Betim Atölyesi
Beş duyuya ait betimlemeleri zenginleştirme, metaforlar oluşturma çalışması.
Bir mekân seçilir; beş duyuya uygun zengin verilerin olacağı bir mekan olması önerilir. Örnek: Tiyatro, zengin bir otel mutfağı....
İsterseniz sadece burnunuzu isterseniz gözünüzü isterseniz kulaklarınızı vs. isterseniz hepsini birden takip ederek bir metin yazılır olabildiğince betimlemelere dayalı...
Örnek:
""
Kırmızı kadife perde, yer yer ipleri çıkışmış ve toz içinde olmasına rağmen 3 metrelik boyuyla hala ihtişamlı günlerini anar gibiydi sahnenin, ellerim bir yaşlının derisi gibi pul pul atmış yumuşacık yüzeyini okşadı. İzleyicilerin sıkış tepiş fısır fısır olduğu fuayede buram buram parfüm kokuları görünmez bir bulut olmuş boğazımı sıkıyordu nefes alamıyordum önümdeki püsküllü, tüylü kokoşları ittire ittire tuvaletin ferah deterjan kokusuna kendimi zor attım.
Re: Betim Atölyesi
Betimle atölyesinden de güzel üretimler çıkacağına eminim. Sabırsızlıkla bekliyorum yazılacakları.
"Ne bekliyorsun, sen de bir iki satır karalasana" diyenleri duyar gibiyim.
Re: Betim Atölyesi
Şu anda sesim gelmiş olmalı. Geldi mi?
Re: Betim Atölyesi
Re: Betim Atölyesi
Kırmızı kadife perde, yer yer ipleri çıkışmış ve toz içinde olmasına rağmen 3 metrelik boyuyla hala ihtişamlı günlerini anar gibiydi sahnenin, ellerim bir yaşlının derisi gibi pul pul atmış yumuşacık yüzeyini okşadı. İzleyicilerin sıkış tepiş fısır fısır olduğu fuayede buram buram parfüm kokuları görünmez bir bulut olmuş boğazımı sıkıyordu nefes alamıyordum önümdeki püsküllü, tüylü kokoşları ittire ittire tuvaletin ferah deterjan kokusuna kendimi zor attım. Bembeyaz mermerin soğuk yüzüne başımı yasladım, bir süre kollarımın gölgesinde, tenime geçen serinlikle, midemi sakinleştirmeyi denedim. Çeşmenin kaldırılacak ya da çevrilecek bir kulbu yoktu.Ben aval aval bakınırken, aynadan bana gülümseyen, kuyruklu mosmor ışıltılarla çevrili bir çift göz gördüm, kırmızı boyalı geyşa dudaklarını büzüştürerek, sözcükleri harcamaktan korkarcasına kısık bir sesle ama alaycı bir kıkırdamayı da gizlemeyerek "Sensörlü" dedi. Ellerimi tam altına getirince, içinde bir sürü gözyaşı tutmuş, dokunduğunda ağlayan kadınlar gibi foşladı çeşme. Sıcak su ellerimi gafil avlamıştı kıpkırmızı oldu teni, hızla çektim ellerimi. Kadının kıkırdaması direkt kahkahaya dönüştü. Sinirle çarparak kapıyı çıktım. Tahta kapı taklayarak kapandı ardımdan kırmızı dudaklı yavşak kahkahalı surata. Tekrar kendimi koku denizinin ortasında buldum, gözlerim kapalı kulaç ata ata kapıya yanaştım, nefes alacak bir delik, temiz hava alacak bir pencere arandım. Kabarık saçlı süslü bir sürü kadın ve takım kıyafetli bir sürü adam arasında sıkışıp kalmıştım. İnsanlar tiyatroya gitmek için bayramlıklarını mı giyerler ki. Herkes bir eleştirmen edasında yüzlerinde ekşi buruşukluklarla konuşuyor, sahnedeki oyuncuları grotesk oyunculuk akımından gelir gibi abartarak taklit ediyorlardı. Tekrar koltuğuma dönmeye karar verdim, duvara tutuna tutuna ilerledim. Yaşlı kadın teni gibi yer yer kahverengi lekeli ve sarıya çalan kirli beyaz yağlı boyalı duvar, zamanın aşındırması ve yağlı insan derisinin temasıyla iyice parlaklaşmıştı. Merdivenlere gelince duraksadım kırmızı halıdaki ayak izlerine takıldı gözüm, çamurlu ayaklarıyla 4. Sıraya dek ilerleyen pasaklıyı tesbit etmek için yüzlere baktım. Sıralarına gömülenler, oyundan daha çok yanındaki sevgilisiyle alakadar olanlar, süslü saçları bozulmasın diye arkasına yaslanmadan baston yutmuş gibi oturanlar arasında, ezik büzük duran üstü başı dökülen gri ceketli adamı mimledim. O olmalıydı, ayakkabılarını görmek için sıranın başında durup baktım, kimi ayaklarını kavuşturup arkaya kıvırmış kimi iyice ileri yaymıştı, sıranın ortasındaki gri ceketli adamın ayakkabılarını göremesem de kendimce emindim çamurlu ayakların ona ait olduğuna.
