UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Küçük Prens’e Soruyorum

09 Oca 2011
Mira Tezer

1. Büyükler dünyasının, hayal ettiği kadar büyük olmadığını fark eden ama küçükler dünyasına dönemeyecek kadar da büyüdüğünü hisseden amatör bir büyük olarak ben, sence hangi dünyaya dahilim Küçük Prens?

2. Dünyada geçirdiğim yıl sayısı arttıkça boğa yılanlarımı şapka sanmayan arkadaşlarımın sayısı azalıyor, garip bir bağıntı, matematik derslerinde görmedik, anlatır mısın anladıysan?

3. Ünlü bir haber programındaki stajımın ilk günü, ben hiç mutlu olmadığım halde - nasıl oluyorsa- benim adıma pek mutlu olan annem arayıp, “ E ne diyorsun olur mu senden de bir Saba Tümer? “ diye sorduğunda “ Bugün yavru bir iguana aldım, çok şirin, kitap okurken bile omzumda. ” diye cevap verişimi ve annemi üzüp, memesindeki kistleri azdırmamak için çenemi tutsam da içimden “ İguana olurum daha iyi ” deyişimi ama boğa yılanlarımı şapka sanan arkadaşlarımın yanında –ki memelerinde kist de yok- düşüncemi gizlemeye nedense devam edişimi sizin gezegende nasıl tanımlıyorlar Küçük Prens?

4. Hangi oyunları sevdiğimi, kelebek biriktirip biriktirmediğimi merak eden ve beni sevdiğim oyunlar, biriktirdiğim kelebeklerle seven biri varsa ama uzak bir gezegende yaşıyorsa, sevgiyi sayılardan nasıl koruyacağım? Uçak bileti çok pahalı.
(Küçük Prens’in muhtemel cevabı : “ Bizim gibi hayatı yakından bilen kişiler
için sayılar nedir ki? “ )

5. Şu Baobab dediğin bitki, sizin gezegeni sardığı gibi evlilikleri de sarıp delik deşik ediyor mudur? Annem için soruyorum. Biyolog. Kadere inanmıyor, bilime inanır.

6. Günde 44 günbatımı gören biri olarak sen tam kaç yaşında oluyorsun Küçük Prens? Bizim buralarda yaşı - pek tasvip etmesem de- yaşadığın yılla tartıyorlar da …

7. Hayat günün birinde beni de “ Tıpkı büyükler gibi konuşuyorsun “ derken iltifat etmediğini anlayamayacak noktaya getirirse - ki getirebilir, hobilerindendir – kendimi yeniden ‘ küçültmek ’ için ne yapmalıyım?

8. İlk sevgilisiyle nişanlandığını öğrendiğim ilk sevgilime, vakti zamanında “Seni sevmek için çok küçüğüm, çok fazla hayalim var seni kapsamayan ” deyip İstanbul’ a yerleşmişsem, şimdi, onun da beni kapsamayan hayaller kurarak nişanlısının evine yerleşmesi, ne hakla hoşuma gitmiyor?

9. Kendisiyle görüşmeyi uyuşturucuya başladığı için kestiğimi sanan arkadaşıma, görüşmeme nedenimi “Artık senle olduğum zaman hiç de senleymişim gibi hissetmiyorum” diye açıkladığımda bana “ Ben senden çok daha ileri bir gezegende yaşıyorum, anlamaman normal” derken bahsettiği yer, senin şu yalnız kralın gezegeni gibi bir yer mi?

10. Tirajı epey düşük bir gazetenin egosu hayli şişkin genel yayın yönetmeni, 32. Gün’e konuk olarak geldiğinde, kapıda, onu kırmızı halılarla karşılamasını umduğu Mehmet Ali Birand yerine, bir no name olan beni görünce yüzünün nasıl ekşidiğini, onu gelen tüm konukların çay, kahve içtiği kafeteryaya götürmeye kalktığımda “ Sen benim kim olduğumu biliyor musun, ben genel yayın yönetmeniyim,genel yayın YÖ-NET-ME-Nİ!” diye nasıl gürlediğini, ” Çabuk beni Mehmet Ali Bey’in odasına götür” diye çığlıklar atarken, onun ne kadar mühim bir şahsiyet olduğunu bilmediğim için beni azarlayan gözlerini ve “ unutmadan tost”, “ pardon kepekli tost” isteyişini görseydin, ikinci gezegende tanıştığın adama kendini beğenmiş der miydin?

