UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Karaköy Rıhtımı'nda

02 Mar 2012
elif cinar

Çok yakın duruyordum. Biri mi çarptı, kendim mi sendeledim, bilmiyorum. Birden o buz gibi denizin içinde buldum kendimi. Etraftan bağırış çağrış sesleri geliyordu. İlk aklıma gelen cep telefonum oldu. Su alacak, bozulacak, bütün numaralar silinecek. Nasıl düştümse, öylece suya gömülmeye başladım. Kendimi yormamak, nefesimi boşa harcamamak için kıpırdamadan aşağı kayışımı izledim. Gluk diye boğuk, komik bir ses uğuldadı kulaklarımda. Kafamın da suya gömüldüğünü anladım. Gözlerimi açtım. Suyun içi aydınlıktı. Gökyüzünün yukarıda olduğunu görebiliyordum. Biri belimden, kolumdan, bacaklarımdan, ensemden yakalayıp beni yukarı çekecek diye umdum.
Etrafımda küçük, küçücük balıklar dolaşıyordu. Niye dibe bu kadar hızla indiğime şaştım. Çantam mı su alıp ağırlık yapmıştı, kabanım mı... Vapur düdüklerini, çarkların çıkardığı uğultulu sesi hâlâ duyabiliyordum. Bir karaltı geçti uzaktan, belki bir kayık... Karaltının altındaki yosunların suyun içinde salınışını görebiliyordum.
Kımıldamıyordum. Ayağımı basacağım bir şey çıkar belki yoluma, ona basıp o şeyden güç alıp yeniden yüzeye çıkabilirim diye dikey durmaya çalışıyordum. Nefesimi tutabilmeme şaştım. Altı aydır sigara içmiyor oluşum mu ciğerlerimi böyle uzun süre dayanıklı kıldı diye geçirdim aklımdan. İki dakikayı geçmiş olmalıydı. Su koyu bir yeşile döndü. Binlerce iğne batıyordu sanki etime. Soğuk iliklerime işliyordu. Titriyordum.
Gözlerimin kapalı olduğunu sandım, açık olduğunu anladım. Kopkoyu bir karanlığa gömülüyordum. Öleceğim dedim, öleceğim... Balıklar gelip didik didik didikleyecek etimi. Kılçığım kalacak. Sırıtan bir kafatası... Yosun tutmuş iskeletim geçti bir an gözümün önünden. İçi altın dolu bir sandığın bir kenarına ilişmiş kaburgalarımın arasında balıkların gezindiği, oramda buramda yosunların salındığı iskeletim.
Milyonlarca insanın boklarının buluştuğu bu denizde balon gibi şişmiş cesedimin bir kıyıya vurmasından daha estetik göründü gözüme asırlar önce batmış bir geminin yanında, bir sandığın köşesinde sırıtan kafatasım. Ayaklarım geldi aklıma. Ayak parmaklarımı kımıldattım. Islaklık hissedeceğimi sandım. Ayaklarımı hissedemedim. Dengemi korumaya çalışarak başımı biraz eğip ayaklarıma baktım. Kendimi göremeyeceğim bir karanlığın içine gömüldüğümü fark ettim. Artık hiçbir şey göremiyordum. Denizin kendi sesi, boğuk bir uğultu, bir de hâlâ düşüyor olma hissi. Ciğerlerim nefessiz kalınca beni zorlayacak, ağzımı açıp bu paslı, yosunlu, boklu suyu yolu yok çekeceğim ciğerlerime dedim. Boğulurken gözlerim yerinden fırlar mı, burnumdan ya da başka yerlerimden kan boşalır mı, damarlarım derimi yırtıp çıkar mı, vurgun mu yerim, felç mi olurum... Nefessis kalmadan önce vurgun yesem, felç olsam, ölmeyi yaşamasam...
Birgün denize düşersem bunları hissederdim herhalde dedim, kıyıdan biraz uzaklaşıp denize düşen karları seyrederek Karaköy Rıhtımı'na doğru yavaş yavaş yürüdüm.

Kategori:

Re: Karaköy Rıhtımı'nda

"Ölsem bunları anlatamazdım. Bu benim hayal gücüm" cümlesi fazla olmuş, öyle değil mi?


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

elif cinar dedi ki:
"Ölsem bunları anlatamazdım. Bu benim hayal gücüm" cümlesi fazla olmuş, öyle değil mi?

İlk okuduğum hali daha iyiydi sanki. Bu cümlelere gerek yokmuş gibi geldi.


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

İlk cümleden alıp sürükledi anlatı. Elif Hanım'ın ellerine sağlık.
Bana, yeniden kurulabilir gibi gelen tek bir cümle var.
(Bu tamamen benim fikrim tabi, yazarı çok daha iyi değerlendirecektir.)

"Milyonlarca insanın boklarının buluştuğu bu denizde balon gibi şişmiş bedenimin bir kıyıya vurmasından daha estetik göründü gözüme asırlar önce batmış bir geminin iskeletinin yanında, bir sandığın köşesinde sırıtan kafatasım"


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Başında isim olmasa dahi bir Elif Çınar öyküsü okuduğumu anlardım diye düşünüyorum.

