UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Aslı Erdoğan - Tahta Kuşlar

08 Şub 2010
melike şenyüksel

"Tahta Kuşlar"
Aslı Erdoğan,
Taş Bina ve Diğerleri,
Everest Yayınları,
2009: 13-31.

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Tahta Kuşlar

Aslı Erdoğan'ın okuduğum ilk öyküsü oldu "Tahta Kuşlar". Yazarın yurt dışı yaşamının izlenimleri öyküyü zenginleştirmiş , en azından karakterleri daha inanılır kılmış. Öykünün alt katmanlarında , yabancılık, ötekilik hissi seziliyor. Bosnalılık, Türklük,yabancılık ve farklı olma öykü boyunca dikkatten kaçmıyor. Filiz'in son sahnedeki bedenini kısıtlamaları, rahat olamamaları da köklerinden kopamaması diye okunmalı sanırım.
Filiz karakteri bana A.KAdir'in "Çiçekleri Umudumuzun" şiirini anımsattı. Yaşamı, dünyayı anlamakla, kendini gerçekleştirmekle, bir şeyleri değiştirmekle geçmiş ama bu savaşın içindeyken bambaşka bir yara almış, Tarih doktorası yapmış, okumuş, gerçeklerin karanlığından karartısını almış, ölümcül bir hastalığa tutulmuş biri Filiz.

""
Mutlu olmak varken bu dünyada,
geceler geldi dayandı kapımıza,
olduk acımızla sarmaş dolaş,
bekledik düşümüzle koyun koyuna.*


Öyküdeki erkeksizlik, kadınlarla ve onların dünyasıyla kurulu gerçeklik çok hoşuma gitti. Dijina'nın kardeşi Hans'ın adı dışında hiçbir erkek yok öyküde.

Öyküde , Graciella'nın kaşlarının benzetildiği ünlü Alman oyuncu M.Dietrich'i daha yakından tanımak için : bakınız

Öyküde geçen Paolinho'nun şarkısına ulaşamadım.

* kaynak

Marlene_Dietrich 2.jpg

Re: Tahta Kuşlar

Aslı Erdoğan'ın dilinde beni yadırgatan bir yan var. Bazen öykünün orijinalini değil de çevirisini okuyormuşum gibi geliyor. Zaman zaman cümleleri ya da ifadeleri İngilizceye çevirerek bir de o dilde nasıl söylenebileceğini düşünüyorum. Bu, genellikle çeviri metinler okurken başıma gelen bir şey olduğundan, Türkçe yazılmış bir öyküde de yapıor olmak bana garip geliyor. Birkaç örnekle düşüncelerimi açıklamaya çalışayım...

Öykünün başlarında bir yerde "istemlerde bulunan beden"den söz ediliyor. Bu ifadenin kulak tırmalayıcı olduğunu düşünüyorum. "İki çekici göğsün arasında yürek biçiminde bir kolye parlıyordu." Benim bildiğim bu kolyeler yürek biçiminde değil kalp biçiminde olur. Tabii eğer kastedilen sevme organı değil de kan pompalama organıysa, onu bilemeyeceğim. Sonra bir yerde şöyle bir ifade var: "Doktorların ayrıntılı bir çekiştirilişi". Ki tam da bu "çekiştiriliş" kelimesi cümleye "kötü çeviri" havası veriyor ne yazık ki. Ve son olarak "(...) Gerda'nın poposunu, Graciella'nın çıplak göğüslerini pervasızca ele alan birkaç söz..." Bu cümleyi okuduğumdan beri "pervasızca ele alma"nın nasıl yapılabileceğini düşünüyorum.

Dedim ya, öykünün dili öyküyle arama giriyor. O nedenle, öykü hakkında konuşmaya başlamadan önce bunları, bu rahatsızlığımı ifade etmem gerekiyordu.


Re: Tahta Kuşlar

Hasta kadınların anlatıldığı bu öykü hüzünlendirdi beni.

Öyküde kullanılan kimi sözcükler ya da cümlelerde ben de çeviri bir öykü okuduğumu düşündüm.

""
"Doğrusu, Amazon Ekspres'inde seni görmek çok şaşırtıcı."


Ormanın anlatıldığı bölüm çok güçlü geldi bana. Ben de bu kadınlarla birlikte yürüdüm o ağaçların arasında.

""
Yeryüzündeki her mucizeyi ve suçu görmüşçesine ağırbaşlıydılar. Zamandan bile daha yaşlı… Derinlere salmışlardı köklerini, gökyüzünü, sadece gökyüzünü hedefleyen yolculuklarında, sağa sola savrulmayı, özgürlük sanmayacak denli ilerlemişlerdi.

