UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Bir Karanlık Hikayesi

23 Eki 2012
Doruk Çağrı Çifteler

-1-
“Baba! Geliyorlar”
Elini tutan çocuğu ilk defa görüyordu. Altı, en fazla yedi yaşlarında siyah saçlı, saçlarını yana taramış (Hitlerin ufaklığını hatırladı), ceketi gömleği kravatı ve baklava dilimli süveteriyle yanında duruyordu.İri gözleri şaşkınlık içinde bir babasına bir kapıya bakıyordu. Korksa bile belli etmediği kesindi. Elini hiç bırakmaya kalkmıyor, çok da sıkmadan soğukkanlılıkla duruyordu.

Oğlum. Ne zaman doğmuştu, ne ara büyümüştü. Hiç bir şey hatırlamıyordu. Bir şekilde oğluydu ve tıpkı kendisine benziyordu. Kapıdakileri gördüğünde, bütün bunları geride bıraktı. Kapı aralığından geçenlerin bir çeşit böcek veya sürüngen olabileceklerini düşündü. Solucanlar… Ön safta onlar vardı. Minik minik sürüsüne bereket…

Hızlıca içinde bulunduğu odaya göz attı. Karşısındaki kapıdan başka bir pencere veya bir çıkış yolu yoktu. Dört duvar ve bir kapı. Ahşap görünümlü ve tokmağı içeri taraftaydı. Gözetleme deliğinin üzerinde altın bir 7 rakamı kapıya çakılmıştı.

Kapı açıldı. “Baba! Geldiler.” İnsan ve hayvan karışımı bir yaratık içeri süzüldü. Sürüngen ayaklı bir omurgalı, hemen arkasından dev sıçan kafalı insan vücutlu diğeri gözüktü. Soğukkanlı olmak her zaman işe yaramıyordu. Beyni ışık hızında çalışıyordu. Çözüm… Yoktu. Sorunum, sorunumuz bir silahımızın olmayışı.

İkincisinin ardından gelenin derisi yoktu. Etleri kanlı ve dışarıda sarkıyordu. Her uzvu farklı hayvana ait gibiydi ama hangileri olduğunu çıkaramıyordu. Sürüngen olanı, ayaklarına dolanmadan, sıçan, kulağını kemirmeden, geriden gelenlerin hepsini görebilecek miydi? Daha da önemlisi bunlardan nasıl kurtulacaktı? Beni alın lütfen. Oğluma dokunmayın.

Sakinliği, kaderine, kaderlerine boyun eğişleri tepelerinde duran lambanın sönmesi ile sona erdi. Soğuk ter, saçlarının içerisinden omuriliğini, yanaklarını sonra da tüm vücudunu sardı. Panik kıvılcımı ateş almıştı. Karanlık kendisi kadar oğlunu da etkilemiş miydi? Göremiyordu ama hissedebildi. Elleri ikisinin de sırılsıklam olmuş kulakları dışarıdaki seslere kapanmıştı. Kör (ve sağır) olmuşlardı. Karanlıktı ve ikisi de beyaz noktalar görmeye başlamışlardı bile. Delirmek böyle olmalıydı.

Kasıldı, dişlerini sıktı, tam çığlık çığlığa koşmaya başlayacaktı ki yatağında gözlerini açtı. Işık, her şeyin yoluna gireceğini söyleyen ışınlar kümesi. Baştan aşağı sırılsıklam oluşu, gözlerinden akan yaşlar, hiç bir şey onu şu anki halinden daha fazla rahatlatamazdı. Gece lambası ışığı, yatak odası lambasını kapatınca otomatik devreye giriyordu. Aslında her oda için geçerliydi bu durum, hatta koridorda bile bir tane vardı.

“Hadi hayatım uyu, yok bir şey” dedi karısı. Su içmek için mutfağa doğru giderken aklında siyah parlak gözleriyle oğlu kalmıştı. Bildiği tek bir şey varsa oğlunun saçlarını hiçbir zaman yana taramayacağıydı.

Bir oğlu olacaktı, evet ama en azından dört ayı vardı. Ayrıca sorumluluk almaya da hazırdı. Bu kabus, bilinçaltının ona oynadığı baba olma korkusu adlı oyun olamazdı. Karanlıktan kim korkar oyunu olabilirdi. Karanlıktan kaç, aydınlığa koş. Karanlıktan kaç, aydınlığa koş.

Mutfaktan döndü, yatağa uzandı. Oğlum karanlıktan korkmayacak. Oğlu onun yaşadıklarını yaşamayacaktı ki neden korkacaktı karanlıktan? Kabusun çok mantıksız olduğuna kanaat getirerek uyudu.

Kategori:

Re: Bir Karanlık Hikayesi

Öykünün rüyadan kaynaklanan fantastik dokusu anlatıcı yüzünden kesintiye uğramış gibi geldi bana. Başka anlatıcılarla birkaç deneme yaptıktan sonra eksikler, sarkan yerler göze batmaya başlayacak bana kalırsa...

Üzerine çalışmak için güzel fırsat.
Ellerinize sağlık.


Re: Bir Karanlık Hikayesi

Bitmemiş bir hikaye olduğunu, devamının gelebileceğini yazmayı unutmuşum. Farklı anlatıcılar denenebilir, üzerine hiç düşünmemiştim. Teşekkür ederim.