UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

09 Mar 2009
Cihan Başbuğ

"Kaymaklı Tavukgöğsü"
Kemal Bilbaşar
Hikayemiz İnsanımız Kültürümüz - Ayşenur İslam / Cİlt 1
Akçağ Yay., 1996
sf 334-342

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Kemal Binbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Cihan'ın ellerine sağlk. Keyifli okumalar...


Re: Kemal Binbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

hasiyetli: yararlı, etkili

""
Şimdi bu işi bir suç, bir çeşit dilencilik telakki etmiyor, bu alış-verişe, harbin son yılında iyiden iyiye alışmış bulunuyordu.

Bu cümlede şöyle bir tuhaflık var gibi geldi bana: eğer henüz harp bitmediyse o yılın harbin son yılı olduğunu nasıl bilebilir Bay Naci Duru? Diyelim bunu bilen Bay Naci Duru değil de anlatıcımız, o zaman cümle neden "şimdi" diye başlıyor?
""
Bay Naci Duru hanımdan azar işiteceğini bildiği halde, oğlunun bu arzusunu kıramadı. Ya oğlan ölüverirse... İçinde bir huzursuzluk halinde duyduğu bu endişe, şimdi bütün açıklığı ve çıplaklığıyle ortaya çıkıyordu. O zaman oğluna bir kukla almayışı, yüreğinde büyük bir hicran halinde kanayacaktı?

Oğlunun hastalığına üzülen ve onu kaybetmekten korkan bir baba böyle düşünmezmiş gibi geliyor bana. Belki oyuncağı almayıp çocuğu kırmaya gönlü elvermez, ama çocuğu öldüğünde bunun ezikliğini duyacağı için değil de başka duygularla, dürtülerle almaya karar verirmiş gibi geliyor o oyuncağı. Bu ifadeler babanın duygularını, samimiyetini yeterince iyi tasvir edemiyor gibi geldi bana.

Öykünün son dört sayfasına yayılan muhallebici sahnesi hayli inandırıcı geldi bana. Sürekli cebindeki paranın hesabını yapan bir memurun hiç hesapta olmayan bir durum karşısında gark olduğu heyecan ve kaygıyı tastamam hissettim ben de. Can havliyle işi koyu bir tartışmaya dökme hamlesinin yarısı boşa giden bir yumruk olduğunu fark etmek Bay Naci Duru'yu olduğu kadar beni de rahatlattı, ne yalan söyleyeyim. Sevindim onun muhallebiciden muzaffer ayrılmasına. Şu cümle de bu psikolojik tabloyu başarıyla tamamlıyor bana kalırsa:

""
Avucunda 15 kuruşla kapıdan çıktıkları zaman, kaymaklı tavukgöğsü satanlara karşı bir zafer kazandığı halde, neşe, sevinç yerine bir yeis, hüzün ve bıkkınlık duyuyordu.

Bununla birlikte öykünün kurgusunun biraz gevşek olduğunu düşünüyorum. Esas hikâye olduğunu düşündüğüm (öyküye de adını veren) muhallebici sahnesine gelene kadar yaşananların öyküyü uzattığını, kurgusunu bozduğunu düşünüyorum. Bu bölümün, Bay Naci Duru'nun çaresizliğini, yoksulluğunu, yoksunluğunu birazz daha iyi anlayabilmemizi sağladığı, çocuğunun isteklerine karşı koyamamasını daha inandırıcı kıldığı doğru, ama bu bölüm, öykünün esas sahnesi kadar bir hacme yayıldığı için öyküde bir "sadede gelme" sorunu yarattığı kanısındayım. Bununla birlikte tanrı anlatıcının öykünün vuruculuğunu azalttığını, öyküyü sıradanlaştırdığını düşünüyorum. Hattâ eğer forumun üstüne bir ölü toprağı serpilmiş olmasaydı, bu öyküyü ben anlatıcıyla yazmak için bir atölye çalışması önermeyi düşünürdüm.


Re: Kemal Binbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Sara Hanım’ın, Naci Duru'nun, kıyafetini satarak elde ettiği parayı çocuğun doktor masrafı için kullanmasına karşı olduğu anlatılıyor. Bu anlatımda bir yavanlık duydum. Anne, çocuğu için parayı esirgemez diye düşündüm. Çocuğunun doktora gitmesine gerek olmadığını ancak çocuğuna doktora gitmeyi gerektirecek kadar ciddi bir hastalığı yakıştıramadığı için, çocuğa olan sevgisinin bir hastalık olma ihtimalini düşünmesine izin vermediği içindir diye düşündüm, dört kilo et almak için değil.