İstediklerinde veremli erkeklerle de birlikte olabildikleri yazıyor. İstedikleri buysa, yani sevişmek, veremli erkeklerle birlikte olabilecekken, sağlıklı, güçlü vücutlara sahip sporcuların ilgisini çekmek için onca yolu yürümeyi göze almalarının bu hasta kadınların her biri için neden bu kadar önemli olduğunu sadece sağlıklı erkekler tarafından da beğenilme arzusuna bağlamak doğru olur mu? Ölümü göze aldıkları bu tehlikeli yolculuğu neden çıkıyor bu kadınlar?


Re: Tahta Kuşlar

Öykünün sembolik yanı bayağı ağır basıyor gibi hissediyorum. Bu altı akciğer hastası kadının yolculuğunu yalnızca bir kır gezisi gibi görmek, bu nedenle, pek kolay değil. Özellikle kadınlarla ve ormanla ilgili betimlemeler zengin çağrışımlara kapı aralıyor. Ben işe bu altı kadının isimlerinin anlamlarıyla başlamak istiyorum. Öykünün daha en başında anlatıcı Filiz'e takılan ismin (Felicita) anlamına getiriyor sözü: mutluluk.

Felicita: mutluluk
Dijana: ilahî [1]
Gerda: sığınak [2]
Gracielle: letafet [3]
Beatrice: hayat gezgini, huzurlu, mutluluk veren [4]
Martha: hanımefendi [5]

En azından Gracielle'nin öyküdeki haliyle isminin hakkını verdiğini söyleyebiliriz. Beatrice de 20 yaşında ölümle birkaç kez yüzleşmiş bir eroinman olarak "hayat gezgini" sıfatını hak ediyor herhalde. Diğerlerinin isimleriyle ilişkisi üzerine henüz bir düşünce geliştiremedim. Ama "vereme rağmen güçlü kuvvetli kalmayı başarmış iki sarışın, boylu boslu Alman; Martha ve Gerda" dışındakilerin isimlerinin tanrısal çağrışımlarının belirgin olduğunu düşünüyorum.

Sanatoryumda mutluluğun ve letafetin (Felicita ve Graciella) en çok dışlananlar olması da tesadüf olamaz herhalde?

Öyküyü ilk okuyuşumda en çok dikkatimi çeken Filiz'in kendisi gibi işkence yüzünden ciğerlerinden hastalanmış Graciella'yla kendince kurduğu karşılaştırma ilişkisi.

Okumaya devam edelim...


Re: Tahta Kuşlar

eren dedi ki:

Felicita: mutluluk
Dijana: ilahî [1]
Gerda: sığınak [2]
Gracielle: letafet [3]
Beatrice: hayat gezgini, huzurlu, mutluluk veren [4]
Martha: hanımefendi [5]

Bravo! Alkış


Re: Tahta Kuşlar

Felicita: Mutluluk-Astımlı-Politik Sığınmacı
Dijana: İlahî [1] –Astımlı-Dertsiz-Gamsız
Gerda: Sığınak [2]-Verem-Ölümcül Hastalık
Gracielle: Letafet [3] –Astımlı-Politik Sığınmacı-Evita-Süslü
Beatrice: Hayat gezgini, huzurlu, mutluluk veren [4] –Verem-Ölümcül-Eroinman
Martha: Hanımefendi [5] –Verem-Ölümcül

Öyküyü okuduktan sonra bir süre hakkında ne düşüneceğimi bilemedim. Çok fazla derinliği olmayan bir öykü olduğunu izlenimi bırakmıştı. Orman ve doğa anlatımlarında bile fazla süslemelere yer verdiğini düşündüm. “masal gibi bir orman” “su gibi durgun bir hava” “yeşil sonsuzluk” “sınırsızca yürüyebilme”, bende tür filmlerindeki klişeleşmiş bir sahneyi çağrıştırmıştı; hani bir yeşillikte sevgililer elele, ağır çekimle koşarlar ya…

Ama yanılmışım tabi ki… Eren’in buluşu her şeye bakmam gereken gözü, yaklaşımı değiştirdi. Bir anda metnin kapısını aralayan bir anahtar sahibi oluveriyorsunuz böyle durumlarda... Doğrusu baştaki Felicita-Mutluluk isim ilişkisini diğerlerinde aramak aklıma bile gelmedi. Ama ortaya çıkanların doğrultusunda, isimlerin ne kadar isabetle seçildikle ortaya çıkıyor.
Böyle olunca insan ister istemez göndermeler seline kaptırıveriyor kendini. Daha öykünün başındaki; Filiz-Felicita-Mutluluk’un, kırgın, içedönük, kaçışı kitaplarda arayan, kaçan, içinden şiirin çıkıp gittiği, yerini çoğalan kişisel trajedilerinin aldığı bir yaşamının tanımıyla karşılaşıyoruz.

