UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kalıntılarla Oynamak*

21 Eki 2012
oktay

1600’lerde François de Nome tarafından yapılan tablonun adı "Fantastic Ruins with Saint Augustine and the Child"**dır. Tablo Aziz Agustin’nin bir rüyasını “resmetmektedir.” Agustin rüyasında deniz kıyısındaki hıristiyan tapınak yığınları arasında gezinirken, bir “sabi” görür. Çocuk deniz suyunu az ileride kazılmış bir çukura boşaltmaya çalışmaktadır. Agustin çocuğa koca denizi taşımanın imkansız olduğunu söyler, çocuk da ona kendi(yani Agustin’in) yapmak zorunda olduğu şeyin imkansız olduğunu...Aziz Agustin’nin yapmaya çalıştığı şey tabii ki, hıristiyancı üçlemeyi, yani tanrının kendisini bildirişini ve böylece de tanrıyı kendi bildirişinden açıklamaya çalışmaktır. Rüyadaki çocuk da tabii olarak “günahsız doğan isa’nın” ta kendisidir. Tapınaklar ise yıkıntılardan ibarettir, tanrının yüceliği karşısında yitip gitmişlerdir. Hıristiyanlığın temel kaidesi olan teslisi anlatmakla görevli olan kilise, “söylenemeyeni söyleme görevinin” altında ezilmektedir. O görkemli ve sağlam yapılardan geriye “sadece kalıntılar” kalmaktadır. Agustin de “söylenemeyeni söylemek”, tanrı her ne kadar “akla sığmaz” da olsa ondan bahsetmek zorundadır. “Görev” o denizi , o küçük çukura taşıma görevidir : hem görev görevdir, yerine getirilmelidir.

Bu yorumun hesaba katmadığı şey, babasız doğan çocuğun sahiden “piç” olabilme ihtimalidir. Piçlikten ve piçliğinden o kadar utandı ki insan, basbaya bir piç olan İsa’yı hayali bir babadan peydahlayıverdi. Agustin de rüyasına bu papazca yorumu uyarlamadan edememektedir. İsa kalıntılarla oynayan bir piçtir. Buradaki ironi iyi anlaşılmalıdır: İsa bir babadan yoksun olduğu için kendi kendisine baba kılınmıştır. Ama bu teslisin hıristiyanca olmayan anlamı, yaratıcı edimin piçlik olduğudur. Bu hıristiyanca yorumun “kutsal ruhunun” ters yüz edilişidir, tanrının isa olduğunu söylemek; yaratıcı(lar)ın kutsal ve saf olduğunu değil, aksine ”günahkar” ve piç olduğunu söylemektir. Yani sahiden de “ex nihilo nihil fit”tir, ama r anlamda.. bu sefer başka bir anlamda, hıristiyanca olmayan bir anlamda...

Rüyada İsa, oyun oynayan piç bir çocuktur; oyun alanı kalıntılardan oluşmaktadır ve oyunun bize verdiği görevler de oyuna dahildir. Yani görevin kendisi bir oyundur, tersi değil! Hem piç hem de aziz aynı dünyanın içindedirler, o görkemli yapıların birer kalıntıya dönüştüğü dünyadır bu. Her şey kalıntıların “yorumlanması” sırasında olup biter; zaten İncil’de de olan budur. Hıristiyanlık piçe yapılan bir dublajdır, İncil'de herşey papazın yaptığı dublaj ile bir oldu bittiye getirilir. Bunu görebilen hıristiyanlardan biri de Dostoyevski idi. Bundan şüphesi olan varsa, onun buddha-la ‘sındaki İsa figürü(Prens Mişkin) ile İncil'deki papazca İsa’yı bir göz önüne getiriversin yeter. Zaten Karamazovların Alyoşa da bir tür buddha-la değilse nedir ki?

“Ex nihilo nihil fit”, “ Hiçlikten anca hiçlik çıkacağına göre demek ki tanrı var.” argümanını desteklemez, aksine o “causa sui“nin sonradan uydurulan gramatik bir kurgu olduğunu gösterir. Yani sahiden de hiçlikten hiçlik çıkar, ama bu bir eleştiri, argüman yada bir olumsuzluk değildir. İşte hıristiyanca anlamın ters çevrilmesi, causa sui’nin bir kurgu olarak sonradan ekleniş olarak düşünülmesidir.