""
“Müjgan teyzelerinde bir defa tavukgöğsü yemişlerdi.”
diyerek çocuğun tavukgöğsünün tadına daha önce nerede baktığı açıklığa kavuşturulmaya çalışılmış ama Müjgan teyze çok inandırıcı olmamış.

Kemal Binbaşar'ın üç aşağı beş yukarı, ya da beş aşağı on yukarı mı demeli, yaşıtı olan, aynı dönemde yazan yazarlara baktım. Haldun Taner, Yusuf Atılgan, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sait Faik… Andığım yazarların kitaplarında, daha çok basıldığı ve her basımda eski Türkçe yerine yeni sözcüklerle basıldığı için belki, bu öyküdeki kadar Osmanlıca ya da Arapça, bilmiyorum, sözcüklerle karşılaşmadım. Telakki, kabristan, mel’un, hülasa… Sanki özellikle, savaş yılları anlatıldığı için kullanılmış gibi…

""
“bütün açıklığı ve çıplaklığıyla”
tümcesinde iki sözcükten biri fazla diye düşündüm.
Öykü kişisinden “Bay Naci Duru” diye söz edilmesi çok itici çok eğreti geldi bana.

""
“Engin, küçülmüş lacivert elbiseleri içinde büsbütün çelimsiz ve sarı görünüyordu.”

Bu anlatımda bir tezatlık olduğunu düşündüm. Engin, çelimsizse üzerindeki elbise küçülmüş durmaz üzerinde.
""
Engin önünde Lorel ve Hardi satan bir kuklacıdan, kendisine “şapkalı cüce” alması için babasına yalvardı.”

‘Lorel ve Hardi satan bir kuklacı’ ifadesi yanlış bir ifade diye düşündüm. Şapkalı cüce de satıyor bu kuklacı çünkü.

Naci Duru’nun muhallebicide yaşadıklarının anlatıldığı bölümse(şapkasını çıkarmayı unuttuğuyla ilgili ayrıntılar çok gereksiz geldi bana. Yoksul insanlara özgü bir çekingenlikten, bulunduğu yere uygun davranamama korkusundan, kompleksten söz ediliyor olabilir ama öykünün bütünü düşünüldüğünde çok da anlamlı durmamış diye düşündüm.) çok güçlüydü. Naci Duru’nun, kaymak da ücrete dahil mi, değil mi hesabı yapıp durması, sırtının soğuk soğuk terlemesi, kendini haklı bulması, korkması…


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Yazarın adını yanlış yazmışız, biraz önce onu düzelttim. Kemal Bilbaşar olacak.

Bilbaşar'la ilk tanışmam yazara 1967 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazandıran Cemo'yla olmuştu. Romanı beğenmiş, devamı olan Memo'yu da vakit kaybetmeden edinip okumuştum. Her ne kadar aklımda kalanlarla yazarın üslubu ve tekniği hakkında bir şeyler söylemeye çalışmak mantıklı olmayacaksa da, söz konusu iki romanla karşılaştırıldığında "Kaymaklı Tavukgöğsü"nün beni bir nebze hayal kırıklığına uğrattığını söylemeliyim. Bilbaşar'ın başka kitabını/ öyküsünü okumadım, ama şöyle bir spekülasyon yapmamı mazur görün: biraz daha yakından baksak, daha çok seveceğimiz bir Bilbaşar öyküsü bulabileceğimiz inancındayım. Keşke Adnan Özyalçıner ve Sennur Sezer'in hazırladıkları Emek Öyküleri 1 Ekmek Kavgası kitabına hangi Bilbaşar öyküsünü aldıklarını öğrenme şansımız olsaydı (bu şansa sahip olanlar, hattâ o kitaba bir kol uzatımı mesafede olanlar vardır herhalde aramızda, öyle değil mi?).

Elif "Bay Naci Duru" meselesine değinmiş. O dönemde, bildiğim kadarıyla, TDK (ve benzerleri) tarafından yerleştirilmeye çalışılan bir şey bu "Bay Bilmem Kim" kalıbı. Batı dillerindeki Mr. Miles Davis, Monsieur Marcel Proust benzeri bir hava yakalamak, Bey, Paşa, Efendi gibi unvanlardan kurtulmak istemişler (bununla ilgili kanun da var biliyorsunuz). Tabii o tutmayınca "Bay Naci Duru" olmuş size "vur beline kazmayı".