""
"Kanatları uçmaya değil de mekanik gürültüler çıkarmaya yarayan, cansız, aciz, gülünç bir kuş.

Öyküye adını veren “tahta kuş” kavramıyla, kollarını kaldıracak olursa uçacağını düşleyen Çehov’un öykü kahramanı Nadezda’dan varıyoruz. Mutluluğun, ki “yürek kuşu”nun yaşam sevincinden kaynaklanması gerekirken, bu kuş canlılığını yitirmiş, yapay, mekanik gürültüler çıkaran, tahtadan bir kuşa dönüşmüştür.

Tahta bir kuşun “mekanik gürültüler” çıkarmasını bir anlatım uyuşmazlığı olarak görebilir miyiz acaba? Mekanik bir gürültü bizde genelde metalik aksamların, metalden oluşmuş makinelerin veya düzeneklerin bir özelliği değil midir? Yoksa yine Eren’in dikkat çektiği bir çeşit “çeviri” söz konusu olabilir mi?

Filiz-Felicita-Mutluluk’un aldığı, en derin acılarıyla alay eden, kişiliğini ve çektiği acıları değersizleştiren, kendisinden yarattığı mitolojik kahramanı öldüren Graciella’nın politik sığınmacılığı… Politik sığınmacılık, acılar çektirerek, dirhem dirhem inançlarının bedelini ödeterek onu “ilahi” “kutsal” bir “mertebe” ye yükseltmiştir. Kendisini bırakıp kaçan, göbekli, çift metresli bir adam için Graciella’nın aynı kutsallığa erişmesi, onun için bu nedenle bir değerlerinin, kimliğinin, gücünün, ilkelerinin katledilişidir.

""
…bu harap olmuş genç yüzdeki mutluluk, acı dolu bir ifadeden nedense daha dokunaklıydı.

Bende çağrışımlar uyandıran bir cümle. Yaşamdan, bazı fotoğraflardan, filmlerden bu tür yüzleri anımsar gibi oluyorum. Belki bir Fellini, bir Salvatores filminden.

Masal gibi bir orman ve daha önce geçen Beatrice adı ister istemez Dante’ye doğru çeliyor aklımı. Aşırıya kaçan yorumlar yapmaktan her zaman çekinmişimdir. Ama yine de İlahi Komedya’yı şöyle bir karıştırmaktan alamıyorum kendimi. Tabi ki İlahi Komedya hiçbir zaman “şöyle bir karıştırma” lara gelecek bir şey değil. Beni geri savuruyor. Belki sonra yine denerim. Belki bir bağlantı bulamam, ama yine de kazancım aradığımla ilgisi bile olmayan, kısa günün karı birkaç dize olur.


Re: Tahta Kuşlar

""
Tahta bir kuşun “mekanik gürültüler” çıkarmasını bir anlatım uyuşmazlığı olarak görebilir miyiz acaba? Mekanik bir gürültü bizde genelde metalik aksamların, metalden oluşmuş makinelerin veya düzeneklerin bir özelliği değil midir? Yoksa yine Eren’in dikkat çektiği bir çeşit “çeviri” söz konusu olabilir mi

Tahta kuşun mekanik gürültüler çıkarıyor olmasının, metale özgü bir ölgünlüğü ve ruhsuzluğu ifadelendirmek adına olabileceğini düşünüyorum.
Tahta parçası bile bir zamanlar yaşar halde olan bir canlının yani ağacın parçası. Ama bir tahta parçasının metalik sesler çıkarıyor oluşu, anlatım uyuşmazlığından öte özel bir amaçlayış içeriyor gibi sanki.


Re: Tahta Kuşlar

Mehmet Sürücü dedi ki:
""
bu harap olmuş genç yüzdeki mutluluk, acı dolu bir ifadeden nedense daha dokunaklıydı.

Bende çağrışımlar uyandıran bir cümle. Yaşamdan, bazı fotoğraflardan, filmlerden bu tür yüzleri anımsar gibi oluyorum. Belki bir Fellini, bir Salvatores filminden.

Masal gibi bir orman ve daha önce geçen Beatrice adı ister istemez Dante’ye doğru çeliyor aklımı. Aşırıya kaçan yorumlar yapmaktan her zaman çekinmişimdir. Ama yine de İlahi Komedya’yı şöyle bir karıştırmaktan alamıyorum kendimi. Tabi ki İlahi Komedya hiçbir zaman “şöyle bir karıştırma” lara gelecek bir şey değil. Beni geri savuruyor. Belki sonra yine denerim. Belki bir bağlantı bulamam, ama yine de kazancım aradığımla ilgisi bile olmayan, kısa günün karı birkaç dize olur.

