UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Aşk - Cogito

24 Tem 2010
Cihan Başbuğ

Cogito'nun "Aşk" özel sayısını okuyorum. İçinde kimler yok ki: Enis Batur, Nermi Uygur, Sevin Okyay, Selim İleri, Yıldırım Türker, Tomris Uyar, İskender Pala, Kanuni Sultan Süleyman, Georg Simmel, Kierkegaard, Stendal, A. Rony... Aklıma gelmeyenler nice yazarlar, farklı açılardan, farklı disiplinlerle aşkı inceliyor. Şimdilik yarısını okuduğum kitaptan alıntılar

""
Sevgi, Sevgi, Sevgi (Nermi Uygur) :
Bir kez ondan yana döndün mü yüzünü, yazgın belli artık: Sevgi, topraksı bir heykel. Gelip kıracaklar o heykeli. Sen de hep yeniden yoğurup yapacaksın. (S 14)

Aşka Dair (Artun Ünsal) : Kırsal toplumda aşk yoktur; cinsellik, mantık vardır; kentselleşmeyle birlikte aşk mitosu doğar, kişilerin ailelerinden kopmalarıyla. Toplumsal hareketlilik, sınıfsal akışkanlık, eğitim ve gelir düzeylerinin yükselmesi, mesleksel farklılaşma, kişilerin tercihlerini özgürleştirir. Sevmenin ve eşleşmenin mantığı yer değiştirir, aşk olur, çünkü artık bireyler ön plandadır. Ve de evlilikler, hani şu aşklar, şu özgür seçimler, çok daha kolay sona erer…Haydaa! Bu sosyolojik ukalalıklara ne gerek var, yeri burası değil ki! Geçelim. Ya da, gelin “gönül insanları” olalım ve “zerrede deryayı” görelim. Tasavvufi aşkı nasıl bir kenara itebiliriz? “Aşkın aldı benden beni/ Bana seni gerek seni”… Aşk bir yüceleştirir, varlığını Tanrı’da arayan Yunus’un O’na ulaşma çabası aşktır. Belki de en büyüğü. Bu aşk kendinden geçirir, Tanrı’yı yüceltirken yücelir insan. (S 24)

Aşk Kölesi (Sevin Okyay) :
Aşkı “ezen – ezilen taraflar ” olarak nitelendirenler için, Hegel’in köle-efendi ilişkisi kuramını anlatıyor:
Köle-efendi ilişkisinde, efendi tembel. Köle ise efendiye bağımlı, onun isteklerini yerine getiriyor, çalışıyor. Efendi ise, çalışmak zahmetine katlanmıyor. Köle açısından dezavantajmış gibi görünen bu durum aslında büyük bir avantaj. Çünkü kölenin gayreti, ters yönde bir bağımlılık doğurur. Köle çalışmazsa, efendi yaşayamaz. Bu yüzden de aslında efendi köleye bağlıdır. Yani ikisinden hangisi güçlüdür diye soracak olursanız. İster istemez “köle” cevabını vermek zorunda kalırsınız. Köle efendiyi bir anlamda yener, ona galebe çalar. (S 30)

İki tarafa da büyük acılar verdiği halde bir türlü bitmeyen ilişkilerin en “ağır” örneğini oluşturan Tolstoy çiftinde olduğu gibi. Lev Nikolayeviç Tolstoy, “Kroyçer Sonat”ı, bu ortak köleliği kabul eden bir cümleyle bitiriyor: “Biz, aynı zincire bağlanmış iki kürek mahkumuyduk.” Lev Nikolayeviç ile karısı Sonya’nın hikayeleri gerçekten de ibret alınacak bir hikayedir. İbret almak diye bir şey varsa eğer. Evlendiklerinde Moskova’Lı bir doktorun kızı olan Sonyavon sekiz, üstat ise otuz dört yaşındaydı. On üç çocukları oldu. Herkes Tolstoy gibi bir dahinin böyle huysuz, şirret, cadı bir kadının elinden neler çektiğiyle ilgilenir daha çok. Ama Sonya da , kocasının egoizminin, kadının boyun eğmesi gerektiği yolundaki inanışının, kendi kendine koyduğu cinsel yasaklamaların bahtsız kurbanı olduğunu düşünüyordu. Tolstoy, “Kroyçer Sonat”ta , Madam Pozdnişev adı altında alenen karısını anlatmış,sonra da evliliklerinin bu ızdıraplı portresinin bir kopyasını çıkartsın diye, elyazmasını büyük bir kayıtsızlıkla ona vermişti. Tolstoy sonradan, karısının bu metinden çok etkilendiğini de söyleyecekti. (S 31)

