UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Mahkeme Kaleminde

21 Eyl 2008
ozozutemiz

Anton Çehov
Bütün Öyküler I/1880-1884
(Çev:Mehmet Özgül)
Cem Yayınevi
İstanbul
4. Basım
2005
s. 57-60

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Mahkeme Kaleminde

Öykü en az yüzyıl önce yazılmış; ama yazarın o günkü gözlemleri bugünü de betimliyor.
Ortamın kokuşmuşluğundan olsa gerek bir sinek dolaşıp duruyor Memur'un etrafında. Memur istediğinde sineği yakalıyor ama işine gelmediğinden mi, takatı olmadığından mı bilinmez, inceleyip bırakıyor sineği. Voldırev derdini anlatmak için önce toprak ağalığından; sonra davasının büyüklüğünden, ününden gelen nüfuzunu kullanarak çözmek istiyor sorununu; ama nafile. Neyse ki bizde olduğu gibi onlarda da kapıcı gerçek bir rehberlik hizmeti sunuyor, çözüyor sorunu. Çehov, olup bitenin yalnızca fotoğrafını çekiyor.


Re: Mahkeme Kaleminde

Nurten Öztürk tatilde iyi dinlenmiş galiba. Ne güzel ayrıntılar yakalamış. Sinekle ilgili yorumunu okuyunca aklıma geldi. "Sinekten yağ çıkarmak" deyimi onlarda da var mı ola? Sinek yeterince yağlı değil diye kılını kıpırdatmıyor anlamında.
Bir de memurun diğer öykü kişisini ancak tamı tamına 3 rubleyi masasında görünce duymaya başlaması. İnsandan makineye dönüşmüş gibi. Hani yeterince benzin koymazsan, ne kadar ricada bulunursan bulun, hatta istersen yalvar araba çalışmaz. Memur da öyle...


Re: Mahkeme Kaleminde

Öykü Adı : Mahkeme Kaleminde
Anlatım : Üçüncü Tekil
İrdeleme: Kadir Levent Dedeoğlu
1.Gönderim

Öykünün Özeti :
Uzun boylu, etine dolgun, ipek mendil kullanan toprak ağası Voldırev kalem kapısından içeri girer. Odacıdan kendisine yardımcı olabileceğini öğrendiği adama doğru yürür.

Bu memur, örtüsü mürekkep lekeleri ile dolu bir masada çalışan, rengi atmış bir setre giyen, dağınık saçlı bir gençtir. Habire yazı yazmakta ve sıkıntılı görünmektedir.

Voldırev ürkek bir şekilde bir dosya ile ilgili bilgi edinmesi gerektiğini ve bir duyuru sureti istediğini belirtir.

Memur duymazlıktan gelip, yazı yazmaya devam eder. Voldırev birkaç kez daha memurla konuşmayı, kendini tanıtmayı dener, ama memur bırakın onu dinlemeyi, Voldırev’in orada olduğunu bile fark etmiyor görünmektedir. Voldırev’in memurun dikkatini çekmeye yönelik çabaları da sonuçsuz kalır.

Birkaç dakika sonra Voldirev durumu anlar. Memura bir ruble verir ve yine şansını dener. Sonuç yine olumsuzdur. Bir ruble daha verip memurla konuşmaya çalışır ama sonuç hep aynıdır.

Ne yapacağını bilmez, umarsız bir şekilde salonun ortasında dikilirken, onu memura yönlendiren odacı yanına gelir ve memura üç ruble vermesi gerektiğini söyler. Voldirev memurun defteri üzerine bir ruble daha bırakır.

Bu kez memurun tepkisi farklıdır. Onu yeni görmüş gibi işine ara verir, gülümser. İsteğini sorar, adını duyar duymaz da hangi dosya ile ilgili olduğunu bilir. Gerekli bilgiyi arar, bulur. Memurun bir arkadaşından rica etmiş olduğu suret çıkarılırken o da Voldırev’e oturacak bir yer gösterir. Bunların hepsi bir dakika içinde gerçekleşir. Bu arada memur Voldirev’le yakından ilgilenir, onunla sohbet eder, çiftliği ile ilgili sorular sorar. Çıkarken de güleryüzlü ve saygılı bir şekilde geçirir, üstelik de bunu herkes için yapıyormuş gibidir. Gösterilen saygıdan etkilenen Voldırev memura bir ruble daha verir, yılışık memurumuz bu parayı da anında cebine atar.

Voldırev çıktıktan sonra memurun farklı bir kişi olduğunu düşünür.

Öykünün İrdelenmesi :

Öyküde sözü geçen kişilerden Voldırev varlıklı bir kişidir. Vücut durumundan, kullandığı ipek mendilden, paltosundan ve dava konusu mirastan bellidir bu. Memur ise toplumun farklı bir kesiminden gelmektedir. Rengi atmış olmasına karşın aynı setreyi giymekte, üzeri lekelenmiş masa örtüsünü değiştirmeden çalışmaya devam etmektedir.

