UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

04 Kas 2008
lütfiye

Çevirinin son hali:

""

Altıncı Yaş Günüm
Karina Mahan

Altıncı yaş günümde annem ve babam beni bir Çin restoranına götürdü. Bu, değerli birkaç çocukluk anımdan biridir. İki yıl sonrasına, annemle babamın boşandığı yıla kadar, yaşamıma dair pek şey hatırlamam.

Restorana geldiğimizde kırmızı plastik sandalyelere oturduk ve mönüye bakmadan siparişlerimizi verdik. Annemle babam gene kavga ediyordu. Kimse bu kavgaların sebebini hatırlamıyor. Genellikle saçma olaylar yüzünden olurdu – vay efendim babam balo ayakkabılarını gene nereye koymuş, vay efendim annem banyo malzemelerini niye küvetin içinde bırakmış… Kulaklarımı ellerimle kapatmış, onları duymuyormuş gibi yapıyordum. O sırada, beyaz bluzlu ve kıpkırmızı etekli Asyalı bir kadın dikkatli bir şekilde bana doğru baktı. Masadaki can sıkıntısından sıyrılmış olmanın mutluluğuyla ben de ona baktım. Kadın ilginç Asyalı gülümseyişiyle gözlerini kısarak gülümsedi. Uzun ince bir parmak beni yanına çağırıyordu.

Büyülenmiş bir şekilde, plastik sandalyeden inip odanın öteki tarafına doğru yürüdüm. Annem ve babam kendilerini didişmeye o kadar çok kaptırmışlardı ki yokluğumun farkına bile varmadılar.

Yanına gittiğimde kadın bana doğru eğildi. Başımı nazikçe serin ve kuru ellerinin arasına alıp kulağıma şöyle fısıldadı:
“Sen onlardan birisin.”
Kıkırdayarak sordum: “Onlar kim?”
“Duyarlı insanlar.” Bu her şeyi açıklıyormuş gibi başını salladı.
Başımı kaldırdım, altı yaşındaki birine göre oldukça akıllı görünmeye çalışıyordum. “O ne demek?”
Kadın gülümsedi ve işaret parmağını alnıma dayayarak şöyle dedi: “Diğerlerinden farklısın. Kendini koru. Sen özel biri olacaksın.
“Ne için özel biri?”
“Bir gün anlayacaksın.”

Yalpalayarak masama döndüm. Annem sertçe bana baktı ve ortalıkta gezindiğim için beni azarladı. Garson dumanı tüten bir tabak pilavı masaya getirdiğinde “ben özelim” diye mırıldandım.

Babam hüzünlü bir gülümseyişle başımı okşadı. Annem bir sigara daha yaktı, o günün geri kalan kısmıysa hiçliğe doğru silinip gidiyor.

Karina Mahan Norveç’in Stavenger şehrinde yaşıyor. On sekiz yaşında ve avokadoyu belirgin bir tadı olmamasına rağmen çok seviyor.

Çeviren: Lütfiye Örge
(Kaynak)

Karina Mahan Norveç’in Stavenger şehrinde yaşıyor. On sekiz yaşında ve avokadoyu belirgin bir tadı olmamasına rağmen çok seviyor.

Çevirinin ilk hali:

""

Altıncı Doğumgünüm
Karina Mahan

Altıncı doğumgünümde annem ve babam beni bir Çin restoranına götürdü. Bu benim nadir olan değerli çocukluk anılarımdan biridir. O yemekten iki yıl sonra gerçekleşecek olan annemin ve babamın boşanmasına kadar yaşamıma dair pek şey hatırlamam.

Restorana geldiğimizde kırmızı plastik kanepelere oturduk ve mönüye bakmadan siparişlerimizi verdik. Annemle babam gene kavga ediyordu. Kimse bu kavgaların sebebini hatırlamıyor. Genellikle saçma olaylar üzerine olurdu – babamın fantezi ayakkabılarını nereye koyduğu ya da annemin banyo malzemelerini niye küvetin içinde bıraktığı üzerine… Kulaklarımı ellerimle kapatmış, onları duymuyormuş gibi yapıyordum. O sırada, beyaz bluzlu ve kıpkırmızı etekli Asyalı bir kadın dikkatli bir şekilde bana bakmaya başladı. Masadaki sıkıntıdan sıyrılmış olmanın mutluluğuyla ona baktım. Kadın ilginç Asyalı gülümseyişiyle gözlerini kısarak bana gülümsedi. Uzun ince bir parmak beni yanına çağırdı.

Hipnotize olmuş bir şekilde, plastik sandalyeden indim ve odanın öteki tarafına yürüdüm. Annem ve babam didişmeye kendilerini o kadar çok kaptırmışlardı ki yokluğumun farkına bile varmadılar.

Yanına gittiğimde kadın bana doğru eğildi. Serin ve kuru elleriyle yavaşça başımı sardı ve kulağıma fısıldadı:
“Sen onlardan birisin.”
Kıkırdayarak sordum: “Onlar kim?”
“Duyarlı insanlar.” Bu her şeyi açıklıyormuş gibi başını salladı.
Başımı kaldırdım, altı yaşındaki birine göre oldukça akıllı görünmeye çalışıyordum. “Bu ne anlama geliyor?”
Kadın gülümsedi ve işaret parmağını alnıma dayayarak şöyle dedi: “Diğerlerinden farklısın. Kendini koru. Sen özel biri olabilirsin.
“Ne için özel biri?”
“Bir gün anlayacaksın.”

Yalpalayarak masama döndüm. Annem bana dönerek ortalıkta gezindiğim için beni azarladı. “Ben özel biriyim” dedim, garson dumanı tüten bir tabak pilavı masaya getirdiğinde.

Babam üzgün bir şekilde hafifçe gülümsedi ve başımı okşadı. Annem bir sigara daha yaktı, o günün geri kalan kısmıysa hiçliğe doğru silinip gidiyor.

Çeviren: Lütfiye Örge
(Kaynak)

Karina Mahan Norveç’in Stavenger şehrinde yaşıyor. On sekiz yaşında ve avokadoyu belirgin bir tadı olmamasına rağmen çok seviyor.

Re: Altıncı Doğumgünüm - Karina Mahan

ellerine sağlık lütfiye,
bu öyküdeki çocuğun bakış açısı "Ateşi Tattım" öyküsündeki çocuğunkine bir hayli benziyor.
aklıma takılan birkaç şeyi sorayım hemen:

-"O yemekten iki yıl sonra gerçekleşecek olan annemin ve babamın boşanması" tümcesinde "boşanma gerçekleşmesi" gibi bir şey çıkıyor ortaya. Bu cümle sorunlu gibi geldi bana.
-"kırmızı plastik kanepe"den emin miyiz? Çünkü çocuk sonra plastik sandalyeden atlıyor.
-"fantezi ayakkabı"lar var bir de. Bunlara "balo ayakkabısı", "bayramlık ayakkabı" veya "özel günlerde giydiği ayakkabı" diyebilir miyiz acaba?
-"Bu ne anlama geliyor" sorusu ise çocuğun söylediği bir cümleden çok kitabi bir cümle gibi. "O ne ki" diyemez miyiz?
-son olarak da başlık... "Altıncı doğumgünüm" yerine "altıncı yaş günüm" daha doğru sanki. "Doğumgünü" yerine "yaş günü" kullanmak gerektiğinden değil de "altıncı" ile "doğumgünü" arasına bir şey gelmesi gerekir diye düşündüğümden bana garip geldi.

benden bu kadar,
ne iyi oldu bu kısa kısa öykülerin çevrilmesi.
bu alanda başarılı olduğu söylenen bir yazar duydum: Lord Dunsay.
Yakında ondan da çeviri yapmak lazım.


Re: Altıncı Doğumgünüm - Karina Mahan

Lütfiye'nin çeviri öyküsünü ve Çağdaş'ın eleştirisini okudum, ikisinin de ellerine sağlık. Öykü iki üç sayfa olsaydı ben de öyküyü okumayı(bir hovardanın peşine düştüğümden) iki üç gün öteleyecektim. Kısa da olsa öyküyü evirip çeviremedim ama yine de yaşasın evire çevire kısa öykü!


Re: Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

Daha önce gözden kaçırmış olduğum bu çeviri için yorumlarım ve önerilerim aşağıda. Amacım düzeltme yapmaktan çok elimden geldiğince bir ifadenin farklı çevirileri konusunda fikir üretebilmek.

