UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Lydia Davis - Foucault ve Kurşun Kalem

08 Nis 2014
Seda Tunc

Elde kurşun kalem Foucault okumaya oturdu. Bekleme odası zeminine su bardağını devirdi. Foucault ve kurşun kalemi kenara koydu, yeri kuruladı, bardağı tekrar doldurdu. Elde kurşun kalem Foucault okumaya oturdu. Deftere not almak için ara verdi. Elde kurşun kalem Foucault’ya geri döndü. Danışman kapı eşiğinden işaret etti. Foucault ve kurşun kalemi defter ve tükenmez kalemle beraber kenara koydu. Birçok ateşli tartışma kılığına bürünen uzlaşmazlıkla dolu durumu danışmanla oturup tartıştı. Danışman tehlikeye işaret etti, kırmızı bayrak çekti. Danışmanı bıraktı, metroya gitti. Metro vagonunda oturdu, Foucault ve kurşun kalemi çıkardı ama okumadı, yerine uzlaşmazlıkla dolu durumu, kırmızı bayrağı, yolculuk üzerine son tartışmayı düşündü: tartışmanın kendisi her cümlesinin tartışanları sonraki cümleye, sonrakinin ondan sonrakine taşıdığı yolculuk biçimi oldu ve sonunda, tartışanlar artık başladıkları yerde değillerdi, ayrıca yolculuk etmekten ve birbirlerinin eşliğinde bu kadar uzun yüz yüze zaman geçirmekten yorulmuşlardı.

Metroda birkaç istasyon boyunca tartışma üzerine düşündükten sonra düşünmeyi bıraktı ve Foucault’yu açtı. Foucault’yu, Fransızcada, anlaşılmasi zor buldu. Kısa cümleleri anlamak uzunlarından daha kolay. Birtakım uzunlar parça parça anlaşılabilir, ama nasıl uzun, sona varmadan başı unuttu. Başa döndü, başı anladı, okumayı sürdürdü ve yine sona ulaşmadan başı unuttu. Geri dönmeden ve anlamadan, hatırlamadan ve öğrenmeden okumaya devam etti, elde nafile kurşun kalemle. Anlamı belli cümleye geldi, kenarına işaret koydu. İşaretlenmiş anlam, kitapta ilerleyişi işaretledi. Foucault’dan gözleri kaldırdı, diğer yolculara baktı. Yolcular hakkında not düşmek için defteri ve tükenmez kalemi çıkardı, Foucault’nun kenarına kurşun kalemle yanlışlıkla işaret koydu, defteri bıraktı, işareti sildi. Düşüncelerini tekrar tartışmaya yöneltti. Tartışma, ulaşım aracı gibi tartışanları sadece ileriye taşımadı, aynı zamanda çalı benzeri bitki gibi tartışanları önce ışığın içeri biraz sızabileceği ince şekilde, sonra ışığı engelleyecek ya da ışığı karaltacak kalın şekilde sarmalıyordu. Tartışma sonunda, tartışanlar çalıyı bırakamadılar, birbirlerini bırakamadılar ve ışık loştu. Tartışma hakkında soracağı soruyu düşündü, defteri ve tükenmez kalemi çıkardı ve yazdı. Defteri kenara koydu ve Foucault’ya döndü. Foucault hangi noktalarda anlaşılması daha zor, hangi noktalarda daha kolay, daha iyi anladı: cümle uzun ve isim tamlamalı özne cümle başında bırakıldığında, dişi ya da erkek zamire geçiş yapıldığında, kişi zamirinin neyin yerine kullanıldığı unutulduğunda ve sadece arkadaşlık etmesi için cümle boyunca zamir kullanıldığında. Bazen zamir, cümle ortasında yeni isme yol verdiğinde, karşılığında yeni isim cümle sonuna kadar yeni zamirle yer değiştirdiğinde. Ayrıca, cümle öznesi düşünce, yokluk, kural benzeri isim olduğunda anlaşılması daha zor; özne kumsal, dalga, kum, sanatoryum, pansiyon, kapı, koridor ya da memur benzeri isim olduğunda anlaşılması daha kolay. Kum, memur ya da pansiyonla ilgili cümlenin öncesi ya da sonrasında yine de, çekim, ihmal, boşluk, yokluk ya da kuralla ilgili cümle geldi, böylelikle kitabın anlaşılmış kısımları anlaşılmamış kısımlarından ayrıldı. Foucault’yu ve kurşun kalemi bıraktı, defteri aldı ve Foucault okurkenki artık anladığı anlama yetersizliği ile ilgili şeyi not düştü, başını kaldırıp diğer yolculara baktı, tekrar tartışma üzerine düşündü, tartışmayla ilgili aynı soruyu önceki gibi not düştü, bu kez başka kelimede vurguyla.

Çev.: Seda Tunç
Kaynak: Davis, Lydia. "Foucault and Pencil", The Collected Stories of Lydia Davis, England: Penguin Books, 2011, s. 151-153.

---
Lydia Davis - Yasaklı Konular, Para.

Re: Lydia Davis - Foucault ve Kurşun Kalem

Bir paragraf eksik yüklemişim öyküyü. Düzelttim şimdi.
Özür.


Re: Lydia Davis - Foucault ve Kurşun Kalem

Baktım da, benim için ha bir paragraf eksik, ha fazla hiç bir anlam taşımıyor. Hepsi, her şey bir laf kalabalığının hesaplı kitaplı uzantısı. Paylaşmak, içini açma dediğin kim ki? Kaç para eder? Her cümle, değil mi ki inceden inceye geçirilmeli ölçekten. Ötesi değil mi bildiğimiz?