Sahnenin sağ tarafındaki kırmızı kapıda ışık yandı, uzaktan mekanik ama çok net duyulan anons beni gafil avlayıp zıplattı."Mobil telefonlarınızı kapatın, iyi seyirler" ded bir sultan edasıyla.Buyurgan tınısı direkt yerime oturttu beni de. Koltuğa gömüldüm, önümdeki kadının horoz ibiği saçları görüş alanımın yarısını kapladığından tekrar dik oturdum. En sonunda dayanamadım kadının omzuna sertçe dokundum.
Re: Betim Atölyesi
Egemen'e iki sorum olacak:
"...çevrilecek bir kulbu yoktu." Burayı anlamadım.
Ayrıca Egemen arkadaşımız bu örnekleri artırırsa, konuyu daha iyi anlayacağım.
Re: Betim Atölyesi
sıkış tepiş kullanılır, manası iyice birbirine girmiş sıkıştığın ruhuna darlıklar getiren tepişecek yer bırakmayan bir kalabalıktır. Fısır fısır konuşmaktan aktarma yaptım diğerleri de betimleme uyduruklarım sınırlarımı zorlamaya çalışıyorum. Yeni tanımlar yeni betimler bulmak adına ... kaymaklı ekmek kadayıfı tarifi gibi olan beğenilerinizi aldım sabah kahvemle tadını çıkarıyorum efendim. Kulbu - sapı kaldırılacak bir tutacağı yok manasında ...
örnekler gelecektir... ama sizin de eliniz armut toplamasın canım
Re: Betim Atölyesi
Neredeyse çivit mavisi bir tadı vardı. Çayda dolanan kaşık şıkırtısı gibi, hınzır bir arkadaşın kulak memenize hafif bir fıske atması gibi, göze kaçan kirpik gibiydi. Tuzlu, acıya yakın.
Re: Betim Atölyesi
Sevgili Egemen'in betimlemelerle bezeli metnini okudum. Belli bir konusu ve zamanı olan ancak öykünün kendini tamamlayabilmesi için kapatılması gereken bazı halkaları bulunan bir metin bu. Kullanılan öğeler ve tasvirler hedeflendiği gibi insanın beş duyusunu da harekete geçiriyor.
Bu iki yerde tekrarlanan "gafil"lerden biri atılırsa,
Yaşlı benzetmelerinden biri kaldırılırsa,
ve de
yerlerdeki çamurun sorumlusunu neden bu denli merak ettiğini sezer gibiyim ama yine de bu adamın kim olduğunu öğrendiğinde civarda ki kokoşlarla bu adam arasındaki tezatlığın kendiğisi için ne anlam ifade ettiğini dillendirip çemberi tamamlasa tadından yenmez bir öykü olacak.
Ellerine sağlık Egemen.
Re: Betim Atölyesi
Re: Betim Atölyesi
Nurten öneriler için teşekkürler en azından biri tepki verdi
öykü olarak kurmadım ama eninde sonunda bir öyküye dayandı sanırım bu yüzden kapatmayı düşünmedim halkayı demlenmeye bırakalım bakalım. Bahsettiğin yerler tekrardan dolayı dikkat çekiyor ona da el atacağım.
Re: Betim Atölyesi
"En azından balkondan el sallayayım diye aklından geçirerek şöyle bir toparlanıp kalkacak gibi oldu ancak sıcacık yataktan ayaklarını çıkarır çıkarmaz buz gibi soğuk içini ürpertti. Ayaklarını mor çiçekli nevresimin örttüğü yatağın içine doğru çekiverdi. Sıcacıktı yatağın içi. Tekrar uyumayı denedi ancak saatin yelkovanından çıkan hamamböceğinin tahta üzerinde yürürken çıkardığı o ürpertici sesi anımsatan sinsi ses uyumasına engel oldu. "
Sevgili Nurten,
Kesinle daha fazla yazmalısın.
