UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Delikli Nazarlık

16 Şub 2009
Barış Acar

Sevgi Soysal
Barış Adlı Çocuk
Ankara: Bilgi Yayınları,
1998: 7-11.

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

* Moderatör Notu: Bu ileti foruma 06 Tem 2009, 15:39 tarihinde gönderilmiştir. Ancak başlıkların birleştirilmesi sırasında bu bilgi korunamamıştır. Aşağıdaki iletilerde yer alan tarih karışıklığı, linklerin çalışmaması ve anlamını kaybeden kimi ifadeler bundan kaynaklıdır.

Kategori:

Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

Uzun zaman olmuş Sevgi Soysal okumayalı. Kitaplarının, Bilgi Yayınevinden çıkan, kapak tasarımlarını Fahri Karagözoğlu'nun yaptığı eski baskıları var bende. Zamanında Ankara sokaklarıyla özdeş olan kitaplardı hepsi de bende.

"Barış Adlı Çocuk" öykü kitabının ilk öyküsü "Delikli Nazarlık". Öyküyü anlatmak zor. Çünkü tümüyle söylemsel düzeyde, tekrarlarla, imalarla, imgelerle kurulmuş öykü. Bunun yanında masalların, halk hikâyelerinin samimi dilini de taşıyor. Bu dille bize aynı insanlarla, aynı nesnelerle, aynı dünyada yaşanan farklı alemleri tanıtıyor.

""
Necip işedi, aman aman işedi, Necip kaka yaptı, aman aman kaka yaptı, bezler, bezler, bezler, halayıklar, beslemeler, urum dadılar, elleri dilleri kopasıcalar, gözleri körolasıcalar, yıkadılar, yıkadılar, yıkadılar. Ha halayıklara ha, ha beslemelere ha, vurun Necip'i sırtınıza, indirin Necip'i merdivenlerden, çıkarın Necip'i merdivenlerden, deh halayıklar deh, deh beslemeler deh, deh aman deh, kafalarına çat küt, kıçlarına çat küt, Necip'in eli yetene kadar, anası, nenesi, dedesi, haminnesi, sütninesi, halayıklara, beslemelere çat küt. Necip'in eli yetince çat küte de pat küte de kendi yetişir oldu, kendi vurur oldu elceğiziyle.

Önce anasının, sonra sütninesinin, sonra haminnesinin, sonra nenesinin, sonra dedesinin, sonra beslemelerin saçını çekti. Nazarlığı kafalarına attı, nazarlığın iğnesini kıçlarına batırdı çıkardı, batırdı çıkardı da, ah nazarlığın omuzunda olmadığı anlar Allah korudu da kem gözler hep başkalarının çocuklarına çarptı. Önce anasına, sonra babasına, sonra sütninesine, sonra haminnesine, sonra dedesine, sonra kel beslemeye eşşek dedi, aman ağzını seviseviversinler, eşşoğlueşşek dedi, aman dilini sevsinler, gonca gül ağzını, lokum dilini, bok dedi, aman yesinler ağzını, anana, babana, dedene, haminnene, nenene deme olur mu! Beslemeye de, halayıklara de, Rum dadıya de, de olur mu oğulcağızım de, oh de.

Bir ara "Yazarlar" da Sevgi Soysal'ı konuk etmeliyiz.


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

Arkadaşlar, daha önce "korsan öykü" uygulamalarında buna benzer şeyler yapmıştım. Şimdi de foruma öyküyü yüklemeden doğrudan öykü hakkında düşüncelerimi yazdım. Forum üyelerinin de benzer şekilde okudukları öyküler hakkında düşüncelerini yazarak, okumuş olan başkalarını da başlık altına düşüncelerini paylaşmaya kışkırtacak şekilde bu tip girişimlerde bulunmasını fışfıklamaya çalışıyorum aslında. Laughing out loud

Burada öykü üzerine söz alalım diye, Sevgi Soysal'ı "Yazarlar" forumunda toplu olarak değerlendirmeyi destekleyen iletileri Semaver'e taşıdım (link).


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

Bu arada, öykünün yukarıda alıntıladığım kısmında da görüldüğü gibi, çocuk büyürken kendisine aksi telkin değilmesine ve bakıcılarına kötü davranması söylenmesine karşılık, dövmeye, iğnelemeye, küfretmeye hep anne babasından başlıyor. Sonra dedesine ninesine geçiyor ve en sonda, yönlendirmelerle, kendisini asıl bakıp büyüten kimselere geliyor. Soysal'ın bunu sezdirmeden bu kadar güzel anlatması müthiş çarpıcı.


