UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

30 Kas 2008
esra

Buyrun bu haftaki kısa öykümüz Smile

""
Çiçeklerin Feryadı
Lord Dunsany

Herkesin sevgilisi yaşlı, tembel batı rüzgarı durmaksızın, aheste aheste
esiyor, Yunan memleketine doğru ilerliyordu. Gittiği her yere de çiçeklerin
seslerini taşıyordu.

"Ormanlar da yok artık. Bütün ağaçlar yere serilip terk etti bizi. İnsanlar
sevmez oldu, ay ışığıyla yalnızız artık. Devasa motorlar çayırları ezip geçiyor.
Geçtikleri yollar ise baştan aşağı berbat ve sert hâlâ.

"Zırhlarını kuşanmış şehirler çimlerin yerini alıyor, durmadan yuvalarını
çatırdatıyordu. Parıl parıl yanan ışıklarıyla gecenin güzelliğini lekeliyorlar."

"Ah Pan, ormanlar yok artık, o yeşil, karanlık ormanlar. Ve sen Pan, sen de
uzak, çok uzaktasın."

Bir gece vakti Midland şehrinin kenarından geçen iki tren yolu bendinin
arasında oturuyordum. Gördüğüm kadarıyla rayların birinden her iki dakikada bir
tren geçerken ötekinden her beş dakikada iki tren geçiyordu.

Göz kamaştıran fabrikalar oldukça yakındaydı. Onların üzerinde gökyüzü, humma
zamanlarında görülen o korkunç rüyalardaki görünüşe bürünmüştü.

Çiçekler şehrin dev adımlarla ilerlediği, geliştiği konusunda haklıydılar.
Bu yüzden yükselen feryatlarını duydum. Sonrasında rüzgarı melodisiyle
çalkalayan Arkadya'lı Pan'ın onları ayıplayan sesini işittim:

"Biraz daha sabredin, bunlar çok uzun sürmeyecektir."

Çeviren: Esra Çınar

"The Prayer of the Flowers", Fifty-One Tales

Kategori:

Re: Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

Öykü seçimi ve çeviri için kutluyorum esra, ellerine sağlık. Sadece bir cümlede noktalama işaretinin eksikliği bir karmaşa yaratmış:

""
Herkesin sevgilisi yaşlı, tembel batı rüzgarı; durmaksızın, aheste aheste
esiyor, Yunan memleketine doğru ilerliyordu.
Buraya herhangi bir noktalama işareti konulmadığında havada kalıyor sence de öyle değil mi?


Re: Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

yorumun için teşekkürler cihan. Noktalama işaretleri konusunda pek başarılı değilimdir doğrusu. Bu uyarın iyi oldu. Cümle anlam kazandı Thumb Up


Re: Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

""
"Biraz daha sabredin, bunlar çok uzun sürmeyecektir."

Pan'ın verdiği gözdağı beni yeterince tatmin etti. Kısa, net ve gerektiğinde acımasız olabileceğini çok güzel anlatıyor.

Çeviri için teşekkürler. Good


Re: Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

""
It was the voice of the flowers on the West wind, the lovable, the old, the lazy West wind, blowing ceaselessly, blowing sleepily, going Greecewards.
""
Herkesin sevgilisi yaşlı, tembel batı rüzgarı durmaksızın, aheste aheste esiyor, Yunan memleketine doğru ilerliyordu. Gittiği her yere de çiçeklerin seslerini taşıyordu.
""
Sevimli, yaşlı, uyuşuk batı rüzgârı, beraberinde çiçeklerin sesini taşıyarak durmaksızın, sakince Yunan memleketine doğru esiyordu.
Bence ilk çeviri de oldukça güzel. Ben tek cümle de ifade edilip edilemeyeceğini görmek istedim.

""
"The woods have gone away, they have fallen and left us; men love us no longer, we are lonely by moonlight. Great engines rush over the beautiful fields, their ways lie hard and terrible up and down the land.
""
"Ormanlar da yok artık. Bütün ağaçlar yere serilip terk etti bizi. İnsanlar sevmez oldu, ay ışığıyla yalnızız artık. Devasa motorlar çayırları ezip geçiyor. Geçtikleri yollar ise baştan aşağı berbat ve sert hâlâ.
""
Ormanlar gittiler, yerle yeksan olup bizi terk ettiler. İnsanlar bizi sevmez oldu, ay ışığıyle yalnızız artık. Devasa motorlar çayırları ezip geçerken arazi boyunca arkalarında çirkin ve korkunç yollar bırakıyorlar.
Burada "hey have fallen"daki fall'un "bir kalenin düşmesi" gibi bir anlama yaklaştığını düşünüyorum. "Men love us no longer"ın çevirisinde "bizi" diye belirtmenin söyleyişi kolaylaştırdığını düşünüyorum. Son cümlede "hard"ın "çirkin" anlamını denedim, ne kadar oldu, bilmiyorum. Ama "sert ve korkunç" ya da "berbat ve sert" benim kulağıma biraz garip geliyor.

