bir çocuk gelir ve "yarın" der, godot gelecek, oyundaki yazı gibi. godot sadece godot'dur. bir şey için gelmez. kendisini taşır.(bekleyenler için tabi ki. godot'nun neliğini bilmeyiz.) godot beklenir, ona gidilmez. godot'u bekleyen elemanlar razıdır.beklememek fikri de beklemenin bir parçasıdır, muhabbeti döner, vakit geçer. hayatlarıyla uzlaşmışlardır.
k görevini yapmaya çalışır. ( tıpkı soyadaşı gibi "rahatlama" peşindedir.) bir çırpınma içindedir. kafa tutar. yollar arar, yapmamayı yeğlemez. (Sıkılmasına rağmen kitabı elinden bırakmayan okuru gibi k. kitap da yarım zaten.)
mario şanslı, hep başka bir kale var. Kendisi zaferi değil prensesi isteyen, er geç her kaleye girebilen bir fatih zaten.
öykünüzde bunlar çarpıcı şekilde çarpıtılıyor ama anlatmıyor öykünüz. şato gibi. gösteriyor ama vermiyor. öykünün adı şato olsa?
isteyenin yüzü kara... nedir mesele bu öyküde?
osman tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 0:59 sularında gönderildi.
Bu öyküyü hiçbir sözcüğünü "tanımadan" kim okuyacak?
Bu öykü(öyküler bölümünde yayınlanmış) İngilizce bilmese de, bazı yaygın kullanımı sözcüklerin bilinebileceğini ya da bilinmesi gerektiğini mi varsaymış?
Bu öykü tüm içeriğini "İngilizce" sözcüklerinin anlamında mı taşıyor?
Bu öykü tüm anlamını "İngilizce"nin üzerinden mi kuruyor?
Öykü kimi anlatıyor?
Bu sorular çoğaltılabilir.
Mehmet Sürücü tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 1:45 sularında gönderildi.
Super Mario Bros. oynamamış olanlara öykünün dili yabancı gelebilir. Oyunda ünlü bir sahne vardır. Mario çok uğraşmış, cehennem tuzaklarını geride bırakmış, canavarları yenmiş, prensesin bulunduğu düşünülen kaleye/şatoya ulaşmıştır. Ama öğreniriz ki, prenses başka bir şatoda tutulmaktadır. Tam bitti derken oyun devam eder. Oyunu oynayan kişi hem o kadar çabaya rağmen amacına ulaşamadığına üzülür hem de oyunun bitmemiş olmasına sevinir.
""
Thank you Mario! But our princess is in another castle.
Türkçeye çevirecek olursak:
""
Teşekkürler Mario! Ne var ki prensesimiz başka bir şatoda.
eren tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 8:14 sularında gönderildi.
Öykü, şayet sadece K. ve Godot metaforlarından ibaret olsaydı muhtemelen onu sevmezdim. Ancak Mario başlığı ve oyunla ilişkilenme (ki Mehmet Sürücü'nün aksine oyunu bilmeyen birinin de burada ima edileni üç aşağı beş yukarı anlayacağını sanıyorum) muhteşem bir yapı kuruyor. Ellerine sağlık Oktay.
Barış Acar tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 11:49 sularında gönderildi.
Öykünün İngilizce olması sanırım orijinal etkiyi (oyunu ya da oyun dilini) çağırmayı sağlayan ana unsur. O yüzden Oktay'ın tercihi yerinde gibi geliyor bana. Çevrilseydi aynı etkiyi oluşturmazdı sanırım.
Barış Acar tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 12:00 sularında gönderildi.
Mario oynamadım. Cümledeki sözcükleri tarzanca da olsa anlayacak kadar İngilizce biliyorum. Ama ben dil seçeneğinin öyküyü ne şekilde "inşa" ettiği üzerinde düşündüm. Bu ikisini de yok saydığımda(Mario oynamayı-İngilizce bilmeyi) yapıyı oluşturan ne var ortada; Ana dilden farklı bir dil. K'ile, Kale'yi (Şato) eliyorum doğal olarak.
Bunun bağlamında düşünüyorum.
Mehmet Sürücü tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 12:24 sularında gönderildi.
Oyun denen şeyin de dil denen şeyin de aynı mantıksızlık üzerine inşa edildiğini düşünüyorum. Bu inşayı yeniden ürettiğinden Oktay'ın öyküsü hedefine ulaşmış gibi geliyor bana. Bir öykü kurmuş. Felsefi göndermeleri de onun içine ustava yerleştirmiş. (Öte yandan söz konusu "dil"in bilgisayar ya da atari oyunlarına aşina bir kuşağı hedeflendiğini de söylemek lazım. Ancak her dil bir zaman ve mekânın dilidir sonuçta.)
Barış Acar tarafından Eyl 3rd, 2013 günü 13:09 sularında gönderildi.
Bu öyküyü okuyup okuyup gülüyorum. Sağımda solumda insanlar bu manyak ne yapıyor diye bana gülüyor. Ben ise K.'nın çoktan diğer kaleye doğru yola çıktığını düşünüp keyifleniyorum.
