UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Hovarda'nın Ettiği

25 Eyl 2008
Barış Acar

İlkinin tartışmaları bir yandan süredursun, aradaki zamansal gecikmeyi telafi etmek için, ikinci öykü ödevimizi verelim forumun azimli kalemşörlerine.

İlk ödev hepinizin fark ettiği gibi bir karakter çalışmasıydı. Bu çalışma da çok farklı olmayacak, ancak küçük bir farkla. Bu kez öyküdeki bir durumu değiştirerek müdahele ediyoruz öyküye. Karakterin bundan sonraki davranışı gözlüyoruz. Öykünün içinde birden yön değiştiren olaylar karşısında neler olacak, öykü kişisi nasıl davranacak ve nasıl bitecek bu kez öykü?

Hovarda, Cumalı öyküleri içinde çarpıcı etkiler bırakmasının yanı sıra kişilerinin doğallığı ve olayların birbirini izleyişiyle öne çıktı. O zaman Beyşehirli'yi izleyelim biz de.

Zeynep'le Dursun Ali sızıp kalmıyorlar bu kez. Şarap içiliyor içilmesine ama dayanksız çıkmıyor bu kez sevgililer, cıvıtmıyorlar geceyi. Bu gece nasıl devam edecek? Beyşehirli ve Dursun Ali ile Zeynep nasıl paylaşacaklar kozlarını? Şoför yanında misafirleriyle çıkıp geldiğinde oturup sohbet mi edilecek yine? Hovarda'nın yeni yolculuğunda neler gelecek başına?


NOT: Atölye çalışmasının geçerlilik zamanını yine bir ay gibi düşünebiliriz. Kasım başında yeni ödev hazır olacak.

Kategori:

Re: Hovarda'nın Ettiği

Akşamçayı, Nurten'in Öztürk olanı, Aslında Nilifer olan Egemen, tanışma odasında karşılaştığım forum üyesi arkadaşlar... onlardan korkum yok. Fekat, bu defa Eren'in de şansı olmayacak. Ayın madalyası benim olacak! İpi ben göğüsleyeceğim. Bilgisayar klavyesinde, İnternet yoluyla buradan Eren'in yaşadığı köye ulaşıp içkisine uyku hapı atabileceğim bir kısa yol tuşu var mı? Crazy


Re: Hovarda'nın Ettiği

elif cinar dedi ki:
Akşamçayı, Nurten'in Öztürk olanı, Aslında Nilifer olan Egemen, tanışma odasında karşılaştığım forum üyesi arkadaşlar... onlardan korkum yok. Fekat, bu defa Eren'in de şansı olmayacak. Ayın madalyası benim olacak! İpi ben göğüsleyeceğim. Bilgisayar klavyesinde, İnternet yoluyla buradan Eren'in yaşadığı köye ulaşıp içkisine uyku hapı atabileceğim bir kısa yol tuşu var mı? Crazy

Efendim ilaca gerek yok, siz ickileri gonderin, ben ikinci bir emre kadar forumun kapisindan iceri bakmam. Ta ki ickiler bitene kadar Wink


Re: Hovarda'nın Ettiği

Merhaba Bay(an)lar,

uzunca bir aradan sonra, forum işini hala anlamamış bir ihtiyar olarak bir çalışmamı göndermek isterim. Hovarda'yı Dursun Ali ile Zeynep'in uykuya dalmasından sonra, az önce, yaklaşık 1 saatlik uğraştan sonra yeniden kurguladım. Dağhan bugün erken uyudu neyse ki. Cumartesi ve Pazar günleri 02:30 a kadar Cern'deki hızlandırıcıdan fırlamış yüksek enerjili bir atom altı parça gibiydi. Oğlum sen Cern'den mi fırladın dedim kendisine. O da bana sen de her şeyi Bern'den biliyosun der gibi baktı ve Cern'deki atomaltı parça ise Bern'deki bağırsak altı parça deyip altını temizletii Alkış iğrenç esprime gülmeyenler için bir ifade daha ekleyim: Sinirli

Cern'li Bern'li konuşma diyenlere çalışmamı sunar esenliker dilerim...

