UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Leylâ Erbil - Ölü

21 Şub 2013
Mehmet Sürücü

Öldün! Öldün ha! Şimdi ben ne yapayım?..

Ünlemi, birden fazla, noktalı soru işaretli bir cümleyle ile başlayan “Ölü” öyküsü, otuz yıllık kocasının cesedi başındaki Türkan hanımın geriye dönüşlü iç konuşmalarından oluşuyor. Geçmişten, bu günden tespitlerle evlilikleri, ilişkileri, bir parça, incir çekirdeğini doldurmayan mutluluklarından söz ediyor.

Leyla Erbil okumak kolay değil. Yazdıkları (sözcükleri, cümleleri) çok katmanlı. Bu nedenle okuyucu olarak, ister istemez önce noktalamalara, sözcüklere, sözcük öbeklerine, cümlelere şüpheci, anlam katmanları arayarak yaklaşmak gerekiyor. Sözcükleri kaygan bir zemin gibi. Tam anlamının kavrandığına inanıldığı anda bir şeyler olup, o anlamın yüzeydeki boya kabarıp, dökülüp, altından başka renkler yelpazesine yerini bırakabiliyor.

Çoğunlukla sözcükleri, cümleleri başa sardırıp, parçalayan okumalardan oluşmaya başlıyor. Kolajlardan oluşan bazı öyküleri gibi, Leyla Erbil okumaları da git gide bir kolaja dönüşmeye eğriliyor. (En azından bu bende böyle.)Belki de benzeri nedenlerden onu sıradan, yüzeysel okumak haz vermeyebiliyor. Metne, yoran sürekli bir ilgi, bir dikkat gerektiriyor.

Öyküye dönüp, yapabildiğimce öykü ile ilgili soruları çoğaltmaya çalışayım.

Öykünün adından, “Ölü”den başlayayım.

?*
-Kim ölmüş?
-Türkan hanımın otuz yıllık kocası.

?*
-"Koca" nedir?
-Evlilikte erkek eş.

?*
-Kadın (iç konuşmalarla) ölen otuz yıllık kocasını mı anlatıyor?
-Kocasının ölüsü başında evliliğini anlatıyor.

?*
-Nasıl bir evlilik bu? Mutlu, uyumlu, karşılıklı insanca ilişkilere dayalı bir evlilik mi?
-Pek sayılmaz.

??**
-Yoksa öyküdeki “Ölü” , koca’nın simgelediği anlamla ele alınıp, yıllar önce ölmüş, hiç doğmamış veya yapısı gereği eninde sonunda ölmeye mahkûm bir kurum olan “evlilik kurumu” mu?

Kadın, kocasının ölümüyle derin acıların, yasların içerisinde kaybolmuş değildir. Bir yandan kocasının ölümünün onu toplum içerisinde nelere (bir “dul”) dönüştürdüğünü (Bir memur ölüsünün karısı?..) kavramaya çalışırken, bir yandan da ölen kocasıyla yaşamında ne gibi değişimler olacağını (Ne istedin benim tatlı dilli, güleç gözlü erkeklik organımdan?) sorgular.

Son bölüme birkaç soru ekleyerek bitirmek istiyorum:

  1. Koca ölü müdür, ölmek üzere midir?
  2. Ölü veya ölmek üzere oluşu, kadının davranışlarını ve anlattıklarının anlamını nasıl değiştirir?
  3. Evlilik ilişkisinin seriminde, kadının aldatma denemelerinin anlatımı uzun tutulmuş. Kocanın hala ölüp ölmediğinden emin olamadığı için, tepki versin diye uzatılmış, detaylandırılmış, çeşitlendirilmiş olabilir mi?
  4. Kadının konuşmalılarını neye dayanarak “iç diyalog” olarak tanımlıyoruz? Ölüsünün (veya ölmekte olan kocasının) başında, öyküyü oluşturan diyalogların bir kısmını sesli olarak, kocasının yüzüne söylemediğini, bağırmadığını nasıl bilebiliriz?

"Ölü"
Gecede
s. 49-56
Leylâ Erbil
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
2010

Kategori:

Re: Leylâ Erbil - Ölü

Tümünü okumadım. Erbil'in eserlerinin tümüyle ilgili. Okumaya çalışayım.


Re: Leylâ Erbil - Ölü

Yukarıda Mehmet Sürücü'nün paylaştığı, kaynağını bilmediğim, sayfada zihnimi kurcalayan bir şey var. Bir yandan hemen girişte "sağlıklı iletişim kuramamış, beklentilerine cevap bulamamış kadın" deniyor; bir yandan da öykünün toplumsal kadın kimliğini sorguladığı söyleniyor. Hangisine inanmalıyız?


Re: Leylâ Erbil - Ölü

Demem o ki, ilk ifadede top bireysel psikoza yıkılarak taca atılıyor. Sonradan vazgeçilip Erbil’in bu karakterle kadının toplumdaki konumunu sorguladığı söyleniyor. Bu ikisi birbiriyle çelişen ifadeler.

Ayrıca 30 nolu dipnotla aktarılan Demir Özlü'ye ait "sevginin Marksçı yorumu"nun ne demek olduğunu gerçekten merak ettim.


Re: Leylâ Erbil - Ölü

"Leyla Erbil'in Öykülerinde Kadın Kimliği ve Başkaldırı", 14-17 Haziran 2005, III. Kültür ve Kimlik Sempozyumu, İstanbul.

Kaynak