UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Lord Dunsany - İstakoz Salatası

19 Oca 2009
elmyra

Çevirinin son hali:

""

İstakoz Salatası
Lord Dunsany

Colquonhombros Sarayı’nın etrafını dönerek tırmanıyordum. Tehlikelerle dolu bir yoldu bu. Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.

Bir burç duvarı veya bir taraça boyunca değil, aksine tam da duvarın dimdik ön cephesinde tırmanıyordum, iri kaya parçalarının birleştiği yerlerde ayak koyacak nereyi bulursam oraya basarak.

Ayaklarım çıplak olsaydı, işim bitmişti. Neyse ki üstümde geceleri giydiğim tişört, ayağımda da dayanıklı deri botlarım vardı. Botlarımın yan kısmı, o dar yarıklara bir şekilde tutunuyordu. Parmaklarım ve bileklerim acıyordu.

Eğer bir anlığına durmam mümkün olsaydı, alacakaranlık içinde uzanan aşağıdaki dağların korkunç zirvelerine ikinci bir bakış atmaya çelinebilirdi aklım ve bu da ölümcül olurdu.

Bunun rüyadan ibaret olması meselenin bir yüzü... Rüyalarda düştüğümüz olmuştur daha önce, ancak şu da iyi bilinir ki eğer o düşüşlerden birinde yere çarparsanız, ölürsünüz. O tehditkâr zirvelere baktığımda anlamıştım ki korktuğuma benzer bir düşüşün akıbeti bu olacaktı. Derken devam ettim.

Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları… Aralarındaki boşluklar alışık olmadık bir şekilde birbirinden farklıydı. Birinin dehşetinden paçayı kurtarmak ne fayda! Çünkü bir sonraki kaya parçası, bambaşka bir destek sunuyordu size veya ölümün pençesine başka bir şekilde itiyordu sizi.

Bazıları tutunmak için fazla keskindi, bazılarınınsa tutunulacak yeri yoktu; tutunulacak yeri en sağlam olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.

Ve nihayet, uzun sure önce deprem, şimşek çakması veya savaş yüzünden oluşmuş bir gediğe vardım. Etrafını dönmem için, bin fit aşağı inmeliydim. Bunu yaparken, onlar da benimle gelecekti; çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi. Öyle veya böyle daha öteye gitmemin oluru yoktu. Kendisine ait duvara tırmandığım kralın ne yapacağını da biliyor değildim. Ya düşüp işimin bitmesinin, ya da durup o maymunları beklemenin zamanı gelmişti.

Neden sonra, bir iğne geldi aklıma. Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne. Maymunlar çok yakındaydı. Parmaklarımın kaydığını bildiklerinden ve o şeytani dağların zalim zirveleri bana onlardan daha nihai olduğundan, acele ediyorlardı. İrademin ümitten yoksun çabasıyla, iğnenin durduğu çekmeceli konsola doğru uzandım. El yordamıyla aradım iğneyi. Buldum! Koluma geçirdim onu. Kurtuldum!

Çeviren: Zeynep Nur Ayanoğlu
"Lobster Salad", Fifty-One Tales


Çevirinin ilk hali:
""
İstakoz Salatası
Lord Dunsany

Colquonhombros Sarayı’nın tehlikelerle dolu dışında dönerek tırmanıyordum. Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.

Bir burç duvarı veya bir taraça boyunca değil, aksine tam da duvarın dimdik ön cephesinde tırmanıyordum, iri kaya parçalarının birleştiği yerlerde ayak koyacak nereyi bulursam oraya basarak.

Ayaklarım çıplak olsaydı, işim bitmişti. Neyse ki üstümde geceleri giydiğim tişört, ayağımda da dayanıklı deri botlarım vardı. Botlarımın yan kısmı, o dar yarıklara bir şekilde tutunuyordu. Parmaklarım ve bileklerim acıyordu.

Eğer bir anlığına durmam mümkün olsaydı, alacakaranlık içinde uzanan aşağıdaki dağların korkunç zirvelerine ikinci bir bakış atmaya çelinebilirdi aklım ve bu da ölümcül olurdu.