Not: İmla hatalarımı kontrol edemedim. Gerçekten üç gündür uyumuyorum Thumb Down

""

"…..
Beyşehirli ne diyeceğini bilemedi bir süre. İkisi de yerde boylu boyunca yatmış, birbirlerine iyice yanaşmışlardı. Dursun Ali’yi dürtüp uyandırmak istedi, hovardalığa sığar mıydı bu yaptığı? Tam eğilmiş dürtecekti ki, Zeynep ani bir hareketle Dursun Ali’ye sarıldı, başını omzuna iyice gömdü. Saçları Dursun Ali’nin göğsüne, Zeynep’in yüzünü aşarak iniyordu. Sızdı eşek sıpası dedi içinden. Olacak iş mi? Köyüne döndüğünde Dursun Ali’yi salık veren hemşerisine iki çift lafı vardı var olmasına ama hovardalıkta anlatılır mıydı? Hadi anlattım aldım hırsımı de, ya sakız olursam el alemin diline. O zaman temizle temizleyebiliyorsan. Oooof of! Dedi uyandırma umuduyla ama her ikisinden de ama tık yoktu. Canı sıkıldı. Bir sigara yaktı. Basık ahşap evin penceresine doğru baktı. Sigara dumanının dışarı çıkması için pencereyi hafiften açtı. İçi daralmıştı. Odaya sığamıyordu. Zeynep, Dursun Ali’nin omzuna iyice gömülmüş, sanki hiç uyanmayacak gibi görünüyordu. Pencereye iyice açtı. Dışarıdan kahkaha sesleri duydu. Yavaş hemşerim diye bağırdı pencereden. Ayıp değil mi gecenin bir vakti.
İki adam ne var ne bağırıyorsun diye cevap verdi. Beyşehirli: ayıp değil mi, uyuyan var, hasta olan var. Sen bizden mi uyandın hemşerim diyerek yaklaştı kısa boylu olan. Kusurumuz olduysa bağışla, yak bi sigara diyerek gömleğinin cebinden çıkardığı paketten bir sigara verdi. Beyşehirli yok o öksürtüyor deyip kendi paketinden bir tane uzattı. İkisi de aynı anda sigarayı ağızlarına götürdüler. Beyşehirli cebinden çıkardığı muhtar çakmağı ile önce kendi sigarasını yaktı. Peşinden pencereden yanaşan adama uzattı.
İlk nefesi çektikten sonra nereden hemşerim diye söz girdi Beyşehirli. Abi söylenmez şimdi, içeride yenge falan duyar. Beyşehirli içeri bir göz attı. Hiç uyanacakları yoktu. Tekrar pencereye dönerek: içeride kimse yok dedi. Nereden hemşerim? Rakı mı içtiniz hele diye sorusunu tekrarladı. Pencereye ilk yanaşan kısa boylu bıyık altından gülerek, arkadaşını işaret etti. Benim gardaş, askere gidecekte. Eeee! Eeesi…. Sen bilir misin Yenidoğan’dan Ulus’a indin mi, İşpangasını sağına alıp yol boyu devam edecen. Müftülüğü geçtikten sonra oteller başlar, solunda roma hamamı mı ne zıkkımsa devlet bekçi dikmiş bi de oraya, onuda geçtikten sonra sağa bir yol gider. Oradan girince kralın gazinosu var. oraya vardık. Biraz eğlenip gönlümüzü hoş ettik. İki çengi vardı masamızda. Yedi lira verdik Allah seni inandırsın. Asker indirimi. Beyşehirli yedi lirayı duyunca canı sıkıldı. Kısa boyluyu dinlerken bitirdiği sigarayı yere fırlatırcasına attı ve bir tane daha sigara almak için içeri girdi. Dursun Ali akşam yemeğini ona on liraya mal etmişti. Bak el oğluna, rakı ve çengi birlikte yedi lira vermişler. Hemen yaktı sigarayı. Yarasın gençler, hayırlı teskereler sana goçum dedi. Eee içtiniz eve gidiyonuz he mi? Diye söze devam etti. Daha dükkanını bile kapatacak saat gelmemişti. Uykusu yoktu ve bulduğu bu iki adamı kaybetmek istemiyordu. Yoh abi hemen eve gider miyiz? ya nereye dedi Beyşehirli. Tekrar geldiğinize göre Yenidoğana? Ah be abi, parasızlığın gözü kör olsun. Buradan Bentderesi’ne ineceğiz. Ulus’tan buraya arabaya verecek para yok. Orada ne var gençler dedi merakla. Kısa boylu bıyık altından gülerek, şimdi bu sokaktan aşağı inince kömür depoları var. Depoları geçince cami çıkar karşına. Camiye varmadan solda bir köşk var pencereleri mavi boyalı, Ankara umumhanesi oraya gidiyoz. Cebimizde on lira kaldı. O da onların hakkı. Diyerek bastılar kahkahayı. İstersen sen de gel abi, evde yalnızsın madem. Hööööst diyerek öfkelendi Beyşehirli. Hovardalık tek yapılır, Allah ve senden başka kimse bilmez. Hadi varın gidin işinize deyip pencereyi kapattı. On lira ha! Dursun Ali’ye verdiği on lirayı cebinden almak istedi ama kendine yediremedi. Öyle ya birisinin cebinden para almaktı nihayetinde. Dursun Ali ile Zeynep’e baktı. Garibanlar mı bunlar ne dedi içinden. Varsın bu gecede böyle olsun. Deyip pantolunu çıkardı yatağa uzandı. Tekrar bir umut Dursun Ali ile Zeynep’e baktı. Umutsuzca gözlerini kapattı."