11. Uzun yıllar alkole bağımlı yaşayıp sonradan bağımlılık objesini ‘ Kuran’ olarak değiştiren küçük amcamın bu ‘ büyük’ değişime çok sevinen dedeme, “ Eskiden rakı yüzünden abuk sabuk şeyler yapardı şimdi din yüzünden yapacak” dediğimde annemin masa altından ayağıma bastığını, ilerleyen günlerdeyse, amcamın kafayı Kuran’da var olduğunu iddia ettiği şifrelerle bozması, başka bir şey konuşmaması üzerine tüm sülaleye fenalık bastığını, amcamın, tüm hayatını ‘ 33 rakamını avlama’ sahasına dönüştürdüğünü, babamın anlattığına göre avı için mezarlıklara bile gittiğini, 33ten başka bir şey düşünemediğini bilseydin, amcama da uğrayıp “ Peki, sen neyi unutmaya çalışıyorsun? ” diye sorar mıydın? Biz anlayamadık, bol 33lü cevaplar veriyor.

12. Yine aynı amcam, yaz kampına gönderdiği 14 yaşındaki kızının kamptaki çocuklardan biriyle el ele gezerken görüldüğünü öğrenince, sülalemizin pek çok üyesinin bulunduğu bir akşam yemeğine elinde Kuran’la oturmuş ve“ Koy elini şu kitabın üstüne ve cevap ver ” diyerek kızına sormuştu: “ Yalnızca elini mi tuttu? ” . Görmüşken bunu da sorarsın... Kuzenim şimdi 20 yaşında ve kısa filmiyle ödül alan sevgilisinin filminde hafif erotik bir sahne var diye seti basıp, birbirine kattığı yetmezmiş gibi ödül gecesine gitmeyi de reddettiği için terk edilmekle meşgul.

13. Uçakta yanımda, bir elinde Nabokov öbür elinde kahveyle oturan güzel kızın , “ İnişten çok korkuyorum, elini tutsam sorun olur mu? ” diyerek başlattığı ve Boğaziçi’ nde Felsefe okuduğunu öğreneceğim şekilde devam eden diyalogumuzun, kendisinin “ Sevgili dediğin sponsordan başka bir şey değildir ” şeklindeki tespitiyle bitmesinin bende yarattığı şaşkınlığı anladım da benim şaşkınlığımın kızda yarattığı şaşkınlığı ve gülerek sorduğu soruyu pek anlayamadım.” Yapma, yoksa sen de mi şu kariyer kadınlarındansın? ”

14. Asıl kariyer kadını, sevgiliyi bile sponsor olarak kodlayacak kadar ‘ proje’ hayatlar süren bu gerçek ‘ iş’ kadınları değil de ben miyim?

15. Depresyon, kaşif olabilecek tüm yeteneklere sahipken bazı kişisel ve çevresel engellerden ötürü coğrafyacı olmakla yetinmek zorunda kalanların nüksedip duran sıkıntısına mı denir?

16. Kaşif ruhlu bir coğrafyacının kızı olarak ben, en büyük korkum sorulduğunda “ Kendimi gerçekleştirememek” diyorsam ve bunun tüm insanların taşıması gereken yapıcı bir korku olduğuna inanıp, babamın bana bu korkuyu aşılayan mutsuz yaşamına içten içe teşekkür ediyor ve mutsuzluğunu gidermek için hiçbir şey yapmıyorsam, bencil mi sayılırım ?

