UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

04 Haz 2010
eren

Barış, artık forum arşivlerine karışmış olan bir haikumu "başlığı olmadığı için" bulamadığından yakınınca haikuya başlık vermeye karşı olduğumu söylemiştim. Benim gibi haiku hakkında sınırlı bilgiye sahip birisinin haiku hakkında böyle gözüpek laflar etmesinin kulağa o kadar da hoş gelmeyebileceğinin farkında olarak bu düşüncemin nedenlerini açıklamaya çalışayım.

Haikunun ne olduğunu tanımlamaya çalışacak bir kişinin işe ilk önce biçimden başlaması beni şaşırtmazdı: "5+7+5 düzeninde 17 heceyle söylenen şiir/öykü" gibi meselâ. Çünkü, bütün başka çağrışımlarına ve zenginliğine karşın haikuyu bu denli etkili bir söyleme biçimi kılan şey kolayca küçümsenebilecek boyutları. Haikunun bir başlığı olmasına yönelik ilk itirazımın kaynağı da boyutlarıyla ilgili bu sınırlamalar. Haikuya bir de başlık koymak, söyleyene ek bir hareket alanı sağlıyor. Haikunun içinde söyleyemediğini başlıkla eklemek ya da haikuyla tamamına erdiremediğini başlıkla güçlendimek imkânı sağlıyor. Barış'ın Kavak haikusuna bakalım.

""
KAVAK

Geçip giderken
kavak yapraklarından
rüzgârın sesi.

Başlık konusunda bir sınırlamamız olmadığını hatırlayarak haikunun başlığı üzerinde -yazarının da izniyle- oynamaya başlayalım.

""
RÜZGÂR

Geçip giderken
kavak yapraklarından
rüzgârın sesi.

""
YALNIZ KAVAK

Geçip giderken
kavak yapraklarından
rüzgârın sesi.

""
BİR KAVAĞIN YANINDAN GEÇERKEN

Geçip giderken
kavak yapraklarından
rüzgârın sesi.

""
RÜZGÂR MI SESİ Mİ?

Geçip giderken
kavak yapraklarından
rüzgârın sesi.

""
RÜZGÂRLI KAVAK

Geçip giderken
kavak yapraklarından
rüzgârın sesi.

Her seferinde başka bir haiku okuduğunuzu, bu haikuların her birinin benzer olsa da birbirinden farklı çağrışımlara kapı araladığını düşünmüyor musunuz? Üstelik bunu yalnızca haikunun başlığını değiştirerek sağladık.

Haikuda başlığa karşı olmamın ikinci nedeni de birincisine benziyor. Haikuyu hep bir çağrışım yumağı olarak okuduğum için başlığın haiku üzerinde kurduğu hakimiyetten pek hoşlanmıyorum. Yine bir örnek üzerinden gitmekte yarar olabilir. Barış'ın Kavak haikusuna "bir dizeyle akraba" olan benim haikuma bakalım.

""
Islık çalarak
Geçerken mezarlıktan
Rüzgârın sesi

Haikunun merkezinde hem mezarlıktan geçenin hem de ıslık çalanın kim olduğu konusundaki belirsizlikler yer alıyor. Mezarlıktan geçen haikuyu söyleyen midir, haikuyu söylerken bir yandan da ıslık mı çalmaktadır, yoksa yazar mezarlıktan geçerken rüzgârın sesi mi ıslık çalmaktadır, yahut rüzgârın sesi mezarlıktan geçerken haikucu mu ıslık çalmaktadır? Bu sorulara yenileri eklenebilir: mezarlıktan geçen rüzgâr mıdır, yoksa rüzgârın sesi midir (başka bir deyişle, haikuyu söyleyen rüzgârı görmekte midir, yoksa karanlık yüzünden sadece sesini mi duymaktadır?).

Uzatmayayım. Neticede haikunun anlamını okurun sorduğu bu ve benzeri sorular belirleyecktir. Okur, haikunun şu ya da bu çağrışımını diğerlerine tercih edecektir. Başlık, ister istemez, haikunun davet ettiği bu sorular üzerinde bir tahakküm kuracaktır. Buyurun size aynı haikunun başlıklı birkaç varyantı:

""
ÖLÜM

Islık çalarak
Geçerken mezarlıktan
Rüzgârın sesi

""
RÜZGÂR

Islık çalarak
Geçerken mezarlıktan
Rüzgârın sesi

""
ISLIK

Islık çalarak
Geçerken mezarlıktan
Rüzgârın sesi

Haikuya biri başlık koyacaksa, onun haikunun yazarı değil de okuru olması gerektiğini söyleyebilirim belki. Hattâ şöyle bir şey bile geliyor aklıma: haikucu 17 hecesini kotarsın, sonra haikusunu haikuluğa atıp okurlardan haikusu için başlık bulmasını talep etsin. Her okur, haikunun kendindeki çağrışımına uygun bir başlık üretmeye çalışsın. Ortaya çok ilginç, zengin ve verimli bir çalışma çıkacağını düşünüyorum.

Kategori:

Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Eren'in savını desteklemek için birbirinden zekice kotarılmış gerekçelendirmelerini keyifle okudum. Gerçekten bu söylenenlere rağmen "başlık"ta ısrar etmek alıkça, hani daha nazik bir adlandırmayla, zor görünüyor. Ancak, yine de, imkânsız değil.

Şöyle ki; bir ucuyla Eco'nun son biçimini verdiği okur merkezli kuramlardan yola çıkan "açık yapıt" fikrini temel alıyor bu varsayım. Okur, yapıtın bir parçasıdır; ancak onun alımlama mekanizması aracılığıyla yapıt vücuda gelir. Böylece yapıtın yorumu, her zaman yazarın ya da sanatçının kurguladığı gibi de olmak zorunda değildir. Eyvallah!

Ancak, dikkatle bakarsak, burada bir çıkmaz sokak da olduğunu hemen işaret etmek gerekir. Yapıt tümüyle okurun zihnindeyse ve yazarın buna müdahil olmaması isteniyorsa (örtük olarak "açık yapıt" fikrinin ulaştığı sonuç budur), o zaman yazara niye ille de yazmaya çalıştığını sormak akla yakın düşmez mi? Her sözcük zorunlu olarak "açık" uçluysa ve sonunda okur tarafından sonsuz bir imgesel evrende yorumlanıyorsa, bir yandan yazarın yazma çabası sonsuz bir anlamsızlığa bürünecek, bir yandan da yazdığı her sözcük ister istemez bir yargının nesnesi olarak okura tahakküm olarak gidecektir. Sonunda yazmaması daha yerinde olacaktır!

İtirazımın teknik olmaktan çok kuramsal olduğunun farkındayım ve Eren'in uyarısını ("haikunun minimalist özünü zedelememe" olarak okuyorum bunu) ciddiye alıyorum. Bununla birlikte bu uyarının başlık yasağına ya da gereksizliğine dönüşmesinin de savunabilir olduğunu düşünmüyorum. Dilediğinde, haikuyu söyleyen adını da koyar! Onu başka, bambaşka bir şekilde duymak her zaman dinleyen kulağın tasarrufundadır zaten.


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Fablın sonundaki atasözü gibi pasifleştirmez ki haikunun başlığı. Yani "bu metinden şu dersi al"dan çok "şunu anlatmaya çalışıyorum"dur başlık; ve Eren'in itirazı, metnin fakirleşmesi yönüne işaret ediyor, haklı da. Ama serbestlik en doğrusu olacaktır.


