UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Hep Dilimin Yüzünden

26 Mar 2009
Barış Acar

Anton Çehov
Bütün Öyküler I/1880-1884
(Çev:Mehmet Özgül)
Cem Yayınevi
İstanbul
4. Basım
2005
s. 89-95.

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Hep Dilim Yüzünden

“HEP DİLİMİN YÜZÜNDEN” irdeleme metni
1. Gönderim
Nalan Çelik

1- Öykünün başlangıcı, okuyucuya hiç beklemediği bir anda kapısının çalındığını duyumsatır. Karşınızda çok sık görüştüğünüz ona dair birçok gelişmeyi bildiğiniz, bilmek istediğiniz biri vardır. Ya da hiç tanımadığınız biri… parkta, otobüste, lokantada, yanınıza ilişip, az önce yaşadığı şaşkınlığı anlatmak istiyor gibidir. Göz göze gelmeniz yeterlidir. Karakterin ilk sözleriyle olayın henüz yaşandığını, üzerine henüz düşünemediğini ayrımsarız. Çoğunlukla kadınlardan duymaya alıştığımız bir tümceyle başlar, adını öykü boyunca bilemediğimiz erkek karakter. “Öylesine ağlamak istiyorum ki ! Ah, bir ağlasam biraz olsun açılacağım.”

2- Öykü kahramanımız kendinden önce bir kadını tanıtır. Sevdiği bir kız vardır, gençtir, güzeldir, yeterince de eğitimlidir. Neye göre yeterince olduğunu anlamasak da alışığızdır bu bildik sıfatlara. Yine bildik sözlerle… sevdiğini, delice sevildiğini söyler. Sık duymadığımız şeyse kızın 30.000 ruble drahoması vardır.

3-
Kahramanımız kızla buluşur. O gün geleceğe dair kesin sonuç almak için kararlıdır. Bundan sonraki konuşmalarından şimdiye kadar, sevgi sözcükleri etmediklerini anlarız. Önce sevgisini açıklar erkek kahramanımız. Arada susar. Her konuşmaya başladığında kızın adını mutlaka yineler, Varvara Petrovna. Bir pembe diziyi ya da uyduruk bir aşk ‘romanını’ anımsatır tüm bunlar. Bize tanıtırken, kızın onu delice sevdiğini söyleyen kahramanımız, kıza sevgisini ‘delice seviyorum’ nitelemesiyle bildirir. Bir çıkarsama yaparız. Demek ki sevgi sözcüğüne inandırılmak istenen o anda kimse, ‘delice’ sözcüğünü eklemek daha inandırıcıdır. Hiç yabancı gelmez bu inandırma yöntemi.

4- Erkek duygularını açıklar. Kızın duygularını biz ancak elindeki çiçeği farklı biçimlerde yolmasından anlamaya çalışırız. Kız, erkeğin konuşmalarını ona bakarak değil, çiçekle oyalanarak dinler. Bu da yüklenen rollerin hakkıyla oynanmasıdır. Bize yine yabancı gelmeyen bir sözcüktür, duygular. Demek sevgi duygulara aittir. Sevgisini ilan eden erkeğin kızdan duyduğu kısa, çekingen yanıt, ‘Niçin olmasın’dır. Bu kısa yanıt, evlenme teklifinin kabulü anlamına gelmektedir. Öyleyse Rusya’da o dönemde yoksul bir erkek, varsıl kıza sevgisini söylediğinde bu evlenmeyi de içermektedir.

5- Kahramanımız evlilik sözü almadan önce kısa bir konuşma yapacağını söyler. Çünkü bu kaçınılmaz bir görevdir ona göre. Artık duyguların açılımı olan sevgi açıklaması yapılmış, evliliğin gereği aklın konuşması başlamıştır. Biz onun parasız bir yazar olduğunu öğreniriz. Bundan sonra kendi için kullandığı sıfatlar hep olumludur. Bu sıfatları daha anlaşılır, daha yüce hale getirmek için kızın yaşantısını eleştirir. Uzun süredir buluşan çiftin bu buluşmalarda ne yaptığını düşünürüz. Yaşama, geleceğe, kendilerine dair hiç konuşmadıklarını ayrımsarız. Onlar bu buluşmalarda başlarının üzerinde şakıyan bülbülleri dinlemiş, kızın bir çiçeği evirip çevirmesini izlemişlerdir. Parasız yazarımıza göre, onun zorlu, onurlu yaşamına kız ayak uyduramayacak mutsuz olacaktır. Varsıllara yüklediği mutluluğun kaynağı paradır. Para olmadan onlar mutlu olamaz. Böyle düşünmüyorsa da kıza böyle düşündüğünü söyler.

