UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

17 Oca 2010
Enes T

"Dördüncü Sevgiliyi Ararken"
Cahit Sıtkı Tarancı
Can Öykü Antolojisi
Can Yayınları, 2007, İstanbul
sf. 11-13

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Şiirlerinden tanıdığımız lise yıllarımızın unutulmaz şairi C.Sıtkı Tarancı'nın öyküsüyle devam ediyoruz. Keyifli okumalar.


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

""
"İkinci sevgilim bir daktilodur."

Bu cümleyi ilk okuduğumda anlatıcının ikinci sevgilisinin yazarlık mesleği (ya da yazmak uğraşı) olduğunu düşünmüştüm. Bir sonraki cümleyi okuyunca fark ettim bu "daktilo"nun eskiden "daktilo kız" da denilen, görevi yazışmaları daktiloya çekmek olan bir sekreter olduğunu Smile

Öykünün dili, yazılma tarihini hemen açık ediyor. Özenle arka arkaya sıralanmış "edebî" cümlelerin "cerbeze, saffet" gibi artık günlük hayatta pek fazla karşılaşmadığımız kelimelere yataklık etmesini kastediyorum.

""
nükhet: güzel koku
şevkiye: şevkli, neşeli, istekli
süleyha: yumuşak huylu, sakin kadın
Kaynak: Büyük Türkçe Sözlük


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Bu metnin bir öyküden çok bir denemeye yakın düştüğü kanısındayım. Anlatıcının sözünü ettiği üç farklı yaş grubundan (üç farklı mizaçlı) kadını[*] gerçek kişilerden çok idealize edilmiş "kadın" kavramının üç ayrı veçhesi olarak değerlendiriyorum. Bu haliyle yazarın "bir erkek bir kadında neleri arar, neleri özler, neleri önemser?" gibi bir soru etrafında egzersiz yaptığı düşüncesindeyim. Karakterlerin gerçekliğine iknâ olamamaktan çok öykünün bu kaygısının apaçık meydanda olması beni öyküden uzaklaştırıyor. Sanki bir binayı boyamak için etrafına inşa edilmiş iskeleler sökülmemiş gibi hissediyorum bu nedenle. Ve bu öyküde o iskelelerin sökülmemiş olması bana pek hoş görünmüyor. Sanık savunmanın.

[*] 14 yaşındaki kızı "kadın" olarak adlandırmanın pek doğru olmayacağının farkında olmakla birlikte, öykünün yazıldığı 1939 tarihinde durumun pek öyle olmadığını anlıyorum. En azından 28 yaşında bir adamın 14 yaşında bir kızla arkadaşlık etmesinin pek olağanüstü bir yanı yokmuş gibi anlatılıyor.


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Laughing out loud

""
"İkinci sevgilim bir daktilodur."
Bu cümleyi ilk okuduğumda anlatıcının ikinci sevgilisinin yazarlık mesleği (ya da yazmak uğraşı) olduğunu düşünmüştüm. Bir sonraki cümleyi okuyunca fark ettim bu "daktilo"nun eskiden "daktilo kız" da denilen, görevi yazışmaları daktiloya çekmek olan bir sekreter olduğunu
Laughing out loud
Aynı hataya ben de düştüm. Sevgilisini öylsenie övmüş ki, başaka birini düşünmek aklıma gelmedi sanırım.


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

""
Bu metnin bir öyküden çok bir denemeye yakın düştüğü kanısındayım. Anlatıcının sözünü ettiği üç farklı yaş grubundan (üç farklı mizaçlı) kadını[*] gerçek kişilerden çok idealize edilmiş "kadın" kavramının üç ayrı veçhesi olarak değerlendiriyorum. Bu haliyle yazarın "bir erkek bir kadında neleri arar, neleri özler, neleri önemser?" gibi bir soru etrafında egzersiz yaptığı düşüncesindeyim. Karakterlerin gerçekliğine iknâ olamamaktan çok öykünün bu kaygısının apaçık meydanda olması beni öyküden uzaklaştırıyor.