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Tartışma benim murad ettiğimdan farklı bir tarafa doğru evrilmiş. O nedenle, en azından kendi derdimi anlatabilmek için bir adım geri atmak istiyorum. Sonrasına bakarız Smile

Öncelikle haikuya yeni ölçütler, "yasaklar" getirmek gibi bir niyetimin olmadığını belirtmeliyim belki de. Kuralı koyan zamanında koymuştur herhalde; ben, meselâ Basho'nun başlık kullandığı bir haikusu olup olmadığını bile bilmiyorum.

Barış Acar dedi ki:
Şöyle ki; bir ucuyla Eco'nun son biçimini verdiği okur merkezli kuramlardan yola çıkan "açık yapıt" fikrini temel alıyor bu varsayım. Okur, yapıtın bir parçasıdır; ancak onun alımlama mekanizması aracılığıyla yapıt vücuda gelir. Böylece yapıtın yorumu, her zaman yazarın ya da sanatçının kurguladığı gibi de olmak zorunda değildir. Eyvallah!

Ancak, dikkatle bakarsak, burada bir çıkmaz sokak da olduğunu hemen işaret etmek gerekir. Yapıt tümüyle okurun zihnindeyse ve yazarın buna müdahil olmaması isteniyorsa (örtük olarak "açık yapıt" fikrinin ulaştığı sonuç budur), o zaman yazara niye ille de yazmaya çalıştığını sormak akla yakın düşmez mi? Her sözcük zorunlu olarak "açık" uçluysa ve sonunda okur tarafından sonsuz bir imgesel evrende yorumlanıyorsa, bir yandan yazarın yazma çabası sonsuz bir anlamsızlığa bürünecek, bir yandan da yazdığı her sözcük ister istemez bir yargının nesnesi olarak okura tahakküm olarak gidecektir. Sonunda yazmaması daha yerinde olacaktır!


Barış'ın başarıyla yaptığı bu özete de savunduğu fikre de bir itirazım yok. Elbette anlamın kurulmasının öznesi olarak okuru tanımlamak yazarı ve onun yazma edimini anlamsızlaştırma potansiyeli taşır. Bu düşünce, benim başlık konusundaki itirazımın ikinci gerekçesiyle aynı konuyu tartışıyor: okurun kuracağı anlama müdahale. Ama şöyle büyük bir fark var arada: ben haikunun 17 hecesini veri olarak kabul ediyorum. Yazara istediği her şeyi söyleyebilmesi, istediği her türlü anlam ve çağrışım yelpazesini oluşturabilmesi için verilmiş 17 heceyi tartışmak niyetinde olsaydım Barış'ın burada söyledikleri benim düşüncelerime karşı kuvvetli bir karşı tez olarak okunabilirdi.

Oysa ben, tartışmaya o 17 heceden sonra başlıyorum. Yazar yapacağını yaptıktan, söyleyeceğini söyledikten sonra olanları anlamaya çalışıyorum. 17 heceyi yayımlanmış bir roman, haikuya verilen başlığı da yazarın romanı üstüne yaptığı bir söyleşi (ya da, olmaz ya, yazdığı bir yazı) gibi görüyorum. Haikuyu başlıkla birlikte yayımlamayı, romanı, hakkında yazarla yapılmış bir söyleşiyle birlikte yayımlamaya benzetiyorum. Olmayacak şey değil elbette, örneklerini görüyoruz; ama, öyle ya da böyle söyleşi nasıl romana dışsalsa, başlığın da haikuya dışsal olduğunu düşünüyorum. "Anlam kurma" tartışmasına da bu noktada başlıyorum işte. Benzetmeden devam edecek olursak, ilk argümanımla şunu söylemeye çalışıyorum: "yazarın, romanında söylemeyi başaramadığı bir şeyi söyleşide söyleyip söyleşisini de romanıyla birlikte yayımlaması pek istenir bir şey değildir."

