UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Leylâ Erbil - Vapur

10 Mar 2013
Barış Acar

Öykü bir vapurla ilgili ya da değil.

---
Leylâ Erbil
"Vapur"
Gecede
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
2010
s. 9-32

Kategori:

Re: Leylâ Erbil - Vapur

Çağan dedi ki:
Leyla Erbil'de Etik ve Estetik kitabını iyice inceledim, Vapur'un geçtiği bütün metinlerde, anlatıcının bir kız çocuğu olduğu söylenmiş. Genel kanı bu yönde Smile

Çocuğa bir cinsiyet atfedenlerin en azından bu konuda bir açıklama yapmasını beklerdim. Böylesi daha çok bir dikkatsizlik gibi görünüyor Smile


Re: Leylâ Erbil - Vapur

""
Vapurun içindense kumanda sesleri geliyor ama kimse görünmüyordu, bacası tütüyordu, düdük çekmiyordu artık, usul usul Ortaköy açıklarına doğru geldi ve demirledi; biraz durgun görünüyordu, uzun süre müşterisiz ve örgüsüz kaldığı günlerde annemin bizi yedirip yatırdığı ama kendisi yemediği akşamlarda, ışığı söndürerek pencerenin önünde oturduğu ve karşı damları seyrettiği vakitki kıpırtısız sarılığı içinde öyle donanmadan kopup üzerine gelmekte olan gemiyi seyrediyordu (...)

Sonunda ateş ettiler. Kapkara bir duman sardı Boğaz'ı, vapuru göremedik ama duman silindiğinde ateş eden gemiyi gördük; direklerine iki kara küre çekmişti, üst üste düdük çalıyor, bağırışmalar içinde ağır ağır batıyordu (...)

İlk paragrafta anlatıcıyla ilgili de bir sorun var gibi geliyor bana. Anlatıcının, annesinin onları yatırdıktan sonra ışığı söndürüp otururkenki sarılığını bilmesi mümkün olabilir mi?

***

Bunun dışında, günlerdir bu sahneyi düşünüyorum. Önce kara kürelerin bir sembol olduğunu düşündüm, ama çok geçmeden bunun geminin kumanda altında olmadığı (arızalı olduğu, karaya oturmuş olduğu, vs.) gibi bir anlamı olduğunu öğrendim. "Ateş" emriyle annenin çocuğa tokat atmasının eşzamanlı olması bir iktidar ilişkisine işaret ediyor olmalı. Peki ama neden ateş eden gemi batıyor? Neden vapura ya da donanmanın diğer gemilerine bir şey olmuyor? Donanma gemilerinin kaçışına ne demeli? Öyküyü okuyan ben, vapurun sonunun geldiğini düşünürken onlar belki de bu çatışmayı kimin kazanacağı belli olmayan bir karşılaşma olarak görüyordu? İlk kötü işarette dağılıvermeleri bundan olabilir mi?

Devletin ve donanmanın genel tavrının görmezden gelmek olduğu düşünülürse geminin muhattap alındığı bu tek olayın tuhaflığı üzerine düşünmek gerekiyor sanırım. Ben işin içinden çıkamıyorum. Var mı yardımcı olmak isteyen?


Re: Leylâ Erbil - Vapur

""
"kıpırtısız sarılığı"

Buradaki "sarılık" sanırım bir duygu durumunu vurgulamak için kullanılmış. Sarı'nın, sorun, hastalık, kara kara düşünceler veya benzeri kullanımına benzer bir şey olabilir mi acaba?


Re: Leylâ Erbil - Vapur

eren dedi ki:
Çocuğa bir cinsiyet atfedenlerin en azından bu konuda bir açıklama yapmasını beklerdim. Böylesi daha çok bir dikkatsizlik gibi görünüyor Smile

Aslında çok güzel bir arıza. Böyle düşünmeye sebep veren etmenleri incelemeli öyküde ve öykü dışı dünyada. Çıkacak sonuçlar biçim-içerik tartışmasını ateşleyen Sontag'a da argüman yetiştirecektir.


Re: Leylâ Erbil - Vapur

eren dedi ki:
Peki ama neden ateş eden gemi batıyor? Neden vapura ya da donanmanın diğer gemilerine bir şey olmuyor? Donanma gemilerinin kaçışına ne demeli? Öyküyü okuyan ben, vapurun sonunun geldiğini düşünürken onlar belki de bu çatışmayı kimin kazanacağı belli olmayan bir karşılaşma olarak görüyordu? İlk kötü işarette dağılıvermeleri bundan olabilir mi?

Psikolojik bir tür yansıtma (projection) gibi geliyor bana buradaki seçim. Donanmanın kendini ele vermeyen anksiyetesi karşısındakine ateş açmasıyla sonuçlanıyor ve sonuçta yine kendisine dönüyor. Dolayısıyla şiddetin kendisini vurması gibi bir anlamı var. Annenin attığı tokat ve ölümü arasında da aynı yansıtma bulunabilir sanıyorum.


Re: Leylâ Erbil - Vapur

Vapur öyküsünün bir rengi olsa "gri" olurdu.