14 yaşındaki Nükhet'i kendisini realiteden uzaklaştırdığı için sevdiğini söylerken, Daktilo Şevkiye'yi de realist olduğu için sevdiğini söylüyor. Nükhet ve Şevkiye anlatıldığı kadarıyla iki apayrı uç gibi gözüktü bana, bir insanın ikisine de aşık olması bana biraz absürd geldi. Dolayısıyla, Eren'in yukarda yaptığı yoruma katılıyorum Good


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Öykü üzerine söyleyeceğim sözü Eren söylemiş. Sağolsun. Hani bir tema belirlenmiş ve yazar da aklına geleni yazmış gibi... Smile


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

eren dedi ki:
Bu haliyle yazarın "bir erkek bir kadında neleri arar, neleri özler, neleri önemser?" gibi bir soru etrafında egzersiz yaptığı düşüncesindeyim. Karakterlerin gerçekliğine iknâ olamamaktan çok öykünün bu kaygısının apaçık meydanda olması beni öyküden uzaklaştırıyor. Sanki bir binayı boyamak için etrafına inşa edilmiş iskeleler sökülmemiş gibi hissediyorum bu nedenle. Ve bu öyküde o iskelelerin sökülmemiş olması bana pek hoş görünmüyor. Sanık savunmanın.

Madem yine üstlenmedi kimse savunmayı; iş başa düşüyor.

Kazın ayağı öyle olmaya-da-bilir. Şöyle ki; yazarı sırf bunları yazdığı için birkaç cümle içinde infaza vermek gayet rahat. Oysa niyetiyle, toplumsal/ cinsel kimliğiyle bir bireylik durumuyla karşı karşıyayız aynı zamanda. Şunu söylemeye çalışıyorum: İki şeyi birbirinden iyi ayırmalı. Yazarın niyeti mi yargıladığımız, yoksa niyetini dilselleştirme biçimi mi? (Açıkça bir [url=http://tr.wikipedia.org/wiki/Yabanc%C4%B1_(roman)]Meursault[/url] çelişkisi yaratmaya çalışıyorum burada.) Niyeti yargılıyorsak en günahsız olanımız atsın ilk taşı. Dilselliği (edebîliği) yargılıyorsak, nice hünerin arasından niyetten kalkarak dili suçlamak niye?

Söz saldırmanın! (Savunma'nın karşıtı bu olmalı, öyle değil mi?) Laughing out loud


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Kadınlar üzerinden tariflenmiş gibi görünse de sanki hayata bakışını, hayat felsefesini belirleme derdinde olan bir adam vardı öyküde. Kadın tarifleri üzerinden, söz konusu kadınlara öykünerek aldığı kıvam ifadelenmiş. Bir sevgilinin uysallığı ve sessizliği, bir diğerinin pervasızlığı ve çenesiyle atbaşı giden zekası, ve üçüncü sevgilinin -- tene ilişkin tutkuları tarifleyen --- özellikleri yazarımızın voltranı oluşturmasına yetmemiş belli ki. Smile
Dördüncü sevgilinin arayışı diğer üç sevgilinin reddi aynı zamanda. Yani evrildiği noktaları geride bırakıp yola devam dediğini görüyoruz. "Değil, o da değil" sendromu da denebilir bu duruma. Anlamla ev yapılmaz zira...


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Barış Acar dedi ki:
Yazarın niyeti mi yargıladığımız, yoksa niyetini dilselleştirme biçimi mi? (Açıkça bir [url=http://tr.wikipedia.org/wiki/Yabanc%C4%B1_(roman)]Meursault[/url] çelişkisi yaratmaya çalışıyorum burada.) Niyeti yargılıyorsak en günahsız olanımız atsın ilk taşı. Dilselliği (edebîliği) yargılıyorsak, nice hünerin arasından niyetten kalkarak dili suçlamak niye?

Eğer Barış'ın "niyet" kelimesiyle kast ettiği şeyi doğru anladıysam, yazarın niyeti değil beni ilgilendiren burada. Metin hakkında hiçbir bilgi verilmemiş olsaydı (hangi kitaptan alındığı, kim tarafından hangi tarihte yazıldığı, vs.) bu metni "başarılı bir öykü" olarak görmezdim. Hoş şimdi de öyle görmüyorum ya... Yazarın niyetiyle ilgili söyleyebileceğim tek şey, onu anlayamadığım olabilir herhalde.

Metne dönecek olursak: anlatıcıyı bir kişi olarak göremiyorum bir türlü, yani onun gerçekliğine iknâ olamıyorum. Üç farklı yaşta ve mizaçta "kadın" da bana inandırıcı gelmiyor. Birinin masumiyeti, ötekinin neşesi, bir diğerinin tenselliği. Hepsi de idealize edilmiş gölgeler. Ama hiçbirinin kimin gölgesi olduğu belli değil. Demek istediğim, metin bir şey söylüyor elbet bana, ama bir öykü gibi söylemiyor onu, başka türlü, meselâ bir deneme gibi söylüyor.