Bu açıdan bakıldığında, ikinci argümanı da şöyle "çevirebiliriz": "yazar, romanında söylediği pek çok şeyden bir tanesinin diğerlerine göre daha önemli olduğunu, ya da en azından romanı yazarken esas motivasyonunun o olduğunu söylüyor." Eh, bu da olmayacak şey değil, üstelik yazarın bunu yapmaya hakkı da var. Bu noktada savunduğum, yazarın elinden bu tercihi almak değil aslında. Yazarın, başarılı bir roman yazmışsa, zaten bunu yapmayı pek tercih etmeyeceğini düşünüyorum.

eren dedi ki:
Haikuya biri başlık koyacaksa, onun haikunun yazarı değil de okuru olması gerektiğini söyleyebilirim belki. Hattâ şöyle bir şey bile geliyor aklıma: haikucu 17 hecesini kotarsın, sonra haikusunu haikuluğa atıp okurlardan haikusu için başlık bulmasını talep etsin. Her okur, haikunun kendindeki çağrışımına uygun bir başlık üretmeye çalışsın. Ortaya çok ilginç, zengin ve verimli bir çalışma çıkacağını düşünüyorum.

Bunu söylerken düşündüğüm şey, yazarın haikunun başarısı hakkında bir geri bildirim almasıydı. Okur, öyle ya da böyle, okuduğu haikuya bir başlık koyacaktır (tabii haiku ona bunu yaptıracak güçteyse). Yoksa yazara haikusu üzerine konuşmayı yasaklamayı düşünmemiştim elbette.

Cihan Başbuğ dedi ki:
Fablın sonundaki atasözü gibi pasifleştirmez ki haikunun başlığı. Yani "bu metinden şu dersi al"dan çok "şunu anlatmaya çalışıyorum"dur başlık; ve Eren'in itirazı, metnin fakirleşmesi yönüne işaret ediyor, haklı da. Ama serbestlik en doğrusu olacaktır.
Tartışmamızın merkezinde "haiku" olmasaydı, Cihan'a hiçbir itirazım olmazdı elbette, ama haiku, hece sayısını (ve yapısını) kısıtlarken tam da Cihan'ın burada söz ettiği türden bir "serbestlik"e karşı çıkmıyor mu?


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Roman ve şöyleşi meselesi Eren'in söylemek istediğini başarıyla anlatıyor ve bu fikre sonuna dek katılıyorum. "Yapıta dışsallık" buradaki kritik ifade. "Yapıtın tek başına ayakta durmasını engelleyen üretici" teması... Sevdiğim bir modernist tema. İzini plastik sanatlarda da sürmek mümkün. Pollock'un sadece numara verdiği isimsiz soyut dışavurumcu tablolarında olduğu gibi. Ancak bu tür modernizmin de bir eleştirisi var. Yapıtta dışsallığın mümkün olmadığını öne süren ve yapıt hakkında konuşmaya devam etmeyi, onu sürekli bir algılama evrenine dahil edip, anlamını, yapısını değiştirmeyi savunan bir ekol. Jena romantiklerinin sürekli yeniden üretilen sanat yapıtı fikri, hatta bunun sanat-yaşam birlikteliği olacağını iddia eden avangard duruşlar bu itiraza örnek olarak gösterilebilirler. (Eren'in açtığı tartışmayı bahane ederek kendi monoloğumu kurduğumun farkında olarak söylüyorum biraz da bunları. Smile )

Haikuya dönecek olursak, daha çok bir haijin (haiku öğrencisi) edimi olarak düşünüyorum yaptığımız çalışmaları. Bir ustanın verdiği sözcükten yola çıkılarak yazılmış denemeler gibi düşünüyorum onları. Çoğu zaman fark etmeden de yapsak, bir sözcük gelip bizi buluyor ve sonra onunla ilgili bir deyiş (haiku) içinde buluyoruz kendimizi. En azından bende süreç böyle gerçekleştiğinden, haiku denemelerime hep bir isim veriyorum. Bu yönüyle bir isim de değil onlar, bir işaret sadece.

