UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Hasta

30 Eyl 2010
Ertan Şahin

Hayır alacam!

Biraz alsam anlaşılır mı acaba!

Almak istiyorum ama!

Labirentte dolaşan bir fare gibi gezinirken, her seferinde bu sorgu ile kasaya gidiyordu. Mehmet’in elleri.

İşte o anlarda rızkı Tanrıdan alıp, kullarına miktarını belirleyip, dağıtan bir burjuva gibi görürdü kendini.

—Bir sigara, bir ekmek verir misin oğlum diyen kadının sesiyle irkildi birden.

Tam elini daldırmışken kasaya bu kadında nerden çıktı şimdi diye geçirdi içinden kızgınlıkla.

Bir yandan, soluk renkli üzerinde çiçekler olan başörtüsünü düzeltirken

—Yaşlılık işte elim uzanmıyor bu raflara. Eskiden daha mı aşağıdaydı ne! Diye ekledi kadın.

Bir ekmek demiştiniz değil mi Fatma teyze.

—Evet, oğlum şu yaşlı kedimde kocam gibi beni terk edip gittiğinden beri, yenmiyor fazlası evde.

Mehmet ekmeği üzerinde güzel bir kız resmi olan gazete parçasına sardı. İstediği sigarayı da verip, çıktığı düşe tekrar dalabilmek için kadını başından biran evvel savmak istiyordu.

Bu mereti ilk Kızılderililer içermiş diye başladı kadın söze

Babam anlatırdı bunları bana aralarındaki husumeti gidermek için Barış çubuğu yakarlarmış ilk önce diye de ekledi.

Genelde kapıcının kızını yollardı bakkala Fatma teyze. Nadiren kendisi indiğinde de mahallede laflayacağı birkaç dükkân vardı. Bu yüzden de buldu mu fırsatını yakasını bırakmazdı adamın.

Mehmet kadının sözünü uzatmasını beklemeden davrandı.

—Borcun yedi lira teyze.

Yaşlı kadın buruşuk entarisinin ceplerini yoklayıp, cebinden çıkardığı, bozuk paralardan bir tanesini, kalın çamların ardından bakan gözlerine yanaştırdı.

Bu meret paraları niye bu kadar küçük yaparlar diye söylendi.

—Al oğlum sana yedi lira. Poşete koymayacak mısın?

—Tabi teyzeciğim koymaz mıyım?

Duvarda ki çengele asılı beyaz poşetlerden birini hemen kapıp, gazeteye sardığı ekmekle sigarayı poşete koydu.

—Buyur teyzeciğim

Sana iyi akşamlar hayırlı müşterilerin olsun oğlum.

Diyerek bakkal dükkânından uzaklaşırken kadın Mehmet bir oh çekti içinden.

—Gitti işte

Hayır alacam!

Biraz alsam anlaşılır mı acaba!

Almak istiyorum ama!

Eleri tekrar kasanın içine yöneldi. Artık dayanamıyordu. Bir tomar paraya uzanıp cebine koydu. Korkudan sayamamıştı.

Sabahtan akşama kadar bu dükkânda pinekliyorum ne için birkaç kuruş almak için.

Fazla mı aldım acaba, sonra anlaşılmasın.

Elleri titremeye başladı.

Tekrar yerine koymalıyım bunları.

Ne zaman istesem harçlığımı veriyor zaten bu adam.

Geçen gün kaç kez sordu. Harçlığın var mı evlat diye. Ben istemedim.

Yemeği kendi getiriyor. Pinti adam ne olacak! Oysa benim canım pide çekmişti kaç kez. Almakla iyi ettim bu parayı. Buna bir ders olsun.

Kaç lira aldım ki cebime de bakamıyorum.

Yok, eve gidince sayarım..

Ne yapıyorsun sen ya yakalanırsan hesabını nasıl vereceksin.

Bence ilk suçlu sahip olma arzusuyla toprağa ilk çiti çekenler değil mi?

Kimsenin kendine ait bir malı olmazdı ne güzel.

Yakalanırsan Mehmet bunu kime anlatacaksın.

Seni kim anlayacak!

Bırak boş ver bizim gibilere göre değil bu iş.

Koy şu parayı yerine.

Isırır arak kabartıp derisi kalınlaşan ellerini tekrar cebine sokup, aldığı parayı kasaya hiç bakmadan geri koydu.

—Hayır alacam!

Daha az alırsam hem anlaşılmaz.

Almalıyım.

İhtiyacımda yok fazla aslında,

Ah baba sana çok kızıyorum. Beni bu yaşıma kadar hiçbir yerde çalıştırmadın.

Kendin okuyamamışsın onu anladık!

Yok, efendim Bir tabaka kâğıtla gidiyormuşsun okula. Övüne övüne anlatırdın hep.

Hiç unutamıyorum bir keresinde en pahalısından aldığın şifreli çantama, kışın kaç kişiyi bindirdim biliyor musun?

Duysaydın beni öldürürdün.

Hayır alacam!

Daha az alırsam hem anlaşılmaz

Almalıyım.

Tekrar elerini o kasaya uzattığında;

Hasta burada doktor alın ne yaparsanız yapın bıktım artık bundan diye patron elinde çantalı bir adamla içeri girdi.