Bu kişiler arasında geçen rüşvet verme olayı öykümüzün konusunu oluşturmaktadır. Bu olayla ilgili olarak; memurun zaten yapması gereken bir işle ilgili rüşvet istediğini, yeterli miktarda rüşvet olmadan gelenlerin işinin görülmediğini, rüşvetin gizlilik içinde değil, açıkça alınıp verildiğini ve rüşvetin alanla veren dışındaki kişilerce de ayrıntılı olarak bilindiğini görürüz. Bu durum; öykünün geçtiği dönemde kamu hizmetlerinden sadece varlıklı kimselerin rüşvetle yararlanabildiğini, belirlenen tarife üzerinden rüşvet vermeyenlerin hakları olsa dahi bu hizmetlerden uzak kaldığını, dolayısıyla hem devlet örgütünün işleyişinde önemli sorunlar bulunduğunu hem de toplumsal yapıda bozulmanın had safhada olduğunu gösterir.

Kişileri daha doğrusu rüşvet alan ve veren tarafları yakından incelediğimizde, Çehov’un bu olayın bir ekonomik boyutu da olduğunu öykünün satır aralarına yerleştirdiğini görürüz. Rüşvet alan memurun çalışma şartlarının oldukça kötü olduğu ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde maaş almadığı okura hissettirilir.

Fakat Çehov, bunun tek nedeninin ekonomik yetersizlikler olduğunu düşünmez, çünkü memurumuz yapması gereken işi para karşılığı yapmasından başka kişilik zayıflıkları da sergiler. Tarifeye ilişkin ödeme yapılmadan önce farkında bile değilmiş gibi yaptığı kişiyle gitgide artan bir ilgiyle sohbet etmesinin, dosyaya ilişkin bilgileri bulduktan sonra onunla yakından ilgilenmesinin başka sebepleri olduğunu da düşünmek gerekir. Belki de davanın bir prensin mirasçıları ile Voldırev’in arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklanması da memurun tavırlarındaki bu büyük değişmenin nedenidir. Dönemin Rusya’sındaki kamu hizmetinde çalışan memurların kendini halktan üstün görmek gibi bir genel yaklaşım içinde olduklarını da düşünürsek, memurun kendi çalıştığı yerde Voldirev’e oturacak yer göstermesi, kendisi ve işi ile ilgili sorular sorması, yalnızca üç ruble rüşvete karşılık gösterilecek davranış biçiminin oldukça ötesindedir. Bu davranış tarzı, memurun kendi ihtiyaçlarından, ekonomik yetersizliklerden kaynaklanmadığını, aynı zamanda insanların kişiliklerine değil, varsıllıklarına saygı göstermenin memurumuzun içselleştirdiği bir davranış biçimi olduğunu göstermektedir.

Son olarak, Çehov, toprak ağası Voldırev’in bu davranış biçimleri karşısında şaşırdığını gösterir okura. Bu da kanımızca, toprak ağası Voldırev’i bu çürüyen toplum yapısının bir parçası olarak görmemek gerektiğini vurgulamaktır. Üstelik, Voldırev rüşvet mekanizmasının varlığını bilmesine karşın bunun gittiği yerde başına geleceğini düşünememiş görünmektedir. Bu anlamda kendisinin ahlaki açıdan memurumuza göre daha temiz göründüğünü söyleyebiliriz.

Bu saptamalardan çıkarılacak sonuç da Çehov Rusya’da işlerin hem ekonomik hem de toplumsal olarak kötü gittiğini okura göstermekte, ancak her şeyin bitmediğini, bu toplum yapısına eklemlenmemiş, henüz devlet hizmetlerinde görülen laçkalaşmaya bulaşmamış bir sınıfın varlığını işaret etmektedir: Toprak ağaları özelinde Rus aristokrasisini. Bizce önemli olan Çehov’un gösterdiği çözümün doğruluğu değil, saptadığı sorunun çözümüne ilişkin kendi fikrini de sunmasıdır.

İzlek :
Değer yitimi (Bir kez değerlerin yitmeye başlaması ve buna karşı konulmaması durumunda, insanın sağlam bir dayanak kalmayana kadar tüm değerlerini yitireceği)


Re: Mahkeme Kaleminde

Öykünün Kadir Levent Dedeoğlu'nun belirttiği gibi ahlâki bir boyut üzerinden okunup okunamayacağını, böyle bir okumanın bize ne kazandırıp ne kaybettireceğini uzun uzun düşündüm.