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

""
Şimdi bu işi bir suç, bir çeşit dilencilik telakki etmiyor, bu alış-verişe, harbin son yılında iyiden iyiye alışmış bulunuyordu.
Eren'in sorduğu soru üzerine düşündüm, anlatıcı açısından baktığımda sorunlu bulmadım. Bu anlatıcı eklektik biraz:)

Bu cümle harbin bireyler üzerinde yarattığı farklılıkları yansıtması açısından önemli bir özet. Sanırım öykü de bir ailenin, bir çocuğun sağlığı-sağlıksızlığı ve bunun üzerinden gelişen durumların üzerinden savaşların birey ve toplum üzerindeki direkt, dolaylı etkilerini anlatıyor. Söz konusu olan bir kaşık "kaymak" olsa da, bunu yemenin yoksul için ne denli uzun ince hesaplar gerektirdiğini...

Uzayıp kısalan şapkalı cüce üzerine de düşünmeli mi ki?


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Arada kaynamış olma ihtimaline karşı sorumu yineleyeyim istiyorum: Adnan Özyalçıner ve Sennur Sezer'in hazırladığı Emek Öyküleri serisinin birinci kitabı Ekmek Kavgası'na kolaylıkla ulaşabilecek olan var mı? Orada Bilbaşar'ın hangi öyküsünün seçildiğini merak etmekle kalmıyor, belki ileride Bir Nefeslik Ara'ya konuk edebileceğimizi düşünüyorum (tabii dikkate değer bir öykü olduğunu düşünürsek).


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

İki cildin biri vardı bende ama çok uzun zaman önce bir arkadaşıma vermiştim. Çok uzun zaman önce olduğu için içinde Kemal Bilbaşar'ın öyküsü var mıydı hatırlamıyorum.


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Maalesef bende bahsettiğin kitap yok.


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Vallahi kolaylıkla ulaşabildiğimi söyleyemeyeceğim; keza kitaplığımın öyküler için ayrılmış rafına ulaşmak için çalışma odamda yaptığım küçük çaplı değişiklikler yüzünden bir süredir kitaplığın önünde duran Picasso'nun "Ağlayan Kadınlar - Dora Maar ve Marie-Threse Walter" sergisinin afişi bulunan tabloyu yana çekmek zorunda kaldım. Bunu yaparken tabloya dayanmış duran 1970'li yılların kültürel ortamını tanıtan, bir arkadaşıma ait kapsamlı yüksek lisans tezinin kopyası, altında bulunan ve öykü dergilerinden mütevellit yığını da peşi sıra sürükleyerek devrildi. Devrilmekle kalsa iyi, bir de yerden bel hizasına kadar yükselmiş bulunan, tarih, tarih felsefesi ve tarih yazımına ilişkin kitaplardan oluşan ve en üstünde Sauron'un gözü gibi açık bir vaziyette belirli bir sayfada bırakılmış olan Kojeve'nin Hegel felsefesi üzerine kitabını da sürüklerek büyük bir yıkıma yol açıyordu ki; son anda dizimle destek vererek bu büyük şamataya bir son verdim.

Sorunun cevabına gelince: "Emekli Beygirler".


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Barış Acar dedi ki:
Vallahi kolaylıkla ulaşabildiğimi söyleyemeyeceğim; keza kitaplığımın öyküler için ayrılmış rafına ulaşmak için çalışma odamda yaptığım küçük çaplı değişiklikler yüzünden bir süredir kitaplığın önünde duran Picasso'nun "Ağlayan Kadınlar - Dora Maar ve Marie-Threse Walter" sergisinin afişi bulunan tabloyu yana çekmek zorunda kaldım. Bunu yaparken tabloya dayanmış duran 1970'li yılların kültürel ortamını tanıtan, bir arkadaşıma ait kapsamlı yüksek lisans tezinin kopyası, altında bulunan ve öykü dergilerinden mütevellit yığını da peşi sıra sürükleyerek devrildi. Devrilmekle kalsa iyi, bir de yerden bel hizasına kadar yükselmiş bulunan, tarih, tarih felsefesi ve tarih yazımına ilişkin kitaplardan oluşan ve en üstünde Sauron'un gözü gibi açık bir vaziyette belirli bir sayfada bırakılmış olan Kojeve'nin Hegel felsefesi üzerine kitabını da sürüklerek büyük bir yıkıma yol açıyordu ki; son anda dizimle destek vererek bu büyük şamataya bir son verdim.

