UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Lord Dunsany - Erişilemez Kırlar

01 Ara 2008
Hüseyin Demirtaş

""
Erişilemez Kırlar
Lord Dunsany

Dağlar şöyle dedi: "Zamanın yorgunluğunu üzerinde taşıyan yaşlılar, saçları kırlaşmış olanlar bize iyi bakın, bize karşı adil olun. Zamanın bastonunu kıracak ve ayağını tökezletecek kadar çok şey gördük. Ama yine de heybetli kalacağız, hatta şimdi olduğu gibi, çocuklarının kemiklerini barındıran ve yaptıkları için gözyaşı döken yaşlı akran kardeşimiz denizin sesini işiterek. Uzakta, uzakta her şeyin üzerinde biz varız; küçük şehirlere onlar yaşlanıp da bizi bırakıncaya, tarih oluncaya kadar arkadaşlık ederiz. Biz ebediyen var olan dağlarız. Ve yavaşça uzak diyarlardan toplanıp geldi bulutlar; güneş ışığı, uçurum uçurum üstünde, dağ dağ üstünde Kafkasların Himalayalara benzerliğinde fırtınaların gerisine geldi ve bulutların aydınlık yüksekliklerinden dağların zirvelerine boşça baktı."Ya, geçin gidin", dedi dağlar. Ve bulutlar düşündüğüm ya da hayal ettiğim gibi cevap verdi. "Geçip gideriz, tabi ki geçip gideriz ama bizim erişilemez kırlarımızda Pegasus* dolaşır. "Burada Pegasus dörtnala koşar ve her sabah tarlakuşlarının ona uzak kırlardan getirdiği şarkılara kulak verir. Onun nal sesleri güneşin doğuşunda sanki kırlarımız gümüştenmiş gibi yamaçlarımızda yankılanır. Şafak rüzgârını açılmış burun delikleriyle soluyarak, yukarı dikilmiş başı ve titreyen kanatlarıyla, görkemli zirvelerimizde durur ve etrafı seyreder. Burnundan solur ve uzak geleceğin şaşılacak savaşlarını görür, tanrıların dizlerini örten yün kıvrımlarındaki büklüm ve kırışıklıklara öfkelenir.

*Pegasus Yunan mitolojisinde yer alan kanatları olan, uçan, efsanevi bir attır.

Çeviri: Hüseyin Demirtaş

"Unpasturable Fields", Fifty-One Tales

Kategori:

Re: Lord Dunsany - Erişilemez Kırlar

Lord Dunsany' nin bu öyküsününde defalarca okunarak anlamını tamamlayacağını düşünüyorum. Çeviri için teşekkür ederim.
Öyküyü okurken bir iki yerde cümleyi anlamakta zorlandım. hem akıcılığı hem de anlamı kesintiye uğratan yerleri aşağıdaki gibi işeretliyorum.

""
Ve yavaşça uzak diyarlardan toplanıp geldi bulutlar; güneş ışığı, uçurum uçurum üstünde, dağ dağ üstünde Kafkasların Himalayalara benzerliğinde fırtınaların gerisine geldi ve bulutların aydınlık yüksekliklerinden dağların zirvelerine boşça baktı."Ya, geçin gidin", dedi dağlar. Ve bulutlar düşündüğüm ya da hayal ettiğim gibi cevap verdi. "Geçip gideriz, tabi ki geçip gideriz ama bizim erişilemez kırlarımızda Pegasus* dolaşır. "Burada Pegasus dörtnala koşar ve her sabah tarlakuşlarının ona uzak kırlardan getirdiği şarkılara kulak verir.

Çeviri ile ilgili bir altyapım olmadığı için bu kısımlar hakkında bir önerim malesef yok Smile


Re: Lord Dunsany - Erişilemez Kırlar

Çeviri için teşekkürler. Ben de Nurten Aksakal gibi, öykünün kimi yerlerini anlamakta zorlandım.

Edatlar, tümleçler... sanki uygun yerde kullanılmamış, bu nedenle metnin akılcılığı bozuluyor, ya da, anlaşılması güçleşiyor diye düşündüm. Birkaç örnek:
(Alıntıladığım cümlelerin altına yazdıklarımın doğruluğundan emin değilim, sadece birer öneri)

Hüseyin Demirtaş dedi ki:
Ama yine de heybetli kalacağız, hatta şimdi olduğu gibi, çocuklarının kemiklerini barındıran ve yaptıkları için gözyaşı döken yaşlı akran kardeşimiz denizin sesini işiterek.

"şimdi olduğu gibi" tümcesi cümlenin başka bir yerinde olsa cümle daha anlaşılır olacak gibi geldi bana.

Hüseyin Demirtaş dedi ki:
Uzakta, uzakta her şeyin üzerinde biz varız;

yükseklik işaret ediliyor burada sanırım.

Hüseyin Demirtaş dedi ki:
küçük şehirlere onlar yaşlanıp da bizi bırakıncaya, tarih oluncaya kadar arkadaşlık ederiz.

"küçük şehirlere" tümcesi "arkadaşlık ederiz" in hemen önünde olsa cümle daha anlaşılır olacak diye düşündüm.

Hüseyin Demirtaş dedi ki:
Ve yavaşça uzak diyarlardan toplanıp geldi bulutlar

"Ve uzak diyarlardan yavaşça toplanıp..."

Hüseyin Demirtaş dedi ki:
"Burada Pegasus dörtnala koşar ve her sabah tarlakuşlarının ona uzak kırlardan getirdiği şarkılara kulak verir

"her sabah" cümlenin başka bir yerinde kullanılmalı, ama neresi uygun, bilmiyorum. Pegasus mu her sabah kulak verir, tarlakuşları mı her sabah getirir, vurgu hangisine?

Hüseyin Demirtaş dedi ki:
Şafak rüzgârını açılmış burun delikleriyle soluyarak

Açılmış burun delikleriyle şafak rüzgârını soluyarak


Re: Lord Dunsany - Erişilemez Kırlar

Hüseyin'in ellerine sağlık. Yoğunluğum yüzünden daha önce zaman ayıramadım. değerlendirmelerim ağağıda:

Bu bağlamda "unpasturable"ı Türkçeye çevirmek pek kolay değil tabii. Bence Erişilmez gayet güzel olmuş.

Özgün metnin paragraf düzenine sadık kalınması taraftarıyım ben. O zaman diyalogların akışı da daha kolay verilebilir.

""
Thus spake the mountains: "Behold us, even us; the old ones, the grey ones, that wear the feet of Time. Time on our rocks shall break his staff and stumble: and still we shall sit majestic, even as now, hearing the sound of the sea, our old coeval sister, who nurses the bones of her children and weeps for the things she has done.
""
Dağlar şöyle dedi: " ... Zamanın bastonunu kıracak ve ayağını tökezletecek kadar çok şey gördük. Ama yine de heybetli kalacağız, hatta şimdi olduğu gibi, çocuklarının kemiklerini barındıran ve yaptıkları için gözyaşı döken yaşlı akran kardeşimiz denizin sesini işiterek.
""
Şöyle söyledi dağlar: " ... Zaman, bizim kayalıklarımızda bastonunu kırıp tökezleyecek ve biz tıpkı bugünkü gibi görkemle oturup kendi evlatlarının kemiklerine dadılık eden ve yaptığı şeyler için gözyaşı döken akran kardeşimiz denizin sesini duyacağız.
Son cümlede, ilk çeviride, denizin kendi yaptığı şeler için mi yoksa çocuklarının yaptığı şeyler için mi göz yaşı döktüğü iyi anlaşılmıyor bence. Oysa özgün metinde deniz kendi yağtığı şeyler için döküyor.

""
"Far, far, we stand above all things; befriending the little cities until they grow old and leave us to go among the myths.
""
Uzakta, uzakta her şeyin üzerinde biz varız; küçük şehirlere onlar yaşlanıp da bizi bırakıncaya, tarih oluncaya kadar arkadaşlık ederiz.
""
Her şeyin çok çok üstündeyiz. Yaşlanıp bizi bırakıncaya, söylencelere karışıncaya dek küçük şehirlere arkadaşlık ederiz.

""
"We are the most imperishable mountains."
""
Biz ebediyen var olan dağlarız.
"imperishable" için belki "hiç eskimeyecek" gibi bir karşılık da düşünülebilir.

""
"Ye pass away," said the mountains.
""
"Ya, geçin gidin", dedi dağlar.

Burada "ye" "siz" ("you") anlamına geliyor olmalı ("You pass away"). Çeviride bu iyi anlaşılmıyor bence.

""
Pegasus* dolaşır. "Burada Pegasus ...
Yanlışlıkla ikinci kez tırnak kullanılmış.


Re: Lord Dunsany - Erişilemez Kırlar

eren in önerileri gayet güzel ancak ben behold us, even us. the old ones the grey ones daki yaşlı, gri olan tanımlarına ne olmuş neden almamış anlayamadım... that wear feet of time ne demek bir kalıp mı?


Re: Lord Dunsany - Erişilemez Kırlar

Thus spake the mountains: "Behold us, even us; the old ones, the grey ones, that wear the feet of Time. Time on our rocks shall break his staff and stumble: and still we shall sit majestic, even as now, hearing the sound of the sea, our old coeval sister, who nurses the bones of her children and weeps for the things she has done.
Zaman kayalıklarımızda bastonunu kırıp ayağını tökezletecek biz o zaman da hala heybetli duracağız,...