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

Latife Tekin’in “Berci Kristin Çöp Masalları” romanı, okurken en çok keyif aldığım romandır. Kulanılan dil romanın yaratmaya çalıştığı atmosferi tamamlıyordu. Okurken farkında değildim bunun, dilin büyüsüne kapılmış sanki nefesimi tutup geziniyordum o gecekondu mahallesinde. Belki Latife Tekin’in ilk okuduğum kitabı o olduğu için belki de belki desini bilmiyorum... Bildiğim şey ne zaman," kullandığı dil farklı olsaydı bu öykü yarım kalırdı" dediğim bir öykü/roman okusam "Berci Kristin Çöp Masalları” aklıma gelir.
Sevgi Soysal’ın “Delikli Nazarlık” öyküsünü okuduğumda da bu romanı nımsadım. "Delikli Nazarlık" anlattığı konu bakımından değil bu konuyu anlatmak için seçtiği dil bakımından çok güçlü bir öykü. Bir bey çocuğunun doğumundan başlayarak bu çocuğun da bir çocuğu oluncaya kadar geçen uzun bir süreyi neredeyse beş sayfada anlattığı bu öykü aslında daha önce de yazdığım gibi okumak için değil dinlemek için.
Nasıl bir çocuğa mama yedirirken, emziriken, altını değiştirirken, bunların hiç birini yapmamışsanız o çocuğu severken, ona dil dökersiniz ya işte öyle yazılmış öykü.
“Aman da aman benim kızım cicilerini mi giymiş o, dedesine el öpmelere mi gidecekmiş o” ya da “aman onun gözlerini yerim ben, parmaklarına kurban olurum, el mi sallarmış o” gibi sözler edilir.
İşte öykü böyle dil dökmelerle örülü. Öyküden bir örnek vereyim;

""
“ ....aman ağzını seviversinler, eşşoğlueşşek dedi, aman dilini sevsinler, gonca gül ağzını, lokum dilini, bok dedi, ...”

Ancak öyküde çarpıcı olan bu dil dökmeler değil sadece, aynı zamanda insanın içini acıtan ağıtlar da var. Öykünün tamamı bir söylence gibi, bir ninenin başka alemlerden başka zamanlardan içli içli anlattığı dinleyenlerin salya sümük ağladığı bir alınyazısı.
Öykü şöyle bitiyor;
""
“Sonra anlatmışlar, ırak akrabalar, hep konular komşular anlatmışlar, anlatmışlar......”


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

Öykü, Barış'ın Öncesi, Sonra'sını yazarak açmak istediği/açtığı tartışma için de başka bir örnek. Bu öyküyü bıraksan roman olur; ama iyi ki olmamış. Aslında birkaç bağlamda okunabilecek bir öykü. Pek çok yaşam barındırıyor içinde. Hikayesi çok uzun.


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

nurtenöztürk dedi ki:
Öykü, Barış'ın Öncesi, Sonra'sını yazarak açmak istediği/açtığı tartışma için de başka bir örnek.

Kesinlikle haklısın. Kurduğu yapı ne kadar güçlü. Kısacık bir öyküde koca bir hayat iniş- çıkışlarıyla, çelişkileriyle, acılarıyla dokunabileceğiniz ve canınızı yakacak kadar sahici.


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

Nurtenlerin de belirttiği gibi bu başlıkta "Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi" makalesine yaptığım muhalefetin tam bir uygulaması gerçekten "Delikli Nazarlık". Bir solukta çıkıveren bir anlatının içine birkaç karakterin koca yaşamları sığdırılıvermiş. Yaşamda geçirdikleri dönüşümler gözler önüne serilmiş.

Bunun yanında anlık bir durumun taşıdığı "basit, sıradan, yaşamdan bir kesit" anlayışının çok ötesinde saptamalar da yapabilmiş öykü. Örnekse:

""
Pişona çiftliğinde tavuklar sık sık kesilir, inekler sık sık doğurur. Beslemeler sık sık kovulur. Bir gün kovulan hamile bir besleme, hamile olduğu için kovulan bir besleme ya da besleme olduğu için hamile kalan bir besleme, kovulduğu için besleme olan bir hamile, kovuldu.

Salt sözcük oyunu gibi görülen son uzun cümle bile, tek başına, bütün bir süreci ele vermesi bakımından roman kıvamında anlatılabilecek bir duruma bedel.