*Bu yazıyla ilgili alternatif okumalar:
Vicdan: Romantizmin Ufku - Söyleşi: Ahmet Telli / Ulus Baker
Soyut Dışavurumculuk (Soyut Ekspresyonizm) - Felsefe Ekibi
Minimalizm Üzerine Notlar - Merve Ünsal


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

eren dedi ki:
Haikuya bir de başlık koymak, söyleyene ek bir hareket alanı sağlıyor. Haikunun içinde söyleyemediğini başlıkla eklemek ya da haikuyla tamamına erdiremediğini başlıkla güçlendimek imkânı sağlıyor. Barış'ın Kavak haikusuna bakalım.

Şimdi yazdıklarımı yeniden okuunca sanki Barış'ın Kavak haikusunda haikuyla söyleyemediğini başlıkla söylemeye çalıştığını iddia etmişim gibi geldi kulağıma. Oysa, elbette, öyle bir niyetim yoktu. O haikuyu tartışmanın başlamasına vesile olduğu için seçmiştim sadece. Kamuoyuna saygıyla duyurulur Smile


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

eren dedi ki:
Şimdi yazdıklarımı yeniden okuunca sanki Barış'ın Kavak haikusunda haikuyla söyleyemediğini başlıkla söylemeye çalıştığını iddia etmişim gibi geldi kulağıma. Oysa, elbette, öyle bir niyetim yoktu. O haikuyu tartışmanın başlamasına vesile olduğu için seçmiştim sadece. Kamuoyuna saygıyla duyurulur Smile

Öyle anlamamıştım, kendi adıma. Smile

Bu arada, haiku başlıklarının imgesel olmaması, yalnızca üzerine düşünülen nesneyi, durumu, kavramı işaret etmesi gibi ilkelerin önemli olduğunu düşünüyorum.


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Sohbete hiçbir biçimde katılmadığına bakılırsa, soruyu bana yönelten arkadaş sorunun cevabını pek de merak etmiyormuş anlaşılan.


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Ben okuyorum yazdıklarınızı. Ne kadar çok başlık o kadar çok ürün değerlendirme, üzerinde tartışma, yeniden yazma, başkasının ekleme yapmasına olanak sunma... Ben Eren'in karşı çıkışından ayrı, kendimle ilgili bir sorun yaşıyorum. Karşı çıkma değil benimkisi. Başlıklar çoğaldıkça karman çorman oluyorum. Sanki biri bitmeden(sanki her hangi bir ürün üzerine söylenecek söz bitermiş gibi ama öyle işte.) öteki başlamış, öteki yarım kalmış gibi bir duygu. Cam açık olur da masanın üstündeki kağıtlar uçuşur, toplayamazsın bir türlü, öyle bir psikoloji oluşuyor bende.


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Özellikle okurların başlık bulması fikri çok hoşuma gitti. Haiku noktalama işaretlerinin ağırlığını bile taşıyamazken başlık, yazarı için fazladan bir sorumluluk. Bazen o an, ismiyle birlikte geliyor. Bu, yazarın koparmak istemeyeceği bağ. Yazıdan sonra bu bahsettiğimin ötesindeki, yani sonradan düşünmeye dayalı kılıf uydurmaların sahiden okura bırakılması taraftarı oldum. Haiku yazarı belki salt gözlemci yerini kabullenip bunun üstüne yoğunlaşmalı. Artık enerji midir, yoğunlaşma veya ilham mıdır bilmiyorum ama biraz da mistisizme yer açacak şekilde o akımın vücudundan geçip gitmesine izin vermeli. Anlam yükledikçe onu kirletiyor muyuz diye düşünmeden edemiyorum.


Re: Haikuda Başlığa Neden Karşıyım?

Türkçedeki sözcük türetme yöntemleri ve sondan eklemeli oluş, haiku türü için zaman zaman başlığa kaçma,başlıktan yararlanmaya itti bizim gibi yolunu arayanları. Sanırım bugün bir çoğumuz başlığı kullanmamamız gerektiğini kavradık ya da ona anlam yüklememeyi...