Sonuçta şöyle bir noktaya ulaştım: Ben öyküyü ahlâksal bir temelde, kişilerin davranışlarının ahlâksal olup olmaması üzerinden okumanın onun asıl gücünü görmemize engel olacağını düşünüyorum. Ahlâk yargılarından çok etik değerler temelinde bir ele alış daha uygun olabilir belki.

Karakterlerin birbirlerine karşı konumlarından çok (davranış etiği), yaptıkları işle ilgili etik süreçte (meslek etiği) değerlendirmek daha iyi olabilir. Yani genel etikten çok, özel bir etik Çehov'un burada üzerinde durduğu.

Öyküde bu özel etik, kişisel bir zaaftan çok mesleğin tanımına içkinleşmiş, yeni üretim sistemiyle bağlantılı bir yapıda göründü benim gözüme. Adamın etik değerlerini yitirmiş olduğundan çok, yerleşmiş iş tanımının (bu ahlâksızca görülse bile) gereklerini yerine getirdiğini düşünüyorum ben.

Nurten'in iletisinde dikkat çektiği "makineleşme" burada kast ettiğimi çok iyi karşılıyor. Gerekli parayı almadan "insanca" davranamıyor memur. Çünkü içinde biçimlendiği sistem onun insanca davranış gösterebilmesi için bir takım koşulların yerine gelmesini (rüşveti) talep ediyor. Ancak bundan sonra açılıp rahatlıyor karakterler.

Çehov, ustaca, etik değerlerin çöküşünü insan davranışında değil, sistemin içinde aramak gerektiğini belli ediyor.


Re: Mahkeme Kaleminde

Memurun sinegi kovalayisi ve toprak agasinin odadaki caresiz durumu gozumde canlaniverdi.
Hatta vucutlari ve yuzleri bile neredeyse...
Aklima bir sey takildi, oyku yazilali yuzyili gectiyse 3 ruble buyuk sayilabilecek bir para olabilir mi?


Re: Mahkeme Kaleminde

Çağdaş dedi ki:
Aklima bir sey takildi, oyku yazilali yuzyili gectiyse 3 ruble buyuk sayilabilecek bir para olabilir mi?

Bizdeki gibi müthiş bir enflasyon oranı olmasa da, yine de değer kaybetmiştir üç ruble şimdiye.


Re: Mahkeme Kaleminde

Düşündüm de, kahramanımız toprak ağası nede olsa, en azından her ruble bir onTl vardır. Aslında diğer öykülerden çıkarabiliriz. O zamanın "bahşişi" ile şimdikini karşılaştırırsak, gelişme düzyimizi de saptamış olur muyuz?


Re: Mahkeme Kaleminde

""
Dönemin Rusya’sındaki kamu hizmetinde çalışan memurların kendini halktan üstün görmek gibi bir genel yaklaşım içinde olduklarını da düşünürsek, memurun kendi çalıştığı yerde Voldirev’e oturacak yer göstermesi, kendisi ve işi ile ilgili sorular sorması, yalnızca üç ruble rüşvete karşılık gösterilecek davranış biçiminin oldukça ötesindedir.

İrdelemede 3 Ruble böyle küçümsenince benim de aklıma düştü 3 Ruble'nin değeri meselesi. Tabii paranın (ya da herhangi başka bir şeyin) tarihteki değerini bugünkü değerler üzerinden yansıtmaya çalışmak çok kolay bir şey değil. Bir de söz konusu olan Dolar ya da Sterlin değil de Ruble olunca bulunabilecek kaynaklar iyice sınırlı. Ama azmin elinden ne kurtulur?

Wikipedia'nın aktardığına göre 1897 yılında 1 rublenin değeri 2⅔ Fransız Frankı ve buna mukabil 0.774 gram altın olarak belirlenmiş. Bugün itibariyle 1 gram altının Türkiye'deki fiyatı 49.30 lira. İçler dışlar çarpımı diye bir şey vardı hatırlarsanız. İşte onun gerçek hayatta ne işe yaradığını da öğrenmiş oluyoruz. 1 Ruble'nin değeri altının nisbi değerine oranla bugünün Türkiyesinde 38,1582 lira. Kabaca 40 lira diyebiliriz. Tabii 1897'den sonra dünyanın iki büyük dünya savaşı atlattığını, iki büyük ekonomik krizden geçtiğini (ve üçüncüsünü yaşamakta olduğunu) düşünecek olursak bu hesap çok kaba oluyor. Bu durumda toprak ağası memura yaklaşık 120 lira vermiş oluyor işini yaptırmak için. Az para değil. Her gün böyle bir yağlı müşteri gelse (yine içler dışlar çarpımı, yoksa "işler dışlar çarpımı" mı demeliydim), bir ayda 20 işgünü olsa 800 lira yapar. Hayırlı işler!