Re: Hovarda'nın Ettiği

Ödevde Dursun Ali ile zeynep uyumasaydı ne olurdu, onu düşünecektik. Ama görüyorum ki Aykut da kıyamamış bu iki aşığa ve onu uyandıramamış bu uykudan.


Re: Hovarda'nın Ettiği

Barış bana öyle dediydi. neyse bu akşam bi daha yazacağız dimekki. ama bu haline de bir kelam edin ya hu. hiç kimse ilgilenmiyor mu forumla Islık


Re: Hovarda'nın Ettiği

Aykut'un eline sağlık. Ödevi biraz farklı yorumlamış ama varsın olsun. Sonuçta ilk kağıt ondan geldi, kutlamak lazım.

Kimi yerlerde karakterin düşünüş biçiminde bir yapmacıklık sezdim ben.

""
Sızdı eşek sıpası dedi içinden. Olacak iş mi? Köyüne döndüğünde Dursun Ali’yi salık veren hemşerisine iki çift lafı vardı var olmasına ama hovardalıkta anlatılır mıydı?

Sanki öykünün öncesini anıştırmak istercesine kurulmuş cümleler gibi geldi bunlar bana, Beyşehirli'nin dilinden çok.

""
Sen bizden mi uyandın hemşerim diyerek yaklaştı kısa boylu olan. Kusurumuz olduysa bağışla, yak bi sigara diyerek gömleğinin cebinden çıkardığı paketten bir sigara verdi.

Yine öykünün etkisinden çıkamadığını hissettiğim bir davranış.

Bunun dışında olan yerler de var ama:

""
Dışarıdan kahkaha sesleri duydu. Yavaş hemşerim diye bağırdı pencereden. Ayıp değil mi gecenin bir vakti.
İki adam ne var ne bağırıyorsun diye cevap verdi. Beyşehirli: ayıp değil mi, uyuyan var, hasta olan var.

""
Sen bilir misin Yenidoğan’dan Ulus’a indin mi, İşpangasını sağına alıp yol boyu devam edecen. Müftülüğü geçtikten sonra oteller başlar, solunda roma hamamı mı ne zıkkımsa devlet bekçi dikmiş bi de oraya, onuda geçtikten sonra sağa bir yol gider. Oradan girince kralın gazinosu var. oraya vardık. Biraz eğlenip gönlümüzü hoş ettik. İki çengi vardı masamızda. Yedi lira verdik Allah seni inandırsın. Asker indirimi. Beyşehirli yedi lirayı duyunca canı sıkıldı.

""
Kısa boylu bıyık altından gülerek, şimdi bu sokaktan aşağı inince kömür depoları var. Depoları geçince cami çıkar karşına. Camiye varmadan solda bir köşk var pencereleri mavi boyalı, Ankara umumhanesi oraya gidiyoz. Cebimizde on lira kaldı. O da onların hakkı.

Sanırım yol tarifleri pek hoşuma gitti.


Re: Hovarda'nın Ettiği

Keyif alarak okumanız dileğiyle, işte ödevim:

Tınısını Yitiren Saz

Beyşehirli ne diyeceğini bilemedi bir süre. Öksürdü, seslendi, ne Dursun ne Zeynep’ten karşılık alamadı. Bir cigara yaktı. Uyuyanların kımıldamasını bekledi. Boşuna! Sonunda pantolonunu sıyırdı. Ranzanın üstüne yatağı yaydı. Uzun donuyla, gömleğini çıkarmadan yatağa girdi, yorganı beline kadar çekti. Bir cigara daha yaktı. Uyuyamıyordu. Erkendi daha. Beyşehir’de dükkânını kapattığı saatten bile erken. Hemşerisinin, “Dursun Ali’nin gönlünü edersen, karı senin koynunda kalır” dediği geldi aklına. Gönlünü edecekmişim! Kahvede zıkkımlandıkları çayların parasını ben ödedim, meyhanede yiyip içtiklerimizi ben ödedim. Eve aldığı öteberinin parasını ben ödedim. Kalan beşliği cebine attı, ona da ses etmedim. Daha nasıl gönlünü edeceğim! Karıyla yatmak için varımı yoğumu verecek değilim ya, diye homurdandı. Dursun Ali’nin kahvede onu karşılayışı geldi aklına. Yüzüne bile bakmadan kağıt oynamaya devam edişi, kahvedekilerin gülüşmeleri… Öfkelendi. Bu düşündükleri onun Zeynep’le yatmasını haklı kılarmış gibi geldi Beyşehirli’ye.
Yattığı yerden kalktı. Yastığın altına koyduğu tabancayı çıkarıp mermiyi sürdü. Dursun Ali’yle Zeynep’in yattığı şilteye yaklaştı. Kadınla yatmayı hak görüyordu kendine ya Dursun Ali’yi uyandırmayı, uyandırıp kardeşim parasını ödedim, bu karıyla yatmak benim hakkım diyemiyordu. Zeynep’i, iki ayak bileğinden tutarak yataktan, Dursun Ali’nin yanından usulca kaydırıp ranzaya götürmeyi düşündü. Yürürken, Zeynep’i keklik gibi sektiren ayaklara baktı uzun uzun. Cinsel bir arzudan çok kendi gözündeki maduriyetini gidermekti asıl derdi. Hemşerisinin gözünde enayi durumuna düşmek vardı bir de. Hemşerisine, sen Dursun Ali’nin gönlünü ettin mi, diye sorduğunda kasıla kasıla “hiç etmem mi?” dememiş miydi? Ona, en az onun kadar kasılarak, evvel Allah ben de ettim hemşerim, diyecekti.
Elinde tabanca, Dursun Ali’yle Zeynep’in ayak ucuna çömeldi. Boşta kalan eliyle, Zeynep’in hep oynar gibi, bir havaya ayak uydurur gibi, yürümez de kayar gibi devinen ayaklarına uzandı ama dokunamadı. Çömeldiği yerden doğrulup küçük odanın içinde hırsla dolandı. Yeniden yaklaştı şilteye. Dursun Ali’ye baktı. Kaşları çatık, çenesi Zeynep’in başına yaslanmış, ölü gibi yatıyordu. Kalan beşliği cebine indirmeyi biliyor deyyus, eve tanımadığı adamları getirmeyi biliyor, karısı mıdır, dostu mudur, masaya oturtup getirdiği adamlarla birlikte karıya şarap içirmeyi de biliyor… Ben enayi miyim, diye düşündü. Silahı öfkeyle Dursun Ali’ye doğrultup Zeynep’in ayak bileklerine uzandı. Zeynep bacağının birini büküp Dursun Ali’nin dizine yaslamıştı. Ayak bileklerini bir araya getirmek için geride kalan ayağı tutup usulca öteki ayağın yanına çekti. Zeynep’in ayak bileklerini kavradı. Çeker çekmez Dursun Ali de Zeynep de sanki hiç uyumamışlar gibi, yattıkları yerden hızla yekindiler.
Zeynep ayaklarını Beyşehirli’nin elinden kurtarmaya çalışırken Beyşehirli tabancayı Zeynep’e doğrulttu. Zeynep korkuyla Dursun Ali’ye sokuldu. Dursun Ali’nin gözleri çakmak çakmaktı. Az önce, saz çalıp uzun hava söylerken, yüreğindeki en gizli dertleri paylaşırmış gibi bakan parıltılı gözler değildi bunlar. Sakınan, kıskanan düşmanını parçalamaya hazır yabani bir hayvanın gözleriydi Beyşehirli’ye bakan. Zeynep’i arkasına alıp silah ne işi yarar bilmez gibi, dizlerinin üstünde doğrularak Beyşehirli’nin üstüne atılmaya yeltendi. Beyşehirli şilteden uzaklaşıp odanın ortasına dikildi, boşluğa, havaya bir el ateş etti. Yakarım lan, yakarım ikinizi de, diye bağırdı. Var mı karşılığını vermeden para yemek lan. Paramın karşılığını vereceksiniz. Beni enayi mi bellediniz lan! diye bağırdı. Beyşehirli’nin tabancayı tutan eli tir tir titriyordu. Zeynep, Dursun Ali’nin önüne geçip onun tabancaya doğru yürümesine engel olmaya çalışıyor, ağlıyor, omuzlarından asılıp Dursun Ali’yi şilteye oturtmak için debelenip duruyordu. Beriki, Zeynep’i şiltenin üstüne devirip Beyşehirli’ye doğru bir adım attı.
Kapı açılıverdi birden. Beyşehirli, hangi tarafı kollayacağını bilemedi. Panikledi. O şaşkınlıkla tetiğe bastı. Yandım anam!, diye bir inleme duyuldu. Önde bir taksi şoförü ile biri kolundan yara alan, iki genç, arkada mahalle sakinleri doluşmaya başladılar odaya. Yaralanan, kolunu tutup yere bıraktı kendini. Taksi şoförü, gencin kazağını sıyırıp yaraya baktı. Kancık karılar gibi bağırma lan, yok bi şeyin, az sıyırmış kurşun, hergele!.. diye söylendi. Yaralanın korkusunu gidermek için bir iki laf daha etti. Oda küçük olduğu için ancak sekiz on kişi girebildi içeriye. Zeynep bağıra bağıra ağlıyor, dışarıdan meraklı bir kalabalığın uğultulu konuşmaları duyuluyordu. İlk silah sesine çıktık kapıya, Nereden geldiğini anlamaya çalışıyorduk ki, bir silah sesi daha duyduk, Dursun Ali’nin damından geldiğini anladık, diye heyecanla anlatıyordu biri. N’olmuş, ölen yiten var mı, vurulan kim, kimmiş ateş eden… Büyük bir merak içinde herkes birbirine sorular soruyordu. Kimsenin ağzından polisi arayalım lafı çıkmıyordu. Silahın patlaması, vurulmak hatta ölmek değil, polisti sanki onlar için asıl bela.
İçeriye giren mahalle sakinlerinden bir ikisi vurulan genci gaz tenekesinin üstüne oturttular. Koluna sarmak için gencin gömleğini yırtmaya koyuldular. Bu işte deneyimli olduklarını düşündürtecek bir ustalıkla gömleği yırtıp yarayı sardılar. Bunlar olurken, aynı anda, Dursun Ali de, olduğu yerde donup kalmış Beyşehirli’nin üzerine atılmıştı. Beyşehirli, Dursun Ali’nin darbeleriyle sarsılınca tabanca elinden düşüverdi. Taksi şoförü tabancayı yerden alıp ranzanın üstüne attı. Beyşehirli’yi Dursun Ali’nin elinden almaya çalıştı. Baş edemeyince yardım istedi, üç beş kişi bir olup Dursun Ali’yi güç bela zaptettiler. Taksi şoförü, Dursun Ali’yi ranzaya çekerken onun tabancayı gördüğünü fark etti. İkisi aynı anda tabancayı almak için davrandılar. Taksi şoförü tabancayı kapıp kabzayla Dursun Ali’nin omzuna şiddetle vurdu. Tabancayı beline sokup hele dur, koçum dedi. Neymiş mesele biz de öğrenelim. Dursun Ali’yi tutanlar, onu kollarından sımsıkı kavrayıp Dursun Ali’yle birlikte ranzaya oturdular.
Şoför, Beyşehirli’ye döndü. Senin ilk gelişin mi buraya, diye sordu. İlk, dedi beriki. Belli, dedi, şoför. Derdin ne, diye sordu. Masadaki öteberiyi gösterip yemiş içmişsin, oyun da görmüşsündür, yataklarını da vermişler sana… Yanlışını anlamış, utanmıştı Beyşehirli. Kim adres vermişse yanlış işlemiş ahbap seni… Ben yabancı değilim, sık sık müşteri getiririm aşığa… Dışarıdan gelenlere, gönderenler, hep şişirirler burada geçirdikleri geceyi. Benim bildiğim sapına kadar erkek oğlandır bu, Dursun. Kadın da uçkuruna sağlamdır. Dursun’dan başkasını gözü görmez. Üç yıldır ne delikanlılar, ne paralılar getirdim ben bu odaya. Daha içlerinden birinin elinin kadının eline değdiğini, Dursun’un kimseye karısını peşkeş çektiğini duymadım, dedi. Dursun Ali, Beyşehirli’nin niyetini, yaşadığı aşağılanmayı şoförün ağzından bir kez daha duyunca, olanca gücüyle silkinip kollarını tutanlardan kendini kurtardı, Beyşehirli’nin üstüne atıldı. Boğazını sıkıp yere düşürdü. Az önce, Dursun Ali’yi tutan iki kişi, bırakalım gebertsin namussuzu dediler. Nefessiz kalan Beyşehirli, topuklarını yere vuruyor, hırıltılar çıkarıyor, elleri Dursun Ali’nin ellerinde, beton zeminde kayıyor, kayarken tepiniyordu. Zeynep’in feryadıyla şoför kendine geldi. Dursun Ali’yi zor bela ayırdı Beyşehirli’den. Tutun ulan, diye bağırdı az öncekilere. Adama başka türlü anlatmışlar. Bu dürzü de görememiş onların birbirine duyduğu muhabbeti.
Kanı çekilen bacaklarını iki yana açmış, yerde, kıpkırmızı suratı, kan çanağına dönmüş yaşlı gözleriyle nefesini toplamaya çalışan Beyşehirli’nin yanına çöktü. Görmedin mi muhabbetlerini?, dedi. Şimdi sen soruyorsun kendi kendine niye bu işi yapıyorlar diye? N’apsınlar? Yoksulluk, parasızlık işte! Sazdan oyundan başka iş gelmez ellerinden. Biri çalıp söylemek, öbürü oynamak için gelmiş dünyaya…
Beyşehirli duyduğu utançtan ötürü başını yerden kaldıramıyordu. İş, dediğin gibiyse… bağışlasınlar beni, dedi. Dursun Ali’nin hırsı geçmiş, duyduğu öfke yerini kedere bırakmıştı.
Haydi, dedi, şoför, herkes çekilsin gitsin evine. Yaralanan gencin yanına gidip yarasına baktı. İyi, sıkı bağlamışlar, kanamıyor. Hem, kanasa ne ki, bu yara öldürmez adamı, dedi. Yaraya iyi gelecek bir şeyler bulsak abi, dedi beriki. Başını salladı şoför, Beyşehirli’ye dönüp sen de köye dönünce atıp tutayım deme ahbap, dedi. Beyşehirli utançla başını yere eğdi. Kemerinin içine yerleştirdiği tabancayı çıkarıp Beyşehirli’ye uzattı. Beyşehirli kimsenin yüzüne bakmadan hızla çıktı kapıdan.
Herkes çekilip Zeynep’le Dursun Ali bir başlarına kalınca, odanın ortasında ayakta birbirlerine sarılıp öylece kaldılar bir zaman. Zeynep, şimdi, usul usul ağlıyordu. Dursun Ali, onun başını göğsünden uzaklaştırıp gözlerini gözlerine dikti. Gülümsemeye çalışan Zeynep’i elinden tutup şiltenin üstüne yatırdı. Duvarda asılı sazı aldı. Sapından kavrayıp bir anda beton zemine vurdu. Sazın sapı gövdeden ayrılınca kopan teller belli belirsiz bir tınıyla zemine yayıldı. Dursun Ali, Zeynep’in yanına uzanıp onu sımsıkı kucakladı. İç geçire geçire, kaygılı, huzursuz bir uykuya daldılar.


Re: Hovarda'nın Ettiği

Yazmayı unutmuşum: Kestane kebap, acele cevap! Flowers


Re: Hovarda'nın Ettiği

Öyküyü nasıl tamamladığını şimdi okudum Elif. Ne diyeyim, muhteşem olmuş. Özellikle Beyşehirli'nin çiftin başında dönüp durduğu sahnelerin gerçeklik dozu çok yüksek. Soluğumu tutup okudum bu kısımları. Birileri az zarar görsün, kimse ölmesin diye konunun etrafında çok dönendiğin de belli.

Dursun Ali'nin bir anda pantere dönüşmesini de çok sevdim.

""
Silah ne işe yarar bilmez gibi

anlatımı bizi kahramanların ruh dünyasına çekiveriyor bir anda.

""
Beyşehirli’nin tabancayı tutan eli tir tir titriyordu.

Bu tanımlama da Beyşehirli'yi çok iyi tahlil ediyor.

Şoförün konuşmalarının öyküyle paralellik taşımasını çok sevmedim ben. Sanki o telaş durumunda, hele de arkadaşı yaralanmışken o kadar izahate gelemez gibi geldi bu karakter. Belki kolundan tutup dışarı kaçırsa, kalabalıktan uzak bir kenara çekse biraz hırpalayıp öyle sorsa sorularını daha makul olurmuş gibi geldi.

Ellerine sağlık yeniden. Üyelerimizin korkudan yanına yanaşamadıkları "öykü atölyesi"nin "onursal başkanı" sıfatını fazlasıyla hakediyorsun böylece.

Alkış Alkış Alkış


Re: Hovarda'nın Ettiği

Elif'in ellerine sağlık. Ödevin "Zeynep'le Dursun Ali sızıp kalmıyorlar bu kez. Şarap içiliyor içilmesine ama dayanksız çıkmıyor bu kez sevgililer, cıvıtmıyorlar geceyi." kısmına sadık kalmamış olsa da silahı patlatıp Dursun Ali'yle Zeynep'i yaralamadan geceyi bitirmesine sevindim. Beyşehirli'nin kararsızlık anları, silaha sığınan korkaklığı bence de oldukça güzel betimlenmiş.

""
Bu düşündükleri onun Zeynep’le yatmasını haklı kılarmış gibi geldi Beyşehirli’ye.
Beyşehirli böyle düşünmez gibi geldi bana. Ya da en azından bunu bu kadar açık biçimde yaşamaz gibi. Bilemiyorum...
""
Beyşehirli duyduğu utançtan ötürü başını yerden kaldıramıyordu. İş, dediğin gibiyse… bağışlasınlar beni, dedi.
Beyşehirli'nin bu kadar çabuk toparlanması biraz garip geldi bana. O kadar boğazlanan adam daha birkaç dakika soluk soluğa yatarmış gibi hissettim.
""
Sapından kavrayıp bir anda beton zemine vurdu.
Ben Aşık Dursun Ali'nin sazı kırmasını değil hüzünlü bir türkü tutturmasını bekliyordum, ne yalan söyleyeyim. Zeynep'in ağlaya ağlaya türküyü kendine ninni edip uyumasını, sonra belki Dursun Ali'nin sazı yerine asıp onun yanına uzanmasını... Saz aşık için bir enstrümandan, ekmek kapısından ötedir diye düşünürüm çünkü. Dert ortağıdır, anasıdır.

