UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



İncir Ağacı

23 May 2013
turgut

Yürüyorsun, yürüyorsun ve bakışların, havasını soluduğun topraklar kadar kıraç, yürüdüğün yolun sonundaki kalabalığa takılıyor, hayır, onları süzüyor tekrar; bu sabah olduğu gibi, geçen akşam olduğu gibi. Bir süre önce rengârenk bir yumak gibi olmalıydı bu topluluk, sonraları silikleşti mi grileşti mi, bilmiyorsun. Senden çok uzaklar ve umursamazlar. Oysa şimdi, sen yaklaştıkça, herkes yüzünü dönmüş, sana bakacaktır. Sanki dünyadaki bütün insanlar orada, karşındaymış gibi, o kalabalıktaymış gibi. Yüzün kızarıyor, biliyorum, rahatsız oluyorsun.

Kimsenin sana bakmadığını düşünerek kalabalığa sırtını dönüp etrafını inceliyorsun ve birden, gözlerin bir şeye takılıyor, o güne kadar nasıl göremediğine şaştığın bir şeye: yirmi metre kadar solunda, bu uçsuz bucaksız düzlüğün ortasında yapayalnız durmuş dikilen bir incir ağacını fark ediyorsun. Hızlı adımlarla ağaca yürüyor, hayır koşuyorsun. Gölgesini teninde hissediyorsun ağacın; acımsı fakat güzel bir tat. Sonra gölgenin giderek koyulaştığını, gövdenin usul usul karanlığa gömüldüğünü, ferahladığını hissediyorsun.

Sonrası görülmüyor. Kalabalığın ortasında bakışlarımı başka bir yana çeviriyor; aklımdan soluk bir iz gibi silinip gitmeni, karanlıkta erimeni bekliyorum.

Kategori: