UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Onat Kutlar - İshak

06 Kas 2009
Cihan Başbuğ

"İshak"
Onat Kutlar
İshak
YKY, 2009
sf 101-111

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: İshak

Buna yayınevi / editör faşizmi denebiliR. Eserin iğdiş edilmesi gibi bişi bu...


Re: İshak

Öyküye tekrar dönersek, son olarak şu noktada kalmıştık:

""
İshak'tan:
İshak dalda gökyüzünü oymaya, orada, kendisi uçup gittikten sonra da hep kalacak bir boşluk bırakmaya çalışıyordu.

""
Yunus'tan:
Sonra birden kavradım: Amcam yoğunlaşıyor, çevresinde ölüme benzer bir boşluğu çoğaltıyordu.

Hadi'de de buna benzer bir cümle vardı. Bu yaklaşımı "arabesque" ile ilişkilendirmiştim. Söz konusu tartışma sanat tarihinde "horror vacui" kavramıyla tanımlanıyor. İslam felsefesinde "Allah sevgisi"yle doldurulması gereken "boşluk korkusu" olarak tanımlanıyor kabaca. Mutlak anlamda bir boşluk bulunamayacağı fikrinden beslenen bu yaklaşım sonucu boşluk ölümle özdeşleşiyor.


Re: İshak

Dini göndermeleri iyiden iyiye düşünür oldum. Baştan bu yana vurgulamaya çalıştığımız "duyarlılık" farkı acaba inanç temelli mi?

""
Dipsiz bir kuşku kuyusudu...

""
Üşümezsin, şimdi ısıtır seni. Nasıl? Anlamazsın şimdi anlatırım.

""
Benim taşımın yerine oturmuşsun"...

Aşırıyorum denemelerinden biri olsa da buradaki "taş" biri için çok anlamlı, diğeri için sıradan olan inanışlardan birini mi simgeliyor? Bunu düşünmemi sağlayacak vurgu da öykünün sonunda geliyor:

""
Anlayışsız bir ölünün soğuyan kanı, karların örttüğü sert bir taşı ağır ağır eritebilir, izini ortadan kaldırabilir, diye düşünüyorum. Artık sadece bunu düşünüyorum.

"Boşluk korkusu" özünde mi birleşiyor öykü?


Re: İshak

Bence de "taş" önemli bir motif öyküde. Üzerine oturulan, İshak kuşuna benzeyen ve yıkıntıları kaplayan... Belirli bir şekilde maddiliği karşılıyor diye düşünüyorum. Ama sırrına tam tamına vakıf olduğumu söyleyemem.


Re: İshak

Barış Acar dedi ki:
Bu yaklaşımı "arabesque" ile ilişkilendirmiştim. Söz konusu tartışma sanat tarihinde "horror vacui" kavramıyla tanımlanıyor. İslam felsefesinde "Allah sevgisi"yle doldurulması gereken "boşluk korkusu" olarak tanımlanıyor kabaca. Mutlak anlamda bir boşluk bulunamayacağı fikrinden beslenen bu yaklaşım sonucu boşluk ölümle özdeşleşiyor.

"Boşluk" hakkındaki bu yorumun Onat Kutlar'ın edebî dünyasını anlamamıza çok yardımcı olduğunu düşünüyorum. Flowers


Re: İshak

"İshak" öyküsünü bitirdiğimde, ilkin zihnimde öykünün doğu mistizmini derinlerde bir yerde saklı tuttuğu izlenimi belirdi. O coğrafyaya ait öyküleri yine o coğrafyadan çıkan birinin anlatımının tadı vardı öyküde. Bilge denebilecek birinin, esrik bir hâlle kendisinin ve o toprakların öyküsünün anlatımını buldum. Doğu coğrafyasının tarihini, gizemini özümsemiş çiftçi, bulunduğu yerle kendi içi arasındaki yakınlıkları bir bir dışa vuruyor. Öyküyü anlama çabalarıma devam edeceğim.


Re: İshak

Öykünün sonu sandığım "Sonra bir de... kan. Tümseği ısıtıyordu." cümleleriyle biten paragraftan sonrasını da okudum nihayet.
Ben de olmayan bölüm şöyle başlıyor:

""
Hikayenin tam burasında yazar belirli bir anlamsızlığı önlemek için bazı açıklamalar yapma zorunluluğunu duydu.

Bu ara bölüm (ki bunlar kurguya göre yukarıda okuduğumuz hikaye yazarının yazdıklarını bize ulaştıran başka bir yazar tarafından kaleme alınmış) bir gerilim filminde gerilimin doruğa tırmandığı tırnaklarımızı kemirmeye başladığımız bir anda bu gerilime dayanamayıp çevresindekilerle konuşmaya çalışarak üzerindeki baskında kurtulmak isteyen birinin korktuğunu gizlemeye çalışması gibi geldi bana. O an filme kendini kaptıranlar için bu geveze nasıl bir oyun bozan ise bu ara bölümde öyküden bir o kadar ayrıksı duruyor. Araya girişini
""
neyse bu konuda karışıklığı çözmeye yarayacak bazı şeyler söyledim. Bildiğim bu kadar.
Diyerek de araya girmesini mazur göstermeye çalışıyor. Ancak öykü bu bölümden sonra yine başlıyor. Ardından da yine bir bölüm:
""
...anlayışsız bir ölünün soğuyan kanı, karların örttüğü sert bir taşı ağır ağır eritebilir, izini ortadan kaldırabilir, diye düşünüyorum. Artık sadece bunu düşünüyorum.

İlk araya girişte şimdi bu da nereden çıktı dediğim anlatıcı öykünün sonunda yazarın kendisine dönüşüyor. Ölüyü anlayışsızlıkla suçlayarak ölmüş olmasının da sebebini dile getirmiş oluyor. Anlattığı çiftçiye dönüşüyor sonunda. Ya da çiftçi yazara. Ya da çiftçiyi öldürerek çiftçiye dönüşen şapkalıya. Laughing out loud ( Açıkçası bendeki baskıda yer almayan son bölüm olmasaydı ben ölenin çifti öldürenin şapkalı olduğuna inanacaktım. Özellikle de o bilge kuşun "iki ağaç ve dallardan birine sıkışmış kuş biçiminde bir taş" a dönmesi kafamı iyice kurcalayacaktı.)

Daha önce Barış'ın da altını çizdiği mitolojik çağrışımları dolayısıyla da "İshak" öyküsünün bir döngünün öyküsü kendini tarih içinde tekrar tekrar yenilemenin bir anlatımı olarak yorumluyorum. Söylenceler ve olaylar kendini tarih boyunca başka başka bedenlerde yenileyip duruyor ve Onat Kutlar bunların izini sürüyor sanki.