UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Beklerken

11 May 2013
osman

Bir pazar günüydü. Ahmet Bey mesai bitiminden uyku saatine dek zevkle gömüldüğü kitaplardan sınav olmak için hayatında ilk defa gördüğü bir okulun bahçesinde, elinde notlarıyla, duvar kenarında oturuyordu. Peşinen söyleyelim, duvar bir mecaz değil, bildiğimiz okul duvarı. Uykusuzluğuna rağmen dinçti.

"Varol-sartıre, real-fılau, roman-hugo" diye telaşla tekrar eden sevimli bir kız geçti önünden. Karıncalanan ayaklarını oynattı. Dairede Haluk Sevinç'le nişanlanıyor. Yakışıyorlar. Anneme benziyor Sevinç, tombul, küt saçlı. Bizimkiler kaçarak evlenmiş ama. Dede Bey haber salmış, o aptal kocası beceremez, gelsinler, evlerini düzelim, düğünümüzü yapalım diye. Öyleydi babam rahmetli, öyleydi ya, hep bir hinlik de olurdu içinde. Allah'ıma şükür, öyle olmadım ben, anneme çektim. Çektim de ne oldu? Olsun, ondan iyidir. Bir düşün oğlum, deyyusun şirketinde, üç kuruş daha fazla diye, yakışır mı sana? Olsun, şükret. Hiçbir şeye etmesen de öyle olmadığına şükret. Kirana, yediğine yeter. Kitabın, sigaran eksik kalmaz. Abartma hemen kendini. Hayat basit, insan da basit. Bir düşün, annem benim gibi hissetmiş midir hiç? Yok. Neden? Nedeni şey, basit işte aslında, ben şey ediyorum kendimi, böyle bir karışıklık, bilmemneler."

Yanına oturanları fark edince irkildi. Çay almaya giderken "Hep Dostoyevski'den bunlar," diye fısıldadı. Daha yirmi dakika var. Etrafa göz atıp tenha bir köşe aradı, şanslıydı. Aniden çıkan kahkahasını bastırdı. "Müfteilün, müfteilün" diyerek, uzun-kısa-kısa-uzun kalıbıyla yürümeye başladı. Çay hiç dökülmedi.

Kuşkusuz herkes kendince bir fikir edinir, yine de söylemekte fayda var; biz Ahmet Bey'in sorunlarının bencillikten kaynaklandığını düşünmüyoruz.Durgun hayatında hem zamanı biraz daha kolay geçirmek hem de kendini ciddiye alabilmek için tuttuğu notların arasında bize onu tanıtabilecek bir bölüm var.

"... Bir başkasına, komşuya, kediye-köpeğe, kime-neye olursa olsun yardım ettikçe iyileşiyoruz, yaralarımızı da kendimize saklıyoruz, karanlıkta tapınıp ruhumuzu yüceltmek için. Bu ikiyüzlülüğü, yardım elinin bencilliğini aşmak için, kesin bir yalnızlığı seçmekten başka ne var elimizde? Camus, küçük konularda iyilik yapma isteği yeter, ilkelere gerek yok diyor. Ya hep ya hiç diye de sızlanırdı ama. Ölümden başka hep olur mu? Yalnızlık işte kardeşlerim, bu hepi verecek bize. Sonra birleşeceğiz, dürüstlükle. Birleşebilir miyiz? Empatinin sınırları, Allah kahretsin. (Yazı gitgide bozuluyor. Bazı kelimeleri tahmin etmek durumunda kaldık, yazım işaretlerini düzenledik.) İnsanlığın yarısı hakkında mesela hiç bir fikrin yok. Kitap dışında. Kadınlar Anna Karenina ve Sonya Sem(bu hecenin üstünü karalayıp Raskolnikova yazmış, önemli gördük, aktarıyoruz.) diye ikiye ayrılmıyor. Sesleri, vücutları, makyajları, takvimleri, bir sürü şey. Gerçek şeyler. Uzaylı gibiler."

Üzerine oturduğu kağıtlardan birisini çekti. Sayfanın başında "Akif Paşa-bakan-şair-sürgün-Yokluk düşüncesi" yazıyordu. Neydi? Evet, Adem Kasidesi. Kaside-i Adem. Bin sekiz yüz küsur. Bugün kimse okumuyor. O gün okunuyor muydu? Güzel ama. Daha neler var üstelik. Öyle halk için falan, yalan. O büyük şair, Fuzuli... Param yeter aslında. Bir Osmanlıca kursuna gitsem, çalışırım da hem, koca bir dünya var orada, dahasını da öğrenirim. Hem, hem beğendiğim romanları da çeviririm Osmanlıca'ya. Fuzuli'nin dilinde Knut Hamsun okumak? Onun karakterleri doğaya gider, ben de kendi doğamı bulurum orada. Neden olmasın? "Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehirde, Kristiania’da..." diye başlayan efsanevi cümleyi nasıl çevirebileceğini düşündü. Hevesi kırıldı. Kağıdı yere attı.

"Bayım," diye seslendi birisi gizlemeye çalıştığı alaycı gülümsemeyle, "sınav başlıyor, geç kalacaksınız."

Biz komik buluyoruz Ahmet Bey'in hikayesini. Lakin pek keyifli değil.

Kategori:

Re: Beklerken

Yazarın kafasından çok şey geçiyordu öykü sırasında, ya da ulaşamadık satırbaşlarına...

Ben de "Bayım" diye Ahmet Bey'e sesleneni düşünüyorum, İngiltere'den gelmiş olsa gerek Smile

Öyküyü, biraz daha okuduktan sonra üzerine yazacağım, ellerine sağlık Osman.


Re: Beklerken

Belki de İngiltere'den gelmiştir. Pek bir önemi yok, alaycılık görevini yaptırıp uğurladık. Smile