Re: Delikli Nazarlık - Sevgi Soysal

""

Pişona çiftliğinde tavuklar sık sık kesilir, inekler sık sık doğurur. Beslemeler sık sık kovulur. Bir gün kovulan hamile bir besleme, hamile olduğu için kovulan bir besleme ya da besleme olduğu için hamile kalan bir besleme, kovulduğu için besleme olan bir hamile, kovuldu.

bu bölüm, yalnızca Barış'ın belirttiği gibi
""
tek başına, bütün bir süreci ele vermesi bakımından
değil yaşananların sosyal bir çözümlemesi ve sınıf kavramını tarif etmesi bakımından da
""
roman kıvamında anlatılabilecek bir duruma bedel.


Re: Delikli Nazarlık

Daha önce, öykünün de vermiş olduğu coşkuyla, fevri bir tutum sergileyerek Sevgi Soysal'ın "Delikli Nazarlık" öyküsü üzerine düşüncelerimi Semaver Kıraathanesi'ne eklemiştim. (Bkz.: ilgili link) Şimdi burada belki daha detaylı üzerinde durabilmek fırsatı yakalarım.


Re: Delikli Nazarlık

Yazar, biribirlerine zıt iki kavramı gayet başarılı kullanmış öyküsünde. Mizahi anlatım tarzını rahat bir anlatımla okura sunarken, acı hayatların hüznünü ve ironiyle örgülediği olayları koşut olarak dile getirmiş. Necip karakteri itici olmasına karşın, onun o çocuk halleri, yaramazlıklarını biraz sevimli, biraz da hoşgörülecek bir tip olarak algılatıyor. Yanlış bir terbiye sisteminin olumsuzlukları, çocuğa iyi terbiye verememiş büyüklerine saygısızlık olarak dönerken, asıl zararı beslemeler, dadılar, ezik insanlar fiziksel eziyet olarak ta görüyor. Hiciv temeline oturtulmuş, rahat okunan, farklı bir üslupla kaleme alınmış bu öykü, okur zihninde kalıcı bir iz bırakıyor.


Re: Delikli Nazarlık

Bu öyküyü daha önce Bir Nefeslik Ara sayfasında okumuştuk diye hatırlıyorum. Tekrar okudum keyifle. Dili ne kadar güzel, ne kadar akıcı kullanmış Sevgi Soysal. Trakya taraflarında konuşulan bir dil değil mi?

""
“Pişona çiftliğinde tavuklar sık sık kesilir, inekler sık sık doğurur. Beslemeler sık sık kovulur. Bir gün kovulan hamile bir besleme, hamile olduğu için kovulan bir besleme ya da besleme olduğu için hamile kalan bir besleme, kovulduğu için besleme olan bir hamile, kovuldu.”

Cümlede söz edilmeden hamile kalan beslemenin şımartılan oğuldan hamile kaldığı ne güzel sezdirilmiş. Nazarlık bile taraf tutuyor sanki, nazar bile varlıklı çocuğa ilişmişyor, beslemenin gayrimeşru çocuğunun haşlanmasına neden oluyor.


Re: Delikli Nazarlık

""
Nazarlık bile taraf tutuyor sanki, nazar bile varlıklı çocuğa ilişmişiyor, beslemenin gayrimeşru çocuğunun haşlanmasına neden oluyor.

Elif, çok güzel ifade etmiş öyküdeki en can alıcı noktalardan birini. Hemen her şey ve herkes, Selanik eşraflarından birinin oğlunun çevresinde gözünün içine bakarak pervane olmuş bir şekilde konumlanmışlar. Yazar, bu sosyal düzeni harika bir şekilde birkaç sayfaya sığdırmayı başarmış.


Re: Delikli Nazarlık

""
Hasan Parlak yazdı:

Yanlış bir terbiye sisteminin olumsuzlukları, çocuğa iyi terbiye verememiş büyüklerine saygısızlık olarak dönerken, asıl zararı beslemeler, dadılar, ezik insanlar fiziksel eziyet olarak ta görüyor.

Hasan Parlak'ın bu sözlerine -bir parça haklılık payı olmasıyla beraber- katılmıyorum. Yazar, öyküsünde Necip'in uçarı hâllerini bir terbiye edilme(me) sorunsalına doğrudan bağlamıyor kanımca. Asıl mesele, çocuğun etrafında konumlanmış yerleşik düzen ve bu düzenin kişilere yaklaşımıdır. Bu durum inançlara kadar yansımış:

""
... Ah nazarlığın omuzunda olmadığı anlar Allah korudu da kem gözler hep başkalarının çocuklarına çarptı.