6- Yazarın kısa bir konuşma diye başlayıp hiç aralıksız sürdürdüğü uzun konuşmasında, arada, kıza yönlendirdiği sorularda… kızın yanıtı hazırdır. ‘Ama benim param var ya. Drahoma getireceğim.’ Farklı sorulara, kızın hiç değişmeyen yanıtındaki drahomayı, küçümser sonunda yoksul yazar. Üstelik gururu nedeniyle kabul etmeyeceğini söyler. Birbirlerine bu güne değin sevgilerini söylememiş bu iki insanın drahomayı, miktarını çok önce konuşmuş olduğunu görürüz. Yoksul yazar kızın düşüncelere daldığını söyler. Çünkü artık çiçek yolarak dinlemiyordur. Bu bir düşünme belirtisidir. Sözleriyle bir kadını etkilediğini bu nedenle kızın ona saygı duyacağını düşünür. Daha ileri gider. Şiirsel bir anlatıma geçer. Kendi sesine aşıktır artık. Öbür yandan kızın onu bırakmasından, drahomayı kaybetmekten korkar.

7-
Kız düşünmeyi bırakır. Konuşmaya başlar. Bütün tümceler hemen hemen aynıdır. Denginiz değilim, uygun değilim, layık değilim. Kız drahomasıyla varsıl yaşamını sürdüremeyeceğini, erkeğin bunu kabul etmediğine inandığı an bitmiştir çiçekle oyalanmak, filmler, pembe dizilerdeki rolü sürdürmek. Kız elveda der, gider. Yazar, birkaç dakika önce iki adım öteye arabasız gidemeyeceğini söyleyerek sevdiğini söylediği kızı eleştirmiştir. Eve gitmeye karar verir. Parkın girişinde atlı tramvay arar, yoktur. Parası olsa araba tutacaktır, parası da yoktur. Yürüyerek evine gider.

İzlek: Kibir ve sesinin, kendi sesine hayranlığı gülünecek bir duruma dönüşür.


Re: Hep Dilimin Yüzünden

Yine büyük bir keyifle okudum Çehov'u.
Sağ gösterip sol vurmuş diye düşündüm öyküyü okuyuncU. Anlatıcı, bir yazar olduğunu, çok az para kazandığını, tam rahata erecekken dilini tutamadığı için geleceğini mahvettiğini anlatıyor. Yazar takımı böyledir der gibi...
Ama yine dönemini sorguluyor.
Tesadüf, Şükrü Erbaş'ın bir şiiri ilişti bugun gözüme:
"Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben"
Öykü kişilerinin dünya telaşları ağır basıyor. Çehov, üstelik öykü kişilerine süslü sözler söyleterek yaşadığı dönemi çırılçıplak gözler önüne sermiş. Aşkın ve insana dair pek çok duygunun, insani ilişkilerin beş para etmediğini vurgulamış diye düşündüm. Evlenmek üzere olan iki âşığı konuştururken, toplumsal eşitsizliğin boyutlarını görmemizi sağlamış: "Sade suya tirit, halkın içtiği lahana çorbası bana göre değil."


Re: Hep Dilimin Yüzünden

HEP DİLİMİN YÜZÜNDEN - İrdeleme Metni
4. Gönderim
Nalan ÇELİK

1- Öykü birinci tekil anlatımla başlar. Karakteri kendi sözleriyle tanırız. Yoksul bir yazardır. Genç, güzel, eğitimli, 30 bin ruble drahoması olan bir kızı sevdiğini söyler. Kız da onu seviyordur. Giyinip, kokular sürüp hazırlanır. Heyecanlıdır. Kızla her zaman buluştukları parka gider. O gün, geleceğe ilişkin kesin sonuçlar almak istediğini söyler.

