UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kar, Çöl ve İki Dul

09 Şub 2012
semrince

Karanlık gecenin içinde lambalardan yağıyormuş gibi görünen kristal buz parçacıkları içimdeki buğuyu silemedi. Ayrılığın hüznü kanat açmıştı yüreğime ve ben soğuğun içindeki bedenimi yumuşatmaya çalışıyordum.

“Ayrılıklar yeni başlangıçlar getirir.”

Annemin kırgın sesini camın gölgesine soktuğum başımla duymamış gibi davranıyorum. Kocamın gitmesi, çocuğumuzun olmayışı birer sinsi yılan gibi büzüşüyor kalbime. Rahmi çöl olan bir kadınım ve ayrılık yeni başlangıçlar yapamayacak kadar kötürümleştirdi beni.

Annemin yaşlı yüzüne bakıp fısıldamak istiyorum içimdekileri. Kısır olan kızının çektiği ıstırabı sıcak bir su gibi çarpmak istiyorum suratına. Acının hararetiyle dişliyorum dudağımı. Beyazlaşıp rengini kaybeden dudağımdan ince bir damla kan dilime sızıyor. Ilık, demir kokulu sıvıyla yavaş yavaş dolan ağzım yutkunmamı engellemeye çalışır gibi kasılıyor. Karın kuş tüyü gibi yağışına bakıp boğazıma dolan kusma isteğini duygularım gibi bastırmaya çalışıyorum.

“Yarın bir avukata gidelim. Soralım. İki kadın bir başımıza olmaz. Birilerinden destek almalıyız.”

Annemin sözleri güvercinin kanadını kırar gibi kırıyor beni. Kadın olmanın acizliğini vuruyor yüzüme. İki kadın bir erkek olamıyoruz. Aşağılanan, hiçbir şey beceremeyen bir cinsin sadece parçasıyız. Aldatılan, hor görülen, itilip kakılan hep kadınlar. Kocamın beni terk ettiğini duyan annemin verdiği tepki gibi hepsi. Kısa ve net…“Ne yaptın da kocan gitti?”

Kadının bile kadına güveni yok. Gerçeğin ta kendisi hayat… El üstünde tutulan erkeği memnun etme derdinde olan nice kadının sonu olan bir yıldırım ve terk ediliş….

Kar yağışı hızlandı. Kuş tüyü gibi iri iri düşen birer beyaz hüzün, kar taneleri. Beyazlığına kapılıp yüreğimin isini almasını diliyorum bir an. Yokluğumu varlığıma karıştırıp kartopu olup atılmak istiyorum suratlara. Kısır kadının sonu, diye kulaktan kulağa söylenen bir efsane olur acımasız hayatım.

“Kızım niye cevap vermiyorsun? Bir de ağlanacak haline gülüyorsun. Hiç mi utanma kalmadı sende?”

Gülümsüyor muyum? Evet, kaderime gülümsüyorum. Sarı sokak lambasından yağıyormuş gibi kristal bir hayatın içine yağan kara gülümsüyorum. Çölün sıcağına yağan kara, döl tutmayan, çorak bir tarla olan bedenime gülümsüyorum. Hatta gülümsemek hafif kalır kahkaha atıyorum. Kulaklarımda çınlıyor tiz kahkaham. Annemin yanıma gelişine, omuzlarımı tutup kendine çevirmesine daha çok gülüyorum. Camın buğusuna yansıyor siluetimiz. Kaybolan bir hayatın tek tanığı sarı sokak lambası… Annemin attığı yakıcı tokadın ağırlığıyla, çığlık atarak koşuyorum dışarı. Keskin soğuk göğsümü delip geçiyor. Saçlarıma, ince elbiseme yağıyor kar. Arınıyor ruhum hislerden.

“Kısır olmak umurumda değil!” diye haykırıyorum tipi şeklinde yağan kara. Yüzüme dokunan her bir tane eriyor. Annemin çığlığı çınlıyor kulağımda “Eyvahlar olsun! Kısır mısın?” Çuval gibi yığılıyor yere.

“Ateş düştü ocağıma komşular yetişin!” diye dövünüyor karın içinde. Benim yüreğimdeki yangının soluk isi dudaklarımdan çıkarken anneme koşup sarılıyorum. Sığınıyorum kadın yüreğimle dul anama. Rüzgâr kuvvetleniyor, evlerin bacalarından dumanlar çıkıyor. İki dul kadın gecenin kuytusunda birer süveyda düşen yüreklerimizle kalakalıyoruz oracıkta. Kar gibi çöl olan bedenimle bir dulun yüreğiyle hissediyorum var olmanın acısını. Sonsuzluk gibi sabitleniyoruz o anda ve yanıyoruz soğuk havada.

Semrin Şahin

Kategori:

Re: Kar, Çöl ve İki Dul

Etkilendim.