Siz öyküyü irdelemeye devam edin, ben paranın değerini gerçeğe daha yakın biçimde hesaplayabilir miyiz, ona bakıp geliyorum.


Re: Mahkeme Kaleminde

Unutmadan: İşte böyle bir şey memurun defterinin üstüne güz yaprağı gibi düşüp duran rubleler:

(kaynak)

ruble.jpg

Re: Mahkeme Kaleminde

Eren dedi ki:
Wikipedia'nın aktardığına göre 1897 yılında 1 rublenin değeri 2⅔ Fransız Frankı ve buna mukabil 0.774 gram altın olarak belirlenmiş. Bugün itibariyle 1 gram altının Türkiye'deki fiyatı 49.30 lira. İçler dışlar çarpımı diye bir şey vardı hatırlarsanız. İşte onun gerçek hayatta ne işe yaradığını da öğrenmiş oluyoruz. 1 Ruble'nin değeri altının nisbi değerine oranla bugünün Türkiyesinde 38,1582 lira. Kabaca 40 lira diyebiliriz. Tabii 1897'den sonra dünyanın iki büyük dünya savaşı atlattığını, iki büyük ekonomik krizden geçtiğini (ve üçüncüsünü yaşamakta olduğunu) düşünecek olursak bu hesap çok kaba oluyor. Bu durumda toprak ağası memura yaklaşık 120 lira vermiş oluyor işini yaptırmak için. Az para değil. Her gün böyle bir yağlı müşteri gelse (yine içler dışlar çarpımı, yoksa "işler dışlar çarpımı" mı demeliydim), bir ayda 20 işgünü olsa 800 lira yapar. Hayırlı işler!

Tebrik ediyorum Eren'i. Öyküye ve öykü eleştirisine yepyeni boyutlar getirdi (Bu konuda şaka yapmıyorum, eleştirinin ince eleyip sık dokuma görevi bizim ülkemizde pek ciddi alınmaz; bu yüzden değerli bir çaba Eren'inkisi). Good


Re: Mahkeme Kaleminde

İki öykü kişisi arasında görünüşleriyle bir karşıtlık kuruluyor. Voldırev sağlıklı görünümlü, temiz giysiler içinde tasvir edilirken memur "setresinin rengi atmış, dağınık saçlı" biri olarak geliyor gözlerimizin önüne. Bu, iki kişi arasındaki rüşvet ilişkisini anlamak için güzel ipuçları veriyor bence de.

Bir de sinek var tabii. Henüz gerekli rüşveti uçlanmamış toprak ağasının, memurun gözünde, küçük olmakla birlikte mide bulandıran bu hayvan kadar dikkate değer olmadığını anlıyoruz. Sineği kovmak için ağzını şişirip şişirip burnuna doğru üfleyen memur, toprak ağasını bütünüyle görmezden gelebiliyor. Toprak ağası ancak uçlandığı rüşvetle birlikte göze görünür olabiliyor. Bu göze görünürlük, bence onu hizmet alabilmek için yeterli kılıyor. Memurun bundan sonra yaptıklarının o kişinin toprak ağası olup olmamasıyla fazla ilgili olduğunu düşünmüyorum (irdelemedeki yorumun aksine). Bence memur 3 rublelik rüşvet karşılığında standart olarak verdiği hizmeti veriyor. Güleryüzlü, yardımcı olmaya çalışan, sorun çözen bir devlet memuru olarak (yani olması gerektiği gibi) hizmet veriyor. Ama işte 3 ruble masaya düşmeden hizmet edeceği insanları göremiyor. Sonuç olarak bence memurun gözlerinde bir sorun var, yoksa ahlâki olarak yargılanacak bir durum değil bu Tongue

Tabii sorun, ofisin girişine bir rüşvet tarifesi asılarak da çözülebilir. Yine de insanlar göz sağlıklarına özen göstermeliler, bence Çehov bunu söylemek istiyor.


Re: Mahkeme Kaleminde

eren dedi ki:
Unutmadan: İşte böyle bir şey memurun defterinin üstüne güz yaprağı gibi düşüp duran rubleler:

(kaynak)

-bu fotografla birlikte "guz yapragi" benzetmesi cok hosuma gitti.
oykude de boyle mi diyordu acaba diye baktim, yok.
daha da hosuma gitti, keske cehov'da oyle deseymis Smile


Re: Mahkeme Kaleminde

Bence, burada ortamı bozan sinek. Bütün mesajlar onun aracılığı ile veriliyor, sinek orada yaşayacak ortamı bulamasa sorun olmayacak. Örn:Memur sineği yakalayıp inceliyor sonra bırakıyor. Burada mesaj Voldırev'e:" Sineği yakalayacak kadar dikkatim ve hızım var, inceleyecek vaktim de var, ama nedense seninle ilgilenmiyorum. Bir sor, niye?" Burada sinek olmasa, mecbur ilgilenecek, konuşacak... Bence yılanın başı sinek!