2- Yazar, birinci tekil anlatımla başladığı öyküyü, üçüncü tekil anlatımla sürdürür. Bir insanın kendini tanıtmasıyla, eylem içindeki farkı vurgular, bu anlatım değişiklikleriyle. Yoksul yazar kızla buluşur. Sevgisini açıklamaya çalışır. Konuşmasını uzun tümcelerle, uzun suskunluklarla, kızın bakışlarına, devinimlerine, sözlerine göre sürdürür. Ne kadar çok konuşursa konuşsun sevgisini tam olarak açıklayamayacağını söyler. Kız da “Niçin olmasın” der. Bu kısa yanıt, evlilik önerisinin kabul edilmesidir. Karakterler toplumun kendilerine yüklediği rolleri oynamaktadır.

3- Okur, yoksul yazarın dediği oldu, geleceğe ilişkin kesin sonuçlarını alıyor…yoksul yazar da tam dünyalar benim oldu derken, evlilik sözü almadan kısa bir konuşma yapacağını söyler. Bu kararı neden verdiğini kendi bile tam olarak anlayamaz. Biz de merak ederiz ne konuşacağını. Kısa dediği konuşma çok uzun sürer. İlkelerinden, onurlu ama yoksul bir yazar olduğundan, açlığa dayanıklılığından söz eder. Kızla karşılaştırır kendini. Kızın bu yaşama ayak uyduramayacağını vurgular. Kız ise drahoması olduğunu anımsatır sıkça. Bilinmeyeni yaratmak, aşk ardından evlilik… yoksul yazarı korkuttuğunu duyumsarız. Korkusu o kadar ileri gider ki sürekli konuşur. Öykünün başında her şey yolundaymış, kendisine güvenen bir insan varmış gibi okura kendini tanıtan yoksul yazar, ardından sanki yeni tanıdığı bir kıza kendini ilk kez tanıtıyor gibidir. Heyecanlıdır ne yaptığını bilemez durumdadır. Bilinmeyenin korkusu daha da ileri gider, drahomayı bile kabul edemeyeceğini söyler. Bir yandan hem kızı hem de drahomayı yitireceğinden korkar.

4- Konuşması bittiğinde kızın vereceği yanıttan korkmaktadır. Çok uzun, gereksiz konuştuğunun ayırdındadır artık, ama geç kalmıştır. Kız birbirinin benzeri tümcelerle yanıtlar onu. Denginiz değilim, layık değilim, size uygun değilim der. Kendini küçük düşmüş duyumsar. Sevdiğini söyleyen bir erkeğin neden böyle davrandığını anlayamaz. Boş ver tüm bu sözleri, ben seni seviyorum diyemez. Elveda diyerek ayrılır yoksul yazarın yanından. Başlamadan biten bir evlilik anlaşmasına tanıtlık ederiz. Yoksul yazar parkın ortasında kalakalmıştır. Hiç beklemiyordur kızın çekip gitmesini. Biraz önce her şeye dayanıklı olduğunu, kızın ise iki adım öteye arabasız gidemeyeceğini söyleyen yoksul yazar parkın girişinde atlı tramvay arar, yoktur. Parası olsa araba tutacaktır. Yürüyerek evine gider.

5- Öykünün sonu birinci tekil anlatımla biter. Yoksul yazardan öğreniriz, Kızın hastalandığını, babasıyla başka bir kente gideceğini. Her iki karakterin hiç istemediği bir durumla biter öykü. Ey okur durumu düzeltmek için ne yapayım der, yoksul yazar. Olanların böyle sonuçlanmasının nedenini açıklar. “Hep dilimin yüzünden” der. Sonucu biliyordur ama dilinin neden böyle susmadığını anlayamamıştır.

İzlek: Küçük burjuva bilinci her şeyden korkar. Korku neden sonuç ilişkisini görmesini engeller.