Sabahları benim halimi öyle güzel tarif etmişsin ki hele o çarşaflar, rahatlatıcı vanilya lavantalı yumuşatıcı kokuyorlarsa. Hele dışarı çıkan kolun üşüyor ve içine girince yorganın, kendine geliveriyorsa o sıcaklıkla gülümsüyorsa organların, geceleri yanmayan merkezi sistem ısıtma petekleri sabah tam eşin evden çıkarken inadına sıcacık dolandırıyorsa odada soluğunu tüm gece donan bedenin de mayışıverir o yataktan çıkmak imkansızlaşır. Sigara içmeyen bir insan olarak da sinematografik olmuş anlatımın =)) ellerine sağlık bakalım başka betimleyecek olan var mı?
Yok mu şöyle yağmurlu bir günde sırılsıklam oluşunu anlatacak yada kurban bayramında mezbahanede bir bıçak olacak ya da karda donmak üzere olan bir adamın iç sesi olacak muhsin yazıcıoğlunu anarak
Re: Betim Atölyesi
Bu öneri;
"ne biçim yazmışsın, sık sık yaz ki yazdıkların bir şeye benzesin" demek mi?
yoksa,
"neden sık yazmıyorsun, bizleri mahrum bırakıyorsun bu güzellikten" demek mi?
Re: Betim Atölyesi
Saınırım ikincisi, zira ben de öyle düşünüyorum.
Re: Betim Atölyesi
Re: Betim Atölyesi
Gözleri yumuk, uykusunda mırıldanıyor, sonra başı kayıyor kolumdan.O zaman uyanır gibi olup tekrar, gömleğimin iyice ıslattığı kıvrımına yapışıp, başlıyor mocck mocck sesleriyle emmeye. Kıpırdamıyorum, uyanmasın diye. Burnuma, iyi temizleyemediği kakasının keskin kokusu çalınıyor dönenirken poposunu dayayınca. Tırnakları keskin, dişleri de...Gömleğin altında kolum tırmık izleriyle kırmızı beyazlı bir halı, pütür pütür diliyle özür diler gibi yalıyor tırmık içinde bıraktığı haritalaşmış ellerimi. Esniyor, küçük pembe dili sallanıyor dudaklarından. Eğer ciğer yediyse nefesi kokuyor, inadına yüzüme hohluyor o zaman ya da beni öpeceği tutuyor. Oysa banyo sonrası misyumağı halindeyken köşe bucak kaçıyor benden koklatmıyor. Belki de yıkanmaktan nefret edip zorla yıkayana sinir olduğundan bir süre küs kalıyoruz. İyice kuruduğunda tüy topu halinde ordan oraya koşup tırmanmaya başlıyor. Masaya çıktığında sesim yükseliyor anlamamış gibi saf saf bakıyor. Sonra bet sesiyle uzun uzun miyavlıor "ne var yaaaaaaaaaaa , yedik mi masanı beeeee" diyor. Yaklaşmaya kalkarsan bağırdın bananın intikamı, küskün bir patiyi burnuna yemeyi göze almalısın.Kendi gölgesiyle boğuşurken duvarlara çarpa çarpa ilerliyor. Eğer sessizlik çökmüşse ya pestili çıkmış vaziyette yuvasında uyuyordur elektrikli sobaya karşı, ya da mutlaka bir yere saklanmış yaramazlık yapıyordur. Eşim gelip kapının kuşlu zilini çalana dek ara ara sataşarak, sevişerek güneşi batırıyoruz. Sonra gün boyunca hiç yemek yememiş gibi şımarmalar beni şikayet etmeler uzun bir miyavlama seansı halinde aktarılıyor evin erkeğine.Kucağında oturduğunda onu mıncıklayamayacağımdan gayet emin arada bir dönüp suratıma bakıyor sonra anlatmaya devam ediyor başını eşimin yüzüne dayayıp "bu senin karın olcak kadın var yaaaaaaaaaaaaaaaaa" diyor; yaşlı, kapı önünde çekirdek çitleyen kadınlar gibi ballandıra ballandıra dedikodumu yapıyor.
