UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Lord Dunsany - Modada Son Nokta

30 Kas 2008
sevcan

Çevirinin son hali:

""
Modada Son Nokta
Lord Dunsany

Zaman nehrinin kıyısında bir murdar yemlik gördüm. Çiçeklerin mutlu toprağında birçok elmanın bulunduğu bahçelerin yanına çömelmişti. Hemen yanında eskilerin tahıl depoladığı muazzam ambarlar vardı. Ve güneş düzlüklerin ardındaki dingin uzak tepelerin üstünde altın gibi ışıldıyordu. Ama o bütün bunlara sırtını dönmüştü. Çömelmiş nehri izliyordu. Nehir ona her ne getirirse getirsin murdar yemlik suda bata çıka ilerleyip hırsla yakalamaya çalışıyordu.

O zamanlar -gerçi şimdi de öyle ya- Zaman nehrinin civarında bazı murdar şehirler kurulmuştu. Oralardan ne idüğü belirsiz, korkunç, biçimsiz şeyler akar gelirdi. Bu biçimsiz şeylerin, önden gelen kokusunu duyan murdar yemlik kirli suya dalıp, ümitle beklemeye başlardı. Ağzını açtığında dudaklarında bunları görmek mümkündü.

Aslında yukarılardan bazen de bir ormangülünün ya da bir gülün taç yaprağı akıp gelirdi. Ama onlar murdar yemliğin işine yaramazdı. Onları gördüğünde homurdanmaya başlardı.

Nehrin kıyısına başı dik, uzaklara bakan bir ozan geldi. Denizi ve ırmağın akıp geldiği Kader tepelerini görmüş olmalıydı. Aç gözlü murdar yemliğin beline kadar kötü kokulu suyun içinde açgözlü bekleyişini gördüm.

“Bak,” dedim ozana.
“Akıntı onu sürükleyip götürecek,” dedi ozan.
“Peki, nehri zehirleyen şehirler?” dedim.
"Yüzyıllar Kader tepelerinde eridiğinde nehir dehşetli bir su baskınına dönüşecek," diye cevap verdi.

Çeviren: Sevcan Ekici

"The Latest Thing", Fifty-One Tales


Çevirinin ilk hali:
""
En Yeni Şey
Lord Dunsany

Time Nehri’nin kıyısında kirli bir şebeke hattı gördüm. Çiçeklerin mutlu toprağında birçok elmanın bulunduğu bahçelerin yanına çömelmişti. Güneş düzlüklerin ilerisindeki uzak ve dingin tepelerin üzerinde altın gibi ışıldıyordu. Devasa ambarlar eskilerin tahılla doldurduklarının yakınındaydılar. Ama onun tüm bunlara arkası dönüktü. Çömeldi ve nehri izledi. [*]Kirli şebeke hattı boyunca nehir ona her ne getirdiyse, suda bata çıka ilerleyerek kollarıyla tamahkârca yakalamaya çalıştı.

O günlerde – tabi ki şimdi de olduğu gibi – Time Nehri’nin yukarı kısımlarında belli başlı kirli şehirler vardı. Oralardan son derece tanımsız şeyler çirkince yüzerek gelirdi. Ne zaman bunların kötü kokuları aşağılara gelse, önlerinde kirli şebeke hattı suya dalar, sıra dışı bir umutla beklerdi. Ağzını açtığında bu şeylerden biri dudaklarında görülebilirdi.

Yukarı şehirlerden bazen düşmüş bir ormangülünün taçyaprağı, bazen bir gül de gelirdi. Ama onlar kirli şebeke hattının işine yaramazlardı. Ne zaman onları görse homurdanırdı.

Nehir kıyısında bir şair yürürdü. Başı dikti ve uzaklara bakardı. Sanırım o denizi ve nehrin geçtiği Kader tepelerini görüyordu. Şebeke hattını o şeytani kokulu nehirde beline kadar su içinde açgözlü bir şekilde beklerken görürdüm.

“Bak,” dedim şaire.
“Akıntı onu uzaklara sürükleyip götürecek,” dedi şair.
“Peki, nehri zehirleyen şu şehirler?” dedim ona.
“Ne zaman ki asırlar Kader tepelerinde erirse o zaman nehir çok fena taşar,” diye cevap verdi.

Çeviren: Sevcan Ekici

"The Latest Thing", Fifty-One Tales


Ç.N. Bu hikayeyi çevirirken çok zorlandığımı belirtmek istiyorum. "He" zamirinin kime atfettiğini anlamakta çok güçlük çektim. Aslında neye atfettiğini henüz tam olarak anlayabilmiş değilim. Confused Emin olmamakla birlikte "kirli Şebeke hattı" na atfettiğini söyleyebilirim.
[*]işaretli cümlenin çevirisinden emin değilim :?:
"Kirli şebeke hattı"ndan kastedilen kirli bir şeyler taşıyan şebeke hattı. Ama bunu Türkçeye nasıl çevirebileceğimi bilmiyorum. Huh! Uzun zaman bunun üzerinde düşündüm.
Yorumlarınızı büyük bir heyecanla bekliyor olacağım.

Kategori:

Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Merhaba Sevcan, ellerine saglik. Oykuye soyle bir baktim, ama henuz yorum yapabilecek kadar icine giremedim. Hala anlamaya calisiyorum Smile Bugunlerde biraz yogun olacagim o nedenle hemen bir seyler soyleyemeyebilecegimi haber vermek icin yaziyorum, unutmus degilim Smile


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

eren dedi ki:
Merhaba Sevcan, ellerine saglik. Oykuye soyle bir baktim, ama henuz yorum yapabilecek kadar icine giremedim. Hala anlamaya calisiyorum Smile Bugunlerde biraz yogun olacagim o nedenle hemen bir seyler soyleyemeyebilecegimi haber vermek icin yaziyorum, unutmus degilim Smile

Merhaba Eren,
Unutmayacağını biliyorum. Muhteşem yorumlarını dört gözle bekliyor olacağım Tongue Özellikle bu çevirimde gerçekten yorumları duymaya ihtiyacım var, çünkü çevirirken çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. O güzel yorumlar, yolumda bana gerçekten büyük bir ışık yakmış olacak - bundan eminim. Şimdiden teşekkürler.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Şebeke hattı diye tanımlanan şeyi tasavvur edemedim.

sevcan dedi ki:
Ağzını açtığında bu şeylerden biri dudaklarında görülebilirdi.

Ağzı, dudakları olan bir şey ama...

sevcan dedi ki:
Devasa ambarlar eskilerin tahılla doldurduklarının yakınındaydılar.

cümleyi anlamadım.

sevcan dedi ki:
Çömeldi ve nehri izledi. [*]Kirli şebeke hattı boyunca nehir ona her ne getirdiyse, suda bata çıka ilerleyerek kollarıyla tamahkârca yakalamaya çalıştı.

Çömelen kim, ve çömelip nehrin kenarından suya mı uzanıyor, suyun içinde, bata çıka ilerliyor mu kestirimedem.

Sevcan'a teşekkürler...


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Merhaba Elif,
Öncelikle yorumun için teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten güzel noktalara değinmişsin ama şunu belirtmeliyim ki onları ben de henüz anlayabilmiş değilim Huh! Hikayeyi (kaynak metni) okurken yazarın ne anlatmaya çalıştığını kavrayamadım; bu konuda son derece ciddiyim. Şebeke hattı tam olarak ne oluyor bilmiyorum. Sözlükten baktım; "something that provides supplies for something else" diye İngilizceden İngilizceye sözlükte geçiyor. İngilizce - Türkçe sözlükte ise "besleyici, şebekke hattı" diye anlamları verilmiş. Bildiğim tek bir şey var bu "şebeke hattı" kişileştirilmiş. "He" yani "o"nun neye atfettiğini anlayabilmiş değilim ki çevirimin sonuna not düştüm bunu. Aklımdaki soruları silecek yorumlara ihtiyacım var şu anda, çünkü çevirdiğim parçayı tam olarak kavradığım söylenemez; bu nedenle son derece üzgünüm Crying Aklındaki sorulara cevap olamadığım için özür dilemek istiyor, bu soruları gündeme getirdiğin için teşekkür ediyorum.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Merhaba Sevcan,

