UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Ayak

05 May 2009
Barış Acar

Haldun Taner,
"Ayak",
Onikiye Bir Var,
Ankara, Bilgi Yayınevi, 1983,
s. 25-53.

İndirmek için tıklayınız:
Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Ayak

Yeni öykümüz aynı zamanda forumumuzun birinci yıl dönümüne denk geliyor. Hepimize iyi okumalar. Cheers


Re: Ayak

""
Yeni öykümüz aynı zamanda forumumuzun birinci yıl dönümüne denk geliyor. Hepimize iyi okumalar. Cheers

Zaman ne çabuk geçiyor. Daha okuduğumuz ilk öykü dün gibi aklımda: Kümesin Ötesinde


Re: Ayak

Bir yıl neler kattı bize, değil mi? Forumun yokluğunu düşünemiyorum bile bazen, çok alıştık. Herkese iyi okumalar...


Re: Ayak

Öykünün 48/49. sayfaları eklenmemiş. Sorun en kısa zamanda çözülecektir. Öykünün eksik halde de anlaşılacağını ve bunun bir fırsat olup iki defa okumakta fayda olacağüını düşünmekteyim. Yorumlar hazır, en yakın zamanda... Boxing


Re: Ayak

Eğer becerebilirsem eksik sayfaları yüklemeye çalışacağım.


Re: Ayak

...

Moderasyon Notu: Öyküden bir bölümü içeren sayfadaki görsel kaldırılmıştır.


Re: Ayak

Arkadaşlar eksik sayfaları yükledim. Daha sonra ana metne de eklenecek ama şimdilik elden gelen bu. İyi okumalar.


Re: Ayak

Öykü bir nesne olarak ayak figürünü merkez alarak onun etrafında dolaşan, olaya dahil olan tipler aracılığıyla, insanların tuhaf hallerini anlatıyor. Semaver'de S.Faik'in yaptığının aynısını H.Taner "Ayak"ta yapıyor. Semaver'den farklı olarak Ayak'ta çok fazla tip var :

""

1. Bölüm ( Kahve Tayfası ve Mahalleliler) :
Terlikçiİhsan , Müslim (Köfteci), Mesut Çağlayan (ilkokul Öğretmeni), Baytar, Kahveci, Kahvenin çırağı ve kedisi; Ercan'ın Babası, Yoğurtçunun Oğlu, İnal, Ercan, Ali, İbrahim (inşaatçı Kazım Usta'nın Oğlu)
2. Bölüm (Bürokratlar, Memurlar, Doktorelar vb.):
Polis Sabri, Astımlı Polis, Nöbetçi savcı Yardımcısı, Nöbetçi Başasistan, Saime Hanım (Servis Hemşiresi), Dr. Selman Bey, Dr. İskender İskit, Dr. Ercüment Bey, Röntgen Asistanı ...
3. Bölüm ( Hastalar, halktan birileri ):
Rizeli Şahin, Hacer (Şahin'in Karısı), İdris ( Şahin'in arkadaşı - kemençe çalıyor) , Kastamonulu Süleyman, Gece Bekçesi İhtiyar, Hademeler...

H.Taner'in bu öyküsünde de öncekilerde de hep; özenti, sınıfını bulamamış, lümpen tiplerle dalga geçme var. Kızıl Saçlı Amazon'da 50'li yılların çalkantıları arasında "Arpege" parfümlü Moda'lıların, ucuz roman yazarlarının; İznikli Leylek'te kolonyal Şapkalı Küstah Akademisyenlerin yerini bu defa fotoğraf merakını; makinenin modelleriyle, markası ve pahalılığıyla eş değer tutan, "hobby"leriyle mazhar Dr. İskender İskit gibi tipler alıyor.Öyküde, sıradan insanlar, mahalleliler, küçük esnaf hep kendiyle barışık ve doğal yaşıyor. Nöbetçi Başasistan'ın Y. Kemal ve rubai merakıyla da sanırım eski edebiyata ve yaşama özlem duyan tipler eleştiriliyor. Haldun Taner, yazıları ve tiyatrolarıyla yeniliğe, çağdaşlığa hizmet ettiği gibi, eserlerinde onları yerden yere vurmayı da çok seviyor. Öyküde Nöbetçi Başasistan'ın beğenilerinde sözü geçen Fahrettin Kerim ise o meşhur "Halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor." sözünün sahibidir. Halkı küçük gören, batılılaşmak için "burjuva" sınıfı yaratmanın gerekliliğine "fazlasıyla" inanan günün bürokratı ve siyasetçisi acaba bu göndermeleri fark edebilmiş midir?
Fahrettin Kerim kimdir : ?


Re: Ayak

Arkadaşlar bazılarımız eksik olan 49. sayfayı tam göremiyormuş. Bu arkadaşlar 48. 49. sayfaları buradan indirebilir.

...

Moderasyon Notu: Öyküden bir bölümü içeren sayfadaki eklenti kaldırılmıştır.


Re: Ayak

""
Teneke mahallesinde akşam oluyordu. Serin de bir rüzgar çıkmış. Elma ağaçlarının üst dalları hışırdayarak sallandığı halde, tuhaf değil mi, aşağısını hiç mi hiç rüzgâr tutmuyordu.Çamur renkli bir batağın içinde oynaşan üç ördek onları görünce, paytak paytak kaçıştılar.
Teneke mahallesinin atmosferi, öykünün giriş kısmında yaratılan atmosfer kadar güçlü çizilmiş, dört cümle ile.


