Lord Dunsany - İstakoz Salatası
Çevirinin son hali:
İstakoz Salatası
Lord DunsanyColquonhombros Sarayı’nın etrafını dönerek tırmanıyordum. Tehlikelerle dolu bir yoldu bu. Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.
Bir burç duvarı veya bir taraça boyunca değil, aksine tam da duvarın dimdik ön cephesinde tırmanıyordum, iri kaya parçalarının birleştiği yerlerde ayak koyacak nereyi bulursam oraya basarak.
Ayaklarım çıplak olsaydı, işim bitmişti. Neyse ki üstümde geceleri giydiğim tişört, ayağımda da dayanıklı deri botlarım vardı. Botlarımın yan kısmı, o dar yarıklara bir şekilde tutunuyordu. Parmaklarım ve bileklerim acıyordu.
Eğer bir anlığına durmam mümkün olsaydı, alacakaranlık içinde uzanan aşağıdaki dağların korkunç zirvelerine ikinci bir bakış atmaya çelinebilirdi aklım ve bu da ölümcül olurdu.
Bunun rüyadan ibaret olması meselenin bir yüzü... Rüyalarda düştüğümüz olmuştur daha önce, ancak şu da iyi bilinir ki eğer o düşüşlerden birinde yere çarparsanız, ölürsünüz. O tehditkâr zirvelere baktığımda anlamıştım ki korktuğuma benzer bir düşüşün akıbeti bu olacaktı. Derken devam ettim.
Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları… Aralarındaki boşluklar alışık olmadık bir şekilde birbirinden farklıydı. Birinin dehşetinden paçayı kurtarmak ne fayda! Çünkü bir sonraki kaya parçası, bambaşka bir destek sunuyordu size veya ölümün pençesine başka bir şekilde itiyordu sizi.
Bazıları tutunmak için fazla keskindi, bazılarınınsa tutunulacak yeri yoktu; tutunulacak yeri en sağlam olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.
Ve nihayet, uzun sure önce deprem, şimşek çakması veya savaş yüzünden oluşmuş bir gediğe vardım. Etrafını dönmem için, bin fit aşağı inmeliydim. Bunu yaparken, onlar da benimle gelecekti; çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi. Öyle veya böyle daha öteye gitmemin oluru yoktu. Kendisine ait duvara tırmandığım kralın ne yapacağını da biliyor değildim. Ya düşüp işimin bitmesinin, ya da durup o maymunları beklemenin zamanı gelmişti.
Neden sonra, bir iğne geldi aklıma. Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne. Maymunlar çok yakındaydı. Parmaklarımın kaydığını bildiklerinden ve o şeytani dağların zalim zirveleri bana onlardan daha nihai olduğundan, acele ediyorlardı. İrademin ümitten yoksun çabasıyla, iğnenin durduğu çekmeceli konsola doğru uzandım. El yordamıyla aradım iğneyi. Buldum! Koluma geçirdim onu. Kurtuldum!
Çeviren: Zeynep Nur Ayanoğlu
"Lobster Salad", Fifty-One Tales
Çevirinin ilk hali:
İstakoz Salatası
Lord DunsanyColquonhombros Sarayı’nın tehlikelerle dolu dışında dönerek tırmanıyordum. Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.
Bir burç duvarı veya bir taraça boyunca değil, aksine tam da duvarın dimdik ön cephesinde tırmanıyordum, iri kaya parçalarının birleştiği yerlerde ayak koyacak nereyi bulursam oraya basarak.
Ayaklarım çıplak olsaydı, işim bitmişti. Neyse ki üstümde geceleri giydiğim tişört, ayağımda da dayanıklı deri botlarım vardı. Botlarımın yan kısmı, o dar yarıklara bir şekilde tutunuyordu. Parmaklarım ve bileklerim acıyordu.
Eğer bir anlığına durmam mümkün olsaydı, alacakaranlık içinde uzanan aşağıdaki dağların korkunç zirvelerine ikinci bir bakış atmaya çelinebilirdi aklım ve bu da ölümcül olurdu.
Bunun rüyadan ibaret olması meselenin bir yüzü... Rüyalarda düştüğümüz olmuştur daha önce, ancak şu da iyi bilinir ki eğer o düşüşlerden birinde yere çarparsanız, ölürsünüz. O tehditkâr zirvelere baktığımda anlamıştım ki korktuğuma benzer bir düşüşün akıbeti bu olacaktı. Derken devam ettim.
Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları…
Bazıları tutunmak için fazla keskin, bazıları da duvardan çıkıntısızdı; desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.
Ve nihayet, uzun sure önce deprem, şimşek çakması veya savaş yüzünden oluşmuş bir gediğe vardım. Etrafını dönmem için, bin fit aşağı inmeliydim. Bunu yaparken, onlar da benimle gelecekti; çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi. Öyle veya böyle daha öteye gitmemin oluru yoktu. Kendisine ait duvara tırmandığım kralın ne yapacağını da biliyor değildim. Ya düşüp işimin bitmesinin, ya da durup o maymunları beklemenin zamanı gelmişti.