Çeviri gerçekten de hayli zor. Zorluk cümlelerin zorluğundan değil, anlamanın zorluğundan kaynaklanıyor. Anlamla ilgili sorunsa gelip "unclean-feeder"a dayanıyor. Çünkü bir nesne olması gerektiğini düşündüğümüz "unclean-feeder" öyküde kişileştirilmiş, kolları, bacakları olan, çömelen, tepki veren bir canlıya dönüşmüş. Öykünün bu kısmı tam anlaşılmayınca gerisi bütün anlamını yitiriyor. İşin kötü yanı ben de şimdiye kadar kafamda bir şeyler oluşmasına karşın anladığım şeyin doğruluğundan kuşkuluyum. Belki tartışmaya katkısı olur, düşüncesiyle yine de anladıklarımı aktarayım. Belki birlikte daha rahat anlarız.

Feeder'ın pek çok anlamı var. Genel olarak kelimenin "feed" (beslemek) kökünden türeyen "besleyici" anlamına yakın anlamlar. Senin kullandığın şebeke de besleyici elektrik şebekesi anlamında. Ancak benim öyküden çıkardığım anlama göre bu bir yemlik. Hayvanların yem yemesi için insanlar tarafından hazırlanmış bir edevattan söz ediyorum. Özellikle kışın, ya da soğuk bahar aylarında orman hayvanlarının açlıktan ölmemesi için ormanlarda, parklarda bırakılan kuş yemlikleri gibi. Günümüzde bunlar genellikle ağaçlara asılan küçük, delikli kutular biçiminde oluyor (bu adreste güzel örnekler var). Öykünün yazıldığı tarihte neye benzedikleri hakkında bir bilgiye ulaşamadım. Ancak şu adreste, sağda şimdi bir kuş yemliğine sönüştürülmüş eski bir domuz yemliği var.

İşin feeder kısmını burada hallettiğimizi düşünürsek geriye unclean kısmı kalıyor. Yazarın "dirty" demek yerine "unclean" demeyi tercih etmesinde bir kasıt aradım. Bunda haklı çıktığımı da düşünüyorum. Çünkü "unclean", "kirli"den çok murdar gibi bir anlama sahip. Yani geleneksel/ dini olarak pis kabul edilen vurgusu daha baskın. İslam'da domuz etinin yenmesi ya da köpeğin apdest bozan bir hayvan olarak kabul edilmesi ya da insanın cinsel ilişkiden sonra kirlenmiş kabul edilmesi gibi. Yahudilikteki mikve (ya da mikveh) de örnek olarak düşünülebilir. Pis durumdaki insanın suya girerek arınması (Hıristiyanlıkta vaftizin suyla olması) gibi unclean-feeder'ın da suya girip durmasını değişik inanışlardaki suyla temizlenmeye yönelik güçlü bir gönderme olarak düşündüm (aşırı yorum olabilir). Öykünün ironisi de burada. Murdar bir yemlik kirli bir nehre girip nehrin getirdiği atıklarla besleniyor. Suya düşmüş "temiz" şeylerden hoşlanmıyor. Her şey bir anda tersine çevrilmiş. Beslemesi gereken besleniyor, temizlemesi gereken kirletiyor...

Nehrin Zaman nehri olması manidar. Bunun yanı sıra öyküde, Dunsany öykülerinde sıkça gördüğümüz gibi, Zaman ile ozan karşı karşıya geliyor. Öykünün sonunda anlatıcının ozanla gerçekleştirdiği kısa düyalog, nelerin geçici nelerin kalıcı olduğunu vurguluyor.