Re: Leylâ Erbil - Vapur

Bu öyküyü her okuyuşumda aklıma Attila ilhan'ın "haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi" ile başlayan Cinayet Saati şiiri gelir. İlhan'ın şiirinin arkaplanına bakmadım bugüne dek. Çağan'ın elinin altında Leylâ Erbil üzerine incelemeler olduğunu bildiğim için sorayım dedim. İki vapur hikâyesinin ortaklaştığı bir "vapur olayı" vuku bulmuş olabilir mi 60larda?


Re: Leylâ Erbil - Vapur

Argoda "vapur", sarhoş anlamına geliyor ve Attila İlhan'ın şiirine yaslanan da bu. Bu noktada bir ortaklık var gibi görünmüyor.

Not: Vapur'un karşılığı için kaynağı en yakın zamanda Ferit Develioğlu'nun sözlüğünden belirteceğim.


Re: Leylâ Erbil - Vapur

""
Ümit Ünal en büyük hayallerinden birinin Leylâ Erbil’in ‘Vapur’unu sinemaya uyarlamak olduğunu çıtlatmıştı bize. Halatlarını çözüp iskeleden kaçan, bir geceyarısı evden kaçarken bağımsızlığın neşesi, tedirginliği ve asiliğiyle dolan bir çocuk gibi düdüğünü çalarak giden bir vapurun, 60’ların Boğaz’ının vapurunun bugün için söyleyeceği ne söz olur? Erbil’in ilk basımı 1968’de yapılan ‘Gecede’sinin açılış öyküsü ‘Vapur’ beyazperdeye uğrasa, bizim şu uzun sürmüş ve dolu dolu Haziran’ımıza, öncesine ve ertesine dair de çalabilir mi düdüğünü?

Kaynak


Re: Leylâ Erbil - Vapur

İnsan bir kez okuyunca bir daha kurtulamıyor bu hikâyeden. Haliçli Köprü'de karşılaştığım bir "vapur hikâyesi" bana fena halde "Vapur"u hatırlattığından aşağıdaki uzunca parçayı aktarma ihtiyacı hissettim. Yazar Vedat Demircioğlu için düzenlenen sembolik cenaze törenini anlatıyor.

""
"Öğrenciler sembolik bir tabutla yürüdüler sokaklarda, polis cesedi yok etmişti, ama şimdi sembolik tabutu da istiyordu. Öğrenciler tabutla Haliç Köprüsü’nden geçtiler, polislerin attığı taşlar başlarının üstünden uçuyordu; öğrenciler bir vapura atlayıp el koydular. Vapura binmek isteyen polisler denize düştüler, başlarında miğferleriyle denizde yüzdüler, öğrenciler vapurun düdüğünü saatlerce susturmadılar. Haliç Köprüsü’nün üzerinde binlerce insan birikti. Gölgeleri denize vuruyor, vapurun ve tabutu başlarının üzerinde taşıyan öğrencilerin gölgelerine karışıyordu. Öğrenciler koro halinde Nazım’ın bir şiirinin ilk dizelerini okuyorlardı: “Delikanlım iyi bak yıldızlara.”

Sonra devam ediyorlardı:

Olur mu böyle olur mu
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler
Bu dünya size kalır mı?

Sonra ay doğdu, ay ışığında vapur tabutla birlikte hareket etti, öğrenciler şarkılarına devam ettiler: Olur mu böyle olur mu? Sonra bu ilk ölen öğrencinin sembolik tabutunu Marmara’nın sularına bıraktılar, tabut günlerce yüzdü orada. Ertesi gün öğrenciler ölen Vedat’ın büyük fotoğraflarını bastırdılar, önlerinde tutarak yürüyüş yaptılar ve polise taş attılar. Polisler de ölen Vedat’ın fotoğraflarına taş fırlattılar, taşlar fotoğrafları parçaladı."

Haliçli Köprü, E. Sevgi Özdamar, çev.: İlknur Özdemir, 2008, Turkuvaz Kitap

Leylâ Erbil'in vapurunun hareket noktasının burada anlatılan vapur işgali olabileceğini düşündüm. Vedat Demircioğlu'nun Özdamar'ın anlatımıyla "ilk ölen öğrenci" olması, bu düşüncemi pekiştirdi.

Bu düşüncelere şekil vermeye çalışırken aklımı kurcalayan bir başka husus da Özdamar'ın "Vapur"la bir bağlantı kurmaya çalışıp çalışmadığı meselesiydi. Bu pasajı okur okumaz aklıma "Vapur"un gelmiş olmasına şöyle de bakılabilirdi: belki Özdamar "Vapur"u böyle yorumluyordu. Erbil'in bu olaydan hareket ettiğini düşünüyordu. Belki de ben iyice paranoyaklaştım Smile


Re: Leylâ Erbil - Vapur

Yalnızca metinlere bakarak düşününce, bu çağrışım çok kuvvetliydi, ama bir de tarihlere bakınca, işler biraz değişti. "Vapur"un içinde bulunduğu Gecede 1968 yılında yayımlanmış (1968 Sait Faik Hikâye Armağanı'na katılmış ama kazanamamış). Vedat Demircioğlu'nun öldürülmesi de 24 Temmuz 1968. Bu durumda öykünün protestolar sırasındaki vapur işgâlinden ilham aldığı düşüncesinin dayanağı hayli zayıflıyor.