İsa’ya dönersek onun mesajı hiç de “oyunun bir görev” olduğu değildi, aksine “görevin bir oyundan ibaret olduğu” idi.ama İsa buradaki “boşunalığı” derinden hissettiği için kendi çarmıhında gerilmeye, ölüme razı oldu. Görev bir oyundan ibaretse; oynamayı; “görevini üstlenmeyi” reddetmişti; ama oyunu reddettiğinde hala oyunu redderek oyunun bir parçası olmaya devam edeceğini düşünememişti. Asketiğin, hazzı reddedişinden haz duyan bir hedonist olması gibi ; isa da oyunu reddeden oyuncudan başka bir şey değildir. Asketik kendisinin hedonistin karşıtı olduğunu, ona içten içe bir eleştiri getirdiğini sanır ; tıpkı İsa’nın oyunu reddederek sahiden de “oyunun anlamsızlığına” tepki verdiğini düşünmesinde olduğu gibi...Ama ”oyunun anlamsızlığı” fikri her halükarda oyuna dahildir.

* Forum başlığın istenildiği şekilde yazılmasına izin vermediği için, başlığın buraya olması gerektiği şekilde tekrar yazılması ihityacı doğmuştur: "Kalıntılarla Oynamak"

**Resmin büyük boyutlu haline ulaşmak için tıklayın .

Kategori:

Re: Kalıntılarla Oynamak*

Kalıntılar arasında büyük hikâyeler tasarlayan çocuğun resmi François de Nomé'un yapıtıymış. Mimari sahnelemelerin baskınlığıyla tanına bu dönem üslubuna da Monsu Desiderio adı veriliyormuş.

Mimarinin bu sembolik kullanımını seviyorum resimde. Yıkalan antik binalar, heykeller, paganlığa (katolik akılda tanrısızlığa) dair bir alegori de taşıyorlar. Ortada duran küçücük iki figür ise (Oktay'ın eleştirisinin tam da hedefinde durduğu gibi) "özneleşerek" binalardan daha güçlü bir role soyunabiliyorlar.


Re: Kalıntılarla Oynamak*

""
“Tapınaklar ise yıkıntılardan ibarettir”

Bana, aynı zamanda tapınaklarda ayaktaki insana da hoş bakılmadığını, günahkar, yıkılmış insanla tapınağın hep daha fazla yakın, özdeş olduğu öğretildi. İnsanın önce eğilmesi, diz çökmesi, yerle bir olması istendi. Tapınaklar bir yıkıntıyken nasıl “daha fazla tapınak”sa, tapınaktaki insan da ne kadar yıkılmış, ne kadar yerlebir, ne kadar günahkar, o kadar çok makbul.

""
Ama ”oyunun anlamsızlığı” fikri her halükarda oyuna dahildir.

Bu cümle bana bir şeyler söyletecekti, ama ne? Bir türlü sözcükler sıralanıp, anlamlı bir dizine dönüşmüyorlar. “hiçlik, İsa, kalıntı (önce “kazıntı” diye okudum)-yıkıntı, oyun, reddediş, budha-la (en çok burada sözcükler bir şeylere durur gibi olduktan sonra dağıldılar)piç… (bir paragrafta 6 kez “piç” sözcüğü tekrarlanıyor-belki kısa bir sözcük olduğundan, belki, ? … Bilemiyorum. Yazıda bir öfke sezemedim. “Piç” sözcüğü bir öfkeyi üstlenmiyor. Bana mı öyle geliyor?)…

Oktay'a, içimde bir sürü sözcük seli dalgalandırıp, kolay kolay söyleyecek, dışa vuracak bir yöntem bulamadığım böylesi dolu bir yazı için teşekkür ederim.


Re: Kalıntılarla Oynamak*

Bu güzel yazı için ben de teşekkür ederim Oktay'a. Kiliselerin yıkıntı hali bireyin, ya da ben öyle yorumlamaya çalıştım, temsili çocukta canlanan İsa'nın yüceltilmesi anlamına mı geliyor. Yani İsayı yüceltmek için mi yıkık tüm yapılar ve özellikle kilise. Sanırım pek alışılagelmiş bir tasvir biçimi değil...

""
“Ex nihilo nihil fit”, “ Hiçlikten anca hiçlik çıkacağına göre demek ki tanrı var.” argümanını desteklemez, aksine o “causa sui“nin sonradan uydurulan gramatik bir kurgu olduğunu gösterir. Yani sahiden de hiçlikten hiçlik çıkar, ama bu bir eleştiri, argüman yada bir olumsuzluk değildir. İşte hıristiyanca anlamın ters çevrilmesi, causa sui’nin bir kurgu olarak sonradan ekleniş olarak düşünülmesidir.