Neden sonra, bir iğne geldi aklıma. Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne. Maymunlar çok yakındaydı. Parmaklarımın kaydığını bildiklerinden ve o şeytani dağların zalim zirveleri bana onlardan daha malum olduğundan, acele ediyorlardı. İrademin ümitten yoksun çabasıyla, iğnenin durduğu çekmeceli konsola doğru uzandım. El yordamıyla aradım iğneyi. Buldum! Koluma geçirdim onu. Kurtuldum!
Çeviren: Zeynep Nur Ayanoğlu
"Lobster Salad", Fifty-One Tales
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
İlk başta cidden Lord Dunsany'in bir başka enteresan hikayesini Türkçemize kazandırdığınız için teşekkürler,
burada koyu yazılan yerler çevrilmemiş heralde,
burada
desek parçadan biraz uzaklaşmış oluyoruz ama daha iyi olmaz mı, diyebilir miyiz böyle?
burda da parçaya daha yakın olmak için
desek daha mı iyi olur, yoksa cümle fazla mı uzamış olur?
daha bir çaylak olarak yorumlarımdaki hatalarımı söylerseniz sevinirim,
çeviriniz için tekrar teşekkürler..
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
"Hayatınız, ulaştığınız kaya parçaları arasındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları… Aralarındaki boşluklar alışık olmadık bir şekilde birbirinden farklıydı. Birinin dehşetinden paçayı kurtarmak ne fayda! Çünkü bir sonraki kaya parçası, bambaşka bir destek sunuyordu size veya ölümün pençesine başka bir şekilde itiyordu sizi.
Bazıları tutunmak için fazla keskin, bazıları da duvardan çıkıntısızdı; desteği en iyi olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı."
Dikkatiniz için teşekkür ederim; nasıl olduğunu çıkaramadığım bir şekilde o kısmı atlamışım. :roll:
Birinci öneriniz parçanın birebir çevirisi. Çevirimde, bu şekilde daha iyi olacağını düşündüğüm için, yani fiille belirtirsem orijinal metindeki anlam yoğunluğunu daha iyi aktarabileceğimi sandığım için öyle yazdım. Buna (metne sadakat bağlamında) başka itirazlar da gelirse, sizin önerinizle değiştirebilirim.
İkinci öneriniz de yine birebir çeviri, "sadık" çeviri. Fark edeceksiniz ki, bu gibi farklı çözümler sunduğum çokça cümle var. Bunun sebebi, fazlaca uzun cümleleri metinde eritmek, metni rahatlatmak ve Türkçe'deki okunurluğuna katkıda bulunmak. Tabii edebi değerinden baltalamadan. Bilemiyorum, bir şey baltalanmış mı? Sizin öneriniz pekala kabul edilebilir, fakat sırf sentaks namına bu cümleyi bu şekilde yenilersek, yenilenecek bir çuval cümle daha var, haberiniz olsun
Teşekkür ederim
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
oncelikle bu guzel ceviri icin zeynep'in ellerine saglik. akici ve hissedilebilir bir ceviri olmus.
"malum olmak" diyince, "bir sey daha gerceklesmeden birinin olacaklari hissetmesi"ni anliyorum ben.
Tebrikler!!! Eline saglik Zeynep!!!
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
İstakoz Salatası
Lord Dunsany
Colquonhombros Sarayı’nın etrafını dönerek tırmanıyordum. Tehlikelerle dolu bir yoldu bu. Benim çok aşağılarımda, durgun alacakaranlıkta, oraların açık havasında, dağların yalçın tepelerine uzandıklarını güç bela görüyordum.
Bir burç duvarı veya bir taraça boyunca değil, aksine tam da duvarın dimdik ön cephesinde tırmanıyordum, iri kaya parçalarının birleştiği yerlerde ayak koyacak nereyi bulursam oraya basarak.
Ayaklarım çıplak olsaydı, işim bitmişti. Neyse ki üstümde geceleri giydiğim tişört, ayağımda da dayanıklı deri botlarım vardı. Botlarımın yan kısmı, o dar yarıklara bir şekilde tutunuyordu. Parmaklarım ve bileklerim acıyordu.
Eğer bir anlığına durmam mümkün olsaydı, alacakaranlık içinde uzanan aşağıdaki dağların korkunç zirvelerine ikinci bir bakış atmaya çelinebilirdi aklım ve bu da ölümcül olurdu.
Bunun rüyadan ibaret olması meselenin bir yüzü... Rüyalarda düştüğümüz olmuştur daha önce, ancak şu da iyi bilinir ki eğer o düşüşlerden birinde yere çarparsanız, ölürsünüz. O tehditkâr zirvelere baktığımda anlamıştım ki korktuğuma benzer bir düşüşün akıbeti bu olacaktı. Derken devam ettim.