Ben bu çerçevede düşünüldüğünde öyküye yaklaşmanın daha kolay olduğunu düşünüyorum. Buna uygun olarak çeviriyle ilgili yorumlarımı da birazdan göndereceğim.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Sevgili Eren,
Gerçekten tekrar bu güzel yorumların için teşekkür ediyorum. Öyküyü gruba yüklediğim günden beri bir yorum için bekler oldum. Hatta bugün de kimse yorumda bulunmazsa "lütfen çevirimle ilgili eleştirilerde bulunun" diye yazmayı bile düşünüyordum, çünkü bu çeviri beni çok zorladı ve gerçekten anlamaya ihtiyacım var. "Murdar" kelimesine değinecek olursak, onu kullanmak istedim ama çok ağır bir kelime olur diye bu düşüncemden vazgeçtim. "Feeder" ile ilgili geniş araştırman için sana çok müteşekkirim. "şebeke hattı" çok aklımı karıştırdı. Şimdiden teşekkür ediyorum.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

""
İşin feeder kısmını burada hallettiğimizi düşünürsek geriye unclean kısmı kalıyor. Yazarın "dirty" demek yerine "unclean" demeyi tercih etmesinde bir kasıt aradım. Bunda haklı çıktığımı da düşünüyorum. Çünkü "unclean", "kirli"den çok murdar gibi bir anlama sahip. Yani geleneksel/ dini olarak pis kabul edilen vurgusu daha baskın. İslam'da domuz etinin yenmesi ya da köpeğin apdest bozan bir hayvan olarak kabul edilmesi ya da insanın cinsel ilişkiden sonra kirlenmiş kabul edilmesi gibi. Yahudilikteki mikve (ya da mikveh) de örnek olarak düşünülebilir. Pis durumdaki insanın suya girerek arınması (Hıristiyanlıkta vaftizin suyla olması) gibi unclean-feeder'ın da suya girip durmasını değişik inanışlardaki suyla temizlenmeye yönelik güçlü bir gönderme olarak düşündüm (aşırı yorum olabilir). Öykünün ironisi de burada. Murdar bir yemlik kirli bir nehre girip nehrin getirdiği atıklarla besleniyor. Suya düşmüş "temiz" şeylerden hoşlanmıyor. Her şey bir anda tersine çevrilmiş. Beslemesi gereken besleniyor, temizlemesi gereken kirletiyor...

Müthiş! "Murdar" yorumuyla öykünün anlam boyutu azıcık aralanıyor. Tersine çevrilme yorumu öykünün dünyasına girmek için çok elverişli olmuş. Teşekkürler Eren.

Good


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Elimden geldiğince çevirmeye, kendimce alternatifler üretmeye çalıştım. Ancak "yemlik" hala kulağımı tırmalıyor. Biraz daha araştırmak, başka bir sözcük, başka bir anlam üretmek gerek belki. Ya da kısa bir çevirmen notuyla açıklanabilir. Ama bu haliyle Türkçe'de hâlâ biraz anlaşılmaz duruyor bence.

""
I saw an unclean-feeder by the banks of the river of Time. He crouched by orchards numerous with apples in a happy land of flowers; colossal barns stood near which the ancients had stored with grain, and the sun was golden on serene far hills behind the level lands. But his back was to all these things. He crouched and watched the river. And whatever the river chanced to send him down the unclean-feeder clutched at greedily with his arms, wading out into the water.
""
Time Nehri’nin kıyısında kirli bir şebeke hattı gördüm. ... Güneş düzlüklerin ilerisindeki uzak ve dingin tepelerin üzerinde altın gibi ışıldıyordu. Devasa ambarlar eskilerin tahılla doldurduklarının yakınındaydılar. Ama onun tüm bunlara arkası dönüktü. Çömeldi ve nehri izledi. [*]Kirli şebeke hattı boyunca nehir ona her ne getirdiyse, suda bata çıka ilerleyerek kollarıyla tamahkârca yakalamaya çalıştı.
""
Zaman nehrinin kıyısında bir murdar yemlik gördüm. ... Hemen yanında eskilerin tahıl depoladığı muazzam ambarlar vardı. Ve güneş düzlüklerin ardındaki dingin uzak tepelerin üstünde altın gibi ışıldıyordu. Ama o bütün bunlara sırtını dönmüştü. Çömelmiş nehri izliyordu. Nehir ona her ne getirirse getirsin murdar yemlik suda bata çıka ilerleyip hırsla yakalamaya çalışıyordu.