17. Bencil kime denir? Bana bencil denirse, tüm çocukluğum boyunca, annemle ettikleri her kavgadan sonra duymamam için hiçbir özel çaba sarf etmediği gür sesiyle “Getirin şu haplarımı, yeter! Buraya kadar!” diye evin içinde kükreyen, 9’ da yatağa girmesi gereken küçük beni, haftada iki- üç ‘babam bu gece mi ölecek’ nöbetlerine diken, gece gizlice odasına girdiren, nefesini kontrol ettiren ve bana -annem daha da çok üzülmesin diye- gardıropta ağlamak gibi alışkanlıklar edindiren babama ne denir?

18. Bu arada, çöldeki çiçeğe tekrar rastlarsan söyler misin, insanların da kökleri var, hepsi farkında olmasa da, dünyaya sıkı sıkı tutunmalarını sağlayacak bir nedenleri mutlaka var, karamsarlıkları bildiklerinin önüne geçiyor ama sanırım.

19. Kocasına duyduğu sevgiden değil ama 33 yaşında bekâr olmayı sevmediğinden emin olduğum yeni evli kuzenime evliliğin neye benzediğini sorduğumda “ Ben hiçbir erkeğin sadık olabileceğine inanmıyorum” gibi sorudan bağımsız bir yanıt veriyorsa, sebebi masadaki diğer kuzenimin daha sonra aramızda konuşurken yaptığı gibi damatta mı aranmalı, neyi sevip neyi sevmediğini bilmeyen kuzenimde mi?

20. Kocasız yaşlanma korkusu yüzünden ‘ sevdiği adamla evlenme’ hayaline sadık kalamamış kuzenim, sadakatsiz kocadan mı yakınıyor?

21. Dünya ziyaretin esnasında insanlarla konuşurken yorulduğun oldu mu? İnsanlar bu konuda yeteneklidirler de. İyi yorarlar. Sadece kelimelerle evet.

22. Neden bünyemizin otomatik sohbetleri kaldıramayacağı günlerde açık/ kapalı levhaları falan asamıyoruz boynumuza? Bir market kapısı kadar olamıyoruz?

23. Beyoğlu’ na taşındığım güne lanet ede ede bir hal olan, bıçaklar ve sapıklarla dolu kehanetlerine her gece bir yenisini daha ekleyen ve mücadele etmekten çok sıkıldığım, üstüne bir de anlamakla falan hiç uğraşamayacağım ruh hallerini anne olunca anlayacağımı söyleyerek açıklayıp durmaktan kesinlikle yorulmayan güzel annem, niçin çocuk doğurmak istemediğimi sorarken cevabı gerçekten mi bilmiyor ?

24. Bir canlıyı çiçeğinden bile çok sevdiğini bir hayal etsene, korkunç olmaz mıydı?

25. Beni hayatları boyunca karşılaştıkları tüm çiçeklerden daha çok seven anne ve babam, ebeveynlerini genç yaşta kaybetmiş insanlara ne kadar özendiğimi, vicdanımın bekçiliği bıraktığı anlarda kendimi anne- babamın trafik kazasında ölmesi sonucu İzmir’deki evi satıp parasıyla İtalya’ nın kıyı kasabalarından birine yerleşip, geçimimi tekne boyayıp pastanede çalışarak kazandığım ve bol bol kitap yazdığım hayaller kurarken bulduğumu ve bunu yarın ben İtalya’ya yerleşiyorum desem hayır demeyeceklerini bildiğim halde yaptığımı bilseler onları sevmediğimi mi düşünürlerdi?

26. “ Bizi o kadar çok seviyor ki, bizi mutsuz edebilecek hayallerini bizden sonraya saklıyor” diye düşünemezler miydi?