Barış Acar tarafından Eyl 6th, 2013 günü 20:25 sularında gönderildi.
Re: Mario
bir çocuk gelir ve "yarın" der, godot gelecek, oyundaki yazı gibi. godot sadece godot'dur. bir şey için gelmez. kendisini taşır.(bekleyenler için tabi ki. godot'nun neliğini bilmeyiz.) godot beklenir, ona gidilmez. godot'u bekleyen elemanlar razıdır.beklememek fikri de beklemenin bir parçasıdır, muhabbeti döner, vakit geçer. hayatlarıyla uzlaşmışlardır.
k görevini yapmaya çalışır. ( tıpkı soyadaşı gibi "rahatlama" peşindedir.) bir çırpınma içindedir. kafa tutar. yollar arar, yapmamayı yeğlemez. (Sıkılmasına rağmen kitabı elinden bırakmayan okuru gibi k. kitap da yarım zaten.)
mario şanslı, hep başka bir kale var. Kendisi zaferi değil prensesi isteyen, er geç her kaleye girebilen bir fatih zaten.
öykünüzde bunlar çarpıcı şekilde çarpıtılıyor ama anlatmıyor öykünüz. şato gibi. gösteriyor ama vermiyor. öykünün adı şato olsa?
isteyenin yüzü kara... nedir mesele bu öyküde?
Re: Mario
Bu öyküyü hiçbir sözcüğünü "tanımadan" kim okuyacak?
Bu öykü(öyküler bölümünde yayınlanmış) İngilizce bilmese de, bazı yaygın kullanımı sözcüklerin bilinebileceğini ya da bilinmesi gerektiğini mi varsaymış?
Bu öykü tüm içeriğini "İngilizce" sözcüklerinin anlamında mı taşıyor?
Bu öykü tüm anlamını "İngilizce"nin üzerinden mi kuruyor?
Öykü kimi anlatıyor?
Bu sorular çoğaltılabilir.
Re: Mario
Super Mario Bros. oynamamış olanlara öykünün dili yabancı gelebilir. Oyunda ünlü bir sahne vardır. Mario çok uğraşmış, cehennem tuzaklarını geride bırakmış, canavarları yenmiş, prensesin bulunduğu düşünülen kaleye/şatoya ulaşmıştır. Ama öğreniriz ki, prenses başka bir şatoda tutulmaktadır. Tam bitti derken oyun devam eder. Oyunu oynayan kişi hem o kadar çabaya rağmen amacına ulaşamadığına üzülür hem de oyunun bitmemiş olmasına sevinir.
Türkçeye çevirecek olursak:
Re: Mario
Öykü, şayet sadece K. ve Godot metaforlarından ibaret olsaydı muhtemelen onu sevmezdim. Ancak Mario başlığı ve oyunla ilişkilenme (ki Mehmet Sürücü'nün aksine oyunu bilmeyen birinin de burada ima edileni üç aşağı beş yukarı anlayacağını sanıyorum) muhteşem bir yapı kuruyor. Ellerine sağlık Oktay.
Re: Mario
Sanırım Mehmet Sürücü'nün itirazı öykünün İngilizce yazılmış olmasınaydı.
Re: Mario
Öykünün İngilizce olması sanırım orijinal etkiyi (oyunu ya da oyun dilini) çağırmayı sağlayan ana unsur. O yüzden Oktay'ın tercihi yerinde gibi geliyor bana. Çevrilseydi aynı etkiyi oluşturmazdı sanırım.
Re: Mario
Mario oynamadım. Cümledeki sözcükleri tarzanca da olsa anlayacak kadar İngilizce biliyorum. Ama ben dil seçeneğinin öyküyü ne şekilde "inşa" ettiği üzerinde düşündüm. Bu ikisini de yok saydığımda(Mario oynamayı-İngilizce bilmeyi) yapıyı oluşturan ne var ortada; Ana dilden farklı bir dil. K'ile, Kale'yi (Şato) eliyorum doğal olarak.
Bunun bağlamında düşünüyorum.
Re: Mario
Oyun denen şeyin de dil denen şeyin de aynı mantıksızlık üzerine inşa edildiğini düşünüyorum. Bu inşayı yeniden ürettiğinden Oktay'ın öyküsü hedefine ulaşmış gibi geliyor bana. Bir öykü kurmuş. Felsefi göndermeleri de onun içine ustava yerleştirmiş. (Öte yandan söz konusu "dil"in bilgisayar ya da atari oyunlarına aşina bir kuşağı hedeflendiğini de söylemek lazım. Ancak her dil bir zaman ve mekânın dilidir sonuçta.)
Re: Mario
Bu öyküyü okuyup okuyup gülüyorum. Sağımda solumda insanlar bu manyak ne yapıyor diye bana gülüyor. Ben ise K.'nın çoktan diğer kaleye doğru yola çıktığını düşünüp keyifleniyorum.