Öykünün sonunda bir parça, bir şeyler dağılır gibi oldu. İlk cümlede karın tanımıyla, sonraki tanımı arasındaki "bakış-hissediş-vurgu" farklılığının verdiğini saymazsam; gerçekten içimde bir şeyleri kanırtarak okudum.

Teşekkür ederim.


Re: Kar, Çöl ve İki Dul

Asıl ben teşekkür ederim. Eleştirileriniz benim için çok değerli. Farklılığa dikkat etmemiştim.Hemen bakıyorum...


Re: Kar, Çöl ve İki Dul

"buz" vardı ilkinde. Sonra "kuş tüyü" ne dönüşüyor. Arada duyguda bir değişiklik varsa, bu doğal olabilir diye düşünüyorum.

Bir de öykünün adıyla ilgili bir düşüncem var;
"Kar" ve "Çöl" sözcüklerini düşünmesek; sadece "Dul" veya "Dullar" olarak düşünsek ne gibi bir farklılık olur?


Re: Kar, Çöl ve İki Dul

Öykünün ilk paragrafından sonra gelen şu cümlede bir sıkıntı yok mu?

""
“Ayrılıklar yeni başlangıçları peşinde bırakır.”

"Peşinde bırakmak" eylemi anlatılmak isteneni vermiyor bence. "Peşinde bırakmak" birçok anlama gelse de en yaygın olanı şu anlamı:

-Peşinde bırakmak : Sıkıntılı bir dönemin artık bitmesi, ardında bırakmak (Artık o günleri peşimizde bıraktığımıza göre, geleceğe umutla bakabiliriz.)

Zaten "peşinde bırakmak" sözcüğü TDK'ye göre henüz deyim olarak kabul edilmiyor. "Ardında bırakmak" deyimini zaman zaman kalıbından çıkararak bu şekilde kullanıyoruz.

Sanırım klişe hatta "kitsch" halindeki "Her ayrılık yeni bir başlangıçtır."ı kullanmamak için bu yanılgıya düşülmüş.


Re: Kar, Çöl ve İki Dul

Mehmet bey evet ruhsal değişimle karakterin algıları değişiyor. İlk yazdığımda başlık uygun gibi gelmişti. Ama şimdi sizin DUL başlığının daha uygun olabileceğini düşündüm. Nedense Kar'ın başlığın içinde olması gerektiği gibi bir izlenim içindeyim. Bu konuda bana yol gösterirseniz sevinirim.

Cihan Bey evet deyim olarak kullanılmıyor ama halk arasında böyle bir kullanım olduğu için karakterin annesi tarafından bilgece söyleniyor. Anadolu'da böyle değil midir? Büyükler hep az sözle, bilgece laflar ederler. Aslında sizin bu yorumunuz beni çok mutlu etti. Çünkü yazdığım her cümlenin üç kere düşünülüp, değiştirilip yazılması gerektiğini kendime hatırlattım.
Yorumlar için çok çok teşekkür ederim.


Re: Kar, Çöl ve İki Dul

Bir öyküye ad koymak güç gerçekten. Sanırım koyduğumuz adın o öyküyü özetlemesi gibi bir noktadan çıkıyoruz. Şu da gerçek, o ad öyküyü, en azından başlarda çok fazla etkiliyor.

"Çöl" kavramının doğurganlıkla ilintisi kurulduğunu farz edersek, başlıkta bu sözcüğü kullanmak belki de okuyucu için, olumlu olmayabilir. Bunun yerine,(bence) öykü içerisinde buna benzer bir şeyler(çöl) kullanılabilir.

Ama daha farklı bir gözle bakacak olursak, buradaki "çöl" kavramının da ne kadar dışlayıcı, toplumsal yargıların kötülüğünü ortaya seren bir olgu olduğuna değinmem gerek. Kadını her zaman, veya ihtiyaç dahilinde, ekilecek bir tarla gibi gören çarpık bir anlayışın ürünü bu yaklaşım. Ne yazık ki toplum buna itibar ediyor

Konuyu dolandırıp, uzattıysam özür dilerim.
Nasıl bir yardımım olabilir; bilemiyorum?


Re: Kar, Çöl ve İki Dul

Çöl sözcüğünü metnin içerisinde kullanmıştım zaten. Buna istinaden başlıkta yer almasının uygun olacağını düşünmüştüm. Ama şunu da biliyorum ki asıl olan okuyucudur.
Çöl sözcüğünü başlıkta kullandığım için okuyucu bunun mecaz anlamda olduğunu bilmediği için böyle bir arayış içerisine giriyor olabilir. Bu konuda haklısınız.
Mehmet Bey konuyu uzattığınız için özür dilemişsiniz, ne demek, çok çok teşekkür ederim. Sizin önerileriniz ve eleştiriniz beni birçok yönden daha da geliştirecek.
Tekrar tekrar teşekkür ederim. Çok yardımcı oldunuz.