Re: Ayak

"Ne ayak" sanırım artık deyimleşmiş. Kaynağı bu öykü olabilir mi? Laughing out loud


Re: Ayak

Haldun Taner'in en sevdiğim öykülerinden biridir "Ayak". Türkiye'nin sosyo-ekonomik açıdan iyi bir panoraması çizilmiş bu öykü ile kanımca. Bu panorama (büyük oranda) hâlâ çok iyi betimliyor ülkemizi. Olaya, bireysel, kurumsal birazcık da sosyal açıdan bakılmış. Cihan, üç bölümü doğru saptamış bence. Kesilmiş ayak, Rizelinin canının önemli bir parçası iken, belki de oynayacak değişik bir şeyler bulamayan çocukların, uğruna kavga ettiği oyuncak, doktorlar için ise okuyucuların ve diğer öykü kişilerinin anlamadığı terimlerle anılan, uygunsuz zamanda sorularla rahatsız edilmelerine sebep olan herhangi bir şey... Öğretmen, polis, baytar halktan birileri iken, savcı ve doktorlar hem mekânsal açıdan hem yaşam biçimi açısından biraz uzak düşmüşler.
Öyküde en çok dikkatimi çeken, gerçeklik duygusunun, atmosferin güçlülüğü. Bazen bir cümle sağlamış bunu; bazen yalnızca öykü kişilerinin isimlendirilişi:Terlikçi İhsan, Mesut Çağlayan, Baytar bey. Bir cümle:"

""
Çocuk, Mesut Çağlayan'ın kendine doğru geldiğini görünce, iki elini yanına yapıştırıp hazırol vaziyeti almıştı.


Re: Ayak

Nurten yazdı:

""
Türkiye'nin sosyo-ekonomik açıdan iyi bir panoraması çizilmiş bu öykü ile kanımca.

Öyküyü ben de çok beğendim. 3-4 defa okudum...


Re: Ayak

Öykü, karakterlerin yaratılışı, mesleki ve sınıfsal tutumlar ile çok güzel bir tablo çıkarmış gerçekten. Öykünün asıl derdinin de Cihan ve Nurten'in de yukarıdaki iletilerde saptadığı gibi bu minvalde olduğunu düşünüyorum. Ancak benim bu öyküye ilgi duymamın asıl sebebi, yine de, çöplükte bulunan bir ayağın kime ait olduğunu bulabilmek için ayağı kesilen kişilere gösterilmesi fikrindeki acımasızlık, duygu ve düşünceden yoksunluk, gayri insani yön.

Sanırım "ayak"a (çocuklar, kahve ahalisi, doktorlar ve güvenlik görevlileri tarafından) yüklenen farklı farklı anlamların yanında, aynı zamanda, insanın bir sistem tarafından bu derece nesneleştirilmesi düşüncesi de öykünün ana fikirlerinden biri.

Kiracı filminde Polanski sormuştu bu soruyu: "Kolları kesilen birisi kendinden 'ben ve kollarım' diye söz eder. İç organları çıkartıldığında kişi yaşayabilse, 'ben ve iç organlarım,' der. Peki ya kafası kesilen biri kendini nasıl tanımlayacaktır? Ben ve vücudum mu, ben ve kafam mı?"

Bu yabancılaşmanın üzerinde durulması gereken bir olgu olduğunu düşünüyorum.

Aynı olgu üzerinde Kurosawa da -Ran filminde kopan kolunu tutup kahkaha atarak koşan bir askeri göstererek- durmuştu.


Re: Ayak

""
Peki ya kafası kesilen biri kendini nasıl tanımlayacaktır? Ben ve vücudum mu, ben ve kafam mı?"

Bu sorun üzerine ilk tartıştığımızın üzerinden yıllar geçmiş, ancak hala bir cevabım yok. Bu soru aynı zamanda Thomas Mann'ın "Değişen Kafalar" öyküsünü de anımsatıyor bana.


Re: Ayak

Öykünün ismi neden Ayak diye sormuştu Nurten Öztürk. Ben öyküyü okurken bunu düşünmedim de Nurten sorunca aklıma geldi. İnsanın başka organlarını yitirdiğinin anlatıldığı başka öykülerle benzerlik göstermesin istemiştir belki Taner. Öykü, Bülent Tarcan'a ithaf edilmiş, belki de yaşanmış bir olaydan yola çıkarak yazılmıştır diye düşündüm. Ya da öykü kişilerinin oyunlarına bir gönderme olabilir, "ayak yapmak" anlamında!
Hastabakıcısından, hemşiresine, asistanından uzmanına, polisinden savcısına tümü asıl işleri dışındaki uğraşlarıyla çok daha ilgililer ve herkes işini angarya gibi görüp bir an önce kişisel uğraşlarının başına dönmek için sabırsızlanıyor.
Ayağın sahibinden ve diğer hastalardan isimleriyle değil de memleketleriyle söz edilmesini, onların hastane personelinin gözünde insan gibi değil de nasıl tanımlamalı, her hangi bir şeymiş gibi olduğunu anlatmak için kullanılmış diye düşündüm. Rizeli'nin tepesine dikilip ona bu ayak senin mi diye sormaları duyarsızlıklarının boyutunu çok etkileyici bir biçimde yansıtıyor.


Re: Ayak

Evet, "ayak" bir organdan çok bir nesne gibi kullanılmış. İlk yorumda da buna bahsetmiş, hatta ayak ve semaver güğümü kıyaslaması yapmıştım. Öyküdeki ayağı kesilen ve yakınları hariç tüm tipler olaya adli bir boyutta bakarak yazarın eleştirilerine hedef oluyor sanırım. Yani insanı histen ayıran bir durum var ortada...


Re: Ayak

Gogol'ün Burun'uyla bir paralellik olduğunu düşünmüştüm ilk okuyuşumda. Yeniden dönüp iki öyküyü de okuyarak bunun üzerine bir iki yorum eklemek istiyorum.