Aşk=f (Karanlık) , Cem Akaş

Aşk, insanların genel anlamda büyümesini, derinleşmesini sağlıyor, homojen bir duyuşsuzlukla şu uzay-zaman aralığında Can’a varlığını hissettirmiyor: değerli. Gelişen kişilerin karanlıkları da gelişiyor, değişiyor: paylaşılacak, saklanacak yeni şeyler çıkıyor ortaya hep, kişinin karanlığını yok etmesi sanıldığından da zor: İyi bir şey bu her aşk, keşfetme ve öğrenme heyecanını yaşatabildiği ölçüde ve sürece yaşıyor. (S 70)

kaynak: AŞK, Cogito Üç Aylık Düşünce Dergisi, sayı 4, bahar 1995, İstanbul, YKY

Kategori:

Re: Aşk - Cogito

Kroyçer Sonat'la ilgili notları görünce aklıma Last Station filmi düştü. Çok sevdiğim oyuncu, Paul Giamatti'yi kadroda görünce film ilgimi çekmişti. Henüz izleyemedim ama bu başlıkla ilişkisi olduğunu şiddetle düşünüyorum.


Re: Aşk - Cogito

""
"Kırsal toplumda aşk yoktur; cinsellik, mantık vardır; kentselleşmeyle birlikte aşk mitosu doğar, kişilerin ailelerinden kopmalarıyla. Toplumsal hareketlilik, sınıfsal akışkanlık, eğitim ve gelir düzeylerinin yükselmesi, mesleksel farklılaşma, kişilerin tercihlerini özgürleştirir. Sevmenin ve eşleşmenin mantığı yer değiştirir, aşk olur, çünkü artık bireyler ön plandadır."

Bu tesbite bir yanıyla katılıyor, başka bir açıdan da yanlış buluyorum. Aşk'ın daha çok insanın belli bir dönemine ait hormonsal kaynağı olduğuna inanıyorum. İnsanın doğal yapısının bir döneminde çoğunlukla görülmesinin bu düşüncemi kanıtladığına inanıyorum. Bunun yanında kırsal kesimde aşkın olmadığı değil, mantıksal ve ekonomik koşulların dayatmalarıyla bastırılmışlığı söz konusudur bence.


Re: Aşk - Cogito

Mehmet Sürücü dedi ki:
""
"Kırsal toplumda aşk yoktur; cinsellik, mantık vardır; kentselleşmeyle birlikte aşk mitosu doğar, kişilerin ailelerinden kopmalarıyla. Toplumsal hareketlilik, sınıfsal akışkanlık, eğitim ve gelir düzeylerinin yükselmesi, mesleksel farklılaşma, kişilerin tercihlerini özgürleştirir. Sevmenin ve eşleşmenin mantığı yer değiştirir, aşk olur, çünkü artık bireyler ön plandadır."

Bu tesbite bir yanıyla katılıyor, başka bir açıdan da yanlış buluyorum. Aşk'ın daha çok insanın belli bir dönemine ait hormonsal kaynağı olduğuna inanıyorum. İnsanın doğal yapısının bir döneminde çoğunlukla görülmesinin bu düşüncemi kanıtladığına inanıyorum. Bunun yanında kırsal kesimde aşkın olmadığı değil, mantıksal ve ekonomik koşulların dayatmalarıyla bastırılmışlığı söz konusudur bence.

Ben de Mehmet Sürücü'yle aynı alıntı üzerinde duracaktım bir ara, sonra vazgeçtim. Ancak benim takılma sebebim konuşan kişinin abartılmış rasyonel tutumuydu. Ortaçağ tanrısı gibi konuşan rasyonel aklın bu yüzünü sevmiyorum.