Re: Betim Atölyesi
"en güzel örnekleri yaşar kemal in bir ada hikayesi nde bulunur. öyle ki, gözünü kapayınca o adada bulursun kendini"
Kaynak: http://www.itusozluk.com/goster.php/betimleme
Demişler bu öykü elinde olan var mı , varsa yükler mi atölyeye el atar mı????
Elif abla betimler mi, Cihan la Abdullah neden uğramaz gibi sorularım var elbet
Re: Betim Atölyesi
"hınzır bir arkadaşın kulak memenize hafif bir fıske atması gibi" Barış yerimden zıpladım kulağım acıdı süpeyy...
Re: Betim Atölyesi
Romanları girişlerine göre incelemiş bir arkadaşın sitesi
http://edebiyatcesnisi.blogcu.com/romanlarin-ilk-paragraflari-uzerine-incelemeler_23164791.html
Burdan kafa açıcı olur diye betimleme girişlilere bir iki örnek apartıyorum:
"GÜNAHA SON ÇAĞRI[7]
Serin, tanrısal bir esinti sardı benliğimi…
Yukarda, çiçek çiçek açan gökler, sayısız yıldız kümeleri meydana getirmişti; aşağıda, yeryüzünde, günün sıcağıyla hâlâ yanmakta olan taşlardan buhar çıkıyordu. Gök ve yer durgundu, tatlıydı, sessizlikten daha sessiz, tâ ilkten var olan o gece seslerinin derin sessizliğiyle örtülüydü.
DORIAN GRAY’İN PORTRESİ[8]
Hafif yaz rüzgârı bahçedeki ağaçların yanından geçerek odanın içine dolarken, onun dışarıdan taşıdığı leylak kokuları stüdyodaki güllerin kokusuyla karışıyordu.
KİMSECİK[9]
Silme bir ay ışığı köyün koyağını ağzına kadar doldurmuştu. Salman taş avlunun köşesinde kıpırtısız duruyor, duyulur duyulmaz bir türkü mırıldanıyordu, bir hoş bir eski zaman türküsü… Çocuklar gene pıslanpıtır oynamaya çıkmışlardı. Pıslanpatır bir tür saklambaç oyunuydu ve geceleri ay ışığında oynanırdı. Köyün pıslanpatıra çıkmış çocukları ikiye ayrılır, bir bölüğü en olmayacak yerlerine saklanırlar, öteki bölüğü de onları ararlardı."
Re: Betim Atölyesi
Re: Betim Atölyesi
Nurten pıslanpıtırdım Sobe
Re: Betim Atölyesi
Biiir ikiiiiiiiii üüüüüüç...
Re: Betim Atölyesi
"Ağlayan Dağ Susan Nehir - Ayşegül Devecioğlu" kesinlikle okunmalı betimlemeler sinematografik etki yaratıyor...
Re: Betim Atölyesi
Alıntı: "Ağlayan Dağ Susan Nehir - Ayşegül Devecioğlu"
Re: Betim Atölyesi
Egemen, teşekkürler, gerçekten taptaze, hoş betimler var, ve muhtemelen atmosferi büyük oranda güçlendiren...
Re: Betim Atölyesi
nurten hanımcım kesinlikle çok başarılı betimlemeler var ve mutlaka okunması gereken bir roman masalla gerçek bu kadar mı güzel yedirilir yumuşak akışkan bir hamur elde edilir dedirtiyor, akşamları tasvir edilen gökyüzüne bakıp efkarlanıyor bir çingen cigarası tellemek geliyor içinden...Uzun zamandır elime sözlük aldıran bir eser çıkmamıştı. Çok keyif aldım hüzünlendim olay kurgusu olmadan bu kadar sürüklemesine hayran kaldım.
Re: Betim Atölyesi
Egemen yaptığın alıntı yine Ayşegül Devecioğlu'nun romanından mı?
Re: Betim Atölyesi
Barış her iki alıntıda aynı romandan özür dilerim etkin bir link eklemek gerektiğini düşünemedim metnin içinde alıntılanan yeri belirtince yeterli olacağını düşünmüştüm
Re: Betim Atölyesi
Sorun değil Egemen, ben karşılaştıkça bu tip eksikleri gidererek okuyucu için kaynakların güvenilirliğini arttırmaya çalışıyorum. Bu arada örnekler çok etkileyici.
Re: Betim Atölyesi
Nihayet söz verdiğim ödevim:
Re: Betim Atölyesi
Nurten'in kırmızılısına ek: