Hastanenin Yemek Tablosu
Memduh Şevket Esendal
Ev Ona Yakıştı,
Ankara: Dost Yayınları,
1971, 97-102.
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Memduh Şevket Esendal
Ev Ona Yakıştı,
Ankara: Dost Yayınları,
1971, 97-102.
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Hastanenin Yemek Tablosu
Öyküyü bugün okudum; ancak öykünün üzerine çok fazla derinleşemedim. Öykü, bana hemen H. Taner'in Ayak öyküsündeki atmosferi anımsattı. Sanki olaylar aynı ortamda geçiyor.
Öyküyü tekrar okuyup üzerine konuşmak isterim.
Re: Hastanenin Yemek Tablosu
Yazarın en sevdiğim öykülerinden biri. Bugün de hâlâ tüm kurumlarda varlığını sürdüren bir zihniyetin yansımalarını ne güzel öykülemiş MŞE. Olmamışlığı, derme çatmalığı, vurdumduymazlığı ne güzel gözlemlemiş.
Re: Hastanenin Yemek Tablosu
Öyküde dikkatimi çeken, kadın hastabakıcılar hakkında anlatılanlar.
Hediye anlatıyor:
Başka bir hastabakıcıyla arkadaşı arasında geçen konuşma:
Hastanede kimin eli kimin cebinde belli değil. Bir başıbozukluğa mı dikkat çekmek istiyor Esendal, bir yozlaşmadan mı söz ediyor? Neden bu ayrıntılar?
Hastane personelinin, işyerleriyle ilgili yaşadıkları sıkıntıyı, tabak çanağı tek tek toplayıp taşımanın zorluğunu idareye anlatıp buna bir çözüm bulunmasını istemek yerine kendilerinin pratik bir çözüm bulmaları hiç haksız bir davranış değil.
Müdürle “orövuar beyefendi.” diye konuşan başhekim, hastane personelinden “ayılar” diye söz ediyor. Cildiye hekimine onların insan olmadıklarını söylüyor. Personel, tabak çanak taşıma işinin kolaylaştırılmasını talep etse onların bu istekleriyle dalga geçip onları aşağılar diye düşündüm.
İdare müdürüyle konuşmaları:
İdare müdürü Salih efendi,
Hastanenin idaresinden sorumlu yöneticilerin hastalara, çalışanlara bakış açıları, çalışanların idareye bakışları derme çatma bir tabla aracılığıyla çok güzel anlatılmış. Bugün hâlâ pek çok kurumda aynı bakış açısının, aynı zihniyetin var olduğunu düşünürsek bu öykü daha uzun yıllar tazeliğini koruyacak herhalde.
Re: Hastanenin Yemek Tablosu
Eren'in yokluğunda bu soru bana düşüyor: Peki neden anlatmış bunları M.Ş.Esendal?