Re: Mahkeme Kaleminde

Öz Nurten dedi ki:
Bence, burada ortamı bozan sinek. Bütün mesajlar onun aracılığı ile veriliyor, sinek orada yaşayacak ortamı bulamasa sorun olmayacak. Örn:Memur sineği yakalayıp inceliyor sonra bırakıyor. Burada mesaj Voldırev'e:" Sineği yakalayacak kadar dikkatim ve hızım var, inceleyecek vaktim de var, ama nedense seninle ilgilenmiyorum. Bir sor, niye?" Burada sinek olmasa, mecbur ilgilenecek, konuşacak... Bence yılanın başı sinek!

Nurten'in düşüncesine sonuna dek katılıyorum. Çehov'un klasik göstergelerinden biri burada sinek. Nurten'in bahsettiği gibi bir imanın yanında, içinde yaşadıkları toplumsal yapıya dair sağlam bir analoji imkânı da sağlıyor. Smile


Re: Mahkeme Kaleminde

Barış Acar dedi ki:

Nurten'in bahsettiği gibi bir imanın yanında, içinde yaşadıkları toplumsal yapıya dair sağlam bir analoji imkânı da sağlıyor.

Barış'ın düşüncesine kesinlikle katılıyorum.


eren dedi ki:
Yine de insanlar göz sağlıklarına özen göstermeliler, bence Çehov bunu söylemek istiyor.

Bu düşünceye hiç katılamıyorum. Bence, Çehov, oradakilerin sürekli yazmasına takmış.Smile Tongue Gözle ne alakası var!


Re: Mahkeme Kaleminde

eren dedi ki:
Yine de insanlar göz sağlıklarına özen göstermeliler, bence Çehov bunu söylemek istiyor

Vallahi Eren'in bu tespitine bayıldım. Kesinlikle öykünün yazılış nedeni bu. öykünün irdelemesini okudum bana en yakın tespit Eren'in bu tespiti geldi. Ruble için de teşekkürler Eren'e.


Re: Mahkeme Kaleminde

ben bu oykuden, paranin olmazsa olmaz bir seye donustugunu anliyorum.
nasil ki su ihtiyacimizi gidermek icin H²O'nun birlesiminden olusan bir yapiya ihtiyacimiz var,
devlet islerinin gorulebilmesi icin de 3 adet ruble teslim etmemiz gerekiyor.
Bence Cehov burada, memurumuza herhangi bir sifat yakistirmak yerine, eldeki sistemin dogasini betimliyor.
Bu donemde, gorme kabiliyeti icin gunes isinlari yeterli degildir artik, onlara ek olarak yeterli miktarda para da gerekmektedir.
Yeterli isik olmadan gozlerimizi kullanamayiz, sozkonusu donemde de yeterli isik ve para dogru kombinasyonlarda birlesmedigi icin memurumuzun ozundeki isine baglilik (gercekten bagli mi isine, rusvet cikmadan once severek mi yapardi isini, rusvetin olmadigi bir devlet yapisi var miydi?) duygusu ortaya cikamiyor uzun sure. sinegin farkinda ama oldurmuyor. yani sorunun farkinda ama degistirmek icin bir sey yapmiyor (rusvet geleneginden memnun) diyebilir miyiz bilmiyorum. belki de sinegin orda olmasi gerektigini dusunuyor. masa, sandalye ve kirtasiye malzemeleri olmadan gerceklestirilemeyecek islerde sinegi de mi gerekli goruyor. yalnizca 1 ruble gordugunde yuzunu burusturmasi bundan belki de.


Re: Mahkeme Kaleminde

Çağdaş dedi ki:
sinegin farkinda ama oldurmuyor. yani sorunun farkinda ama degistirmek icin bir sey yapmiyor

Sinekle ilgili ikinci ve güçlü bir yorum daha. Bravo!


Re: Mahkeme Kaleminde

Ruble, beni çok garip duygulara sürükledi, kendimi biraz daha yaklaşmış hissettim yazılanlara. Eren'e bu nedenle teşekkür ediyorum. Bir de kapik,vardı aradım ve buldğumda çok sevindim, küçükken oynarken bulduğum bu paranın kapik olduğunu da şimdi öğrenmiş oldum. İşte kapik:

12385236_0.jpg

Re: Mahkeme Kaleminde

""
Öğle sularıydı. Uzun boylu, etine dolgun saçları kısa kesilmiş, patlak gözlü toprak ağası Voldırev paltosunu çıkardı, ipek mendiliyle alnını sildi, ürkek adımlarla kalem odasının kapısından içeri yürüdü. Yazıcıların divit sesleri duyuluyordu dört bir yandan.