Sorunun cevabına gelince: "Emekli Beygirler".


Teşekkür ederim; ama soruyu bir türlü istediğim gibi soramadım galiba. RTFM Ben, kitaba ulaşması kolay birilerine soruyorum bu soruyu. O nedenle -çok istesem de- cevabını kabul edemeyeceğim. Yineleyeyim o zaman: Söz konusu kitaba kolayca ulaşabilecek biri bana bu kitapta hangi Kemal Bilbaşar öyküsünün seçildiğini söyleyebilir mi?

Barış'a sorunun cevabını bulmakla kalmayıp bu cevabı arayışında yaşadığı maceraları da bize aktardığı için bir teşekkür yeterli olmaz herhalde değil mi?
Cheers


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Evet, ben de merak ettim doğrusu. K.Bilbaşar'ın bu öyküsünü ben bir öykü antolojisinden okumuş ve beğenmiştim.Bir Nefeslik Ara'da farklı ve daha çok beğendiğimiz bir Bilbaşar öyküsünü öğrenmemize fırsat olacak sanırım. Hala da beğeniyorum, eren'in değindiği teknik birkaç hatayı fark ettim. Bunun yanında öykünün aklımda kalan cümlesi de şu olmuştu:

""
Harb çıkaranın gözü kör olsundu...

Ürkek, yoksul bir babanın çocuğuna karşı duruşu ise ayrıca üzerinde durulması gereken bir tip özelliği. Anne ve babanın onun beslenmesi uğruna birbirlerine bile yalan söyleyebilmeleri,doktorun yoksulluk gerçeğinden "et, pastırma, pirzola" yerine "yumurta" önermesi...


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

eren dedi ki:
Söz konusu kitaba kolayca ulaşabilecek biri bana bu kitapta hangi Kemal Bilbaşar öyküsünün seçildiğini söyleyebilir mi?

Aaa, mesele buysa, ben yarın kitabevlerinden birine uğrar bakarım.


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Barış'ın bin bir zahmetle kolay ulaşılabilir bir hale getirdiği söz konusu kitaba hiç zorluk çekmeden ulaştım. Dolayısıyla Eren benim cevabımı kabul edecektir. Laughing out loud
Cevap: "Emekli Beygirler"


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

nurten aksakal dedi ki:
Barış'ın bin bir zahmetle kolay ulaşılabilir bir hale getirdiği söz konusu kitaba hiç zorluk çekmeden ulaştım. Dolayısıyla Eren benim cevabımı kabul edecektir. Laughing out loud
Cevap: "Emekli Beygirler"

Benim de aklımdan bu geçiyordu zaten. "O kitap şimdi bir masanın üstünde duruyordur ve Nurten bakıp söyler," diye geçirmiştim içimden Crazy


Re: Kemal Bilbaşar - Kaymaklı Tavukgöğsü

Bu öyküye bir nazire yazmaya başlamıştım. Lâkin sonunu getiremeyeceğimi düşünmeye başladım. O nedenle yazabildiğim iki paragrafı paylaşmaya karar verdim. Belki bir gün gerisi de gelir; belki gerisini bir başkası getirir...

""
Önceleri elbise kuponlarını satmayı zül sayardım. Bitmek bilmeyen cihan harbinin tüm yükü omuzlarımda, ağır ağır adımlardım Yerli Mallar Pazarı'na çıkan tatlı yokuşu. Memur kuponu alan karaborsacıların önünden bir kez hiç oralı olmadan geçer, dönüşte cesaretimi toplayıp gözüme kestirdiğim birine ilk söylediği fiyattan verirdim kuponumu. Sonra hiç etrafıma bakmadan, koşar adım uzaklaşırdım oradan. Bu yenilgiyi kendime yediremez, yol boyunca başka şey düşünemezdim.

İnsan nelere alışmıyor. Delik o kadar büyük, yama o kadar küçüktü ki, bu işi bir çeşit dilencilik telakkî etmek, erişmeye gücümün yetmeyeceği bir lükse dönüşmüştü. Baştaki acemîliği atlatmak uzun sürmediyse ondan. Hükümetin on beş lira karşılığı verdiği A kuponundan kazandığım on lirayı cebime koyduktan sonra, hangi deliği yamayacağıma karar vermeye çalışmak daha acil bir sorundu artık.