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

eren dedi ki:
Metne dönecek olursak: anlatıcıyı bir kişi olarak göremiyorum bir türlü, yani onun gerçekliğine iknâ olamıyorum. Üç farklı yaşta ve mizaçta "kadın" da bana inandırıcı gelmiyor. Birinin masumiyeti, ötekinin neşesi, bir diğerinin tenselliği. Hepsi de idealize edilmiş gölgeler. Ama hiçbirinin kimin gölgesi olduğu belli değil. Demek istediğim, metin bir şey söylüyor elbet bana, ama bir öykü gibi söylemiyor onu, başka türlü, meselâ bir deneme gibi söylüyor.

Eren'in demek istediğini anlıyorum elbette. Ama benim bu tür yapıtlara karşı bir sempatim var. Çok da açıklayamıyorum. Yalnızca bir dönemin edebiyat biçemi gibi görünen bu anlatım, bu yaklaşım, bu deyiş üslubu bana hiç yadırgatıcı gelmiyor. Bugünün kriterleriyle değerlendiremiyorum bu yapıtları; tip-karakter, olay örgüsü, sahihlik gibi ölçütler de işlemiyor burada. Uçlara çekmek pahasına belki şöyle diyebilirim; bir mitolojik öyküye inanır gibi inanıyorum onlara. Bundan sonra dilin, yazının, anlatımın keyfine diyecek yok benim için. Böyle bir şey işte...


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Barış Acar dedi ki:
Eren'in demek istediğini anlıyorum elbette. Ama benim bu tür yapıtlara karşı bir sempatim var. Çok da açıklayamıyorum. Yalnızca bir dönemin edebiyat biçemi gibi görünen bu anlatım, bu yaklaşım, bu deyiş üslubu bana hiç yadırgatıcı gelmiyor. Bugünün kriterleriyle değerlendiremiyorum bu yapıtları; tip-karakter, olay örgüsü, sahihlik gibi ölçütler de işlemiyor burada. Uçlara çekmek pahasına belki şöyle diyebilirim; bir mitolojik öyküye inanır gibi inanıyorum onlara. Bundan sonra dilin, yazının, anlatımın keyfine diyecek yok benim için. Böyle bir şey işte...

Mitolojik öykü benzetmesi güzel oldu burada. Ben de düşüncelerimi yazarken aklıma mitolojik öyküler ve hemen sonrasında da Lord Dunsany öyküleri geldi. Kendimce o öyküleri bu bağlamda nasıl savunabileceğimi düşündüm. Bu noktada da, yine Barış'ın işaret ettiği, "öykünün yazıldığı dönem" önem kazanıyor kuşkusuz. Yine de ortada (1904 senesinde son nefesini vermiş) bir Çehov gerçeği var.


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Güzel söylemişsin Eren. Laughing out loud

Toplumsal belirlenim olarak bu düşünceyi devam ettirecek olursak; Çehov'un arkasında Tolstoy ve Dostoyevski vardı. Bizim edebiyat dünyamızda ise (ast üst olarak değil ama yazınsal yetkinlik anlamında söylüyorum elbet) Ahmet Mithat ve Nabizade Nazım var.


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

Eren, öyküden çok denemeye yakın demiş. Belki yaşamda karşılık bulmayacak(!) bir durum var. Adam azıcık da olsa suçluluk duymaz mı, birine ötekinin ismiyle seslenmez mi, seslenip de hovarda seni diyerekten birinden şırraak diye bir şamar yemez mi, bunun korkusunu taşımaz mı, sevgilileri durumu bilir, buna aldırmaz mı... Belki, mesajı var, aradığınız özellikleri tek bir kadın-erkekte bulursanız üç dört parçaya bölünmekten, hovardalık, çapkınlık etmekten kurtulursunuz ama aradığınız özellikler bakın şunlar şunlar olsun demek maksadıyla da yazmıştır belki Tarancı.

İki öyküyü peş peşe okuduğum için bana hoş gelen bir tezatlığa tesadüf ettim. Değirmen’in anlatıcısı, “Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?..” diye soruyordu. Cahit Sıtkı’nın anlatıcısı kalbini, kalbindeki sevgiyi nasıl taksim ettiğini anlatıyor ve bölünmekten usanmış olsa da o kadınların kendisini nasıl mutlu ettiğini...
Hoca misali, evet dedim, Ali’nin öyküsündeki anlatıcıya, unutmuşuz, demek böyleymiş esaslı sevgi! Sonra dönüp Tarancı’nın öyküsündeki anlatıcıya da evet, haklısın, dedim söz konusu olan insanın mutluluğuysa, iyi demiş miyim?


Re: Cahit Sıtkı Tarancı - Dördüncü Sevgiliyi Ararken

elif cinar dedi ki:
iyi demiş miyim?
Zor bir soru. Bilmiyorum. Smile Düşünceli