Mehmet Sürücü'nün dikkat çektiği Fellini filmi çağrışımı, benim de Aslı Erdoğan'ı hep bir İkinci Dünya Savaşı sonrası filmi gibi okuduğumu düşündürdü. Savaştan yeni çıkmış, geçmişlerini olduğu gibi geleceklerini de kaybetmiş, dört bir yana savrulmuş insanlar...

Bu arada, Dante ilişkisinden bir takım bağlantılar çıkabileceğini düşünüyorum ben de.


Re: Tahta Kuşlar

Kadınları bırakıp Eren'in bulduğu sembollerle sorayım hem kendime hem foruma:
mutluluk, ilahî, sığınak, letafet, hayat gezgini, huzurlu, mutluluk veren, hanımefendi kavramları ya da sözcükleri neyi arıyorlar ırmağın kıyısında, kayalıkların üzerinde. Irmak, kayalıklar, çıplaklık, bu sağlıklı sporcular neyi simgeliyor, hadi bakalım! Boxing


Re: Tahta Kuşlar

Öykünün bir yerinde Filiz'den Filiz K. diye bahsedilmesi sizin de dikkatinizi çekti mi?


Re: Tahta Kuşlar

eren dedi ki:
Öykünün bir yerinde Filiz'den Filiz K. diye bahsedilmesi sizin de dikkatinizi çekti mi?

Hâlâ öyküyü okuma aşamasındayım. :oops: İlk okuduğumdan hatırımda çok bir şey kalmamış. Dikkat edeceğim.


Re: Tahta Kuşlar

Geçen senelerde okuduğum bir öyküydü. Yeniden okumam gerekecek...


Re: Aslı Erdoğan - Tahta Kuşlar

"İki çekici göğsün arasında yürek biçiminde bir kolye parlıyordu." göğüs bir tane değilmi dir?? iki tane olan "meme"dir??? kalp...yürek ... çok da farketmiyor gibi?


Re: Aslı Erdoğan - Tahta Kuşlar

orhant dedi ki:
"İki çekici göğsün arasında yürek biçiminde bir kolye parlıyordu." göğüs bir tane değilmi dir?? iki tane olan "meme"dir??? kalp...yürek ... çok da farketmiyor gibi?

Güzel nokta. Eren'in de değindiği gibi, öykü yazarlarında, özellikle genç kuşakta, sık rastlanıyor bu tip dil yanlışlarına.


Re: Aslı Erdoğan - Tahta Kuşlar

""
Art arda ölümcül darbeler yemişti ama her seferinde, nakavt gongu çalmadan, dokuzuncu sayıda ayağa kalkan bir boksör gibi doğrulmuş ve dayak yemeye devam etmişti.


Re: Aslı Erdoğan - Tahta Kuşlar

öyküyü ilk okuduğumda anlatımın gücü çok etkilemişti beni, bu yüzden anlam derinliğini ıskaladım. Filiz'in soyadı (K.) ile yapılan Kafka anıştırması ve Çehov'un anılması dikkatimi çekti daha sonra. Öyküde Çehov kahramanlarının o güzel hüznü de Kafka'nın sembolik dünyası da var. Yazarın umduğu okunma şeklini bu örneklerle gösterdiğini düşünüyorum.

Karakterlerin her biri derinlikli bir incelemeye imkan veriyor. Uğruna işkence gördüğü kocası tarafından terk edilen Graciella fiziksel güzelliği(almayı ihmal etmediği kaşları,göğüsleri) iriyarı kadınlardan birisinin platonik aşkı, Filiz'in(işkenceden önce bir aşkı olduğu sezdirilir okura) tek direnme gücü olan yalnızlığına kimseyi sokmama çabası... Kafka'da olduğu gibi semboller sürekli bir sonraki derinliğe götürüyor okuru.

Verem -hastalık- bir başka türlü olamama hali(başka türlü olamamak yüzünden düşülen hal de aynı zamanda) cinselliği çağrıştıran çıplaklık da kökten kendilerinin olan ve dünyaya sunabilecekleri tek şey.sundukları kişiler de kendilerinde olmayana sahip olanlar -sağlığa,kürekçi gençler-.

Riskli, zor bir yolculuğu göze alan bu kuşların kanatları da bu yüzden tahtadan. Bir zamanlar sahip oldukları, yok edilmiş tutkularıyla kırılmıştır çünkü "kendi" kanatları.

O yolculuk da, ellerinde kalan tek "başka" his uğruna tahta kanatları kutsamak için yapılır bence.