Hayatınız, ulaştığınız kaya parçalarındaki boşluklara bağlı olduğunda, bu farklı kaya parçalarının farklı farklı duyuşlara sebep olması tuhaf şey. Her biri aynı beyaz ışıkla parlayan ve her biri eski kralların zabıta memurları tarafından diğerleriyle eşlenilmek üzere seçilmiş kaya parçaları… Aralarındaki boşluklar alışık olmadık bir şekilde birbirinden farklıydı. Birinin dehşetinden paçayı kurtarmak ne fayda! Çünkü bir sonraki kaya parçası, bambaşka bir destek sunuyordu size veya ölümün pençesine başka bir şekilde itiyordu sizi.
Bazıları tutunmak için fazla keskindi, bazılarınınsa tutunulacak yeri yoktu; tutunulacak yeri en sağlam olanlar ise en çabuk şekilde dağılıyordu. Her kaya, bir diğerinden başka türlü bir dehşet barındırıyordu. Hem sonra, arkamdan beni takip eden o şeyler vardı.
Ve nihayet, uzun sure önce deprem, şimşek çakması veya savaş yüzünden oluşmuş bir gediğe vardım. Etrafını dönmem için, bin fit aşağı inmeliydim. Bunu yaparken, onlar da benimle gelecekti; çünkü henüz bahsetmemiş olduğum bazı samur kürklü maymunlar bütün akşam boyunca beni izlemişti. Bunlar, kaplan gibi dişleri olan ve o duvar üzerinde doğup büyüyen şeylerdi. Öyle veya böyle daha öteye gitmemin oluru yoktu. Kendisine ait duvara tırmandığım kralın ne yapacağını da biliyor değildim. Ya düşüp işimin bitmesinin, ya da durup o maymunları beklemenin zamanı gelmişti.
Neden sonra, bir iğne geldi aklıma. Baştan savularak, başka dünyadaki bir kravattan çıkarılıp, parıldayan o duvarın yükseldiği dünyaya doğru aşağı fırlatılmış ve şimdi, eğer talihsizlik eseri yerinden olmadıysa, yatağımın başındaki çekmeceli konsolda duran iğne. Maymunlar çok yakındaydı. Parmaklarımın kaydığını bildiklerinden ve o şeytani dağların zalim zirveleri bana onlardan daha nihai olduğundan, acele ediyorlardı. İrademin ümitten yoksun çabasıyla, iğnenin durduğu çekmeceli konsola doğru uzandım. El yordamıyla aradım iğneyi. Buldum! Koluma geçirdim onu. Kurtuldum!
Çeviren: Zeynep Nur Ayanoğlu
"Lobster Salad", Fifty-One Tales
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
Teşekkürler Zeynep
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
"eslenilmek" ve "tutunulmak" fiilerinde hala sorun var gibi geldi bana.
ne dersiniz?
zeynep'in ellerine saglik tekrar tekrar
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
Çağdaş,
cümlesindeki "eşlenilmek" kelimesini mi sorunlu buluyorsun?
Bu öykünün bir türlü atmosferini çözemedim. Dolayısıyle "eşlenilmek" kelimesinin bu öyküde neyi ifade etmiş olabileceğini bilemiyorum. Eşlenilmek bana eşlenik sözcüğünü çağrıştırdı. TDK nın sözlüğünde eşlenik kelimesi için şunları buldum;
eşlenik
sf. mat. Herhangi bir biçimde birbiriyle oranlı bulunan (nokta, çizgi, sayı).
Güncel Türkçe Sözlük eşlenik İng. torque Osm. moment Alm. Drehmoment Fr. moment d'un couple
Mekanikte, bir özeğin çevresinde dönen bir cismin gücüyle bu cismin özeğe olan uzaklığının çarpımı.
BSTS / Otomobilcilik ve Motor Bilgisi Terimleri eşlenik İng. conjugate Osm. konjüge Alm. konjugiert Fr. conjugué
Molekül ya da örüt,yapısı içindeki doymamışlık noktaları birbirine bağlanmış olan kimyasal özdek.
BSTS / Kimya Terimleri Sözlüğü 1981eşlenik Osm. müzdevice Fr.conjugué
Bu ifadelere bakıldığında acaba yanlış bir iz üzerindemiyim diye düşündüm. Eşlenilmek kelimesinin kökü ne olacak bilemedim. Bu arada "eşlenilmek üzere" derken "eşleştirilmek üzere" mi kastedilmiş olabilir mi ?
Re: Lord Dunsany - İstakoz Salatası
Zeynep'e sonsuz teşekkürler. Son zamanlarda okuduğum en etkileyici Lord Dunsany öyküsüydü. Alegorik yapı, anlatıcının ruh durumunu ele vermek için müthiş ustaca kullanılmış. Sanırım öyküyü bir süre sonra yeniden okumak ihtiyacı hissedeceğim.