—Yakalandın oğlum anladılar senin hasta olduğunu, şimdi ne yapacaksın bakalım.

Korkudan ne yapacağını şaşırdı yüzünü çevirdiğinde patronuyla göz göze geldi.

Kıpkırmızı olmuştu yüzü.

Patronun yanındaki eli çantalı asık suratlı adama baktı.

Dilini yutmuştu sanki konuşamıyordu.

— Doktor hasta senin artık soğutmuyor işte, kaç kez tamir gördü biliyor musun?

Patron neşeli bir sesle, karşıdaki buzdolabını gösterir.

Kategori:

Re: Hasta

"ilk çiti çekenlere" kesmişti hesabı ya rousseau, acaba onda da mı "kleptomani" vardı?bilmem..hangisi daha iyi: ihtiyaçtan çalmak mı, hastalıktan çalmak mı, onu da bilmem...Şüphesiz ki; ikisinin de kendine göre "Hak-lı" tarafları vardır.. ama şu da doğru tespittir : burjuvanın rızkını allah vermez, tanrı verir. allah fazla gelenekseldir burjuva için... sonuçta burjuvadan bahsediyoruz, az yada çok bir "gelenek düşmanlığı" olmalı kendisinde, değil mi... tanrıyı allaha yeğlemeli bir burjuva, eğer iman edecekse allaha değil tanrıya iman etmeli. rızk kleptomani ile birlikte riske dönüşürse ne ala! muhammedden dönme mehmet, allahtan döne tanrı : burjuva zihninin devrimciliği...ama hakkını verelim burjuva öyle yada böyle risk almasını bilir...yoksa devrimi nasıl yapacak, riski nasıl rızka dönüştürecek ki...

öykü için teşekkürler..


Re: Hasta

Öyküdeki noktalama "özensizliği" (bu kavramı kullandığım için bağışlayın, ama en uygununun bu olduğunu düşünüyorum) ortadan kaldırılmalı ddiye düşünüyorum.

""
Mehmet kadının sözünü uzatmasını beklemeden davrandı.

""
Doktor hasta senin artık soğutmuyor işte, kaç kez tamir gördü biliyor musun?

Ayrıca "Fatma Teyze" gibi kullanımlarda; ünvan görevi gören akrabalık adları da büyük harfle yazılmalı. (Örnek: Barış Ağabey)


Re: Hasta

Ertan Şahin dedi ki:

Bir yandan, soluk renkli üzerinde çiçekler olan başörtüsünü düzeltirken

Mehmet ekmeği üzerinde güzel bir kız resmi olan gazete parçasına sardı.

Duvarda ki çengele asılı beyaz poşetlerden birini hemen kapıp, gazeteye sardığı ekmekle sigarayı poşete koydu.

Geviş Getiren Aydın isimli öykünüzü de okudum. Bakış açınıza iki eleştirim var daha doğrusu bakış açınızı nakletmenize. İlk olarak soyutları somutlaştırmanız ve benzetmelerinizi çok begendiğimi söylemeliyim. İkincisi ve olumsuz olanı ise yukarıda da alıntıladığım gibi bazı detaylar. Hadi soluk rengi anlamlandırabilirim ama çiçekleri anlatmanız ne kadar gerekliydi acaba? Aynı şekilde duvardaki çengel ve beyaz torba ve de güzel kız resmi olan gazete. Sanırım anlatıcı detaylara bakıyorum demek istiyor. Bu denmeli de belki ama bu kadar kör gözüne olunca yoruyor ve ilgiyi dağıtıyor kanaatindeyim. En azından bende öyle oldu.
Öykülerinizde bakış açınızda olumlu olarak eleştirdiğim yönlü tarafları daha çok görmek isterim. Keyifle de okuyacağımdan eminim.
Ellerinize sağlık.


Re: Hasta

Sn Erhan bey; eleştiriniz tarafımdan dikkate alınacaktır.

Teşekkür ederim.


Re: Hasta

Arada takıldığım bir kaç cümle dışında akıcı bir öykü. Konuyu ve konunun işlenişini sevdim ama izin verirseniz eleştirmek istediğim bir iki nokta var yukarıda belirtilenlerin dışında. İlk olarak öykünün yeterince geliştirilemediğini düşünüyorum. Sanki son halini almamış bir çalışma gibi duruyor. İyi bir taslak izlenimi var daha çok. Eğer üzerinde çalışılır, detaylandırılırsa çok daha güzel bir öykü ortaya çıkabilir. Sonra ne kadar mantıklı bilmiyorum ama benim öykülerde biçimsel bir de takıntım var. Metne karşıdan baktığımda simetri arıyorum. Yani kopukluklar buldum. Durum bildiren bir cümlenin ardından bir diyalog, sonra iç ses...Ama düzensiz tabi bunlar. Verilmek istenen etkiyi öldürüyor gibi geldi.
İyi çalışmalar


Re: Hasta

Dialoğa dayalı bir öykü. Acaba mekanda yeterince değerlendirilsemiydi diye düşündüm.
Bir de dialog kısımların alt alta birer cümle satır aralığı ile inişi okumada biçimsel dikkati dağıtıyor diye düşündüm.
İyi çalışmalar, saygılar.