Engin Geçtan - Zamane
Bugün yoğun bir günün sonunda kitapçım Rahmi Bey’e uğradım. Taşrada yaşamanın pek çok iyi yanlarından birisi de bu “aynı zamanda dostunuz da olabilecek bir kitapçınız” olabiliyor siz isterseniz.
Yeni gelen kitapları karıştırıp, bazısına, o harika, nefis ciltleri nedeniyle el sürmeye korkarken, bazısının taze kağıt ve farklı, ayrıştıramadığım, bilmediğim türdeki, ama hoş olan kokularını daha iyi duyabilmek için burnuma yaklaştırırken, Rahmi Bey bana bir kitap uzattı. Ödeyebileceğimden fazlasını almıştım. Birkaç haftalık şarap parası bile arada kaynamış, kitaba dönüşmüştü. Uzattığı kitabı alamayacağımı söyledim. Uzattığı kitap Engin Geçtan’ın Zamane adlı kitabıydı. Kitabı mutlaka okumam gerektiği konusunda ısrar etti. Sonunda da okuyup geri vermek yolunu seçtik. (kitabı hiç okunmamış gibi okuyabildiğimi biliyordu) Eve doğru yürürken ilk sayfasını açıp birkaç satır okumak istedim. Yolda okumayı pek sevmem. Eve kadar defalarca bir kenara çekilip, bir-iki paragraf bitene kadar okumak zorunda kaldım.
Eve gidince akşam yemeğinden sonra hemen başına çöreklendim. Hâlbuki görseniz pek de çelimsiz bir şeye benziyor. Kitap 100 sayfa. Ama her sayfasında bir şeyler not etmek zorunluluğu doğunca, anladım ki bu kitap, okunup geri verilecek türde bir kitap değil. Rahmi Bey’e telefon edip, sorunu anlattım. “Not almaya çalışırsan kitabın çoğunu yazman gerekebilir.” dedi. Bir kitabım daha oldu.
Zamane-Engin Geçtan-Metis Yayınları
http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Book.asp?ID=2130
Re: Zamane
Re: Engin Geçtan - Zamane
Kitapla tanışma hikâyenizi öyle güzel anlatmışsınız ki kitabı bulmak, okumak istedim ben de. Kitapla ilgili notlarınızı merakla bekliyorum
Re: Engin Geçtan - Zamane
Kitabın "Türkiye adaletli bir yer değil," başlığıyla açılıyor. Zaman zaman yanımızdan geçip giden küçüklü büyüklü tanıdığımız, tanımadığımız insanların bir şeylerden yakınmaları sokakta yürürken, kitle ulaşım araçlarında, sinemada, tiyatroda kulağımıza çalınıveriyor. Çoğu zaman bunları duymuyor veya duymazlıktan geliyoruz. Algılarımız bu tür, ne yapılacağı pek belirgin olmayan iletileri elemeye başlıyor zamanla. Engin Geçtan’a ise bir kitap yazdırıyor. İnsana küçücük gibi gelen, ama çoğu paragrafını dönüp dönüp kendine, tanımasa da “yanında kim varsa”’lara okumak istiyor.
Günlük hayatta, insanların arasındaki izlenimlerimiz bizleri etkiliyor mutlaka. Çevremizde gördüğümüz tanıdığımız, çoğunluğu da yabancı insanlar; aynı dünyanın daha yakınımızdaki bir coğrafyasını paylaştığımız, olan bitenden daha dolaysız bir etkilenim ortaklığımızın olduğu insanlar. Onların sokakta yürürkenki yüz ifadeleri, çoğunun yüzlerinde bir mutluluk ibaresinin olup olmadığı tabi ki bizi ilgilendiriyor.
Zamane-S:11-13
Bu alıntıların her birisi için sayfalarca şeyler yazılabilir. Burada dilediklerinizi ortak olarak düşünelim diyorum ben. Bir karşılıklı nehir akışı çağrışımlar-düşünümler paylaşımı gibi.
Saygılarımla.
Re: Engin Geçtan - Zamane
Tanım gerçekten çok yerinde üretilmiş.
1940'lı yıllara ait belirlenimleri ise gerçekten çok ilginç buldum. 1940 kuşağı edebiyatını düşündüğünde, o yılların plastik sanartlarına damgasını vurmuş "d grubu" gibi hareketlere baktığımda bu tanımın epey isabetli olduğunu görüyorum. Tartıştığı şeyi gerçekten mesele edindiği için tartışan bir kuşaktan tavşanın suyunun suyunun suyunu içtiği için hiçbir şeyin üzerine kafa yormayan bir kuşağa geçişimizi güzel özetlemiş.
Re: Engin Geçtan - Zamane
(Regresyon,psikolojide savunma mekanizmalarından biri.
Bu savunma mekanizmasını kullanan kişi, sorunlarından kaçmak için çocuksu hal ve davranışlara bürünür. kardeşi olan büyük bir çocuğun yeniden altına kaçırmaya başlaması, sevgilisiyle sorun yaşayan bir kızın bebek gibi konuşmaya başlayarak tartışmadan kaçması, regresyona örnek olarak gösterilebilir.)
Zamane-S:75-76