""
Bu benim nadir olan değerli çocukluk anılarımdan biridir. O yemekten iki yıl sonra gerçekleşecek olan annemin ve babamın boşanmasına kadar yaşamıma dair pek şey hatırlamam.
""
Bu, değerli birkaç çocukluk anımdan biridir. Annemle babamın o tarihten iki yıl sonraki boşanmalarına kadar hayatıma dair hatırladığım pek bir şey yok.

""
Restorana geldiğimizde kırmızı plastik kanepelere oturduk ve mönüye bakmadan siparişlerimizi verdik. ... Kimse bu kavgaların sebebini hatırlamıyor.
""
Lokantaya vardıktan sonra kırmızı plastik kanepelere oturduk ve siparişlerimizi mönüye bakmadan verdik. ... Bu kavgaların sebebini hatırlayan kimse yok.

""
ya da annemin banyo malzemelerini niye küvetin içinde bıraktığı üzerine…
""
ya da annemin banyo malzemelerini niye küvetin yanında bıraktığı üzerine…

""
O sırada, beyaz bluzlu ve kıpkırmızı etekli Asyalı bir kadın dikkatli bir şekilde bana bakmaya başladı.
""
O sırada, beyaz bluzlu ve kıpkırmızı etekli Asyalı bir kadın ürkekçe bana doğru baktı.

""
Masadaki sıkıntıdan sıyrılmış olmanın mutluluğuyla ona baktım.
Bu cümlenin çevirisi çok güzel olmuş. Alkış

""
Kadın ilginç Asyalı gülümseyişiyle gözlerini kısarak bana gülümsedi.
""
Kadın, gözlerini iyice kısıp Asyalılara özgü garip bir biçimde gülümsedi.
Burada kadının zaten çocuğa baktığını bildiğimiz için "bana gülümsedi" demeye gerek olmadığını düşünüyorum, bence "gülümsedi" demek de aynı etkiyi uyandırıyor.

""
Hipnotize olmuş bir şekilde, plastik sandalyeden indim ve odanın öteki tarafına yürüdüm.
""
Büyülenmiş gibi plastik sandalyeden inip odanın öteki tarafına doğru yürüdüm.

""
Serin ve kuru elleriyle yavaşça başımı sardı ve kulağıma fısıldadı:
""
Başımı nazikçe serin ve kuru ellerinin arasına alıp kulağıma şöyle fısıldadı:

""
“Bu ne anlama geliyor?”
""
"Bu ne demek?"

""
“Diğerlerinden farklısın. Kendini koru. Sen özel biri olabilirsin.
""
“Sen diğerlerinden farklısın. Kendini koru. Sen özel biri olacaksın."

""
“Ben özel biriyim” dedim, garson dumanı tüten bir tabak pilavı masaya getirdiğinde.
""
Garson dumanı tüten bir tabak pilavı masaya getirdiği sırada "Ben özel biriyim," dedim.

""
Babam üzgün bir şekilde hafifçe gülümsedi ve başımı okşadı.
""
Babam hüzünlü bir gülümseyişle başımı okşadı.


Re: Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

oykuyu okudum bır seyler yazacaktım kı eren yıne dokunmadık yer bırakmamış. Laughing out loud asyalı gulumseyışiyle olmuş guzel de oturmuş bence oraya bır daha asyalılara ozgu demeye gerek var mı bılememdım.kırmızı plastık olan bence kanepe degıl sandalye.elıne saglık arkadasım Cheers


Re: Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

Selam arkadaşlar,
Çevirimin son halini aşağıda iletiyorum. Eleştirileri ve yorumlarıyla çevirinin son haline katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.
Sevgiler:))

Altıncı Yaş Günüm

Altıncı yaş günümde annem ve babam beni bir Çin restoranına götürdü. Bu, değerli birkaç çocukluk anımdan biridir. İki yıl sonrasına, annemle babamın boşandığı yıla kadar, yaşamıma dair pek şey hatırlamam.