Çehov, öyküsüne başlarken karakterinin bir toprak ağası oluşunu, maddi durumunun yeterliğini açığa vuran "ipek mendil, palto" -Gogol'un "Palto" öyküsünü anımsamamak elde değil.- ayrıntıları ile beraber "mendiliyle alnını silmesi, ürkek adımlarla yürümesi" gibi iki önemli detay daha sunuyor okuyucuya. Biz, bu bilgilerin aracılığıyla Voldırev'in tedirgin bir ruh hâli içinde olduğunu sezinliyoruz. Az sonra ne ile karşılaşacağımızı bilmediğimiz bir olaya ilişkin karakterin huzursuz durumu bizde de merak uyandırıyor. Yazar, kısa ancak yoğun bir girişle bizi hemen öykünün dünyasına dahil ediyor.

""
Voldırev öksürdü, dip pencereye yöneldi.

Voldırev'in ne amaçla orada bulunduğunu odacı ile konuşmasından öğreniyoruz. Ancak odacının işaret ettiği yerdeki memura yönelirken karakterimiz öncelikle boğazını temizleme gereği hissediyor. Burada Çehov kendisini bulunduğu yerde rahat hissetmeyen karakterimizin rahatsızlığının nedenini tek sözcükle ustaca belirtiyor. Voldırev, memurdan çekinmektedir; onunla nasıl bir ilişki geliştireceğini kestirememektedir.

Memurun betimlenmesinden sonraki kısımda Voldırev'in söze

""
"Şey... burada... sizden..."
diye başlaması kendisini memurla ilişkisinde nerede gördüğünü, memuru zihninde nasıl konumlandırdığını açık bir biçimde gösteriyor.

Daha sonraki bölümlerde memurun Voldırev'i görmemezlikten gelmesi, ona sineğe gösterdiği kadar ilgi göstermemesini okuyoruz. Voldırev'in o dönemde yaşamış bir toprak ağası olarak bununla karşılaşacağını önceden bildiğini -ki bunu bilmemesine olanak yok; çünkü bir toprak ağasının bürokratik ilişkilerin uzağında kalması gibi bir durum sözkonusu olamaz.- düşünüyorum. Yoksa devlet dairesine girmeden önce "ürkek olan, boncuk boncuk terleyen birinin" bu hâli ne ile açıklanabilir ki. Voldırev, ne ile karşılaşacağını biliyor; sadece bu rüşvet işini nasıl çözümleyeceğini kestirememekte, deyiş yerindeyse yolunu yordamını bilememektedir. Bu ilişkiler ağının içinde nasıl yer alacağını kestirememenin tedirginliği içinde. Neyse ki imdadına yine odacı yetişir. - Bu arada odacıların rüşvet işinde ayakçılık durumunun günümüzde de değişmediğini görmekteyiz.-

Öyküyü birçok yönden -bürokrasi, rüşvet ekseninde gelişen ilişkiler ağı gibi- okumak, değerlendirmek mümkün. Ben öykünün kuruluş biçiminin bize "Öykü ve Kuram" başlığında ilham vereceğini düşünüyorum.

Not: Yukarıda yazılan yorumları yazacaklarımın onlara bir cevap niteliği taşımamasını istediğimden okumadım. Onları okudukça tekrar tekrar bu güzel öykü için bir şeyler yazarım.


Re: Mahkeme Kaleminde

Abdullah dedi ki:
Voldırev, ne ile karşılaşacağını biliyor; sadece bu rüşvet işini nasıl çözümleyeceğini kestirememekte, deyiş yerindeyse yolunu yordamını bilememektedir. Bu ilişkiler ağının içinde nasıl yer alacağını kestirememenin tedirginliği içinde. Neyse ki imdadına yine odacı yetişir. - Bu arada odacıların rüşvet işinde ayakçılık durumunun günümüzde de değişmediğini görmekteyiz.-

Güzel bir saptama. Özenli okuman içi teşekkürler Abdullah. Sanırım yavaş yavaş gücünü toparlıyorsun. Good


Re: Mahkeme Kaleminde

İrdeleme Metni - 5. Gönderim
Kadir Levent Dedeoğlu

Öykü Adı : Mahkeme Kaleminde

Anlatım : Üçüncü Tekil

Öykünün İrdelenmesi :

(1) Öyküde sözü geçen kişilerden Voldırev varlıklı bir toprak ağasıdır. Görünüşünden, kullandığı ipek mendilden ve paltosundan bellidir bu. Memur ise alt düzeyde bir kamu görevlisidir. Rengi atmış olmasına karşın aynı setreyi giymekte, üzeri lekelenmiş masa örtüsünü değiştirmeden çalışmaya devam etmektedir.