27. Bazı zamanlar, senaryoyu iyice genişletip“ Keşke tüm sevdiklerim tek bir depremle ölse. Bana ne olduğumu, ne olmam gerektiğini hatırlatan kimse kalmasa etrafta ve ben yaşamak istediğim hayatı ‘ hiçbir tesir altında kalmadan’ seçebilsem” dediğimi ve bu ‘ tüm sevdiklerim’ e en yakın arkadaşlarımın da dahil olduğunu bilse annem, “ Kurtulmak istediği sırf biz değilmişiz” deyip teselli mi bulurdu yoksa yine tüm anneliğiyle ne kadar sağlıksız bir kız yetiştirdiğine mi üzülürdü?

28. Ben bu ‘ garip istekleri’ kitaplardan mı ediniyorum sahiden annemin iddia ettiği gibi? Yoksa kitaplar, beni bende zaten mevcut bulunan isteklere götüren bir çeşit ulaşım araçları mı?

29. Turgut Uyar’ın Şimal Yıldızı gibi hasar almadan havalanmak istiyorsam en sıkı kendime tutunmam gerektiğini daha geç anlasam olmaz mıydı? Feci bir sorumluluk, mutsuzluğunun suçunu kimseye atamıyorsun.

30. ‘ İnsanların hızlı trenlere bindikleri ama ne aradıklarını bilmedikleri’ dünyamızda, ne aradığını bilen biri olmayı hiç denedin mi Küçük Prens?

31. Ne aradığını anlamaya ayırabileceği enerjiyi, ne aradığını bilenlere, bildiklerini unutturmak için kullananların ezici çoğunlukta olduğu gezegenimizde benim yaşımda olmak ister miydin Küçük Prens?

32. Sıkıntısı huzurundan fazla da olsa hayata devam etmemek için babamın gördüğü güçlü sebepleri göremiyorsam, bir yerlerde bir koyun saklı olduğuna inanmamın çölüme verdiği güzellikten mi?

33. Yılın bazı dönemlerinde, aniden sokaktaki herkesin onu takip etmek için görevlendirilmiş ajanlar olduğuna inanmaya başlayan ve ilaçlarını almadan bu inancından kurtulamayan Muradiye Teyzem’in, beyin ölümü gerçekleşmiş, çok sevdiği büyük halasını ziyaret ettiği hastane odasından “ Hadi sana kolay ölümler” diyerek çıktığında, dedemden epey laf işitmesine sebep olan bu dileği sence de masum değil mi?

34. Teyzemi duyan Süleyman Dayım da oradan“ Annene de selam söylersin hala ” diye sesleniyorsa, delilik bizde aile geleneği mi?

35. Kendisine yıllarca annelik yapan halasının ‘ kolay’ ölümünü hiç de ‘ kolay’ atlatamayıp dünyası yeniden ajanlarla dolan Muradiye Teyzem apar topar Almanya’ya, evine dönerken uçakta geçirdiği 3 saati “ Hayatımın en korkunç saatleriydi Gözde, uçaktaki tüm yolcuların ortak planladığı bir cinayetle öldürüleceğime emindim. ” diye anlatırken detayları sorduğumda aile geleneğimize dayanarak mı “ İleride anlarsın” diyor?

36. Ajanlar hangi boşlukları doldurmaya geliyor?

37. Aile büyükleri ve bazı ağırbaşlı kuzenler tarafından “ maymun iştahlılık” diye özetlenen deneme- yanılmalarıma “ Maymun iştahlı değilsin sadece farkındalık düzeyin yüksek” şeklinde yaklaşan psikoloğun ne demeye çalıştığını ağırbaşlı kuzenler acaba anlayabilirler mi? Aile büyüklerini hiç sormuyorum.

38. Hayata karşı iştahlı olmak niye maymun iştahlılıkla karıştırılıyor ?

39. Denemeyen ve yanılmayan başarılılardan olmaktansa deneyen ve yanılan bir başarısız olmayı daha başarılı bulmak neden kabul görmüyor?

40. Yazar olmak istediğimi niye yasak ilişkimmiş gibi saklıyorum?

41. İnsan, hayalini, hayali onu yeterince ikna edemediği için mi saklar yoksa hayaliyle kurduğu bağ fazlasıyla derin olduğu ve bağı zayıflatmaya yönelik en ufak bir sözel müdahale karşısında fena halde hassaslaştığı için mi?