Restorana geldiğimizde kırmızı plastik sandalyelere oturduk ve mönüye bakmadan siparişlerimizi verdik. Annemle babam gene kavga ediyordu. Kimse bu kavgaların sebebini hatırlamıyor. Genellikle saçma olaylar yüzünden olurdu – vay efendim babam balo ayakkabılarını gene nereye koymuş, vay efendim annem banyo malzemelerini niye küvetin içinde bırakmış… Kulaklarımı ellerimle kapatmış, onları duymuyormuş gibi yapıyordum. O sırada, beyaz bluzlu ve kıpkırmızı etekli Asyalı bir kadın dikkatli bir şekilde bana doğru baktı. Masadaki can sıkıntısından sıyrılmış olmanın mutluluğuyla ben de ona baktım. Kadın ilginç Asyalı gülümseyişiyle gözlerini kısarak gülümsedi. Uzun ince bir parmak beni yanına çağırıyordu.

Büyülenmiş bir şekilde, plastik sandalyeden inip odanın öteki tarafına doğru yürüdüm. Annem ve babam kendilerini didişmeye o kadar çok kaptırmışlardı ki yokluğumun farkına bile varmadılar.

Yanına gittiğimde kadın bana doğru eğildi. Başımı nazikçe serin ve kuru ellerinin arasına alıp kulağıma şöyle fısıldadı:
“Sen onlardan birisin.”
Kıkırdayarak sordum: “Onlar kim?”
“Duyarlı insanlar.” Bu her şeyi açıklıyormuş gibi başını salladı.
Başımı kaldırdım, altı yaşındaki birine göre oldukça akıllı görünmeye çalışıyordum. “O ne demek?”
Kadın gülümsedi ve işaret parmağını alnıma dayayarak şöyle dedi: “Diğerlerinden farklısın. Kendini koru. Sen özel biri olacaksın.
“Ne için özel biri?”
“Bir gün anlayacaksın.”

Yalpalayarak masama döndüm. Annem sertçe bana baktı ve ortalıkta gezindiğim için beni azarladı. Garson dumanı tüten bir tabak pilavı masaya getirdiğinde “ben özelim” diye mırıldandım.

Babam hüzünlü bir gülümseyişle başımı okşadı. Annem bir sigara daha yaktı, o günün geri kalan kısmıysa hiçliğe doğru silinip gidiyor.

Karina Mahan Norveç’in Stavenger şehrinde yaşıyor. On sekiz yaşında ve avokadoyu belirgin bir tadı olmamasına rağmen çok seviyor.

Karina Mahan
Çev: Lütfiye Örge


Re: Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

Öyküyü ilk okuduğumda o kadının asyalı oluşuna takılmamıştım. Ancak son okuyuşumda kadının asyalı oluşu, oturdukları sandelyelerin plastik olması ve menüye bakmadan sipariş vermeleri dikkatimi çekti. Hatta sanki bu ayrıntılar öykünün iskeletini oluşturuyor gibi geldi.

Menüye bakmadan sipariş vermeleri, sürekli yaptıkları kavgaların rutinliğiyle paralellik oluşturmuş. Demek ki bu lokantaya çok sık geliniyor ve ne yeneceği öncen belli, alışkanlık ya da deneye yanıla kazanılmış bir tecrübeyle sabitlenmiş.

Sandelyelerin kırmızı rengi şatafatı ve çekiciliği, plastik yapısı ise sanayii(mantık-akıl-takneleji) ve yapaylığı ifade etmiş.

Bütün bunların karşısına ise Asyalı kadının simgelediği doğu felsefesini koymuş.

Öykünün son hali için de teşekkürler Lütfiye.


Re: Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

I feel very honored that someone translated my story. But please tell me next time?


Re: Karina Mahan - Altıncı Doğumgünüm

Karina Mahan dedi ki:
I feel very honored that someone translated my story. But please tell me next time?

Hi Karina,

Thanks for leaving a comment. As the moderators of the site/forum, we lack the time/resources to check every translation in terms of licensing and permissions. We consider the translators (most of them are translation students) to be responsible to necessary acts regarding these.

Either way, I sincerely apologize for any inconvenience caused. If it helps, please also note that we do not advertise on the site, therefore there is no way that we can gain anything commercially upon publishing the translation. If you prefer, we can unpublish the translation immediately. Please let us know of your choice.

Note: By the way, I noticed that the rumble.sy2.com is down and we don't have access to the original of the story.