""
"The cancrous cities spread over the grass, they clatter in their lairs continually, they glitter about us blemishing the night.
""
"Zırhlarını kuşanmış şehirler çimlerin yerini alıyor, durmadan yuvalarını çatırdatıyordu. Parıl parıl yanan ışıklarıyla gecenin güzelliğini lekeliyorlar."
""
Kanserli şehirler, çayırlara yayılıyor, inlerinde uğulduyor, parıl parıl ışıklarıyla geceyi lekeliyorlar.
Burada "cancrous" sözünün anlamını bulamadım. Birkaç yerde "canc'rous" sözüne ratsladım. O da, sanırım, cancerous'un kısaltılmışı. Genel olarak çiçeklerin, genişleyen şehirlerin kirlettiği doğanın yakarışına da uyduğunu düşünüyorum şehirleri kansere benzetmenin.

""
"The woods are gone, O Pan, the woods, the woods. And thou art far, O Pan, and far away."
""
"Ah Pan, ormanlar yok artık, o yeşil, karanlık ormanlar. Ve sen Pan, sen de uzak, çok uzaktasın."
""
Ah Pan! Ormanlar gittiler, ormanlar, ormanlar. ...
Yeşil ve karanlık sıfatlarını kullanmayınca biraz yavan oluyor gerçekten de.

""
I was standing by night between two railway embankments on the edge of a Midland city. On one of them I saw the trains go by, once in every two minutes, and on the other, the trains went by twice in every five.
""
Bir gece vakti Midland şehrinin kenarından geçen iki tren yolu bendinin arasında oturuyordum. Gördüğüm kadarıyla rayların birinden her iki dakikada bir tren geçerken ötekinden her beş dakikada iki tren geçiyordu.
Belki ikinci cümlenin başındaki "gördüğüm kadarıyla" ifadesini kaldırsak cümle öykünün diğer parçalarıyla daha kolay bütünleşecek.

""
Quite close were the glaring factories, and the sky above them wore the fearful look that it wears in dreams of fever.
""
Göz kamaştıran fabrikalar oldukça yakındaydı. Onların üzerinde gökyüzü, humma zamanlarında görülen o korkunç rüyalardaki görünüşe bürünmüştü.
""
... Üzerlerindeki gökyüzü hummalı rüyalardaki korkunç görünüşüne bürünmüştü.

Ellerine sağlık Esra. Güzel bir çeviri olmuş. Dunsany'nin doğayla sanayileşme arasındaki mücadeleyi Yunan tanrılarına atıfta bulunarak ifade ettiği bir başka öykü "Çiçeklerin Feryadı." Onun zamanında doğadaki yıkımı gözle görmek daha kolaydı muhtemelen. Şimdi, Avrupa'yı Amerika'yı gezenler muhtemelen yemyeşil şehirlerde, tertemiz parklarda bu yıkımı o kadar rahat göremiyorlar.


Re: Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

öncelikle yapıcı yorumların için teşekkürler eren Smile

"Fall" fiilinin kalenin düşmesi anlamını bilmiyordum. Doğanın makineleri yenilmesi anlatak için kullanılmış sanırım burada. Ama çevirinin de bu anlamı verdiğini düşünmüştüm. Sence eklemek gerekli mi?

"hard"ı çevirmekte çok zorlanmıştım. Yani yerine koyacak kelime bulamamıştım. Ama "çirkin" çok güzel oturmuş. Teşekkürler Thumb Up

"Cancrous" kelimesinin anlamına bir siteden bakmıştım. Sen uyarınca tekrar baktım haklıymışsın. Kanserli olarak çevrilmesi gerekiyor.


Re: Lord Dunsany - Çiçeklerin Feryadı

esra dedi ki:
"Fall" fiilinin kalenin düşmesi anlamını bilmiyordum. Doğanın makineleri yenilmesi anlatak için kullanılmış sanırım burada. Ama çevirinin de bu anlamı verdiğini düşünmüştüm. Sence eklemek gerekli mi?
Cevirinin anlami verdigini dusunuyorsan gerek yok tabii. Senin de soyledigin gibi burada bir yenilgi, bir cokus anlatiliyor bir yerde.