(2) Öykünün konusu rüşvettir. Öyküde aynı rüşvet olayında etkin iki görevli bulunmaktadır. Odacı, mahkeme kaleminde işi olan kişilerin doğru memura yönlendirilmesini ve yeterli ödemenin yapılmasını sağlamaktadır. Memur ise parayı almakta ve işin yapılmasını sağlamaktadır. Böylece, bu dairede rüşvetin bireysel olmadığı, ortaklaşa bir eylem olduğu gösterilir. Kamu hizmetlerinden yalnızca rüşvet karşılığında yararlanılabilmektedir. Üstelik, belirlenmiş bir tarifesi vardır. Sonuç olarak, devlet örgütünün işleyişinde önemli sorunlar bulunmaktadır. Alternatif örgütlenmeler devletin yapması gereken işlerden kendilerine çıkar sağlamaktadır.

(3) Voldırev rüşvet verene kadar, memur, onun tüm çabalarını görmezden gelir. İstediğini bildirmesi, toprak ağası olması, isteğin önemli bir davaya ilişkin olması önemli değildir. Dahası, bu bilinçli bir tavır ve mahkeme kaleminin genel uygulamasıdır.

(4) Memurumuz, rüşvet almaktan başka kişilik zayıflıkları da sergiler. Odacının yönlendirmesinin de etkisiyle öngörülen rüşvetin memura verilmesinden sonra, memurun tavrı tamamen değişir. Yalnızca paranın harekete geçirdiği memurumuz, işi yapmakla kalmaz, Voldırev’e özel bir ilgi de gösterir. Yer verir, işi ile ilgili sorular sorar. Onu merdiven başına kadar geçirir. Peki neden bunları yapar? Gördüklerimize bakarak memurun daha fazla maddi çıkar umduğunu düşünmek gerekir. Voldırev’in giderken verdiği son ruble ve bu paranın “hokkabaz çabukluğuyla kapılması” da bu savı destekler niteliktedir. Memurun tavırlarındaki keskinlik ve netlik de bunları ilk kez yapmadığını düşündürmektedir. Çehov’un deyişiyle “ her dilek sahibinin buyruğuna hazır, ona canla başla hizmet etmek kendisi için büyük bir zevkmiş gibi” tavırlar takınması da memurumuzun kişiliğine ilişkin olası olumlu düşünceleri temelinden sarsmaktadır.

(5) Peki, memurun bu davranış biçiminin altında yatan nedir ? Çünkü, memurumuzun daha iyi bir toplum kurulabileceğine ilişkin umudu yoktur, ya da hiç böyle bir düşüncesi olmamıştır. Her iki durumda da memurumuzun uğruna mücadele edeceği bir değer yoktur. Sonuç olarak, memurumuz düşünsel olarak birey olmanın ötesine geçememiş, tür bilincine varamamıştır. Bu nedenle de kişisel çıkarları için toplumsal yapıya zarar vermekten çekinmez, belki de zarar verdiğini fark etmez bile. Dahası, kişisel çıkarını, sonuçta kişiliğini yaralayacak yollara sapmak pahasına bile olsa artırma çabası içindedir.

(6) Öte yandan, Çehov, toprak ağası Voldırev’in bu davranış biçimleri karşısında şaşırdığını gösterir okura. Bu şaşkınlık, Voldırev’in bazı şeylerin eskisi gibi olmadığını anlamasından gelmektedir. Değişimle birlikte, kendi konumu da değişmiştir. Fakat Voldırev, bunu kavrayamamıştır. Mahkeme kalemine çekinerek gelmekle birlikte, isteğinin yerine getirilmesinde sorun yaşanacağını, bir toprak ağasının işini yaptırmak için sıradan insanlar gibi rüşvet vermesinin gerekebileceğini düşünmemiştir. O bir toprak ağasıdır. Sıradan bir köylü ya da kentli değil de bir toprak ağası olduğunun bilincindedir. Bilmediği, toplumsal yapıda gözlenen ve ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında gittikçe ivme kazanan toplumsal değişimlerin onun konumunu da değiştirdiğidir. Bu dönemde güç aristokrat olmakla değil, varsıl olmakla gelmekte ve güç parayla ölçülmektedir. Bu değişimle birlikte kapitalist ilişkiler feodal ilişkileri hızla parçalamaya başlamıştır. Yeni sınıfın özgül ayrımı; geldiği yer, kan bağı ya da bilgi düzeyi değil, sermaye sahibi olmasıdır.

İzlek :

İnsan olarak, bir toplumun içinde yaşadığımızı ve davranışlarımızın etkisiyle toplumun yeniden biçimlendirilebileceğini bilmiyor ya da dikkate almıyorsak, kendi değerlerimizi oluşturamayız. Doğru ya da yanlış, bize aktarılan değerlerle yaşarız.