Yukarıdaki alıntı bu yaklaşımı güzel bir şekilde somutluyor. Her zaman oylar Necip'ten yana. Necip'in "hataları, olumsuzlukları, sıkıntıları" , "şımarıklık, dalgınlık, zaaf" diye hoş görülürken; öteki çocuğun veya beslemeninki böyle adlandırılmayacaktır. Aslında iki çocuk da kurulu bir düzene ayak basıyorlar ve her şey onlar dünyaya gelmeden belirlenmiş durumda. Soysal, bunu birkaç tümceye başarılı bir şekilde sığdırmış:

""
Geldi de dünyaya ne oldu? Ne vardı da geldi dünyaya?

""
...Kustu yedi tokadı; bağırsakları bozuldu, yedi tokadı; karnı ağrıdı, yedi tokadı; nasıl yemesin? Bütün bu tokatlar onu beklemiyor muydu?


Re: Delikli Nazarlık

""
Önce anasının, sonra sütninesinin, sonra haminnesinin, sonra nenesinin, sonra dedesinin, sonra beslemelerin saçını çekti. Nazarlığı kafalarına attı, nazarlığın iğnesini kıçlarına batırdı çıkardı, batırdı çıkardı da, ah nazarlığın omuzunda olmadığı anlar Allah korudu da kem gözler hep başkalarının çocuklarına çarptı. Önce anasına, sonra babasına, sonra sütninesine, sonra haminnesine, sonra dedesine, sonra kel beslemeye eşşek dedi, aman ağzını seviseviversinler, eşşoğlueşşek dedi, aman dilini sevsinler, gonca gül ağzını, lokum dilini, bok dedi, aman yesinler ağzını, anana, babana, dedene, haminnene, nenene deme olur mu! Beslemeye de, halayıklara de, Rum dadıya de, de olur mu oğulcağızım de, oh de.

Bu paragraf üzerine şöyle demiştim:

""
...çocuk büyürken kendisine aksi telkin değilmesine ve bakıcılarına kötü davranması söylenmesine karşılık, dövmeye, iğnelemeye, küfretmeye hep anne babasından başlıyor. Sonra dedesine ninesine geçiyor ve en sonda, yönlendirmelerle, kendisini asıl bakıp büyüten kimselere geliyor. Soysal'ın bunu sezdirmeden bu kadar güzel anlatması müthiş çarpıcı.

Buradaki kastım elbette Sevgi Soysal'ın topluma nüfuz etmiş sınıfsal tutumu kör parmağım gözüne yapmadan tüm çarpıcılığıyla ortaya sermesi.


Re: Delikli Nazarlık

Bu öyküden çok zengin bir müzikal olabilirmiş. Müzik, Barok.


Re: Delikli Nazarlık

Evet, özellikle iğnelerin önce “batırmayı öğretenlere batması” öyküyü okurken benim de dikkatimi çekti ve yazarın bu davranışları Necip’in her zamanki şımarıklıklarıymış gibi anlatmaya devam etmesi ve mesajı hissettirmeden verişi çok güzeldi.

“Pişona çiftliğinde tavuklar sık sık kesilir, inekler sık sık doğurur. Beslemeler sık sık kovulur…”

Beslemelerin durumu da bu ifadeyle çiftlikteki doğal akışın içine çok güzel yedirilmiş bence.
(Barışcım gözlerin yaşarmıştır mesajımı görünce, şöyle bir “hmmmm” demişsindir kesin Laughing out loud )


Re: Delikli Nazarlık

Uzun hikâye ilgililerine merhabalar diyerek başlayayım. Uzun zamandır bu forumu takip etmekle birlikte sözle katılmam biraz geç oldu. En kısa zamanda söyleşmek üzere...


Re: Delikli Nazarlık

Merhaba Hikmet K., yorumlarını merakla bekliyoruz.


Re: Delikli Nazarlık

""
Uzun hikâye ilgililerine merhabalar diyerek başlayayım. Uzun zamandır bu forumu takip etmekle birlikte sözle katılmam biraz geç oldu. En kısa zamanda söyleşmek üzere...

Merhaba, hoş geldiniz.


Re: Delikli Nazarlık

Öykü insanların sınıfsal farklılıklarının o sabit, değişmez görünen geleneksellik içinde bile ne kadar da açık olarak yaşadığını çok başarılı anlatıyor. Bundan önceki konuşmalarda da farklı örneklerle herkes bu durumdan bahsetmiş... Öyküdeki ağız, karşılıklı konuşmalar vb konuşlarda daha önceden konuşmuştuk.


Re: Delikli Nazarlık

Sevgi Soysal'ın bu güzel öyküsü hakkında hissettiğim ve düşündüğüm bir çok şeyi şurada yazmışım. Ancak bu öyküyü çok sevdiğimi buradan yenilemek isterim.