdiç Margosyan - Gâvur Mahallesi

Forumda daha önce ele aldığımız bir öyküye Bitlis'ten ABD'ye göçmüş Ermeni bir aileden gelen William Saroyan'ın "Ailede Delilik" öyküsüne de link vermek yararlı olabilir.


Re: Mıgırdiç Margosyan - Gâvur Mahallesi

Margosyan’ın Gavur Mahallesi öyküsü, yer yer coşkuyla, yer yer de gözleri acıtan, yaşartan bir hüzünle okuduğum öykülerden birisi oldu.

Öykünün anlatımı bana Schopenhauer’un bir sözü amsattı;

""
“İyi üslup için ilk kural, aslında tek başına yeterli tek koşul, söyleyecek bir şeye sahip olmaktır.”
Schopenhauer.Parrerga ve Paralipomena.1851
Kusursuz Nihilist.Keith Ansell-Pearson.Ayrıntı Y.Sayfa.33

söyleyecek bir şeye sahip olmak” Ve bunu bir de bu şekilde coşkuyla ve duyguyla söyleyebilmek…

Öykünün yerel, etnik, geleneksel ve dinsel örgülere vurgular yapması; yeni çağ, yeni dünya adı altında, farklıyı, azınlığı, ötekini yadsıyan, yok sayan, görmeyen bir dünya bakışının karşı duruşu gibi geldi bana.

""
Kadın dediğin yılda bir, hadi bilemedin iki yılda bir göbeğini şişirip burnuna
dikmemişse, sekiz on kez bu işi yapmamışsa “kadınım” diye ortaya çıkmasın!

Yukarıdaki alıntıyı; yaygın, üzüldüğüm, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde tanık olduğum bir yanlış yaklaşımı vurguladığı için önemsedim. Tekrar alıntılama gereği duydum.

""
“öekip çıkarttıkları”

“çekip çıkarttıkları”

""
ise gvay haline!

ise vay haline!

Yanlış yazımlar var burada sanıyorum…

""
Burnunun altından kıs kıs güler, o hediyeleri kime oğlan, kime kız olarak dönüştüreceğinin hesaplarına başlardı. Sonra enfiye kutusunu beline doladığı geniş kuşağına sokar, bir güzel yerleştirirdi; oyun kağıtlarını da koynuna, pörsümüş, pestilleşmiş göğüslerinin arasına…

Bölümü bana anlatımda güzelliğin bir yoğun ifadesi gibi geldi. (tabi ki öykünün tümü öyle)

Kitap elimde yok. En olurunu bulduğumda edineceğim.
Cihan Başbuğ’a da ayrıca bu duyarlı ve yerinde seçimi için çok çok çok (bol keseden) teşekkürler.


Re: Mıgırdiç Margosyan - Gâvur Mahallesi

Eren ve Mehmet Sürücü'nün dileklerini sevgiyle karşıladım. Bir söz vardır: Ermeni, Anadolu Hristiyanına denir, diye. Gerçekten de öyle. Çok yakın olduğum bir arkadaşım ve Suriye'de tanıştığım Ermeni aileler sayesinde, farklı dinlerden olan iki toplumun birbirine bu kadar benzemesini hayretle karşıladım. Ataerkillik (iyidir anlamında söylemiyorum) , aile kavramlarından tutun da konuşulan dilden, müzikten, yemeklere kadar her türlü ayrıntı o kadar benziyor ki birbirine. Bu benzerliğe, katkı ve paylaşımla bakabilmek yerine ayrı kalmakla ne kadar çok şey kaybettiğimizin bilincinde olan biri olarak okudum öyküyü. Öyküdeki yaşamlar, kültürel ayrıntılar bana bir öykü okur gibi değil; bir yaşam tanır gibi geldi. Bunu da anlatımın sıcaklığına bağlamak gerekir sanırım.

Öyküdeki yazım yanlışları benim hatamdır; tarayıcım olmadığı için, öyküyü yazarken hatalar oluştu. Bunun için özür dilerim tüm okuyanlardan.


Margosyan

""
Kadın dediğin yılda bir, hadi bilemedin iki yılda bir göbeğini şişirip burnuna
dikmemişse, sekiz on kez bu işi yapmamışsa “kadınım” diye ortaya çıkmasın! Yani kendini kısır
bilsin!

Çok çocuk yapmanın makbul sayılması doğuda, Diyarbakır'da yaşanıyor olmasından mı, Kürtlerle bir arada yaşamanın neden olduğu bir etkileşim mi, yoksa genel olarak Ermenilerin böyle bir eğilimi mi var sorusunu getirdi aklıma.

Öykünün adının neden Gavur Mahallesi konduğunu düşündüm. 'gavur' sözcüğü bir nevi hakaret gibi kullanılır, dışlanmayı, ötekileştirmeyi içerir ama öyküde bunun tam tersi bir anlatım var.

""
Kure Mama, beline doladığı geniş, süslü Kürt işi kuşağının içine gizlediği o küçücük metal
kutuyu büyük bir özenle çıkarır,


Kure Mama, Kürt mi, Ermeni mi bunun hiç öneminin olmadığını gösteren şu cümle çok anlamlı geldi bana:

""
Onun o küçücük toprak yığınında ne bir işaret, ne bir isim, ne bir haç, ne de bir dikili taş var.

Ama yine de;

""
Mezarlığa gidenler, onun nerede yattığını iyi bilirler.


Re: Margosyan

elif cinar dedi ki:
Öykünün adının neden Gavur Mahallesi konduğunu düşündüm. 'gavur' sözcüğü bir nevi hakaret gibi kullanılır, dışlanmayı, ötekileştirmeyi içerir ama öyküde bunun tam tersi bir anlatım var.

Bildiğim kadarıyla 'Gâvur Mahallesi' Diyarbakır'da Ermeniler'in (gayri müslimlerin) yaşadığı mahalleye Müslümanlar tarafından verilen isim (aynı 'Gâvur İzmir'in de aslında İzmir şehrini nitelemek için kullanılan bir ifade değil İzmir'in bir bölgesine Müslümanlarca verilmiş olan isim olması gibi). Bir Ermeni'nin kitabında/ öyküsünde müslümanlarca pek de "makbul" sayılmayan bu ismi kullanmasını başkaları tarafından dışlanmış olmaya yönelik bir eleştiri olarak okuyorum ben; "Evet, işte sizin o gâvur dediğiniz insanlar biziz" der gibi...


Re: Mıgırdiç Margosyan - Gâvur Mahallesi

Eren çok haklı. Adıyaman'da da birçok bölgede de durum aynı. Çoook hoşgörülü bir toplumda , bir küçük mahalle var azınlıkların yaşadığı, adı da "Gavur Mahallesi". Hoşgörünün diğer örneğini de Eren vermiş: Gavur İzmir. Sözcükler çok şey anlatıyor...