42. Özgüven, hayalleri çiziklerden koruyan kılıfa mı denir?

43. Bu kılıfı kalınlaştıran sanıldığı gibi yaş mıdır? Eğer öyleyse niye hiçbirimizde çocuklardaki kadar sağlam hayal kılıflarına rastlanamamaktadır?

Kategori:

Re: Küçük Prens’e Soruyorum

"Amatör bir büyük olarak" konuşan anlatıcı sorduğu sorular aracılığıyla bir dünya kuruyor bize. Bu yüzden çoğu kişinin öykü olarak tanımlamayacağı bu metin, bana tam da öykünün ruhunu veriyor. Örneğin üçüncü maddede annesiyle ilişkisini çözebiliyoruz.

Aşağıdaki gibi soruları okuyunca şunu sordum kendime.

""
Tirajı epey düşük bir gazetenin egosu hayli şişkin genel yayın yönetmeni, 32. Gün’e konuk olarak geldiğinde, kapıda, onu kırmızı halılarla karşılamasını umduğu Mehmet Ali Birand yerine, bir no name olan beni görünce yüzünün nasıl ekşidiğini, onu gelen tüm konukların çay, kahve içtiği kafeteryaya götürmeye kalktığımda “ Sen benim kim olduğumu biliyor musun, ben genel yayın yönetmeniyim,genel yayın YÖ-NET-ME-Nİ!” diye nasıl gürlediğini, ” Çabuk beni Mehmet Ali Bey’in odasına götür” diye çığlıklar atarken, onun ne kadar mühim bir şahsiyet olduğunu bilmediğim için beni azarlayan gözlerini ve “ unutmadan tost”, “ pardon kepekli tost” isteyişini görseydin, ikinci gezegende tanıştığın adama kendini beğenmiş der miydin?

Öykü ya da Küçük Prens'in hayatı bu kadar çok kızgınlığı kaldırır mı?


Re: Küçük Prens’e Soruyorum

Sohretli bir yazar bana "İyi edebiyat, okurken işte, ben de tam boyle hissediyorum dedirten degil de, hissettigini alip uzerine bir o kadarını daha eklemeni saglayandır." demişti. Bu teknik olarak iyi bir oykumudur bilecek kadar bilmiyorum bu isleri henuz ama, uzun zamandır okudugum herseyden daha fazla bir ruh akrabalıgı hissetigim bu yazı icin kaleminize saglık.


Re: Küçük Prens’e Soruyorum

Yazıyı bir öykü olarak algılamamalı. Eğer ünlü bir yazarın, örneğin 70 kuşağından bir yazarın gazetede yayınlanmış bir yazısı, ya da Leman'ın örneğin Metin Üstündağ'ın yazısı olarak okusaydık herkes çok beğendim derdi eminim.

Yazıya bir isim, kategori verme gibi bir zorunluluğumuz da yok bence.

Bizlerin hissedebildiği şeylerin ötesine geçmek, büyük bir yazarlık örneğidir evet; ama hissedebildiklerimizi yazamayan onlarca yazar,şair,eli kalem tutan insanların çokluğunu da unutmamalı. O yüzden bu yazının hakkını vermek istiyorum.

Kendine bu kadar içtenlikle bakabilmek, daha da önemlisi bunu başkalarıyla paylaşabilmek güzel.

İnsanın çevresinde oluşan bir perdedir farkındalık. Günışığının fazlalığıdır, abartısı halidir:

""
Turgut Uyar’ın Şimal Yıldızı gibi hasar almadan havalanmak istiyorsam en sıkı kendime tutunmam gerektiğini daha geç anlasam olmaz mıydı? Feci bir sorumluluk, mutsuzluğunun suçunu kimseye atamıyorsun.