""
Cinsel bir arzudan çok kendi gözündeki maduriyetini gidermekti asıl derdi.
""
Cinsel bir arzudan çok kendi gözündeki mağduriyetini gidermekti asıl derdi.

""
evvel Allah ben de ettim hemşerim, diyecekti.
""
evvelallah ben de ettim hemşerim, diyecekti. (bundan emin değilim)

""
Zeynep’i arkasına alıp silah ne işi yarar bilmez gibi
""
Zeynep’i arkasına alıp silah ne işe yarar bilmez gibi

Alkış


Re: Hovarda'nın Ettiği

""
Ben Aşık Dursun Ali'nin sazı kırmasını değil hüzünlü bir türkü tutturmasını bekliyordum, ne yalan söyleyeyim. Zeynep'in ağlaya ağlaya türküyü kendine ninni edip uyumasını, sonra belki Dursun Ali'nin sazı yerine asıp onun yanına uzanmasını... Saz aşık için bir enstrümandan, ekmek kapısından ötedir diye düşünürüm çünkü. Dert ortağıdır, anasıdır.

Eren'in dediğini ben de düşündüm. Sanki öykünün sonu için bu radikal bir kararmış gibi geldi bana da. Keşke başka bir şey yapsa da teselli etse Dursun Ali Zeynep'i.


Re: Hovarda'nın Ettiği

Sevgili Elif;
Öykünü keyifle okudum. Alkış
Aykut'un yazdığı ödevinde de Dursun Ali ile zeynep'in kılına zarar gelmiyordu. Senin öykünde de sengililere fiziksel olarak bir zara gelmemiş. Silah patlamış ama vurulan bir başkası olmuş, üstelik onun da hayatına kıymamışsın. Sanırım kimseler bu iki sevgiliye bir şey olsun istemiyor. Bu Cumalı'nın bizim üzerimizde yarattığı bir şey mi acaba? Ancak senin öykünde(Aykut'un öyküsünden farklı olarak) Dursun Ali ile Zeynep'e fiziksel değil belki ama manevi olarak bir acı kazandırıyor o silahın patlaması ve Beyşehirli'in çiğliği.

""
İç geçire geçire, kaygılı, huzursuz bir uykuya daldılar.

Bu cümle çok içime oturdu doğrusu. Crying

Son olarak

""
Kadınla yatmayı hak görüyordu kendine ya Dursun Ali’yi uyandırmayı, uyandırıp kardeşim parasını ödedim, bu karıyla yatmak benim hakkım diyemiyordu.

cümlesinde bir sorun var gibi geldi bana. sanki cümle;

""
Kadınla yatmayı hak görüyordu kendine ya Dursun Ali’yi uyandırıp; kardeşim parasını ödedim, bu karıyla yatmak benim hakkım diyemiyordu.
olabilirdi.

Ellerine sağlık Elifim. El salla


Re: Hovarda'nın Ettiği

Elif'in ödevini okumuştum, yazdığımı sanıyordum, baktım benim yazım yok, demek düşündüm fekat yazmadım. Her ne ise, sınıfın en çalışkanı Elif'in ellerine sağlık. Öykünün aslında oluşturulan atmosfer korunmuş, bu durum pek başarılı geldi bana . Öykünün sonu için eren'in görüşlerine katılıyorum. Onun dışında pek güzel olmuş.
Anladığım kadarıyla yeni ödev verilmeyecek, yönetim gidişata bakıp ödevleri kaldırdı, belirsiz bir süre için. Öyle mi?


Re: Hovarda'nın Ettiği

Aslında ödevler askıya alınmış değil. Ancak gerek verilen ödevi yapmada gerekse yapılan ödeve eleştirilerle katkı sunmada tıkanıklıklar yaşadığımız düşüncesiyle birilerinin konuya el atmasını, forumu yeniden canlandırmasını bekliyorum.