""
Now there were in those days, and indeed still are, certain uncleanly cities upon the river of Time; and from them fearfully nameless things came floating shapelessly by. And whenever the odor of these came down the river before them the unclean-feeder plunged into the dirty water and stood far out, expectant. And if he opened his mouth one saw these things on his lips.
""
O günlerde – tabi ki şimdi de olduğu gibi – Time Nehri’nin yukarı kısımlarında belli başlı kirli şehirler vardı. Oralardan son derece tanımsız şeyler çirkince yüzerek gelirdi. Ne zaman bunların kötü kokuları aşağılara gelse, önlerinde kirli şebeke hattı suya dalar, sıra dışı bir umutla beklerdi. Ağzını açtığında bu şeylerden biri dudaklarında görülebilirdi.
""
O zamanlar -gerçi şimdi de öyle ya- Zaman nehrinin civarında bazı murdar şehirler kurulmuştu. Oralardan ne idüğü belirsiz, korkunç, biçimsiz şeyler akar gelirdi. Bu biçimsiz şeylerin, önden gelen kokusunu duyan murdar yemlik kirli suya dalıp, ümitle beklemeye başlardı. Ağzını açtığında dudaklarında bunları görmek mümkündü.
Burada son cümlede "one" "birisi" anlamında kullanılmış.

""
Indeed from the upper reaches there came down sometimes the fallen rhododendron's petal, sometimes a rose; but they were useless to the unclean-feeder, and when he saw them he growled.
""
Yukarı şehirlerden bazen düşmüş bir ormangülünün taçyaprağı, bazen bir gül de gelirdi. Ama onlar kirli şebeke hattının işine yaramazlardı. Ne zaman onları görse homurdanırdı.
""
Aslında yukarılardan bazen de bir ormangülünün ya da bir gülün taç yaprağı akıp gelirdi. Ama onlar murdar yemliğin işine yaramazdı. Onları gördüğünde homurdanmaya başlardı.

""
A poet walked beside the river's bank; his head was lifted and his look was afar; I think he saw the sea, and the hills of Fate from which the river ran. I saw the unclean-feeder standing voracious, up to his waist in that evil-smelling river.
""
Nehir kıyısında bir şair yürürdü. Başı dikti ve uzaklara bakardı. Sanırım o denizi ve nehrin geçtiği Kader tepelerini görüyordu. Şebeke hattını o şeytani kokulu nehirde beline kadar su içinde açgözlü bir şekilde beklerken görürdüm.
""
Nehrin kıyısına başı dik, uzaklara bakan bir ozan geldi. Denizi ve ırmağın akıp geldiği Kader tepelerini görmüş olmalıydı. Aç gözlü murdar yemliğin beline kadar kötü kokulu suyun içinde açgözlü bekleyişini gördüm.

""
"Look," I said to the poet.
"The current will sweep him away," the poet said.
"But those cities that poison the river," I said to him.
He answered
"Whenever the centuries melt on the hills of Fate the river terribly floods."
""
“Bak,” dedim şaire.
“Akıntı onu uzaklara sürükleyip götürecek,” dedi şair.
“Peki, nehri zehirleyen şu şehirler?” dedim ona.
“Ne zaman ki asırlar Kader tepelerinde erirse o zaman nehir çok fena taşar,” diye cevap verdi.
""
"Bak," dedim ozana.
"Akıntı onu sürükleyip götürecek," dedi ozan.
"Peki nehri zehirleyen şehirler?" dedim.
"Yüzyıllar Kader tepelerinde eridiğinde nehir dehşetli bir su baskınına dönüşecek," diye cevap verdi.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Son olarak öykünün adı üzerine düşünmek gerek diye düşünüyorum. Neden "En Yeni Şey" ya da "The Latest Thing"? Yazar bununla neyi kast ediyorö bunu iyi anlamak lazım. Muhtemelen her gün bir yenisiyle karşılaşılan yeniliklerin, teknolojinin son ürünlerinin çevrede yarattığı korkunç yıkıma ironik bir gönderme olabilir diye düşündüm. Öykünün yazıldığı yıllarda hiçbir arıtma tesisi olmayan fabrikaların atıklarının doğrudan nehirlere boşaltıldığı, çevre bilincinin çok düşük, kapitalizmin oldukça vahşi olduğu düşünülürse belki "Modada Son Nokta" gibi oldukça serbest ama çarpıcı bir şey de düşünülebilir. Ama öykü bugünün Türkiyesinde okunduğunda ne kadar o duyguyu verir, onu bilemiyorum.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

""
eren yazdı:
Öykünün yazıldığı yıllarda hiçbir arıtma tesisi olmayan fabrikaların atıklarının doğrudan nehirlere boşaltıldığı, çevre bilincinin çok düşük, kapitalizmin oldukça vahşi olduğu düşünülürse belki "Modada Son Nokta" gibi oldukça serbest ama çarpıcı bir şey de düşünülebilir.

"Son moda" düşünülebilir belki, özlü olarak.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Sevgili Eren ve Barış
Güzel yorumlarınız için size müteşekkirim. "Son Moda" için çok teşekkür ediyorum, Barış; gerçekten bu yaklaşım çok daha hoş geliyor kulağa. Thumb Up
Ve Sevgili Eren,
Çevirimi bu kadar güzel değerlendirip yanlışlarımı böylesine güzel bir yolla düzelttiğin için çok teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten çok mutlu oldum bunları duyunca, çünkü önce de dediğim gibi bu hikayeyi gerçekten anlamya ihtiyacım vardı. Teşekkür ediyorum bu çok muhteşem yorumlar için Alkış Yazdığın her şey için ellerine sağlık, yoluma çok aydınlık bir ışık yaktın bu güzel açıklamalar ve yeni çevirilerle.


Re: Lord Dunsany - En Yeni Şey

Merhabalar,
Yorumlarınız doğrultusunda çevirimi değiştirdim. Çok teşekkür ediyorum. İşte son hali:

""

MODADA SON NOKTA
Zaman nehrinin kıyısında bir murdar yemlik gördüm. Çiçeklerin mutlu toprağında birçok elmanın bulunduğu bahçelerin yanına çömelmişti. Hemen yanında eskilerin tahıl depoladığı muazzam ambarlar vardı. Ve güneş düzlüklerin ardındaki dingin uzak tepelerin üstünde altın gibi ışıldıyordu. Ama o bütün bunlara sırtını dönmüştü. Çömelmiş nehri izliyordu. Nehir ona her ne getirirse getirsin murdar yemlik suda bata çıka ilerleyip hırsla yakalamaya çalışıyordu.

O zamanlar -gerçi şimdi de öyle ya- Zaman nehrinin civarında bazı murdar şehirler kurulmuştu. Oralardan ne idüğü belirsiz, korkunç, biçimsiz şeyler akar gelirdi. Bu biçimsiz şeylerin, önden gelen kokusunu duyan murdar yemlik kirli suya dalıp, ümitle beklemeye başlardı. Ağzını açtığında dudaklarında bunları görmek mümkündü.

Aslında yukarılardan bazen de bir ormangülünün ya da bir gülün taç yaprağı akıp gelirdi. Ama onlar murdar yemliğin işine yaramazdı. Onları gördüğünde homurdanmaya başlardı.

Nehrin kıyısına başı dik, uzaklara bakan bir ozan geldi. Denizi ve ırmağın akıp geldiği Kader tepelerini görmüş olmalıydı. Aç gözlü murdar yemliğin beline kadar kötü kokulu suyun içinde açgözlü bekleyişini gördüm.

“Bak,” dedim ozana.
“Akıntı onu sürükleyip götürecek,” dedi ozan.
“Peki, nehri zehirleyen şehirler?” dedim.
"Yüzyıllar Kader tepelerinde eridiğinde nehir dehşetli bir su baskınına dönüşecek," diye cevap verdi.


Re: Lord Dunsany - Modada Son Nokta

Çeviri iiçin teşekkürler Sevcan,

Bu öykü aklıma şu soruyu düşürdü; acaba murdar yemlik kim? Zaman içinde kokuşmuşluğa bağımlı olan bizler miyiz, değilse kim Confused


Re: Lord Dunsany - Modada Son Nokta

Merhaba,
Anladığım kadarıyla zaman içinde kokuşmuşluğa neden olanlar bizleriz. Sanki anlatılmak istenen o gibi geliyor bana da.