Psikologlar bize salt mutlu olmaya çabalamayı öğütlerler, bunu nasıl yapacağımızı direkt olmasa da "suçlu olmamaya inanma, fazla sorgulamama, yoğunlaşmama" gibi kaçışlarla sunarlar. Bunlarla avunmak zorunda mıyız? Çöküntüyü (depresyon), bu çağda artık bir huy olarak algılasak da bu meseleyi normalleştirsek olmaz mı?

Çevremizin bağımsız gelişmemiz üzerindeki etkisi üzerine de, sanırım bu konu yeni değil, herkes tarafından az çok tüketildi, güzel sözler var:

""
Hayata karşı iştahlı olmak niye maymun iştahlılıkla karıştırılıyor ?

Mira Tezer, neden üye olup misafirlikten çıkmaz? Hem belki kendimizi bu kadar az şeye ait hissettiğimiz bir ortamda, bir çıkış yolu olur, geçici de olsa:)


Re: Küçük Prens’e Soruyorum

Anlatı bende bir sürü soruyu, sızıyı uyandırdı, depreştirdi. Okuduğumun bir kısmı, özelin genele uzanabilecek duyumlarıydı. 43 soru… aslında içlerinde sorudan öte şeyler var. Bu kısacık notu ilk izlenimlerimin kaybolabileceğini düşünerek yazma gereği duydum.

Aşağıdaki alıntıların bende kazdığı küçüklü – büyüklü bir sürü çukuru daha sonra, daha farklı sözcüklerle, olasılıkla da, ya çukuru daha fazla derinleştiren veya çukuru başka bir çukura bağlayan bir şeylerle anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle bu paylaşım gerçekten teşekküre değer. Aynı hayat ağacında olduğumuzu, ağacın farklı bölümlerinde, olan bitenden farklı farklı etkilendiğimizi, ama insana ait hiçbir şeyin bize uzak olamayacağını “acıtarak” anımsattığı için…

""
amatör bir büyük

""
Dünyada geçirdiğim yıl sayısı arttıkça boğa yılanlarımı şapka sanmayan arkadaşlarımın sayısı azalıyor

""
sevgiyi sayılardan nasıl koruyacağım?

""
Bizim buralarda yaşı - pek tasvip etmesem de- yaşadığın yılla tartıyorlar da …

""
kendimi yeniden ‘ küçültmek

""
sevgiliyi bile sponsor olarak kodlayacak kadar ‘ proje’ hayatlar süren

""
açık/ kapalı levhaları falan asamıyoruz boynumuza? Bir market kapısı kadar olamıyoruz?

""
Feci bir sorumluluk, mutsuzluğunun suçunu kimseye atamıyorsun.

Selamlar Mira.


Re: Küçük Prens’e Soruyorum

""
Kendisine yıllarca annelik yapan halasının ‘ kolay’ ölümünü hiç de ‘ kolay’ atlatamayıp dünyası yeniden ajanlarla dolan Muradiye Teyzem apar topar Almanya’ya, evine dönerken uçakta geçirdiği 3 saati “ Hayatımın en korkunç saatleriydi Gözde, uçaktaki tüm yolcuların ortak planladığı bir cinayetle öldürüleceğime emindim. ” diye anlatırken detayları sorduğumda aile geleneğimize dayanarak mı “ İleride anlarsın” diyor?

sorusu bana Rick DeMarinis'in öyküsünü anımsattı.


Re: Küçük Prens’e Soruyorum

Yazdıklarımın irdelenmesini seviyorum ama oturup kendim irdelemek gitmiyor pek hoşuma, " Bunu niye böyle yazmışım, öykü mü yazmışım,ne yapmışım,ne demeye çalışmışım?" diye sormaya başlamak pek yaramıyor,doğallık törpüleniyor bir sonraki yazıda..O yüzden bu bir öykü müdür,nedir, ben de bilmiyorum. Ben yazarken hissetmişim,siz okurken,gerisi detay.
Tekrar teşekkür ederim bende bir 43 soru daha yazma isteği uyandıran yorumlarınız için =)