UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Derin bir mağara oyabilmek

27 Ara 2014
Mehmet Sürücü

Bir sene daha (üzerimden) geçti gitti. İstediğimce okuyamadım (bir sürü kitap yarım yarım duruyor ortalarda-bitirdiklerimden beklediklerimi bulamadıklarım oldu), yazdığım kağıtların harflerle dolu bölümleri, boşluklarının yanında devede…(yazabildiklerimi küçümseyemem-azsayamam), sorun zamanın akıp-uçup gitmesi değil, bunda bir bilinmezlik yok.

Sorun; sorun yarın…

Derin bir mağara oyabilmek bir maharet, başarı gibi geldi bana hep. Yine öyle geliyor. Ama eskisi kadar emin değilim bundan. Gölge gibi uzamak, yoku olmak çok zor değil. Gözünü kapatıp, uyutursun beni. Olur biter. Ama boşluklar, yokluklar; sözcük+cümle=öykü değildi hiçbir zaman. Olmak gerekiyordu yaşamın döndüğü o odağın yüreğinde.

Yeni bir sene koyacaklar önümüze. Aynı çatal-kaşıklarla yeneceğiz.

İyi-kötü boşluk bile değil. Değil paylaşılan sözcüğün kılı-tüyü.

""
“Bu tarla bir zamanlar ekilip biçilirdi.
Sonra herkes tohumlarını aldı bir taraflara gitti.
Ne oldu bilmiyorum, ama iyi olmadı.
Bir bebe patiği, bir yapma gül, bir karınca ölüsü çöpe gitti.
Bir şarabın kırmızısı, kekiğin kokusu, defnenin rengi kaldı.
Davettir;
Gelin dostlar, devam edelim, bırakmayalım, devam edelim.”

Kategori:

Re: Derin bir mağara oyabilmek

Her mağara kendi derinliğincedir. Küçük ya da büyük, dar ya da geniş olması onun mağara olmasının önünde engel olmaz. Tarla gibi mahsul vermez ama mağaraya gömülü tohum belki oraya sığınana birkaç ömürlük misafir olur.