Re: Mahkeme Kaleminde

"Mahkeme Kaleminde" Öyküsü İrdeleme Metninin Eleştirisi

Rus Aristokratları arasında bir kategori var mı? Bunlar bir küme mi yoksa küçük toprak sahibi, büyük toprak sahibi gibi ayrımlar var mı? Biz Rusya’daki toprak yapısını bilmiyoruz. Çehov bizim bilmediğimiz bu böylesi bir farktan yola çıkarak değerlendirmiş olabilir mi?

Öykünün çarpıtıldığını düşünüyorum. Sondan başlarsak Çehov’un toprak aristokratlarını hiç bozulmamış gibi gösterme derdi yok. Orada öykünün odaklandığı kişi yazıcı olduğu için onun karakter bozulmasını anlatıyor. O toprak ağası bir sınıfı temsil etmekten çok işi oraya düşen biri. Biz bu adamı, toprak ağasını, başka yerde görsek örneğin arabasına binerken arabacısını hayvan yerine koyduğunu görebileceğiz. Yani Çehov onu bu öyküdeki memura yaptığı eleştirileri başka bir durumda bu toprak ağasına da yapabilirdi. Çehov’un derdi memuru anlatmak toprak ağasını anlatmak değil.

Toprak ağası temiz gösterilmiş. Aslında burada asıl üstünde durulması gereken toprak ağalığının artık gücü yok. Bu 19. yüzyılın toprak ağası değil. Bu Anna Karenina’daki Levin değil. Sen Levin’den rüşvet isteyemezsin bir kere. Levin bu memuru paramparça eder. Adamı Sibirya’ya sürdürür Levin. Toprak ağalığı bitiyor. Levin’de toprak ağası ama burjuvaziye evrilen bir toprak ağası. Çiftliğine elektrik, makineleşme imkanlarını falan düşünür. Bu toprak ağası temiz olduğu için rüşvet vermemeyi düşünüyor değil, toprak ağası ama gitmiş, gücü elinden gitmiş haberi yok. Rusya’da kapitalizm yükseliyor.

İki karakter bozulmada birbirini tamamlıyor. Rüşveti alan da veren de.

Çalışan memurların kendini halktan üstün görmek gibi bir durumu yok. Böyle bir genel yaklaşım yok. Adam zaten hayatla boğuşuyor. Adamın karakteri bozulmuş, sineklerle uğraşıyor, yaşadığı ortama aldırmıyor. Bunu ‘Memur kendini üstün görüyor’ gibi algılamamak lazım.

Öyküde olay rüşvet üstüneymiş gibi görünüyor. Ama sorun o değil. Rüşvet hep vardı, Sümer’de de vardı. Rüşvet toprak ağalığının düştüğü durumu göstermek için kullanılıyor. 1880’lerin ortası. 5-10 yıl sonra devrim geliyor, 1905 Devrimi.

Burada bir zorlama var. Öykünün ana izleğinden de kaymış bu irdeleme. Toprak ağasının temizliği ne demek? Tarihin hangi döneminde egemen olan sınıfın eli temizdir? Üçüncü tümce öbeği zorlamanın en çok olduğu durum. Fakat ile başlayan cümlenin sonunda memurdan söz ediyor. Bu memur yapması gereken işleri para karşılığı yapmasından başka bazı kişilik zayıflıkları da sergiler. Ne demek bu? Ne demek kişilik zayıflığı? Memurun yaptığını kendi koşulları içerisinde değerlendirmek lazım.

Öykünün biçimi üzerinden bir şeyler söylenebilir. Sanki Çehov toplumsal hayatı da öyküdeki sinek gibi anlatıyor. Toprak ağası şöyle diyor örneğin: ‘Yazıyorlar, durmadan yazıyorlar kahrolasıcalar’. Düşünün yani bir sinekten rahatsız olur gibi bu adamdan rahatsız oluyor. Bunu öyle bir anlatmış ki bir sinek gibi o adam.
Çok az kendisinden söz edilmesine karşın odacı da önemli. Odacı oradaki kumpasın, şebekenin bir parçası. Her şeyi memur üzerinde toplamamız lazım. Organize bir eylem var orda. Bir devlet dairesinde belki de odacı trafiği yönetiyor. Gelen bilmezse bile odacı öğretiyor.

Rüşvet niye alınır? Ekonomik yetersizlikten dolayı mı? Müdürler rüşvet almıyor mu? Rüşvet almak kişilikle ilgili olabilir mi? Zenginin rüşvet almayacağını kim iddia edebilir? Yalnızca varlıklı kişiler rüşvet vermez. Bir yoksul da gerektiğinde bulup buluşturup rüşvet verebilir.