""
Gluk diye boğuk, komik bir ses uğuldadı kulaklarımda. Kafamın da suya gömüldüğünü anladım. Gözlerimi açtım. Suyun içi aydınlıktı. Gökyüzünün yukarıda olduğunu görebiliyordum. Biri belimden, kolumdan, bacaklarımdan, ensemden yakalayıp beni yukarı çekecek diye umdum.

Yazdıklarının ne olduğundan çok, onları dile getirme biçimi Elif'in öyküsünü tanımlayan.

İddia ediyorum,

""
Kılçığım kalacak.

lafını okususam, yine derdim, "Elif, öykü mü yazdın" diye... Smile


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Ustalar sağ olun, yorumlarınız için çok teşekkürler.
Barış, sondaki cümle bana da fazla geldi. Onu çıkarırım.
Melike, sevgili Melike, alıntıladığın cümle sorunlu mu, uzun olması okumayı mı güçleştiriyor, bunu anlamadım. Ama uzun olması hani okurken nefesi tıkaması boğulma hissini yaşatır belki bir an okura mı, öyle mi düşünsem, du bakalım, bi düşünelim üstünde.
Değerli yorumlarınız bana moral veriyor.
Ağzınıza sağlık...


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Cümledeki uzunluk, sanki cümlenin gücünü yitirmesine sebep olmuş diye düşünmüştüm ilk okuduğumda.

Ama bu biçim, bahsettiğin şekilde; boğulma duygusunu okura geçirmenin bir yolu olarak kullanılabilir mi, neden olmasın diye de düşünüyorum bir taraftan.

Cümle onu ağırlaştıran, fazla gelen takılardan arındırılabilir diye de düşündüm naçizane.

Örnek: "Milyonlarca insan bokunun..." gibi..


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Teşekkürler Melike, yazım yanlışları da var, hepsini birden düzelteyim.
İyi geceler...


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Elif, ben de Barış Acar gibi senin olduğunu ayırt edebileceğim güzel bir öykü okudum.

Öyküye biraz da öykünün yazıldığı andaki havanın tasvir -yazarın karamsar ya da yalnız bir ruh haliyle kaleme aldığını düşündüğüm bir öykü bu- neler katabilirdi onu düşünüyorum.

""
Gözlerimin kapalı olduğunu sandım, açık olduğunu anladım

Bu cümledeki "sanmak" sözcüğü ve "anladım" arasında bir uyumsuzluk var gibi.


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Benim de çok hoşuma gitti öykü. Bilincin, tespit eden, kendine dışardan bakan, toplumsallaşmış öznenin yaşam içgüdüleri bastırışının çok yalın bir anlatımı olarak okudum.

Teşekkürler Elif Çınar.

Not: Yazımda kafama takılan bir iki ayrıntı var.

"bağırış çağrış" -> bağırış çağırış veya bağrış çağrış ?
"Nefessis kalmadan önce..." -> Nefessiz ?


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Çok güzel betimlemelerle dolu bir öykü olmuş. Durum anlatımı ve içeriği hoşuma gitti. Teşekkür ederim, eline sağlık.
Bir tek fazlalık göze çarpıyor.

""
Ciğerlerim nefessiz kalınca beni zorlayacak, ağzımı açıp bu paslı, yosunlu, boklu suyu yolu yok çekeceğim ciğerlerime dedim.

Cümleden "yolu yok" kısmını kaldırdığımızda anlam değişmeden cümle süreklilik kazanıyor gibi geldi.
Tekrar teşekkürler.


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Merhabalar

Elinize sağlık, çok beğenerek okudum öykünüzü, bir nefeste okunan akıcı bir öykü olmuş. Böyle gelip pat diye yorum yazabiliyor muyuz bilmiyorum ama:) gözüme çarpan bir kısımla ilgili fikrimi paylaşmak istedim.

Son paragrafta yer alan “Birgün denize düşersem bunları hissederdim herhalde dedim” cümlesi fazla açıklayıcı olmuş gibi geldi bana, belki bunu açık açık söylemek yerine okura hissettirebilirdi bu durum ya da kahraman bunları düşündü mü yoksa gerçekten denize düştü mü belirsiz kalabilirdi.

Bu bir yorum elbette, tercih yazara kalmış:)

Yeni öykülerde görüşmek üzere.


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Yanıtı bu kadar geciktirdiğim için özür...
Böyle pat diye tabii yorum yazılabiliyor. Önerilerinizi dikkate alacağım. Değerli yorumlar için grup üyelerine bir kez daha teşekkürler...


Re: Karaköy Rıhtımı'nda

Çok güzel bir öykü olmuş, kaleminize sağlık.

"Milyonlarca insanın boklarının buluştuğu" değil de,
"Milyonlarca insan pisliğinin buluştuğu" olabilirmiydi acaba?