Bunun rüyadan ibaret olması meselenin bir yüzü... Rüyalarda düştüğümüz olmuştur daha önce, ancak şu da iyi bilinir ki eğer o düşüşlerden birinde yere çarparsanız, ölürsünüz. O tehditkâr zirvelere baktığımda anlamıştım ki korktuğuma benzer bir düşüşün akıbeti bu olacaktı. Derken devam ettim.

Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları…

Bazıları tutunmak için fazla keskin, bazıları da duvardan çıkıntısızdı; desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.

Ve nihayet, uzun sure önce deprem, şimşek çakması veya savaş yüzünden oluşmuş bir gediğe vardım. Etrafını dönmem için, bin fit aşağı inmeliydim. Bunu yaparken, onlar da benimle gelecekti; çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi. Öyle veya böyle daha öteye gitmemin oluru yoktu. Kendisine ait duvara tırmandığım kralın ne yapacağını da biliyor değildim. Ya düşüp işimin bitmesinin, ya da durup o maymunları beklemenin zamanı gelmişti.

Neden sonra, bir iğne geldi aklıma. Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne. Maymunlar çok yakındaydı. Parmaklarımın kaydığını bildiklerinden ve o şeytani dağların zalim zirveleri bana onlardan daha malum olduğundan, acele ediyorlardı. İrademin ümitten yoksun çabasıyla, iğnenin durduğu çekmeceli konsola doğru uzandım. El yordamıyla aradım iğneyi. Buldum! Koluma geçirdim onu. Kurtuldum!

Çeviren: Zeynep Nur Ayanoğlu
"Lobster Salad", Fifty-One Tales

Kategori:

Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

İlk başta cidden Lord Dunsany'in bir başka enteresan hikayesini Türkçemize kazandırdığınız için teşekkürler,

""
It is strange what different sensations there can be in different boulders--every one gleaming with the same white light and every one chosen to match the rest by minions of ancient kings--when your life depends on the edges of every one you come to. Those edges seemed strangely different. It was of no avail to overcome the terror of one, for the next would give you a hold in quite a different way or hand you over to death in a different manner. Some were too sharp to hold and some too flush with the wall, those whose hold was the best crumbled the soonest; each rock had its different terror: and then there were those things that followed behind me.

""
Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları…

Bazıları tutunmak için fazla keskin, bazıları da duvardan çıkıntısızdı; desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.

burada koyu yazılan yerler çevrilmemiş heralde,

""
...desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu.

burada
""
... desteği en iyi olanlarsa en çabuk dağılanlardı.

desek parçadan biraz uzaklaşmış oluyoruz ama daha iyi olmaz mı, diyebilir miyiz böyle?

""
...çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi.

burda da parçaya daha yakın olmak için
""
... çünkü henüz bahsetmemiş olduğum kaplanlarınki gibi dişleri olan ve o duvarda doğup büyümüş bazı samur kürklü maymunlar bütün gece beni izlemişti.

desek daha mı iyi olur, yoksa cümle fazla mı uzamış olur?

daha bir çaylak olarak yorumlarımdaki hatalarımı söylerseniz sevinirim,

çeviriniz için tekrar teşekkürler..


Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

"Hayatınız, ulaştığınız kaya parçaları arasındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları… Aralarındaki boşluklar alışık olmadık bir şekilde birbirinden farklıydı. Birinin dehşetinden paçayı kurtarmak ne fayda! Çünkü bir sonraki kaya parçası, bambaşka bir destek sunuyordu size veya ölümün pençesine başka bir şekilde itiyordu sizi.
Bazıları tutunmak için fazla keskin, bazıları da duvardan çıkıntısızdı; desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı."

Dikkatiniz için teşekkür ederim; nasıl olduğunu çıkaramadığım bir şekilde o kısmı atlamışım. :roll:

Birinci öneriniz parçanın birebir çevirisi. Çevirimde, bu şekilde daha iyi olacağını düşündüğüm için, yani fiille belirtirsem orijinal metindeki anlam yoğunluğunu daha iyi aktarabileceğimi sandığım için öyle yazdım. Buna (metne sadakat bağlamında) başka itirazlar da gelirse, sizin önerinizle değiştirebilirim.

İkinci öneriniz de yine birebir çeviri, "sadık" çeviri. Fark edeceksiniz ki, bu gibi farklı çözümler sunduğum çokça cümle var. Bunun sebebi, fazlaca uzun cümleleri metinde eritmek, metni rahatlatmak ve Türkçe'deki okunurluğuna katkıda bulunmak. Tabii edebi değerinden baltalamadan. Bilemiyorum, bir şey baltalanmış mı? Sizin öneriniz pekala kabul edilebilir, fakat sırf sentaks namına bu cümleyi bu şekilde yenilersek, yenilenecek bir çuval cümle daha var, haberiniz olsun Laughing out loud

Teşekkür ederim Thumb Up


Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

oncelikle bu guzel ceviri icin zeynep'in ellerine saglik. akici ve hissedilebilir bir ceviri olmus.

""
Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.
bu cumle ile basa cikis bicimi gayet yaratici olmus bence, turkce olmus, anlatim zorlanmamis.

""
...tehlikelerle dolu dışında dönerek tırmanıyordum
yalniz burda "tehlikelerle dolu dis" tamlamasi biraz zor olmus. belki "...sarayinin etrafinda yuvarlak cizerek tirmaniyordum, tehlikelerle dolu bir yoldu bu." denebilir.

""
işim bitmişti
cok hos Alkış

""
Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları
bu cumleyi anlayamadim.

""
Bazıları tutunmak için fazla keskin, bazıları da duvardan çıkıntısızdı
burda belki "...keskindi, bazilarininsa tutulacak yeri yoktu" denebilir. "cikintisizdi" demek garip bir his yaratiyor bence.

""
desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu
"destek" yerin" "en saglam olanlar, en kolay dagilanlardi" desek? "destegi iyi olmak" bir resim olusturmiyor zihinde sanki.

""
bin fit
sizce ne yapmali bu birimleri? ben hep kendi kullandigimiz birimlere cevirip yuvarliyorum. cunku bilmeyen icin internette arayip, neye karsilik geldigini bulmak dusuyor obur turlu. "bin fit" cogu insanin kafasinda dogru mesafeyi yaratmaz gibi geliyor.

""
çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi.
burda cumlenin okunabilirligi adina yapilan mudahale yerinde. avantaja birakiyorum ben, ceviriye devam Laughing out loud

""
Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne
uzun ama basarili bir ceviri.

""
onlardan daha malum olduğundan
bunu anlayamadim. adamimizin zirveye ulasmasi maymunlara oranla daha mumkun, onu mu soyluyor?
"malum olmak" diyince, "bir sey daha gerceklesmeden birinin olacaklari hissetmesi"ni anliyorum ben.

Tebrikler!!! Eline saglik Zeynep!!!


Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

İstakoz Salatası
Lord Dunsany

Colquonhombros Sarayı’nın etrafını dönerek tırmanıyordum. Tehlikelerle dolu bir yoldu bu. Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.

Bir burç duvarı veya bir taraça boyunca değil, aksine tam da duvarın dimdik ön cephesinde tırmanıyordum, iri kaya parçalarının birleştiği yerlerde ayak koyacak nereyi bulursam oraya basarak.

Ayaklarım çıplak olsaydı, işim bitmişti. Neyse ki üstümde geceleri giydiğim tişört, ayağımda da dayanıklı deri botlarım vardı. Botlarımın yan kısmı, o dar yarıklara bir şekilde tutunuyordu. Parmaklarım ve bileklerim acıyordu.

Eğer bir anlığına durmam mümkün olsaydı, alacakaranlık içinde uzanan aşağıdaki dağların korkunç zirvelerine ikinci bir bakış atmaya çelinebilirdi aklım ve bu da ölümcül olurdu.

Bunun rüyadan ibaret olması meselenin bir yüzü... Rüyalarda düştüğümüz olmuştur daha önce, ancak şu da iyi bilinir ki eğer o düşüşlerden birinde yere çarparsanız, ölürsünüz. O tehditkâr zirvelere baktığımda anlamıştım ki korktuğuma benzer bir düşüşün akıbeti bu olacaktı. Derken devam ettim.

Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları… Aralarındaki boşluklar alışık olmadık bir şekilde birbirinden farklıydı. Birinin dehşetinden paçayı kurtarmak ne fayda! Çünkü bir sonraki kaya parçası, bambaşka bir destek sunuyordu size veya ölümün pençesine başka bir şekilde itiyordu sizi.

Bazıları tutunmak için fazla keskindi, bazılarınınsa tutunulacak yeri yoktu; tutunulacak yeri en sağlam olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.

Ve nihayet, uzun sure önce deprem, şimşek çakması veya savaş yüzünden oluşmuş bir gediğe vardım. Etrafını dönmem için, bin fit aşağı inmeliydim. Bunu yaparken, onlar da benimle gelecekti; çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi. Öyle veya böyle daha öteye gitmemin oluru yoktu. Kendisine ait duvara tırmandığım kralın ne yapacağını da biliyor değildim. Ya düşüp işimin bitmesinin, ya da durup o maymunları beklemenin zamanı gelmişti.

Neden sonra, bir iğne geldi aklıma. Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne. Maymunlar çok yakındaydı. Parmaklarımın kaydığını bildiklerinden ve o şeytani dağların zalim zirveleri bana onlardan daha nihai olduğundan, acele ediyorlardı. İrademin ümitten yoksun çabasıyla, iğnenin durduğu çekmeceli konsola doğru uzandım. El yordamıyla aradım iğneyi. Buldum! Koluma geçirdim onu. Kurtuldum!

Çeviren: Zeynep Nur Ayanoğlu
"Lobster Salad", Fifty-One Tales


Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

"eslenilmek" ve "tutunulmak" fiilerinde hala sorun var gibi geldi bana.
ne dersiniz?
zeynep'in ellerine saglik tekrar tekrar


Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

Çağdaş dedi ki:
"eslenilmek" ve "tutunulmak" fiilerinde hala sorun var gibi geldi bana.
ne dersiniz?

Çağdaş,
""
Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları…

cümlesindeki "eşlenilmek" kelimesini mi sorunlu buluyorsun?

Bu öykünün bir türlü atmosferini çözemedim. Dolayısıyle "eşlenilmek" kelimesinin bu öyküde neyi ifade etmiş olabileceğini bilemiyorum. Eşlenilmek bana eşlenik sözcüğünü çağrıştırdı. TDK nın sözlüğünde eşlenik kelimesi için şunları buldum;

eşlenik

sf. mat. Herhangi bir biçimde birbiriyle oranlı bulunan (nokta, çizgi, sayı).
Güncel Türkçe Sözlük eşlenik İng. torque Osm. moment Alm. Drehmoment Fr. moment d'un couple

Mekanikte, bir özeğin çevresinde dönen bir cismin gücüyle bu cismin özeğe olan uzaklığının çarpımı.
BSTS / Otomobilcilik ve Motor Bilgisi Terimleri eşlenik İng. conjugate Osm. konjüge Alm. konjugiert Fr. conjugué

Molekül ya da örüt,yapısı içindeki doymamışlık noktaları birbirine bağlanmış olan kimyasal özdek.
BSTS / Kimya Terimleri Sözlüğü 1981eşlenik Osm. müzdevice Fr.conjugué

Bu ifadelere bakıldığında acaba yanlış bir iz üzerindemiyim diye düşündüm. Huh! Eşlenilmek kelimesinin kökü ne olacak bilemedim. Bu arada "eşlenilmek üzere" derken "eşleştirilmek üzere" mi kastedilmiş olabilir mi ?


Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası

Zeynep'e sonsuz teşekkürler. Son zamanlarda okuduğum en etkileyici Lord Dunsany öyküsüydü. Alegorik yapı, anlatıcının ruh durumunu ele vermek için müthiş ustaca kullanılmış. Sanırım öyküyü bir süre sonra yeniden okumak ihtiyacı hissedeceğim.